12.02.2017 - 17:02 | Son Güncellenme:
AA
Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimi sırasında Kara Kuvvetleri Eğitim ve Doktrin Komutanı (EDOK) olan Orgeneral Kamil Başoğlu'nun kaçırılmasına ilişkin 7 şüpheli hakkında savcılık iddianame hazırlıdı. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan ve Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilen iddianamede, emekli Orgeneral Başoğlu müşteki olarak yer aldı. İddianamede, darbe teşebbüsünün önemli unsurlarından birinin üst düzey kamu görevlisi ve komutanlara yönelik gerçekleştirilen derdest etme ve alıkoyma eylemleri olduğu belirtilerek, buradaki amacın darbe teşebbüsüne karşı koyacak unsurları ortadan kaldırmak suretiyle teşebbüsü başarılı kılacak ilk adımı atmak olduğu kaydedildi.
Derdest edilecek isimlerin darbe teşebbüsünden günlerce önce belirlenerek, planlamalarının da önceden yapıldığı anlatılan iddianamede, darbe teşebbüsünün başladığı anda, eş zamanlı olarak kaçırma planlarının da uygulamaya konulduğu bildirildi.
MUHAFIZ ALAY KOMUTANI PLANLADI
Suikast, kaçırma planları ve eylemlerinin darbeye teşebbüs amaç suçunun oluşumuna yeterli ve elverişli araç suç niteliği taşıdığı belirtilen iddianamede, şöyle denildi: "EDOK Komutanı müşteki Başoğlu'nun zorla derdest edilerek alıkonulması eyleminin diğer girişimlerin aksine başarılı olmasında Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı Komutanının planlama ve icra aşamalarına iştiraki en önemli etmendir. Zira müşteki EDOK Komutanının resmi konutu Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayının sorumluluk bölgesinde yer almaktadır. Müştekinin gece yarısı konutundan alınması planlanmış ve uygulamaya konulmuştur. Tüm olaylar Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı sorumluluk bölgesinde cereyan etmiştir. Muhafız Alay Komutanı planın uygulamaya konması ve başarılı olması için tüm yetkilerini sonuna kadar kötüye kullanmıştır. Devletin yetkili organlarınca kendisine tevdi edilen 'muhafız olma' görevini tam tersine çevirerek, konutu kendi sorumluluk alanında bulunan EDOK Komutanı müştekinin zorla derdest edilerek alıkonulmasını sağlamıştır." Eski Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı Komutanı Muhsin Kutsi Barış'ın eylemleri ve Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayının darbe girişimi faaliyetlerine de yer verilen iddianamede, eski EDOK Komutanı Başoğlu'nun de bu faaliyetler sırasında alay sorumluluk bölgesinde bulunan resmi konutundan, daha önceden oluşturulan ekip tarafından zorla derdest edilerek, bir askeri ambulansla Akıncılar Üssüne götürüldüğü kaydedildi.
Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı'nda gerçekleştirilen eylemlere ilişkin soruşturmanın başka dosya üzerinden devam ettiği bildirilen iddianamede, şüpheliler Abdullah Yılmaz, Eyyüp Baloğlu, Tuna Han Ata, Selami Darcan, Atahan Tatar, Tekin Gökbaş ve Uğur Fidan hakkında "Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs", "Cebir ve şiddet kullanarak TBMM'yi ortadan kaldırmaya teşebbüs", "Cebir ve şiddet kullanarak hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs" suçlarından üçer kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası talep edildi. Bu şüphelilerle ilgili ayrıca "kişiyi hürriyetinden yoksun kılma" ve "terör örgütü üyeliği" suçlarından 36'şar yıl hapis cezası istendi. İddianamede, şüpheliler Muhsin Kutsi Barış, Nuh Altınsoy, Uğur Karaca, Yavuz Sezer ve Adem Parlak hakkında darbe suçuna yönelik ayrıca iddianame hazırlandığı belirtilerek, bu dosyada "kişiyi hürriyetinden yoksun kılma" suçundan 21'er yıl hapisle cezalandırılmaları talep edildi. Şüpheliler Nuh Altınsoy, Uğur Karaca, Yavuz Sezer'in halen firari oldukları belirtildi. İddianamede, FETÖ'nün kuruluşu, amacı, yönetim modeli ve darbe teşebbüsüyle örgüt arasındaki bağlantı da anlatıldı.
