06.08.2023 - 07:00 | Son Güncellenme:
Önder Yılmaz - Türkiye’nin ilk görme engelli diplomatı olan, Türkiye İnsan Hakları Eşitlik Kurumu (TİHEK) Kurul Üyesi Dilek Ertürk’ün gayrimenkul satışı sırasında yaşadığı olay vicdanlarda yara açtı.
TİHEK bir yıl önce görme engelli bir kadın avukatın şikâyeti üzerine, iki şahit istediği için ilgili notere para ve idari ceza verilmesi kararını almıştı. Engellilerin bu hukuk zaferinde TİHEK üyesi görme engelli Ertürk’ün payı da büyük oldu. Türkiye’de böyle bir sorunun bir daha yaşanmayacağını düşünen Ertürk, Muğla Fethiye’de vekalet çıkarmak için notere gittiğinde aslında hiçbir şeyin değişmediği, görme engellilerden hâlâ iki şahit istendiği gerçeği ile karşılaştı. Konuya ilişkin Milliyet’e konuşan Ertürk başından geçenleri şöyle anlattı: “Ankara’daki evi satıp başka bir ev alımı yapacaktım. Vekalet vermek için Fethiye’de notere gittim. Görme engelli olduğumu söyleyip vekalet vereceğimi ilettim. Beklerken ‘TİHEK’i biliyor musunuz?’ diye sordum ‘evet’ dediler. ‘Noterler Birliği’nin engellilere şahitle vekalet verme uygulamasına karşı yaptırım kararını ben çıkarttırdım’ dedim. İki şahit uygulaması için ‘Sizi korumak için yapıyoruz’ dediler. Ben diplomatlık yaptım, pek çok ülkede Türkiye’yi temsil ettim. TİHEK gibi Türkiye’de özgürlükleri savunan ve yaptırım kararları alan önemli bir kurumun parçasıyım. Beni okur-yazar kabul etmiyorlar. Ne dedimse ‘olmaz, iki şahit’ dendi. O zaman THY’de olduğu gibi Braille alfabesi gibi teknolojik olanakları devreye soksunlar.”
‘RAPOR İSTERİM’ TEHDİDİ
Ertürk, “işim acil” demesine rağmen çay içip beklediklerini belirterek, “Okuma yazma bilip bilmediğimi soruyorlar. ‘Ben Türkiye’nin ilk görme engelli diplomatıyım. Neyi bekliyoruz, şahit mi?’ diye sordum ‘Bekliyoruz, çayınızı için’ dediler. Şahit uygulamasının kabul edilemeyeceğini, bu uygulamanın kaldırılmasına karşı TİHEK’ten çıkarılan yaptırım kararının mimarı olduğumu yineledim. ‘Biraz daha konuyu kurcalar, ısrar ederseniz sizden sağlık rapor istemek zorunda kalacağım’ şeklinde tehditle karşı karşıya kaldım” dedi.
Satışın aciliyeti nedeniyle istemeye istemeye iki şahit getirilmesine boyun eğdiğini vurgulayan Ertürk, şöyle devam etti: “İki şahit getirdiler. Biri çaycı diğeri mütercimlik yapan bir Azerbaycanlı. Küçümsemek için söylemiyorum, eğitimleri benim düzeyimde bile değil. Bir çaycının, bir diplamata şahitlik etmesi ne acı. Boya sürülen parmağımla evraka bastırırken gözyaşlarımı tutamadım. Hayatımdaki en zor anlardan biriydi. İşlerim bitince de oturup hüngür hüngür ağladım. Yaptırım kararı verdiğim bir konunun mağduru oldum. Bir arpa boyu yol alınamamış. Hiçbir şey değişmemiş.”
‘NOTERE DAVA AÇACAĞIM’
Engellilere yönelik bu çifte standart uygulamasına derhal son verilmesi gerektiğini vurgulayan Ertürk, ilgili noter hakkında Ankara’ya döner dönmez suç duyurusunda bulunacağını ve dava açacağını söyledi. Engelli derneklerinin de bu sürece müdahil olacaklarını kaydeden Ertürk, “Bir diplomat, bir TİHEK üyesi olarak ben bunu yaşıyorsam, hayatına sıradan şekilde devam eden diğer görme engelli arkadaşların halini düşünemiyorum. Engelli bireyler ‘birer merhamet nesnesi’ değil, kendi yaşamları üzerinde karar sahibi hak özneleridir. Kendi hayatımın karar sahibiyim. Bu işin peşini bırakmayacağım, mücadeleden vazgeçmeyeceğim” dedi.
‘KANUNİ DÜZENLEMELER VAR, UYGULAMA KEYFİ’
TBMM’de 22. ve 23. dönemlerde AK Parti milletvekili olarak görev yapan ve engelliler ile ilgili kanun değişikliklerinde emeği olan görme engelli Lokman Ayva da, Milliyet’e yaptığı değerlendirmede, noterlerdeki uygulamanın hukuksuz olduğunu savundu. Engelliler, Borçlar ve Ticaret Kanunları’nda görme engellilere dönük iki şahit konusu dahil tüm aleyhte düzenlemelerin kaldırıldığını söyleyen Ayva, Noterler Kanunu’nun konuyu düzenleyen ilgili maddelerinde de benzer düzenlemeye gidildiğini ancak Noterler Birliği’nin bu konuda geri adım atmadığını kaydetti.
Ayva, “Noterler Birliği şu andaki uygulamayı, görme engellilerin ‘okur-yazar’ olup olmadığı noktasına dayandırıyor. Noterler Kanunu’nın 87. maddesindeki ‘ilgili okuma ve yazma imkanına sahip değilse, hazır bulundurulacak iki tanık huzurunda maksadını notere beyan eder’ hükmünü önceliyor. Matbu kağıt üzerindeki yazıyı okuyamıyorsa, okur-yazar olarak kabul etmiyor. Kendine göre okur-yazar yorumu yapıyor. Ben Boğaziçi’nde doktora yapıyorum. Neye göre okur-yazar. İlla senin elindeki metni okumak zorunda değilim ki. Mürekkep baskıyı okuyamayan okur-yazar değil mi? Bu tamamen keyfi uygulama. Bu insan haklarına aykırı davranış kabul edilemez” dedi.