09.12.2019 - 10:08 | Son Güncellenme:
DHA
Alanya ilçesinde yaşayan Ayşenur Güven, çocuk yaşlardan itibaren amcasının oğlu Selahattin Sezer'in cinsel saldırısına maruz kaldı. İlk kez 6 yaşında cinsel saldırıya uğrayan Ayşenur Güven, yaşadıklarından kurtulmak için 18 yaşına girdiği 2015 yılında Mustafa Güven ile evlendi. Ancak kuzeninin cinsel saldırıları, Ayşenur nişanlı olduğu ve evlendiği dönemde de devam etti. Selahattin Sezer'in "Elimde video ve fotoğraflar var" diyerek tehdit ettiği Ayşenur Güven, 5 Nisan 2017'de başından geçenleri eşi ile babasına, erkek kardeşine ve dayısına anlattı, 3 gün sonra da eşine mektup bırakıp, intihar etti.
Aile, Selahattin Sezer hakkında kızlarına taciz ve cinsel saldırıda bulunduğu ve intiharına neden olduğu iddiasıyla şikayetçi oldu. Bunun üzerine gözaltına alınan Selahattin Sezer, çıkarıldığı nöbetçi hakimlikçe tutuklandı. Sezer, Alanya 1'inci Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davada, 'nitelikli cinsel istismar' suçundan 14 yıl hapis cezasına çarptırıldı. İtiraz üzerine dosya, Yargıtay'a gitti. Yargıtay 14'üncü Ceza Dairesi'nce 24 Haziran'da, olayın tek tanığı olan Ayşenur Güven'in intihar etmesi sonucu dinlenemediği ve birinci derece tanığın ortadan kalktığı, Selahattin Sezer'in suçu işlediğine dair cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gerekçesiyle oy çokluğuyla davanın yerel mahkemede yeniden görülmesine karar verildi. Selahattin Sezer, kararla birlikte tahliye edilirken, dosya da davanın yeniden görülmesi için Alanya 1'inci Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderildi. Selahattin Sezer, Alanya 1'inci Ağır Ceza Mahkemesi'nde yeniden yargılandı. 14 Kasım'daki duruşmaya katılmayan Sezer, 14 yıl hapisle cezalandırılırken, tutuklanmasına hükmedildi.
İKİNCİ KEZ TAHLİYE EDİLDİ
Mahkeme kararının ardından Selahattin Sezer, Alanya'nın kırsalındaki Susuz Yaylası'ndaki gizlendiği evde jandarmanın operasyonu sonucu 19 Kasım'da yakalandı. Selahattin Sezer, 20 Kasım'da çıkarıldığı sulh ceza hakimliğince tutuklandı. Selahattin Sezer'in avukatı, 5 Aralık'ta üst mahkeme olan 2. Ağır Ceza Mahkemesi'ne itiraz etti. İtirazı değerlendiren mahkeme heyeti, Sezer'in tahliyesine karar verdi. Sezer, aynı günün gecesi tutuklu bulunduğu Alanya Cezaevi'nden serbest bırakıldı.
'HABERLERİ İZLEYEMİYORUM'
Verilen kararla yıkılan Ayşenur Güven'in ailesi, duruma tepki gösterdi. Adalete güvendiklerini belirten baba Mustafa Sezer, "Biz adalete güvendik, güveniyoruz' dedik. Maalesef her gün bir kadın cinayeti ekranların olmazsa olmazı oldu. Psikolojim bozulmasın diye haber izleyemez oldum. Çünkü kim olursa olsun Türkiye'de veya dışarıda bir kadın cinayeti gördüğümde kızım aklıma geliyor. Mahkemenin biri karar veriyor, öbürü bozuyor, öbürü 'delil yetersizliği' diyor. Bir şekilde bunlar aramızda elini kolunu sallayarak dolaşıyor. Bu iş ne zaman sona erecek, nasıl önlenecek? Sayın yetkililer sizleri bir kez daha göreve çağırıyorum. Bu kararlar alınırken bin kere düşünün bir kere karar verin. Bu cezalar canilere, tecavüzcülere, tacizcilere ödül verir gibi değil de lütfen caydırıcı olsun" dedi.