AMBULANSLA AKINCI'YA GÖTÜRÜLDÜ
İddianameye göre, Başoğlu'nun Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı sorumluluk sahasında bulunan Komutan Konutları Bölgesindeki lojmanından zorla derdest edilerek askeri bir ambulansla Akıncı Üssü'ne götürülerek alıkonulması, 15 Temmuz darbe teşebbüsü öncesinde, 11-15 Temmuz 2016'da Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alay Komutanlığı görevinde bulunan Albay Muhsin Kutsi Barış'ın alay içinde çok sayıda rütbeli asker misafirleriyle rutinin dışında yaptığı görüşmeler sırasında planlandı. Barış, 14 Temmuz 2016 günü sivil bir araç ve kıyafetlerle kendisini ziyarete gelen Albay Uğur Karaca ile görüştü. İki komutan, görüşmenin ardından birlikte keşif yaptı. Keşif öncesinde Üsteğmen Abdullah Yılmaz, Alay Komutanı Barış'ın emri üzerine, İnönü Kışlasına geçip onları karşıladı. Keşif sırasında Alay Komutanı Barış ve Albay Karaca, nizamiyeye girerek askerlere nöbetçi sayısı ve nöbet değişim saatleriyle ilgili sorular sordu. Albay Barış ve Karaca'nın, daha sonra kışladan ayrılarak müşteki Orgeneral Başoğlu'nun lojmanının da yer aldığı Komutan Konutları Bölgesine geçtikleri belirtilen iddianamede, şu ifadelere yer verildi: "Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı Komutanı Kurmay Albay Muhsin Kutsi Barış zorla derdest etme ve alıkoyma planını yapan, emrini veren ve organizasyonun başında olan kişilerden birisidir. Söz konusu plan, çoğunluğu Kara Kuvvetleri Komutanlığında görevli darbeci askerler tarafından uygulamaya konuldu.
Şüphelilerden Kara Kuvvetleri Komutanı Özel Kalem Müdürü olan Albay Nuh Altınsoy, 15 Temmuz günü saat 21.30 sıralarında EDOK Komutanının Koruma Astsubayı Başçavuş Vahit Kucaklı'yı arayarak Orgeneral Başoğlu'nun yerini sordu. Albay Altınsoy, olumsuz cevap alınca bu defa Kara Kuvvetleri Komutanına bilgi vereceğini bildirerek müştekinin yerini yeniden sordu, evde olduğunu öğrenince bu bilgiyi ekibe verdi. Bu bilgiyi alan ekip harekete hemen geçti. Alay Komutanı Albay Muhsin Kutsi Barış, EDOK Komutanının zorla derdest edilerek Akıncı Üssüne götürülmesi için Kara Kuvvetleri Komutanlığı Genel Sekreteri Albay Uğur Karaca'nın emrine girmek üzere Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayında çalışan Üsteğmen Abdullah Yılmaz, Üsteğmen Eyyüp Baloğlu, Uzman Çavuş Tuna Han Ata, Cumhurbaşkanlığı Başyaverliğinde çalışan Astsubay Başçavuş Selami Darcan ve Astsubay Kıdemli Çavuş Atahan Tatar'ı görevlendirdi. Albay Barış, ayrıca, alay revirinde görevli Tabip Binbaşı Adem Parlak'a da olayda kullanılmak üzere bir ambulans tahsis etmesi ve ambulans için görevlendirme yapması emrini verdi. Bu emir üzerine Tabip Binbaşı Adem Parlak, Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayına ait 002390 plakalı ambulansı olayda kullanılmak üzere tahsis ederek, Ulaştırma Er Tekin Gökbaş'ı ambulans şoförü olarak, Ulaştırma Er Uğur Fidan'ı ise araç komutanı olarak görevlendirdi."
