12.05.2020 - 07:00 | Son Güncellenme:
GÖRKEM EVCİ
Prof. Dr. Turhan Feyzioğlu, İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’ndeki dekanlık görevini yürütürken iktidardaki Demokrat Parti’yi eleştiren yazılar kaleme alıyor, konuşmalar yapıyordu. 1957 yılında baskılar sonucunda üniversiteden ayrılıp CHP’den siyasete girdi. Milletvekili olan Feyzioğlu, kısa sürede CHP’nin önemli simalarından biri haline geldi. 27 Mayıs 1960 askeri darbesinin ardından kuruluşu yeni tamamlanan Ortadoğu Teknik Üniversitesi’nin ilk rektörü oldu. Ancak bu görevi kısa sürdü. Önce yeniden demokrasiye geçiş döneminde Kurucu Meclis’te görev yaptı, ardından bir süre Milli Eğitim Bakanlığı görevini yürüttü.
Parti içi muhalefet
1961 seçimleriyle birlikte yeniden CHP’den milletvekili olan Feyzioğlu, bu dönemde de bakanlık yaptı. Ancak bu dönemde CHP lideri İsmet İnönü ile koalisyon hükümetlerinin kurulması konusunda bazı anlaşmazlıklar da yaşadı. İnönü, 60’ların başından itibaren CHP’nin çizgisini “ortanın solu” olarak tarif ederken Feyzioğlu da bu görüşü destekliyordu. Ancak “ortanın solu” fikri netleşmeye, Bülent Ecevit liderliğindeki bir grup partiyi “daha sol” bir çizgiye çekmeye başlayınca Feyzioğlu, bu fikri savunanların karşısına geçti. 1965 seçimlerinde CHP’nin başarısız olmasının ardındansa parti içi muhalefete hız verdi.
‘Ortanın solu’ kazandı
Ağustos 1966’da toplanan Parti Meclisi’ne de “ortanın solu” tartışması damgasını vurdu. Parti Meclisi’nin yayımladığı bildiride “CHP’nin, programı ile ortanın solunda bir parti tabiatında olduğu üzerinde bir anlaşmazlık yoktur” denilirken Feyzioğlu bu ifadeye karşı çıkıyordu. 18 Ekim 1966’da gerçekleştirilen kurultayda “ortanın solu”nun ateşli savunucusu Ecevit, CHP Genel Sekreteri seçilerek partide İnönü’nün ardından “ikinci adam” konumuna geldi. Bu “ortanın solu”nun zaferiydi.
8’lerin bildirisi
1966 sonunda toplanan Parti Meclisi’nde de sert tartışmalar yaşandı. Grup Başkanvekili Feyzioğlu, “ortanın solu”nu ve Genel Sekreter Ecevit’i eleştirerek partinin “aşırı sol”a kaydığını savunuyordu. Parti Meclisi ise 1 Ocak 1967’de yayımladığı bildiride Genel Sekreter ve Merkez Yönetim Kurulu’nun faaliyetlerinin takdirle karşılandığını kaydetti. Aralarında Feyzioğlu’nun da bulunduğu muhalif 8 CHP’li ise bir gün sonra bir bildiri yayımladı. Bildiride CHP’nin temelinde “hurafecilik, Marksizm, sınıf kavgası ve sosyalizm” olmadığı savunuluyor “CHP’nin ortanın solunda olmasından onun bir sosyalist parti olduğu veya olacağı anlamını çıkaran sol akımlar CHP’nin dışındadır” deniliyordu. Bildiriye imza atan Parti Meclisi üyeleri, Türkiye siyasi tarihine “8’ler” olarak geçti.
İstifa ettiler
Bu tartışmaların sonunda CHP, Nisan 1967’de olağanüstü kurultayı topladı. Bu kurultaydan “ortanın solu” ve Ecevit güçlenerek çıktı. Feyzioğlu ve arkadaşlarının ihracının önü de açıldı. 29 Nisan’da kurultay tamamlandı, bir gün sonra da “8’ler” ve onları destekleyenler CHP’den istifa etti. 8’lerle birlikte ilk etapta 40 milletvekili ve senatör de partiden ayrıldı. Feyzioğlu “Ölçüsüz sola kayış istifa için yeter sebeptir” diyordu. CHP lideri İnönü ise istifaları “mükemmel” olarak nitelendiriyordu. İnönü, partinin artık daha rahat ve ahenkli çalışacağını söylüyordu.
Yeni parti kuruldu
CHP’den istifa edenler, 12 Mayıs’ta Feyzioğlu’nun liderliğinde yeni bir parti kurdu. Yeni partinin adı Güven Partisi’ydi. Sloganı ise; “İçte güven, dışta güven, Güven Partisi’ne güven”... Partinin ismine “milliyetçi” kelimesinin de eklenmesi tartışılmış ama kabul edilmemişti. Ancak parti programında “partinin bir sınıf ve zümre partisi değil, her yurttaşa açık bir ‘milli parti’ olduğu” vurgulanıyordu. 12 Mart 1971 muhtırasının ardından “geçiş döneminde” başbakanlık yapacak olan Ferit Melen de Güven Partisi’nin kurucuları arasındaydı.
