20.02.2022 - 07:01 | Son Güncellenme:
Mert İnan -İstanbul'da son kar yağışıyla ortaya çıkan kargaşanın ardından başlayan tartışmalar, bu kez; Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), tarafından açıklanan 2021 yılı 'Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi Sonuçları' üzerinden farklı boyutlarıyla yeniden gündeme geldi. Son resmi rakamlara göre İstanbul'un nüfusu, bir önceki yıla göre 378 bin 448 kişi artarak 15 milyon 840 bin 900 kişi oldu. Türkiye nüfusunun yüzde 18,71'inin ikamet ettiği İstanbul'da, daha da vahimi bir kilometrekareye düşen kişi sayısı 3 bin 49 kişiye çıktı. Uzmanlar ise mevcut tablo karşısında endişeli olduklarını dile getirirken, nüfus artışını devam etmesi durumunda kent yaşamının sürdürülebilir olmaktan çıkacağı uyarısında bulundular. Kayıt dışı mülteciler, turistler ve iş amaçlı gelenlerle birlikte mevcut nüfus yükü aslında 20 milyonu geçmiş durumda. Yaşanabilir bir kent olması için ise nüfusun yaklaşık 8 milyon düzeyinde olması gerekiyor. 'Kabına sığmayan şehir' olarak tanımlanan İstanbul’da olası afet durumlarında ciddi kaos yaşanacağına da dikkat çekilirken, nüfus yoğunluğu meselesinin 50 yıllık bir sürecin sonucu olduğu da vurgulandı.
‘TRAFİK TIKANDIĞI ANDA İŞ BİTER’
Jeofizik Mühendisi Prof. Dr. Şerif Barış ise İzmir’de yaşanan deprem felaketi üzerinden İstanbul’u yorumlarken, şunları söyledi: “Toplanma alanlarını yetersizliği bir kenara, olası büyük depremden sonra, milyonlarca insan yollara dökülecek ve İzmir’deki gibi kaotik görüntüler oluşacak. Bu nüfus yükünün olduğu bir kentte istediğiniz kadar kurtarma ekipleriniz olsun, trafik tıkandığı anda hiçbir çalışması yürütemezsiniz. İstanbul’daki son kar yağışında yanlış sürücü tercihlerinin neden olduğu tablonu yanı sıra koordinasyon sorununa bağlı sıkıntıları gördük. İstanbul afet yönetimi açısından son derece riskli bir kent. Bu kent, bu nüfusu kaldırmıyor. İstanbul’daki nüfusun kademeli olarak azalmasını sağlayacak planların hayata geçirilmesi gerekiyor.”
KORKUNÇ SENARYO
İstanbul’da yoğun nüfusun mutlaka tersine göç ile azaltılması gerektiğini dile getiren İBB Şehircilik Plan ve Projelerin koordinasyonundan sorumlu Tayfun Kahraman, “Şehrin nüfusu sınıra dayanmış durumda” uyarısında bulunurken, “Kronik sorunların yaşanmaması için İstanbul nüfusu planlamalar dahilinde Anadolu’ya yayılmalı. Artık yeni yatırım planlarının İstanbul değil, Anadolu merkezli olması gerekir. Merhum Demirel bile başbakanlığı döneminde, İstanbul için, ‘Bana plan değil, pilav getirin’ diyerek, planların uygulanamayacağını söylemişti. 2009 yılı çevre planında nüfus yoğunluğu bu tartışmaları yapılmıştı. Bundan sonraki süreçte ne olursa olsun kuzeye doğru büyümemesi gerekiyor. Mevcut insan yoğunluğu bile afet durumunda altından kalkılamayacak senaryoların oluşmasına neden olabilir. Avrupa’nın hiçbir ülkesinde kilometre kareye 3 bin 49 kişinin düştüğünü göremezsiniz. Bu durum ancak az gelişmiş ülkelerde meydana çıkar” dedi.
KAOS VE KARGAŞA
İTÜ Meteoroloji ve Afet Yönetim Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu da, İstanbul nüfusunun artık sınır değerlerin çok üzerinde olduğunu, küçük bir alanda çok büyük bir nüfusun barındığını belirterek, “Resmi rakamlar 16 milyon olarak açıklansa da şehrin nüfusu 20 milyonu geçmiş durumda. Böylesi bir nüfusa ne toprak, ne hava, ne su yetebilir. İstanbul çöküşe doğru gidiyor. Otomobil sayısına karşın yollar yetersiz kalıyor. Tersine göç olmadan yaşanan kaos ve sıkıntıların giderilmesi imkansız. Ülke nüfusunun 5’te 1’i İstanbul’da yaşıyorsa farklı projelerin düşünülmesi gerekir. Daha da vahimi kırılgan bir nüfus yapısının olması. Maalesef olası büyük afetler de büyük bir kaos ve kargaşa baş gösterebilir. Depremde 50 bin binanın yıkılması öngörülüyor. Olası büyük depremde ortaya çıkacak kaotik durumu düşünmek bile istemiyorum” diye konuştu.
SUDA DIŞA BAĞIMLI
Anadolu’da yeni cazibe merkezleri oluşturulması gerekliliğinin altını çizen Prof. Dr. Kadıoğlu, “Aşırı nüfus, yapılaşma ve sanayiyi küçücük bir alana hapsederseniz kaynaklarınız yetersiz kalır. İstanbul su temininde dışa bağımlı durumda ancak ilerleyen zamanda Melen ve Istrancalar’daki kaynaklar da yetersiz kalacaktır. İstanbul büyüdükçe kendi kendini yok eden bir canavara dönüştü. Tersine göç olmadığı, Anadolu’da cazibe merkezleri oluşturulmadığı sürece bu yaşanır olmaktan çıkar. Yaz aylarında barajların doluluk oranları üzerinden konuşmak yerine, kentsel planlama ve tersine göç konusunu masaya yatırılması gerekiyor. Bizim ülkemizde maalesef inşaat kafası var. Boru döşeyip su getirmeyi marifet sayıyoruz. İstanbul’a bir yandan Bulgaristan sınırından, bir yandan da Düzce’den su taşınıyor. Bu boruların devamı nereye kadar uzanacak” diye ifadelerini kullandı.
Yarın: 10 yıl sonrası çevre krizleri kaçınılmaz