KENDİSİNİ GENEL SEKRETER DİYE TANITTI
İddianameye göre, şüpheli Albay Uğur Karaca, EDOK Komutanının derdest edilerek kaçırılması sırasında, bizzat olay yerinde bulunarak emir komutayı üstlendi. Kara Kuvvetleri Komutanlığı Kurmay Başkanı Özel İşlem Subayı Kurmay Binbaşı Yavuz Sezer de Albay Karaca ile birlikte hareket etti. Albay Karaca ve Binbaşı Sezer, kararlaştırıldığı şekilde 15 Temmuz gecesi saat 23.00 sıralarında Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı İnönü Kışlası Koşu Parkuru nizamiyesine geldi. Üsteğmen Eyyüp Baloğlu, Astsubay Başçavuş Selami Darcan ve Astsubay Kıdemli Çavuş Atahan Tatar ile Uzman Çavuş Tuna Han Ata, nizamiyede onları karşıladı. Üsteğmen Abdullah Yılmaz ise evinde uyuyakaldığı için ekibin bulunduğu yere geç geldi. Nizamiyeye gelirken şüphelilerle telefon irtibatı kuran Yılmaz, en son Albay Uğur Karaca ile görüştükten sonra ambulansın hemen gönderilmesi için Tabip Binbaşı Adem Parlak'ı telefonla aradı. Ambulansın gönderildiği bilgisini alan Yılmaz, bu sırada nizamiyenin önüne geldi ve ekiptekilerle buluştu. Şüpheli askerler, İnönü Kışlası kantininin önünde Tekin Gökbaş'ın kullandığı ambulansa bindi. Albay Uğur Karaca, ambulansın ön tarafına geçti, Yavuz Sezer, Abdullah Yılmaz ve Tuna Han Ata ise aracın arkasına bindi. Uğur Fidan da araç komutanlığı görevini üstlendi. Ambulans, Komutan Konutları nizamiyesine geldiğinde Albay Uğur Karaca, kimliğini gösterip kendisini Kara Kuvvetleri Komutanlığı Genel Sekreteri diye tanıtarak bariyerin açılmasını sağladı. Şüpheliler, ambulansı EDOK Komutanı Orgeneral Kamil Başoğlu'nun konutunun önüne çekti.
Albay Uğur Karaca ve Binbaşı Yavuz Sezer, araçtan inerek müştekinin evine geçti. Albay Karaca, kapıyı açan müştekiye, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar'ın emriyle geldiklerini, terör sabotajlarına karşı tatbikat yaptıklarını ve kendisini güvenli bir yere götürmek üzere görevlendirildiklerini söyledi. Şüphelilere itiraz etmeyen Orgeneral Başoğlu, üzerini değiştirmek istediğini söyledi ancak Albay Karaca bunu kabul etmedi. Albay Karaca ve Binbaşı Sezer, koluna girdikleri Başoğlu'nu zorla ambulansın arkasına bindirip ellerini arkadan bantladılar. Şüpheliler, görmemesi için komutanın kafasına yeşil renkli fanila geçirdi. EDOK komutanını Akıncı Üssü'ne getiren şüpheliler, nizamiyede görevlendirilen eskort eşliğinde "141" olarak adlandırılan yerde durdu. Albay Uğur Karaca, Orgeneral Başoğlu'nu araçtan indirerek orada bulunan başka askerlere teslim etti. Bu askerler, kafasındaki fanilayı çıkarıp, siyah bir torba geçirdikleri komutanı alıp ambulanstan uzaklaştı. Şüpheliler, komutanı teslim ettikten sonra Akıncı Üssü'nden ayrılıp Kara Kuvvetleri Komutanlığına geçti. Albay Karaca ile Binbaşı Sezer, nizamiyede araçtan indi. Diğer şüpheliler ise ambulansla Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayına döndü. Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Galip Mendi ile aynı odaya konulan Orgeneral Başoğlu, 16 Temmuz saat 10.00 sıralarında kurtarıldı.