‘SIRADAKİ KİM DEMEYELİM ARTIK'
Kızlarının olduğu fotoğrafı gösteren Mustafa Sezer, şöyle konuştu:
"Bakın 3 kızımdan biri artık yok. Ben bir babayım. Ben 20 yaşlarında, kucağında çocuğu olan bir kadın gördüğümde, onda kendi kızımı görerek iç geçiriyorum ve ağlıyorum. Artık babalar, anneler ağlamasın. Geçen Ayşenur'du, geçen Ceren Özdemir'di sıradaki kim demeyelim artık. Bu işe bir son verilsin. Biz 'adalete güveniyoruz' diyoruz, 'Ne güzel, tutuklandı. 14 yıl bir canı geri getirmez ama hiç olmazsa içimizdeki ateşi biraz köreltir' diyoruz. Maalesef bir haber alıyoruz, kızım öleli 2 sene bile geçmemiş delil yetersizliğinden beraat etmiş. Yahu bu adamın 1612 defa telefon araması var. Mahkemede kendisi 'Bende telefon numarası dahi yok' dedi. Hakim de 'Bizimle dalga mı geçiyorsun. Yok da bu 1612 arama nereden' dedi. Ey yetkililer bu delil değil de nedir? Daha 15 gün bile olmadı. Bu adam elini kolunu sallayarak geziyor. Bu bizi ta derinden, yüreğimizin can evinden vurdu. Biz hangi suçu işledik ki böyle acılara, böyle zulümlere düşer olduk. Yeter diyoruz, yeter. Kızım olayı açıkladığında gittik. Kızımın evinde kayınpederi, kocası, kayınvalidesi ve diğer aile fertleriyle görüştük. Elim ayağım kurudu, olduğum yerde kaldım. Kolay değil, her şeyim allak bullak oldu, dünyam karardı. Yine de itidalli davranmayı, yasal yollardan çözmeyi ve kızımın intihar etmeyip hayata direnmesini istedim ama maalesef psikolojisi o kadar bozuktu ki 3 gün sonra intihar etti. Ne yapayım, kendi adaletimi kendim mi sağlamam gerekiyor? Kolluk kuvvetlerine, mahkemenin vereceği kararlara saygılıyız dedik. Biz yasalara uyalım, insanlığımızı gösterelim dedik. Maalesef yasalar bizi yarınlara aydınlık değil, karanlık bakar bir vaziyete getirdi."
'BİZİ DE ABLAM GİBİ YAPABİLİR'
Ablasının fotoğraflarını, ailesine ve eşine yazdığı notları okuyan Zehra Sezer, ablasının tüm eşyalarını sakladıklarını söyledi. Selahattin Sezer'in ailesinin eviyle kendi evleri arasında sadece 5 adım mesafe olduğunu, bu yüzden de korktuklarını kaydeden Zehra Sezer, evlerinde besledikleri muhabbet kuşunun kafesini göstererek, korkudan evden çıkamadıklarını, bu nedenle kendilerini kafesteki kuşa benzettiğini anlattı. Zehra Sezer, şöyle dedi:
"Bizim evlerimiz çok yakın. Aramızda 5 adım mesafe var. Her gün geldiğimizde evin perdelerini kapatmak zorunda kalıyoruz. Çünkü ister istemez üzerimizde bir baskı hissediyoruz ki bunu da yapıyorlar çok güzel şekilde. Bizi tehdit ediyorlar, ağza gelmeyecek hakaretler ediyorlar. Biz görmeze vuruyoruz. Evin içinde olsun, dışında olsun sanki görünmez bir perde varmış gibi evin etrafında görmüyoruz onları ama eve her geldiğimizde kendimizi kapatıyoruz. Bizim de yaşamamız lazım, bizim de hayatın akışına uymamız lazım fakat onlar sayesinde hiçbir şey yapamıyoruz. Ben ve kardeşim açık hedef olarak görülüyoruz. İkimiz de evde olduğumuzda tedirgin oluyoruz. Ağabeyim ve babam bazen çalışmaya gidiyor. Bizim güvencemiz yok, güvenliğimiz sağlam değil. Kardeşim ortaokul 2'nci sınıfa gidiyor, ben dershaneye gidiyorum. İkimiz de tedirginiz, korkuyoruz. Ablamızı kaybettik, hiçbir tedbir alınmadı. Şu an mahkeme süreci devam ediyor. Şahsı adli kontrol altında dışarı bırakıyorlar. Her ne kadar adli kontrol olsa da bize zarar verebilir, bizi de ablam gibi yapabilir diye tedirginim. Ben ablamı kaybettikten sonra psikolojik destek aldım. Yine her şey başa döndü. Ben normal bir hayat yaşamak istiyorum."
Gözyaşlarını tutamayan anne Emine Sezer ise Ayşenur'u çok özlediğini, onun en çok kendisiyle vakit geçirdiğini, sevecen, keyifli ve ailesine çok düşkün olduğunu söyledi.