GündemEdebiyatın ‘politik’ galası

Edebiyatın ‘politik’ galası

21.10.2019 - 07:50 | Son Güncellenme:

Frankfurt Kitap Fuarı’nda önceki akşam yapılan Edebiyatın Gala Gecesi’nde fuarda kitapları okurla buluşan yazarlar söyleşi verdiler. İklim krizine ve ülkelerin politik tutumlarına eleştiriler getirilen gala gecesinin en çok beklenen ismi Margaret Atwood’du

Edebiyatın ‘politik’ galası

15 Ekim’deki ön açılışında taze Nobelli Polonyalı yazar Olga Tokarczuk’un politik konuşmasıyla başlayan 71’inci Frankfurt Kitap Fuarı bir başka politik, feminist ve aktivist yazar Margaret Atwood’un iklim krizini merkeze alan konuşmasıyla sona erdi. 16 Ekim’de resmi olarak kapılarını yayıncılık sektörüne açan Frankfurt Kitap Fuarı’nın ilk gününden bitişine dek şüphesiz, en çok beklenen ismiydi Atwood. Önceki akşam yapılan Edebiyatın Gala Gecesi’nde Atwood’dan önce yılın en çok konuşulan ve birçoğu Booker Roman Ödülü’ne aday olan yazarlar, moderatörler Barbel Schafer ve Thomas Böhm ile birlikte okurların karşısına çıktı. Girişlerin ücretli olduğu galaya saatler kala konferans salonunun önünde kuyruklar oluşmaya başladı. Sadece Alman değil İngiliz, İspanyol ve İranlı okurlar başta olmak üzere pek çok edebiyatsever çoktan fuar alanına gelmişti. Beklenen Alman disipliniyle saat 19.00’da ilk söyleşiye başlayan Thomas Böhm’ün karşısında Elif Şafak vardı. Yazar yeni kitabı “10 Dakika 38 Saniye”nin Almancada yayımlanması vesilesiyle Böhm ile kitabı üzerine konuştu.

Haberin Devamı

Pulitzerli Whitehead

İki yıl önce, Amerika’daki ırkçılık üzerine yazdığı “Yeraltı Demiryolu” ile Pulitzer Roman Ödülü’ne değer görülen Colson Whitehead, Barbel Schafer ile okurların karşısındaydı. Kitabında Amerika’da 19’uncu yüzyıl başlarında yaşanan ırkçılığı anlattığını ancak bu ırkçılığın hala var olduğuna ve hatta yükselişe geçtiğine dikkat çeken Whitehead, eski bir gazeteci olmasının etkisiyle yazdığı “Nickel Çocukları” romanından da konuştu. Üçüncü söyleşi için Barbel Schafer’in karşısında bu kez Norveçli yazar Maja Lunde vardı. Anksiyeteler üzerine başlayan söyleşide Lunde, “Eskiden endişelerim daha kişisel konular üzerineydi. Ama artık iklim krizinden dolayı sanırım daha evrensel boyutlara taşındı” diye konuştu. Şafak, Whitehead ve Lunde, Frankfurt Kitap Fuarı’nda Almanca olarak okurla buluşan kitaplarını bu söyleşilerde tanıtma imkânı yakaladı. Bu üç ismin ardından tarihi ve gerilim romanlarıyla tanınan Gallerli yazar Ken Follett, Thomas Böhm’ün sorularını yanıtladı. Britanya’nın gündeminden düşmeyen Brexit’i eleştiren yazar, “Şimdi Britanya Avrupa Birliği’nden çıksa eminin bir 50 yıl içinde pişman olup geri dönmek isteyecektir. Ama AB, onu kesinlikle bir daha almaz arasına” dedi. Follett, konuşmasının ardından Notre Dame’da çıkan yangından sonra katedralin tarihini anlattığı “Notre Dame” kitabından bir pasaj okudu.

Haberin Devamı

‘Okyanuslar yok oluyor’

Follet’in ardından Barbel Schafer ve Thomas Böhm, “Günümüzün en önemli entelektüellerinden biri bugün aramızda” diyerek Margaret Atwood’u sahneye davet etti. Almanya’nın bu iki deneyimli televizyon sunucusu Atwood’un karşısında oldukça heyecanlıydı. Thomas Böhm, “Salondaki 2000 kişiyle soru cevap yapmamız mümkün değil. Bu yüzden biraz ben biraz da Barbel soru soracak” diye giriş yaptı. Geçen yıl Atwood’un bir söyleşisini takip ettiğini hatırlatan Böhm, “O söyleşide çok önemli zamanlarda yaşadığımızı vurgulamıştınız. Neden?” diye sordu. Atwood, “İnsanlık için çok önemli zamanlar. Eğer okyanusları yok edersek nefes alamayız. Bir tüpün içinde yaşamıyoruz” diyerek iklim kriziyle yeterince mücadele edilmediğini eleştirdi ve insanların isterlerse bu krizi ortadan kaldırabileceğini, ancak kimsenin bu konuda yeterli hassasiyeti göstermediğini sözlerine ekledi.

Haberin Devamı

“50 yıl boyunca kimse dinlemedi”

Bundan 50 yıl önce iklim koşullarının değişmeye başladığını ve bilim insanlarının bu konuda uyarılar yaptığını hatırlatan Atwood, “50 yıl çok uzun bir süre. Ama şimdi ne kadar kaldı? İki yıl? Üç yıl? İşte şu anda, bir zamanlar uyarıldığını anladı insanlar ama biraz geç kaldı. Yine de çok geç değil” ifadelerini kullandı. Ardından Böhm, “Damızlık Kızın Öyküsü”nün devam kitabı “Testaments”ın yazılma sürecini sordu. Atwood bu soruya uzun bir cevap verdi: “’Damızlık Kızın Öyküsü’nü yazmaya başladığımda Berlin’deydim. 1984’te Berlin Duvarı vardı. Sonra 90’da yıkıldı. Ama biz alışveriş yapmaya devam ettik. 2000’lere geldiğimizde Amerika’da İkiz Kuleler yıkıldı, ekonomik kriz oldu. Ülkelerin politikaları değişmeye başladı. Ben feminist ve çevre duyarlılığı olan bir yazar olarak hep bazı şeylerin birbirine bağlantılı olduğunu düşündüm. Dünya kötüye gittikçe hep ilk etkilenen kadınlar ve sonra çocuklar olur. Savaşlarda, krizlerde ya da bu anlattığım şeylerde… Bu kitaplar da işte böyle fikirlerin sonucunda ortaya çıktı.”

Haberin Devamı

Yaklaşık iki buçuk saat süren Edebiyatın Gala Gecesi’nin şüphesiz en politik ve en dikkat çekici konuşmasını yine Atwood yaptı. Hepimize bir kez daha, iklim konusunda hala yapılacak bir şeyler olduğunu hatırlatarak…