LOJMANINDA 1 DOLAR BULUNDU
İddianameye göre, Albay Barış'ın komuta ettiği Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı, darbe teşebbüsünde aktif ve kilit bir rol oynadı. Albay Muhsin Kutsi Barış, darbe teşebbüsünden önce bilhassa 11-15 Temmuz 2016 tarihleri arasında Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayında rutinin dışında çok sayıda asker misafir ağırladı.Hemen hepsi darbe girişiminde etkin rol oynayan Kurmay Yarbay Ümit Gençer, Kurmay Albay Orhan Yıkılkan, Kurmay Albay Osman Kılıç, Albay Bilal Özmen, Albay Harun Olgun, Yarbay Halit Kazancı, Albay Ertuğrul Yavuz, Albay Ertuğrul Bozçal, Kurmay Albay Fırat Alakuş, Kurmay Albay Muhammet Tanju Poshor, Kurmay Albay Ali Yazıcı, Albay Nuh Altınsoy, Jandarma Binbaşı Tarık Görener, 11-15 Temmuz'da şüpheliyi ziyarete geldi. Ceride kayıtlarında bulunmamasına rağmen, Kurmay Albay Uğur Karaca ve Tuğgeneral Ahmet Otal da Albay Barış'ı ziyaret etti. Görüşmelerini gizlemek amacıyla kendisini ziyarete gelen özel misafirlerinin kaydının nizamiyelerde tutulmaması emrini veren Albay Muhsin Kutsi Barış, darbeden önce bir hafta boyunca gizliliğe riayet için şahsi ve makama ait cep telefonunu kullanmadı. Görüşmelerini dahili hattan yapan Barış, habercilerine, kendisini arayan olduğunda dahili hattan görüştürmeleri emrini verdi.Barış, 14 Temmuz'da, alayın mühimmat mal sorumlusu Astsubay Kıdemli Başçavuş Levent Karakılıç ve Üsteğmen Arif Aydınoğlu'nu yanına çağırarak 8 bin G3 piyade tüfeği mermisi çıkarmalarını, bu mühimmatı kendi şoförü Uzman Çavuş Yusuf Yaylacı'yla birlikte makam odasının yanındaki dinlenme odasına koymalarını emretti. 15 Temmuz'da da yine Alay Komutanının emriyle darbe teşebbüsünde kullanılmak üzere Alay Muhafız Komanda Bölük Komutanlığına 7 bin 20, Köşk Komando Bölük Komutanlığına 540, Komutan Konutları Komando Bölük Komutanlığına 3 bin 340 mühimmat teslim edildi. Şüphelinin Çankaya Mahallesi'ndeki lojmanında yapılan aramada, FETÖ üyelerinin birbirlerini tanımak amacıyla kullandıkları F serisi 1 ABD Doları ele geçirildi.
PARTİGÖÇ KENDİSİNİ GENELKURMAY BAŞKANI OLARAK TANITMIŞ
İddianamede "tanık" sıfatıyla 18 Temmuz 2016'da verdiği ifade özetlenen Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alay Komutan Yardımcısı Yarbay Ahmet Hatip, 18 Temmuz'da alayın kuruluş yıl dönümü törenleri olduğunu, Albay Kutsi Barış'ın 15 Temmuz günü kendisinin de arasında bulunduğu birlik komutanlarını çağırdığını, toplantıda yaklaşık yarım saat törenin konuşulduğunu anlattı. Daha sonra Barış'ın, "Arkadaşlar bu gece bir tatbikat icra edilecek. Bu geniş bir tatbikat olacak. Ağustos ayı ikinci yarısında yeni personelin de katılımıyla daha geniş bir tatbikat daha yapacağız. Bu tatbikata katılacakları Ekrem Yarbay biliyor, kendilerine de zaten tebliğ etmiştir. Tatbikat görevi olmayan personel gece gelmesin" dediğini aktaran Hatip, ardından Barış'ın, kendisine dönerek, "Ahmet sen bu işle hiç ilgilenme, tamamen törene odaklan" dediğini söyledi.
