03.04.2022 - 07:00 | Son Güncellenme:
Ayşe Özdemir - Arabesk müzik denilince aklımıza yakın geçmişten bugüne uzanan ünlü sesler geliyor hemen... Orhan Gencebay, Ferdi Tayfur, Müslüm Gürses, İbrahim Tatlıses, Emrah, Neşe Karaböcek, Gönül Akkor, Mine Koşan, Esengül, Gülden Karaböcek... Ve unutulmayan şarkılar; Batsın Bu Dünya, Bir Teselli Ver, Hatasız Kul Olmaz, Tanrım Beni Baştan Yarat, Taht Kurmuşsun Kalbime ve daha niceleri. Ama aslında Türkiye'de ilk arabesk şarkılar 1940'larda Haydar Tatlıyay ve diğer bazı şarkıcılar tarafından icra edilmiş. 60'larda da Adnan Şenses, Ahmet Sezgin, Abdullah Yüce, Arapların raks müziğini Türkçe şarkılar için kullanınca arabesk müzik ortaya çıkmış. 80'li yıllarda TRT'nin "yasaklılar listesi"nin başında yer alan arabesk şarkılar, o zamanlar entelektüel konferansların da konusuydu.
Kaderizm - kederizm!
Konferanslardaki yorumlar müzik kurallarına uymayan bu türün "varoşların, gecekonduların müziği olduğu ve daha çok köyden kente göç edip metropole uyum sağlamaya çalışan insanlar tarafından dinlendiği" şeklindeydi. En büyük eleştiriyse arabesk şarkıların sözlerinin dinleyenleri kaderci yaptığı, kedere vekaramsarlığa sürüklediği konusundaydı. Çok sesli klasik müzik savunucusu elit çevreler tarafından küçümsenen arabesk, her şeye rağmen kitleler tarafından sevilmeye devam etti. 4 haftada 5 milyona yakın kişi tarafından izlenen ve şarkıcı Bergen'in hayatını yansıtan filmle tekrar gündeme gelen arabesk müziği, bu türün günümüzdeki starlarından Derya Bedavacı'yla konuştuk.
Beste de yapıyor
14 yaşında bir kızı olan, "En büyük sorumluluk annelik" diyen ve İzmir'de yaşayan Derya Bedavacı'nın piyasaya çıkmış sözü, müziği kendisine ait 12 şarkısı var. Bazı bestelerinde eşinden de destek almış. Ayrıca Kubat, Demet Akalın, Ferhat Göçer ve Hakan Altun'a şarkı vermiş. Müzik yaşamı, İzmir'de liseden mezun olduğunda bir Türk Sanat Müziği korosuna girmesiyle başlayan Derya Bedavacı, o zamanlar farklı mekânlarda sahneye çıkmış. Koroya girişinden birkaç yıl sonra da konservatuvara girip halk müziği bölümünde öğrenim görmüş. Diplomasını alınca da yüksek lisans yapmış. İzmir'deki 15 yıllık sahne çalışmasından sonra bestelerini değerlendirmek için İstanbul'a gelen Derya Bedavacı, şimdi metropolün popüler mekânlarında sahneye çıkıyor, hayranları da salonları dolduruyor.
“Ben Sezen Aksu'yu çok dinlerdim, arabesk yorumlamaya açık, damardan bir sürü şarkısı var" diyen sanatçıya göre, toplum olarak hem acıyı seviyoruz hem de genlerimizde arabesk motifleri var: ‘‘Damarcılık' diye bir mevzu varsa bütün dertler sizinmiş gibi dertlenecek ama derdiniz yokmuş gibi eğleneceksiniz. Türk milletinin tavrı bu. Ben buna 'damarcılık' diyorum. Sezen Aksu da damar."
‘Ağlamakta bir sakınca yok’
Derya Bedavacı arabeskin dinleyenleri kederlendirdiği görüşünü de şöyle yorumluyor: “Hüzünlü birine dinlettiğinizde arabeskin böyle bir etkisi olur gerçekten, derdin yoksa da bir kahredersin.
Bu da kötü bir şey değil, duyguları hissettirme. Acıklı film de yapmasınlar o zaman. Ağladığımız filme gitmeyelim madem öyle. ‘Babam ve Oğlum’ filmini dört kere izledim, dördünde de ağladım. Konuyu iyi işlemiş. Demek ki iyi işliyorsun ki o müziği dinleyenleri etkiliyorsun. Duyguyu verebiliyorsan zaten ustasın. Yoksa bir anlamı yok, duygu meselesi bu. Sezen Aksu’nun dediği gibi ağlamak güzeldir. Ağlamakta bir sakınca yok. Bir şarkıyı ortaya çıkarmak çok mesai istiyor. Aynı şey klasik müzik için de geçerli. Klasik müzikteki fark, bilim insanları tarafından biraz daha zihni açan bir müzik olduğunun söylenmesi. Arabesk müzik ise insanı duygulara gark ediyor tamamıyla. Çok sesli müzik bilimsel bir matematiğe dayalı ama arabeskin bir matematiği yok, tamamen yoruma dayalı bir tür. Bizim tarzımızın özelliği duyguyu verebilmek, ses rengi de tabii ki çok önemli. Mesela Almanya'da bir kız arabesk şarkı okuyarak bir Almanı ağlatabildi. Benim sesim de arabeske yatkın.”
‘Arabesk söyleyen kadından dram bekleniyor’
Müslüm Gürses, İbrahim Tatlıses, Sezen Aksu, Kamuran Akkor ve Gönül Akkor dinlemeyi seven Derya Bedavacı sahnede, 1989’da eski eşi tarafından öldürülen şarkıcı Bergen’den “Acıların Kadını” şarkısını da söylüyor. Bergen’in hayat hikâyesini okuduğunu belirten Bedavacı şu değerlendirmeyi yapıyor: “Bence Bergen’in hayat hikâyesinin arabeskçi olmakla alakası yok. Hayatla ilgili tercihlerle alakası var diye düşünüyorum. Genelde arabesk söyleyen kadınların hayatıyla ilgili bir dram bekleniyor ama çok şükür benim hayatımda bir dram yok. Herkesin yaşadığı standart sıkıntılar var tabii ki. Bergen’in yaşadığı elbette hiç olmaması gereken olaylar. İnsan bu meselelerde değişim bekliyor ama bir türlü değişmiyor maalesef.”