10.12.2015 - 02:30 | Son Güncellenme:
Damla Güler - İstanbul
Hrant Dink’in ölümünde ihmali olduğu iddia edilen kamu görevlileri hakkında hazırlanan iddianame 3. gidişinde Başsavcıvekili Orhan Kapıcı tarafından onaylanarak İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderildi.
İddianamenin 2 sefer onay için gönderildiğinde ismi olmayan ancak üçüncü kez gönderildiğinde şüpheli listesinde adı olan isim İçişleri Bakanlığı Mülkiye Müfettişi Şükrü Yıldız oldu.
160 sayfadan oluşan iddianamede bir numaralı şüpheli olarak eski Emniyet İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek yer aldı. Akyürek’in FETÖ/PDY örgütü yöneticilerinden olduğu ve 2006 yılında C-5 Bürosu’nu kurduğu, bu büroyu da 2012 yılına kadar mevzuat dışı çalıştırdığı anlatıldı. Akyürek’in yasadışı çalıştırdığı büroya komiser ve komiser yardımcıları atadığına dikkat çekilen iddianamede, büroda FETÖ/PDY terör örgütü tarafından başlatılması planlanan Ergenekon soruşturmalarının hazırlığının yapıldığı anlatıldı. C-5 bürosunda Hrant Dink cinayeti ile ilgili 62 adet evrak olduğuna dikkat çekilen iddianamede, Ergenekon soruşturması ve davasıyla ilgili 131 adet, Malatya Zirve yayıncılık cinayeti ile ilgili 79, Muhsin Yazıcıoğlu’nun ölümü ile ilgili ise 69 adet evrak bulunduğu anlatıldı. Şüpheliler
Şüpheliler Ramazan Akyürek, Ali Fuat Yılmazer ve Coşgun Çakar’ın Dink cinayetinden önceden haberdar oldukları anlatılan iddianamede, “Bunun için hazırlıklar yapan suç örgütü yönetici ve üyeleri ile cinayeti işleyecek tetikçi ‘Ogün’ ismine kadar her şey önceden bilinmesine rağmen, amaç suçun gerçekleşmesi için araç suç niteliğinde olan Hrant Dink cinayetinin gerçekleşmesinin beklendiği tespit edilmiştir” denildi.
Şüphelilerden Onur Karakaya ve Kürşad Güneş’in Yasin Hayal ve Erhan Tuncel ile çok sayıda gizli görüşme yaptıkları anlatılan iddianamede, “Şüphelilerce Erhan Tuncel ile Yasin Hayal grubu tarafından geliştirilen Hrant Dink cinayeti tasarısı konusunda bilgi almak amacıyla çok sayıda gizli buluşma gerçekleştirilmesine rağmen elde edilen bilgiler kasıtlı bir şekilde eksik olarak 19/10/2005 - 15/02/2006 - 08/04/2006 tarihli F/4 raporlarına konu edilmiş” denildi. İddianamede cinayetin faili Ogün Samast’ı takip eden istihbaratçılarla ilgili soruşturmanın ayrıldığı ve devam ettiği belirtildi.
Cerrah bilgi sahibiydi
Dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah’ın Dink’e yönelik tehditlere ilişkin bilgi sahibi olduğu belirtilen iddianamede, “Ermeni Patriği Mutafyan tarafından 2004 yılında Ermeni kurumlarına yönelik güvenlik tedbirleri alınması yönündeki dilekçe bizzat Cerrah’a hitaben hazırlanmış ve gönderilmiştir”denildi. Cerrah’ın ifadesinde Dink’e Yasin Hayal tarafından eylem yapılacağı yönünde Trabzon İstihbarat Şube Müdürlüğü tarafından haberdar edilmediğini söylemesi de yer aldı. Dönemin İstihbarat Şube Müdürü Ahmet İlhan Güler’in söz konusu yazıyı da kendisine iletmediğini anlatan Cerrah’ın ifadesine ilişkin savcılık, “Bu beyanlar gerçek kabul edilse bile Dink’e yönelik saldırıların bir veya birkaçı Dink’e yönelik koruma tedbirlerinin alınmasını zorunlu kılmaktadır. Hrant Dink’e şahsi ve fiziki koruma tedbirleri alınması için talimat vermesi gerekli iken vermemiştir” yorumunda bulundu.
Güler’den saklandı
İstanbul istihbarat Şube Müdürlüğü’nde Gülen cemaatinin yapılanması amacıyla, Dink cinayeti işleninceye kadar hareketsiz kalındığını belirten savcılık, “Yapılması planlanan Ergenekon operasyonlarının hazırlıklarını, oluşturduğu gizli, mevzuat dışı kurduğu C-5 Bürosu’nda özel ekibi ile sürdürmüştür.
C-5 Bürosu olarak adlandırılan, gizli birimde hazırlığı yapılan ve başlatılması planlanan Ergenekon operasyonlarına İstanbul İstihbarat Şube Müdürü Ahmet İlhan Güler’in Ergenekon şüphelilerine isnad edilen suçlamalarla delillerin uyuşmamasından ve delillerin yetersizliğinden dolayı karşı çıkması nedeniyle; yapılması planlanan Ergenekon operasyonlarının önünde bir engel olarak görülmüş, İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah’ın o dönemdeki gücü ve etkisinden dolayı, Celalettin Cerrah’a rağmen Ahmet İlhan Güler’in İstanbul İstihbarat Şube Müdürlüğü’nden uzaklaştırılmaması nedeni ile, Hrant Dink cinayetinden 6 gün önce İstanbul İstihbarat Şube Müdürü Ahmet İlhan Güler, İstihbarat Daire Başkanlığı Personel Şube Müdürü Coşgun Çakar tarafından Ankara’ya İstihbarat Daire Başkanlığı’na çağırılmıştır” denildi.