12 Eylül sonrası başbakan olacaktı
Turhan Feyzioğlu, 12 Eylül darbesini olumlu karşıladı. Feyzioğlu’na göre “12 Eylül, sağlıklı işleyen bir demokrasiyi sona erdirmek için değil tam aksine terörü ve işlemez hale gelen demokrasiyi yeniden işlerliğe kavuşturmak amacıyla” yapılmıştı. 12 Eylül’ü gerçekleştiren askerler de Feyzioğlu’nu darbe sonrası kurulacak hükümetin başbakanı olarak düşünüyordu. Feyzioğlu da bu teklifi kabul etti. Bakanların belirlenmesi konusunda son ana kadar çalışmalar yürüttü. Ancak Feyzioğlu’nun başbakan olarak görevlendirilmesinden son dakikada vazgeçildi. Yerine 12 Eylül’den bir ay önce emekli olan Deniz Kuvvetleri Komutanı Bülend Ulusu, başbakanlığa getririldi.
Koalisyonlara katıldı
Güven Partisi, girdiği ilk seçim olan 1969 seçimlerinde yüzde 6.5 oy ve 15 milletvekili ile Adalet Partisi ve CHP’nin ardından Meclis’teki üçüncü büyük parti oldu. 1971’de adını Milli Güven Partisi olarak değiştirdi. 1973’te Cumhuriyetçi Parti ile birleşince Cumhuriyetçi Güven Partisi (CGP) adını aldı. CGP, 1972’de Ecevit’in CHP Genel Başkanı olmasının ardından CHP’den istifa edenlerin toplandığı adres oldu. CGP, 1973’te yüzde 5.2, 1977’de yüzde 1.8 oy aldı. 1975’te Adalet Partisi, Milliyetçi Hareket Partisi ve Milli Selamet Partisi ile birlikte “1. Milliyetçi Cephe” hükümetinde yer aldı. 1977 seçimlerinde Meclis’e yalnızca üç milletvekili ile girebildi. 1978’de CGP, Demokratik Parti ile birlikte CHP lideri Ecevit’in başbakanlığında kurulan hükümetin ortağı oldu. Feyzioğlu’nun yıllar önce CHP’yi “sola kaydırmakla” suçladığı Ecevit başbakan; Feyzioğlu da başbakan yardımcısıydı. CGP, 12 Eylül 1980 darbesinin ardından tüm partiler gibi kapatıldı.
Üslubuyla iz bıraktı
Türk sinemasının önemli yönetmenlerinden Ömer Kavur, 15 yıl önce bugün hayatını kaybetti. Filmleri geniş kitlelere ulaşmasa da geride kendine has sinema diliyle çektiği kült filmler bıraktı. 18 Haziran 1944’te doğan Kavur, liseyi Türkiye’de bitirdikten sonra üniversite eğitimi için Fransa’ya gitti. Fransa’da sinema alanında eğitim aldı. Fransız sinemasından etkilendi. Bu etkiler, yıllar sonra çekeceği filmlere yansıyacaktı. Bir süre Fransa’da çalıştıktan sonra Türkiye’ye döndü. 1975’te Refik Halid Karay’ın bir öyküsünden uyarladığı Yatık Emine, Kavur’un çektiği ilk filmdi. Bu filmi 1979’da Yusuf ile Kenan takip etti. Antalya Altın Portakal Film Festivali’ne en iyi film ödülüne layık görüldü.
1981’de Ah Güzel İstanbul, 1982’de Göl, 1985’te Körebe ve Amansız Yol filmlerini çektikten sonra 1987’de Türk sinemasının en özel filmlerinden birine imza attı: Yusuf Atılgan’ın romanından uyarlanan Anayurt Oteli. Bu film, yurt içi ve yurt dışında pek çok ödül aldı.
1995’te de senaryosunu Orhan Pamuk’un yazdığı Gizli Yüz filmini çekti. Her ne kadar Pamuk, bu filmden tam olarak memnun olmasa da film Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde en iyi film ve senaryo ödüllerine layık görüldü. Venedik Film Festivali’nde Altın Aslan’a aday gösterildi. Son filmi Karşılaşma’yı 2003 yılında çekti. Bu filmle de hem ulusal hem uluslararası festivallerde pek çok ödül aldı ve ödüllere aday gösterildi. 12 Mayıs 2005’te kanser nedeniyle hayatını kaybetmeden önce “Kardeş” isimli bir filmin senaryosunu yazmıştı. Ancak bu filmi çekemeden hayata veda etti.