Darbe girişimi gecesi Batıkent'te misafirlikte bulunduğu sırada, köprülerin kapatılması, Ankara'da uçakların uçması gibi olayları görünce, ters bir şeyler olduğunu düşünerek, birliğe katılmak üzere yola çıktığını ifade eden Hatip, Alay Karargahı girişinde Yarbay İlker Yazır'la karşılaştığını, birlikte Albay Barış'ın makamına gittiklerini belirtti. Burada, bazı başka askerlerin de bulunduğunu kaydeden Hatip, şu beyanı verdi: "Albay Barış, bizi görünce 'Siz de mi geldiniz?' diye sordu. Daha sonra elindeki kağıtları bize doğru uzattı ve 'TSK yönetime el koydu' dedi. 'Gizli' ibareli kağıtlarda 'TSK'nın yönetime el koyduğu, karargah görevlendirmeleri, kimin nerede görevi devralacağı' belirtiliyordu. TSK'nın yönetime el koyduğunu belirten evraka baktığımda Tuğgeneral Mehmet Partigöç tarafından imzalandığını, Genelkurmay Karargah sorumlusu olarak da yine kendisinin olduğunu gördüm. Albay Barış'a 'Buradan anlayacağımız Tuğgeneral Mehmet Partigöç kendisini Genelkurmay Başkanı yapmış. Doğru mu anlıyorum komutanım?' diye sordum. Alay komutanı herhangi bir şey demeden arkasını dönerek odasına girdi."
TATBİKAT DEDİLER
İddianamede şüphelilerin savcılık ifadelerine de yer verildi. Alay Komutanı Muhsin Kutsi Barış ifadesinde, alarm ve koruma tatbikatı emri aldıklarını, 15 Temmuz saat 21.00 sıralarında Genelkurmay'dan Albay Orhan Yıkılkan'ın "Tatbikatı erkene aldık. Saat 21.00'de yapacağız, tatbikata hemen başlıyoruz" dediğini, bunun üzerine 100'er kişiden oluşan 3 birliğini topladığını söyledi. Aynı saatlerde sistem üzerinden alaya üç ayrı mesajın geldiğini öne süren Barış, mesajların altında Genelkurmay Başkanlığında görevli Albay Cemil Turhan ile Tuğgeneral Mehmet Partigöç'ün imzalarının olduğunu, bunları görünce dahili hattan Genelkurmay Başkanlığı Özel Kalem Müdürlüğünü aradığını, telefonu Albay Orhan Yıkılkan'ın açtığını, mesaj içeriklerinin doğru olup olmadığını sorduğunu, Yıkılkan'ın da "İçerikler doğrudur. Tatbikat durumu fiili duruma geçti, gereğini yapın" karşılığını verdiğini öne sürdü.
İlerleyen saatlerde olay ciddiye binince yardımcısı Ahmet Hatip'e "Ben bir muhakeme hatası yaptım" dediğini aktaran Barış, birlikler alaya çekildikten sonra saat 06.30 sıralarında polislere teslim olduğunu belirtti. Şüpheli Abdullah Yılmaz da kendisine tatbikat yapılacağı yönünde bilgi verildiğini, ambulansla kimin ikamet ettiğini bilmediği bir konuta yöneldiklerini, Albay Uğur Karaca'nın konutun önüne geldiklerinde zili çaldığını, kapıyı tanımadığı bir kişinin açtığını, daha sonra öğrendiği kadarıyla bu kişinin EDOK Komutanı Kamil Başoğlu olduğunu, Albay Karaca'nın komutana kibar bir şekilde "Kusura bakmayın, rahatsız ediyoruz ancak Genelkurmay Başkanının emri ile buradayız. Ciddi bir güvenlik tehdidi var" dediğini, Başoğlu'nun bu sırada herhangi olumsuz bir tepki göstermediğini öne sürdü.
Kendisinin kaçırma olayına bilerek ve isteyerek iştirak etmediğini savunan Yılmaz, Başoğlu'nun gözünü kapatan binbaşıya "Ne yapıyorsunuz, komutanım, ne oluyor?" diye sorduğunda, binbaşının, "Sus, sen işine bak" dediğini, çok korktuğunu, ne olup bittiğini anlayamadığını, kafasını öne eğerek öylece oturduğunu anlattı. Şüpheli Eyyüp Baloğlu da tatbikat emri aldıklarını, Albay Uğur Karaca'nın EDOK Komutanına "Komutanım, Genelkurmay Başkanımızın emriyle terör sabotajlarına karşı tatbikat yapıyoruz. Sizi güvenli bir yere götüreceğiz, bizimle gelin" dediğini, üzerinde şort ve tişört bulunan EDOK Komutanının üstünü değiştirmek istediğini, Uğur Albayın buna karşılık "Zorluk çıkarmayın" dediğini ve koluna girerek komutanı ambulansa bindirdiğini anlattı. Komutanının ellerinin arkasından bantla sarıldığını gördüğünde "Böyle tatbikat olmaz" diyerek araçtan indiğini öne süren Baloğlu, komutanların silahla kendisini tehdit ettiğini ancak Uzman Çavuş Tuna Han Ata ile nizamiyeden çıkarak oradan uzaklaştıklarını savundu.
