30.08.2022 - 07:00 | Son Güncellenme:
Mert İnan - Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde; “Ya İstiklal Ya Ölüm” parolasını benimseyen Türk milleti; 30 Ağustos 1922’de eşine rastlanmayacak bir destana imza atarken, esaret altında yaşamayacağını dünyaya kanıtladı. ‘Büyük Zafer’den bir asır sonra Karadeniz Teknik Üniversitesi Tarih Bölümü’nden Prof.Dr.Hikmet Öksüz, Amerikan Milli Kütüphanesi’nden gün yüzüne çıkardığı arşiv belgelerinin içeriğini Milliyet ile paylaştı.
Belgelerin 1919-1927 arasında, ABD Yüksek Komiseri sıfatıyla Osmanlı topraklarında görev yapan Tuğamiral Mark Lambert Bristol’a ait raporlardan oluştuğunu belirten Prof.Dr.Öksüz, “Bristol istihbarat raporları tutarken, sürekli olarak Yunan Orduları Komutanı Trikopis ile Başkomutan Mustafa Kemal Paşa’yı kıyaslıyor. Amerikan belgelerinde Yunan Ordusu’nun, Atatürk’ün askeri, taktik dehası sayesinde gafil avlandığına değinilirken, Amerikalılar’ın, İngiliz terminolojisinden etkilenerek Milli Mücadele kadrolarını Türk Milliyetçileri› olarak tanımlaması oldukça dikkat çekici. Yüksek komuta kademesinin, taarruz birliklerinin yer değiştirmesini büyük gizlilik içinde gerçekleştirdiği, bu amaçla İsmet Paşa’nın, ordunun 6 kıtasını, Yunan savunma cephesini yarmak için Afyonkarahisar etrafına yerleştirdiği bilgileri de yeralıyor” dedi.
Yunanlılar’ın, Ağustos ayı içinde bir Türk taarruzunun gerçekleşeceğine ikna olduğu, ancak ana hedefin bilinemediğini belirten Prof.Dr.Öksüz, “ABD’den elde ettiğimiz belgelerde, İsmet Paşa’nın taarruz başlamadan iki gün önce, 24 Ağustos’ta bir aldatma keşif birliğini Bilecik bölgesine göndererek, Yunanlıların asıl saldırı noktasını anlayamamalarını sağladığı bilgisi yeralırken, İsmet Paşa’nın bu manevrası için ‘akıllı taktik’ yorumu yapılıyor. Amerikan arşiv belgelerinde Yunan Ordusu’nun moralinin düşük olduğu da kayıt altına alınırken, buna karşın ayağında çarığı bile olmayacak kadar büyük bir yokluk içinde mücadele eden Türk Ordusu’nun moralinin oldukça yüksek olduğuna değiniliyor” bilgisini paylaştı.
Bristol’ün kaleme aldığı ve Prof.Dr.Hikmet Öksüz tarafından ABD Milli Kütüphanesi’nden çıkartılan arşiv belgelerinde ise Büyük Taarruz’a ilişkin şu çarpıcı bilgiler yeralıyor:
“Bir taarruz bekleyen Yunan Ordusu, saldırının nereden geleceğini kestiremeden aldatma harekâtlarına kanarak düzenini bozdu. Yunan komuta kademesi Türk Ordusu’nun kendilerine Bilecik bölgesinden saldıracağından emin oldu. Aldatma harekâtı sırasında İsmet Paşa, tüm askeri kuvvetini Afyonkarahisar bölgesine yerleştirdi. 26 Ağustos sabahı top atışından bir buçuk saat sonra, Türk hücum taburu Yunan siperlerinin 200 metre yakınına kadar ilerlemişti. 06.45’te Yunanlılar tarafından yerleştirilmiş tel engeller makaslarla kesilerek Kalecik ile Poyralıkaya tepeleri ele geçirildi. Yunanlıların mevzileri bir saatten az sürede Türk birlikleri tarafından aşıldı. Bu hızlı başarı ve cephe hatlarının ardına sarkan süvari taburu Yunanlıların direnme ve moral gücünü yok etti. Yunan Ordusu Afyonkarahisar’da gafil avlanmış ve çok hızlı bir şekilde çökmüştü.”
Türk halkı yurdun dört yanında işgal güçlerinin Anadolu’dan atılması için mitingler düzenliyordu.
