O hiç diğer çocuklar gibi olmadı, ağıtlar yakılan toprak evlerin avlularında kanı yerde kalmayan intikam yeminleriyle büyüdü. Palu’da derelere atılan çocukların, kapı eşiğinde,
yemek sofralarında, sokak aralarında ve en derin uykularında ölümle bölünen hayatların öykülerini dinleyip kin ve nefretle beslendi. Kan davalıları yüzünden okuyamadı ama sekiz yaşında eline aldığı silahı, 33 yaşında ‘barış istiyorum’ diyerek bıraktı...
Barış gününde bitirdiBu kişi Heylani Kebir Aşireti’nin lideri 35 yaşındaki Sait Ali Bayrak. Bayrak’a Elazığ Palu’da 150 yıl önce bir arsa meselesi yüzünden başlayan, 300 insanın pusuda öldürülmesiyle süren bir kan davasını barışla noktaladığı için 2002 Mart ayında Papa II. Jean Paul ve Atatürkçü Düşünce Derneği tarafından ‘Barış Ödülü’ verildi. Kan davasını Gaydimen Aşireti lideri Hanefi Erdoğan’la el sıkışarak bitiren Bayrak’la, Dünya Barış Günü’nde aşiretler, kan davası ve barışa uzanan amansız mücadelesi üzerine konuştuk.
Anlamsız bir kinle büyüdükNe oldu da barış istediniz?
Çok katı kurallar, yasaklarla ve anlamsız bir kinle büyüdük. Hangi taraftan olursa olsun insanların öldürülmesi çok ağırıma gidiyordu. Ben insanların öldürülmesinden mutluluk duyan bir insan olmadım, olamam da.
Bu kan davası ne için diye sormadınız mı?
Onu da sordum. Yüz yüze, aynı yerde, aynı bölgedesiniz ama aşiretten kimse barışa yanaşmıyor, büyükler ‘barış’ kelimesini duymak bile istemiyordu. Oysa öldürülenlerin sayısı 300’ü geçmişti. Babamdan sonra Heylani Kebir Aşireti’ni ben temsil edince 35 bin nüfuslu kendi aşiretimin büyüklerinin karşısına geçip barış istediğimi söyledim.
Önce olmaz dedilerHemen kabul ettiler mi?
Etmediler. ‘Bu lafı biz duyduk, başka kimse duymasın’ diyerek geri çevirdiler.
Aşiret liderlerinin sözü dinlenmez mi?
Ben kendi adıma aşiret kelimesini de, lider kelimesini de hiç sevmedim. Lider kelimesi bana diktatör gibi geliyor. Ama ben de taviz vermedim. Bildiğimden geri kalmadım.
Kaymakamı alıp gittimNeyi biliyordunuz?
Hiç konuşulmamış barışı. Birlikte dostça yaşamak varken bu işe
son vermek gerektiğini biliyordum. Ben ailemi ikna etsem bile karşı taraf ne düşünecek diye de tedirgindim.
Yine de Gaydimen Aşireti’nin lideri Hanefi Erdoğan’a gittiniz.
Gittim. Kaymakamı da yanıma aldım. ‘Bu genç insan bugün bu teklifle karşımıza çıkıyorsa onu kırmayız’ dedi. Biz bunu beklemiyorduk ama onların bize karşı bir jestiydi bu. Hanefi Bey benden büyüktür.
Ve bu size iki ödül kazandırdı?
Evet. Atatürk Düşünce Derneği’nden ‘Barış Ödülü’, Vatikan Büyükelçiliği İstanbul Temsilcisi Monseigneur Georges Marovitch’in elinden de Papa II. Jean Paul adına ‘
Altın Barış Madalyası’ aldım.
‘Bir Türk Papa’yı vurmaya kalktı, o bize ödül veriyor’ dediniz mi?
Evet, o an düşündüm; Malatyalı vurdu, Elazığlı ödülünü aldı’ diye düşündüm. Çok utandım.
35 bin nüfuslu Heylani Kebir Aşireti’nin başına geçen 35 yaşındaki Sait Ali Bayrak kan davası yüzünden okula bile gidemedi. Ancak onun açtığı barış yolu çocukların umudu oldu.
Heylani Kebir Aşireti’nin lideri Sait Ali Bayrak’a göre bu barıştan zarar görenler de oldu. Bayrak, yıllarca bu iki ailenin düşmanlığından rant elde eden belli kesimler olduğunu belirterek, "Bunlar barışın karşısındaydı. Biz de onlara fırsat vermeden hiçbir siyasiyi ve din adamını işin içine katmadan kendi aramızda protokol imzaladık" diye konuştu. Bayrak protokolün ardından tedirginlik yaşadıklarını belirterek, şunları söyledi: öBaktık ki biz yanılıyoruz, meğerse her iki tarafın da barışı bizden daha çok istediği ortaya çıktı. Birbirimizi takip etmeye başladık ‘acaba birbirimizin düğününe, cenazesine gidecek miyiz?’ diye. Baktık ki yok herkes geliyor."