Şüpheli Tekin Gökbaş da Albay Uğur Karaca ve Binbaşı Yavuz Sezer'in ambulanstan inerek EDOK Komutanının kapısını çaldığını, Kamil Başoğlu'nun kapıyı açtığını, yanında eşi ve kızının da olduğunu, Karaca ve Sezer'in, "Komutanım sizi güvenilir bir yere götüreceğiz" şeklinde bir şey söylediklerini, daha sonra Uğur Albay ve Yavuz Binbaşının, koluna girerek ambulansa bindirdiklerini Başoğlu'nun ellerini bantladıklarını, Kamil Başoğlu'nun kafasına bir tişört geçirilerek yüzünün tamamen kapatıldığını gördüğünü, daha sonra Uğur Albay'ın aracı sürmesini söylediğini, "Komutanım 3 nolu Nizamiyeden mi giriş yapacağız?' diye sorduğunu, komutanın "Yok oğlum, ben sana yolu tarif ederim" şeklinde cevap verdiğini, sonra "Eskişehir yoluna sür, levhalarını takip et" dediğini, Eskişehir yoluna çıktıktan sonra İstanbul levhalarını takip etmesini istediğini, yol üzerinde Uğur Albay’ın sürekli birileriyle mesajlaştığını, ayrıca çok sessiz bir şekilde birkaç kere telefonla görüşme yaptığını, herhangi bir yerde duraksamadan Akıncı Üssü'ne vardıklarını anlattı.
Şüpheli Selami Darcan da Alay Komutanının kendilerine 15 Temmuz Cuma günü önemli ve gizli olan bir tatbikat yapılacağını söylediğini, Yaverlik çalışanı olarak kendi görevlerinin ise akşam saat 23.00-24.00 sıralarında Başyaverlik binasının açık olmasının sağlanması olduğunu söylediğini, kendisine bu tatbikat hakkında Başbakanlık görevlilerine ve diğer görevlilere haber verilip verilmeyeceğini sorması üzerine kendisine hitaben bu tatbikatın IŞİD gibi bazı terör örgütlerinin muhtemel saldırısına yönelik alayın gerçek durumunu ölçmek amacıyla yapılacağını ve bunun için gizli tutulduğunu söylediğini öne sürdü.
Şüphelilerden Atahan Tatar da 28 Temmuz 2016'da kollukta verdiği ifadede, şüphelilerden Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayının eski komutanı Muhsin Kutsi Barış'ın, darbe girişimi akşamı kendisini cep telefonundan arayarak, "Atahan bir döviz işim vardı. Hadi gel halledelim" dediğini, kendisinin de ikametinden çıkarak, Barış'ın ikametine gittiğini anlattı. Barış'ın kendisine 4 bin 500 lira vererek, bununla dolar almasını istediğini söyleyen Tatar, "Alay komutanının böyle bir görev vermesini ilginç buldum. Çünkü daha önce bu şekilde bir görev vermemişti." dedi.
BAŞOĞLU'NUN İFADESİ DE İDDİANEMEDE YER ALDI
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan ve Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilen iddianamede, Başoğlu'nun savcılık ifadesi de yer aldı.. Buna göre Başoğlu, darbe girişimi günü Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Salih Zeki Çolak ile İzmir Maltepe Askeri Lisesinin mezuniyet törenine katıldıklarını, İzmir'den saat 18.00 sıralarında uçakla döndükten sonra 20.30'a kadar karargahta çalışmayı sürdürdüğünü söyledi. Çankaya'daki ikametgahına geçtikten sonra televizyon izlerken uçak sesleri duymaya başladığını, terör örgütü DEAŞ saldırısı ihtimalini düşündüğünü anlatan Başoğlu, saat 22.05 sıralarında kapının sert şekilde çalınması üzerine eşi ve kızıyla birlikte kapıya doğru koştuklarını ifade etti.