“Gizlice hareket ettiler”
“Türkler, bütün ordu birliklerini gizlice, Yunanlıların haberi olmadan Afyonkarahisar bölgesine konuşlandırmayı başardılar. Bu durum Türkler’in başarısı kadar Yunanlılar’ın dikkatsizliğinin yaratmış olduğu bir sonuçtur. Bilecik saldırısıyla eş zamanlı olarak Afyonkarahisar istikametindeki ana taarruz başladı. Türkler, Afyonkarahisar’ın güneybatısında Yunan cephesine karşı ağır bir top bombardımanı başlattı. Yunan Ordusu’nun büyük kısmı, 29 Ağustos’ta kuzey, doğu, güney ve güneybatıdan kuşatılmıştı. Tek çıkış yolu General Franko’nun bulunduğu batıydı. Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, Genelkurmay Başkanı Fevzi Paşa ve Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa harp meclisi toplayarak taarruzun şiddetle devamına karar verdiler. Türk Orduları 30 Ağustos’ta düşmana esaslı bir darbe vurma emrini aldı. Başkomutan Mustafa Kemal Paşa bizzat kendisi cephe ilerisine, I. Ordu karargâhına giderek taarruzu yönetti. Allıören, Yeniköy, Adatepe arasında gerçekleşen savaşta Yunanlılar ilk gün olduğu gibi önce yoğun bir top atışına tutuldu. Daha sonra da zorlu bir cephe savaşıyla yok edildi.”
“Kahvesini Talas’ta içirdi”
“Yunan geri çekilişi 31 Ağustos’tan sonra o kadar hızlı bir şekilde gerçekleşmişti ki, Türk birlikleri kaçan Yunanlılar’a yetişemedi. Bu tarihten itibaren Yunan Ordusu, herhangi bir askerî değere sahip değil. General Trikopis ve kurmay heyeti 2 Eylül’de Uşak’ta Türkler’e esir düştü. Mustafa Kemal askerî kurallara uygun bir şekilde, büyük bir nezaketle muamele etti. Trikopis, bir yıl önce, Kütahya-Eskişehir savaşlarında ‘kahvemi Talas’ta (Kayseri Amerikan Koleji) içeceğim’ demiş, ordularının Kayseri’yi bile işgal edebileceğini dile getirmişti. Mustafa Kemal Paşa tarafından Talas’a gönderilerek kendisine kahve ikram edilmiştir.”
“Öyle hızlı kaçtılar ki!”
“Yunanlılar, geri çekilişlerini devam ettirerek, 3 ve 4 Eylül’de Alaşehir’e, 5 Eylül’de de Salihli’ye ulaştılar. Ertesi gün Salihli ile Karataş arasında Ahmetli’den geçtiler. Bu tarihten sonra Yunan Ordusu’nun büyük bir kısmı askerî disiplinden yoksun bir şekilde dağınık gruplar halinde başıbozuk geri çekildi. Yunan askerleri küçük gruplar halinde İzmir’e doğru kaçmaktaydı. Türkler, bu birliklere yetişerek savaşma şansını elde edemedi. 8 Eylül’de Ana Türk Ordusu İzmir’in 30 mil uzağındaki Karataş’a ulaştı. Türk Ordusu zorlu bir savaştan sonra kesintisiz takip ile üç günde yaklaşık 100 mil yol kat etmişti.”
Piyade ve süvari birliklerinin müşterek taarruzu ile düşman birlikleri yenilgiye uğratıldı.
“Ustalıkla planlanmış”
“Yunan ordu grup karargâhlarının Afyonkarahisar’da şehrin içinde kurulması önemli bir askerî hatadır. Karargâh cephe hattının gerisinde olsaydı, Türk taarruzundan bu kadar fazla etkilenmeyecek, bütünlüğünü muhafaza ederek emir verebilecekti.
Mustafa Kemal’in ordusunu idaresi üst düzey komutanlık vasıflarıyla mükemmeldir. Türk Ordusu’nun harekâtları büyük bir ustalıkla planlanmıştır. Mustafa Kemal, düşmanın sabırsızlığını bilerek beklemiş, en uygun anda harekete geçmiştir. Türk Ordusu bekledikçe, Yunan Ordusunun cesaret ve azmi kırılmıştır. Afyonkarahisar’a saldırılması askerî açıdan en akıllı yoldu. Sadece burada düşmanın İzmir ile iletişimi kesilebilirdi ve bu da yapılmıştır. Yunanlıların bol miktarda cephane ve iaşesi Türkler’in eline geçmiştir. Türk Ordusunun gizliliği ve kuvvetlerini düşmana hissettirmeden Afyonkarahisar’da toplayabilmesi ise büyük bir başarıdır. İsmet Paşa’nın Bilecik ve Burhaniye’ye yaptığı aldatma saldırıları taktiksel açıdan mükemmeldir.”