18.03.2023 - 07:00 | Son Güncellenme:
Safa Tekeli - Birinci Dünya Savaşı’nın en önemli savaşlarından olan Çanakkale Savaşı öncesinde İngiltere, Avrupa’da savaşın mevzi çatışmalara dönüşmesi üzerine, Çanakkale ya da Balkanlarda yeni bir cephe açıp İstanbul’u ele geçirerek, Osmanlı Devleti’ni, Almanya’dan ayırmak ve kararsız Bulgaristan’ın İttifak Devletleri yanında yer almasını önlemeyi düşünüyordu. Osmanlı güçlerinin Süveyş Kanalı’na taarruzu (3 Şubat 1915) sonuç vermeyince İngiltere, Mısır’daki güçlerini Boğazlara yöneltmişti.
‘Nusrat’ döşüyor
İtilaf Devletleri, 12’si İngiliz, 4’ü Fransız olmak üzere 16 muharebe gemisi, 6 muhrip, 14 mayın arama tarama ve 1 uçak gemisinden oluşan donanmasıyla 19 Şubat 1915 sabahı, “Müstahkem Mevki Methal Grubu Bataryaları”na bombardıman başlatır. Methal Grubu’nda; Ertuğrul, Seddülbahir, Kumkale, Orhaniye bataryaları ile Erenköy civarında yerleştirilmiş bir kısım Seyyar Obüs bataryası, Merkez Grubu’nda ise Anadolu ve Rumeli bataryaları bulunuyordu.
Havanın elvermemesi üzerine ikinci bombardıman 25 Şubat’ta yapılıyordu. 26 Şubat-17 Mart arasında ise İtilaf Devletleri Donanması, kapsamlı bir mayın arama taraması gerçekleştirir. Ama bu mayın arama tarama, bir işe yaramayacaktı! Çünkü 17-18 Mart gecesi “Nusrat” mayın gemisi, düşmana fark etme fırsatı vermeden, Erenköy Koyu’na ve Boğaz’a yeniden mayın döşüyordu. Müttefik donanması, 18 Mart günü saat 11.15’te ilk atışlarla saldırıyı başlatır. Saat 18.00’e kadar süren şiddetli çatışmalar sonunda, İtilaf Devletleri donanmasının üç muharebe gemisi “Bouvet”, “Irresistible” ve “Ocean” zırhlıları batar, iki muhabere gemisiyle bir muharebe kruvazörü de yara alır. Yedi saat süren savaşta elde edilen kesin zafer, tarihe “Çanakkale Deniz Zaferi” olarak yazılır.
Dünyada bir ilk
Çanakkale Savaşları, kara, hava ve deniz güçlerinin; her türlü teknoloji ve stratejinin ilk kez bir arada kullanıldığı, o güne kadar bu denli yoğun bir savaşın yaşanmadığı çarpışmalara sahne oldu. Çanakkale Savaşı’nın, o tarihe kadar Türkiye’nin tarih boyunca yaşadığı en yoğun ve “teknolojik-stratejik” savaş olduğuna işaret ediliyor. Birinci Dünya Savaşı’nın bir parçası olan Çanakkale Savaşı, dünya savaş tarihi açısından da ilklerle dolu. “Her türlü teknoloji, strateji ve taktiği içeren savaş biçimi”ni anlatan İngilizce “Warfare” sözcüğünün hemen hemen hiçbir dilde karşılığı bulunmuyor.
Çanakkale Savaşı’nın dünya ‘‘warfare’’ tarihi açısından bir ‘‘kırılma noktası’’ olduğunu kaydeden stratejistler, “Kara, hava ve deniz güçlerinin bir arada görüldüğü ve bu denli yoğun bir savaş o güne kadar yaşanmamıştı. Çanakkale Harbi denizde amfibi harekâtın ve uçak gemilerinin, havada savaş uçaklarının ve sabit balonların, karada ise o güne kadar tarihin yazmadığı bir yakınlıkta siper savaşlarının yaşandığı bir savaştır” bilgisini veriyor. Her iki saftaki askerin direnci ve kayıplarından ötürü destanlaştığı Çanakkale Savaşları’nda, bu denli yoğun çıkarma ya da amfibi harekâtı tarihte ilk kez yaşanıyordu. Ve 19 Mart sabahı, şehitlerin nidaları semalarda yankılanıyordu: “Çanakkale geçilmez!”