Kapıyı açınca karşısında eğitim elbiseli halde gördüğü Kara Kuvvetleri Komutanlığı Genel Sekreteri Kurmay Albay Uğur Karaca'nın "Acele edin komutanım, Genelkurmay Başkanı konutunda sizi bekliyor." dediğini aktaran Başoğlu, "Çok kısa bir süre verin. Üzerimi değiştirip şortun yerine eşofman, terliğin yerine de spor ayakkabısı giyeyim." dediğini, bunu söyleyince sertleşmeye başlayan Karaca'nın "Komutanım zamanımız yok, talimatlarımıza uyun. Genelkurmay Başkanımız acil şekilde sizi bekliyor. Bu aynı zamanda sizin emniyetiniz için." dediğini bildirdi.
Bu konuşma esnasında bulunan iki subaydan birinin şüphelilerden eğitim elbiseli Kurmay Binbaşı Yavuz Sezer, diğerinin ise Muhafız Alayından eğitim elbiseli bir üsteğmen olduğunu belirten Başoğlu, şortlu, tişörtlü ve terlikli vaziyette iteklenerek bekleyen ambulansa bindirildiğini beyan etti. Başoğlu, burada ellerini arkadan koli bandıyla bağladıklarını, gözlüğünü aldıklarını, kafasına haki renk fanila geçirdiklerini bildirerek, gözlüklerini çıkardıklarında göremeyeceğini söyleyince "Zaten buna ihtiyacın olmayacak." denildiğini ifade etti.
KAMİL SEN MİSİN?
Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayının ambulansıyla götürüldüğü yerin, uçakların inip kalkma seslerinden Akıncı 4. Ana Jet Üssü olduğunu tahmin ettiğini belirten Başoğlu, buraya varınca iki kişinin kollarına girerek kendisini bir odaya kadar götürdüklerini anlattı. Başoğlu, şu beyanı verdi: "Bir odada sandalyeye oturttular, kafama siyah kukuleta gibi bir şey geçirdiler, ağzımı bantladılar, ayaklarımı plastik kelepçe ile bağladılar. Bu esnada, bulunduğum yerde benden başka bir kişinin daha olduğunu hissettim. O kişi de benim gibi sandalyede oturup, oflayıp pufluyordu. Beni getiren iki kişi karşımızda duruyordu. 'Gözlüğümü getirdiniz mi?' diye sorduğumda, yanımdaki kişi beni sesimden tanıyarak 'Kamil yanımdaki kişi sen misin?' diye sordu. Bunun üzerine Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Galip Mendi ile konuşmaya başladım. Onun da ağzında bant vardı. Bantlar dille ıslandığında yapışkanlar çözüldüğü için bant açılıyordu. Sabaha kadar o şekilde sandalyede oturarak konuştuk. Başımızda duran üsteğmen pek müdahalede bulunmadı."
Başoğlu, Mendi ile üsteğmene evli olup olmadığını sorduklarını, evli olduğunu belirtince nasihatta bulunmaya başladıklarını, bu işin sonu olmayacağını ve derhal vazgeçmeleri gerektiğini söylediklerini anlatan Başoğlu, elleri arkadan bağlı olduğundan omuzlarının çok ağrıdığını beyan etmesi üzerine ellerinin önden kelepçelendiğini, ağrısının yarım saat kadar sonra tekrar başlaması sonrasında bu defa ellerinin sandalyenin iki yanına kelepçelendiğini anlattı. Uykusunun geldiğini, başını duvara dayadığını, üşümeye başladığı için üzerine bir şey istediğini, 20-30 dakika sonra monta benzer bir şeyi omzuna koyduklarını, yere de bir şeyler sererek, "İsterseniz yerde uzanabilirsiniz" dediklerini kaydeden Başoğlu, yere uzandıklarını ve yaklaşık 2 saat yarı uykulu vaziyette Mendi ile beraber kaldıklarını ifade etti.