İddianamede daha önce gün yüzüne çıkmayan bir istihbarat arşivine de yer verildi. Dönemin İstanbul İstihbarat Şube Müdürü Ahmet İlhan Güler’in Dink’e yönelik yaşanan gelişmelerden ayrıntılı olarak bilgi sahibi olduğu belirtilen iddianamede, “Dink’e Sydney’de suikast düzenleneceğine dair ihbar, ekinde bu ihbara dair mektup ile birlikte İstanbul İl Emniyet İstihbarat Şube Müdürlüğü’ne gönderilmiştir. Bu bilgi istihbarat arşivinde mevcuttur” denildi.
‘Yol verilen cinayet’
Ramazan Akyürek, Ali Fuat Yılmazer ve Çoşgun Çakar’ın liderliğinde suç örgütü oluşturulduğu belirtilen iddianamede, “Oluşturulan suç örgütünce Emniyet teşkilatı içinde bir yapının oluşturulması amacıyla planlanan Ergenekon ve Balyoz soruşturmaları önünde engel olarak görülen İstanbul İstihbarat Şube Müdürü Ahmet İlhan Güler’den F/4 raporlarına yansıyan Yasin Hayal tarafından Hrant Dink’in ne pahasına olursa olsun öldürüleceği, bu amaçla hazırlıklara başladığı, takipten kurtulmak için telefonunu bir köyde bırakacağı gibi hayati öneme haiz bilgiler gizlenmiştir” denildi.
Dink cinayetine ilişkin iddianamede şu çarpıcı tespit yer aldı: “Şüpheli Ali Fuat Yılmazer, Ramazan Akyürek ve Coşgun Çakar’ın yöneticiliğini yaptığı suç örgütü tarafından önceden detayları ile bilinen emniyet içinde bir yapılanmanın aracı olarak yol verilen cinayet tasarısı gerçekleşmiştir.”
‘Kesin bilgiye sahipti’
Trabzon İl Emniyet Müdürlüğü görevlileri olan şüphelilerin Dink’e yönelik tehdit atmosferinden haberdar oldukları, öldürüleceğine dair kesin istihbari bilgiye sahip olduklarına vurgu yapılan iddianamede, “Cinayet tasarısına ilişkin bilgilerin bir kısmını devletin ilgili birimlerinin yalnızca bir kısmına aktarmış, cinayet tasarısındaki gelişmeleri ve değişiklikleri kayıt altına almamış, cinayeti tasarlayan örgüte operasyon yapmamışlardır” denildi.
50 kişiye takipsizlik
Dink’in öldürülmesinde kamu görevlilerinin ihmali olduğu iddiasıyla yürütülen soruşturma kapsamında hazırlanan iddianamede Ergenekon sanıkları ve emniyetçilerinde aralarında bulunduğu 50 kişinin şüpheli olarak incelendiği ancak haklarında takipsizlik kararı verildiği ortaya çıktı. Takipsizlik verilen isimler arasında Ergenekon davasında yargılanan Mehmet Fikri Karadağ, İlhan Selçuk, Avukat Kemal Kerinçsiz, emekli General Veli Küçük, Oktay Yıldırım, Hikmet Çiçek, Vedat Yenener’in isimleri yer aldı. Takipsizlik verilen isimler arasında eski İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürü olan ve paralel yapı soruşturmasında müfettiş olarak rapor hazırlayan Selim Kutkan, dönemin Malatya İstihbarat Şube amiri Ali Loğoğlu da var.
İddianamede, Ramazan Akyürek ile Coşgun Çakar’ın “tasarlayarak kasten öldürmek” suçundan ağırlaştırılmış müebbet, Ali Fuat Yılmazer’in “tasarlayarak kasten öldürmek” suçundan ağırlaştırılmış müebbet, “silahlı örgüt kurmak, resmi belgeyi yok etme, görevi kötüye kullanma” suçlarından 19 yıldan 32 yıla kadar hapis cezasına çarptırılmaları talep edildi. Dönemin Trabzon İstihbarat Şube Müdürü olan Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanı Engin Dinç ve eski İstanbul İstihbarat Şube Müdürü Ahmet İlhan Güler hakkında “kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi, görevi kötüye kullanma” suçlarından 15 yıl 6’şar aydan 22’şer yıla hapis cezası istenen iddianamede, dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah ve eski İstihbarat Daire Başkanı Sabri Uzun hakkında “görevi kötüye kullanma” suçundan 6’şar aydan 2’şer yıla kadar hapis cezası öngörüldü.
Altay için 29 yıl
Dönemin Trabzon Emniyet Müdürü Reşat Altay’a “kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi, görevi kötüye kullanma ve resmi belgeyi yok etme” suçlarından 29 yıl 6’şar aya kadar hapis istendi.