Sorması üzerine Mendi'den saatin 08.40 civarında olduğunu öğrendiğini, tekrar lavaboya gitmek istediğini bildiren Başoğlu, bu sırada kendilerini bekleyenlerin değiştiğini fark ettiklerini, yeni gelenlerin daha sakin ve yumuşak davrandıklarını, kafalarındaki kukuletalarının gözlerine doğru kaldırmalarına izin verdiklerini kaydetti. İstemesi üzerine bekleyen kişinin gözlüğünü kendisine getirdiğini söyleyen Başoğlu, tuvalete giden Mendi'nin de döndüğünde, başlarında duran jandarmanın kendisine saygı duyduğunu ifade ettiğini ve saygılı davrandığını bildirdiğini anlattı. Kahvaltı getirildiğini, bulundukları yer zifiri karanlık olduğundan aydınlık bir yere geçmek istediklerini, sığınağın kapısı açılarak, ormancı masası üzerine konan kahvaltılarını yaptıklarını kaydeden Başoğlu, kahvaltı bittiğinde, saat 09.00 sıralarında bombalar piste yağmaya başladığından emniyetli olması için sığınağın içerisinde bir banka oturtulduklarını belirtti.
Başoğlu, bu sırada aşağından da makinalı tüfek seslerini duyduğunu, saat 10.00 civarında ismini Cumali diye hatırladığı şahsın yanlarına gelerek artık yukarıya ateş etmeyeceklerini, muhtemelen bu işin sona ermek üzere olduğunu söylediğini ve "Komutanım hakkınızı helal edin. Sizi buradan çıkartacağım." dediğini bildirdi. Dışarıya çıkar çıkmaz Mendi'nin aracı ve koruma astsubayını gördüklerini, koruma astsubayının ellerinin kelepçeyle bağlı olduğunu kaydeden Başoğlu, koruma astsubayının kendilerini görünce hemen Mendi'nin önüne geçip "Komutanım size sıkılacak kurşunu önleyeceğim. Ben sizi nasıl böyle koruyamadım?" diye ağlamaya başladığını ve Mendi'nin eline kapanarak, öpmeye kalkıştığını anlattı.
Koruma astsubayının "Komutanım size sıkacaklar" dediğini, o esnada arabanın ön tarafında iki sivil giyimli personel gördüğünü söyleyen Başoğlu, arabanın arkasına bindiklerini, şoför mahalline Cumali diye hatırladığı kişinin, onun yanına da koruma astsubayının oturduğunu ifade etti. Bir süre gittikten sonra "Cumali"nin "Siz önden gidin, ben aracımla sizi arkadan takip edeceğim" sözleri üzerine Mendi'nin koruma astsubayının şoför koltuğuna geçtiğini bildiren Başoğlu, nizamiyeden çıkınca 200 metre ilerlediklerinde sivil polislerle görüştüklerini, polislerin şehit verdiklerini öğrendiklerini kaydetti. Başoğlu, sorumlulardan şikayetçi olduğunu bildirerek, "Bunu yapan ve alet olanlar en ağır şekilde cezalandırılsın." beyanını verdi.
YERİNİ TELEFONLA SORMUŞLAR
İddianameye göre, Başoğlu'nun Koruma Astsubayı Vahit Kucaklı da 7 Şubat 2017'de alınan ifadesinde, 15 Temmuz akşamı komutanı konutuna bıraktıktan sonra evine geçtiğini bildirdi. Tahminen saat 21.30'da kendilerine tahsis edilen resmi cep telefonu hattından, şüphelilerden eski Kara Kuvvetleri Komutanı Özel Kalem Müdürü Albay Nuh Altınsoy'un aradığını belirten Kucaklı, Altınsoy'un kendisine "Vahit Başçavuşum, komutan nerede?" diye sorduğunu aktardı. "Hayırdır, bu saatte niye arıyorsunuz?" dediği Altınsoy'un, "Komutan görüşecek, ona tekmil vereceğim." dediğini ifade eden Kucaklı, "Ben de komutanı istirahat için bıraktığımı, konutunda olduğunu söyledim. Bu şekilde telefonu kapattı." bilgisini verdi.