GündemAratmasaydık TSK suçlanırdı

Aratmasaydık TSK suçlanırdı

14.05.2014 - 02:30 | Son Güncellenme:

Başbuğ, “Eğer, Kozmik Oda’nın aranmasına müsaade edilmeseydi, bugün TSK iddia edilen suikast ve belki de esas istenilen, bazı faili meçhul cinayetlerin delillerini karartmakla suçlanabilirdi” dedi

Aratmasaydık TSK suçlanırdı

Ergenekon davası sanığı 26. Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ, üzerinde çokça konuşulan Kozmik Oda’nın aranmasına ilişkin eleştirilerle ilgili, “Bugün bazıları, hissi duygular içinde bu kararı tenkit edebilir. Ancak, şu noktaları hatırlamakta yarar vardır: Eğer, aramaya müsaade edilmeseydi, bugün Türk Silahlı Kuvvetleri iddia edilen suikast ve belki de esas istenilen, bazı faili meçhul cinayetlerin delillerini karartmak veya ortadan kaldırmakla suçlanabilirdi” dedi.
Donanma Komutanlığı’ndan istifa eden Oramiral Nusret Güner’in hayatını anlatan, Toygun Atilla’nın kaleme aldığı “Sakıncalı Amiral” isimli kitapta Güner, 26. Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ’u eleştirerek, “İlker Paşa’nın Kozmik Oda’yı aratması bir skandaldır. Beni 13 yaşında okula alırken tüm çevremi, ailemi didik didik araştırıyorsun, sonra sürekli kontrol altında yetiştiriyorsun. Her yıl sicil sistemiyle beni gözden geçiriyorsun. Binbir elekten geçirerek general/amiral yapıyorsun. Sonra bana güvenmeyip 40 yaşında nasıl yetiştiği belirsiz bir hâkime güvenip ‘Gelsin, Kozmik Oda’yı arasın’ diyorsun. Orası senin namusun, oraya başkasını sokmayacaksın. Bana göre İlker Paşa işlerini basınla değil, Başbakan’la görmeliydi. Kozmik Oda için Başbakan’ı ikna etmeliydi” demişti.

‘Başbakanlık’ta görüşüldü’
Emekli Orgeneral Başbuğ ise Silivri Cezaevi’nde tutukluyken kaleme aldığı “Suçlamalara Karşı Gerçekler” kitabında, Bülent Arınç’a yönelik suikast iddialarına ilişkin, Ankara’daki Özel Harp Dairesi’ne bağlı “Kozmik Oda”da hâkimin arama yapmasına izin vermesiyle ilgili eleştirilere şöyle cevap vermişti:
“Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun 125. maddesi, ‘Devlet Sırrı Niteliğindeki Belgelerin Mahkemece İncelenmesine’ aittir. Bu madde şöyledir: ‘Bir suç olgusuna ilişkin bilgileri içeren belgeler, devlet sırrı olarak mahkemeye karşı gizli tutulamaz. Belgeler mahkeme hâkimi veya heyeti tarafından incelenebilir’. 27 Aralık 2009 tarihinde, soruşturmayı yürüten Cumhuriyet Savcısı ‘Kozmik Oda’da arama yapmak istedi. Yasa gereği kendisinin yetkisiz olduğu söylendi ve müsaade edilmedi. Daha sonra bir hâkim, mahkeme kararına dayanarak aramaya geldi. Mahkeme kararına itiraz edileceği söylenerek aramaya izin verilmedi. Ancak yapılan itiraz daha sonra reddedildi. Bunun üzerine, Kara Kuvvetleri Komutanı Karargah’a davet edilerek durum değerlendirildi.
O akşam geç saatlerde, aramayı yapacak hâkimin Bölge Başkanlığı’na geldiği bildirildi. Kendisi Karargah’a davet edildi. Gelmeden önce de odanın kapılarının mühürlenmesi istenildi. Gelen hâkime, yarın konunun Başbakan’a arz edileceği, oradan alınacak talimata göre hareket edileceği bildirildi. Ertesi gün, Kara Kuvvetleri Komutanı ile birlikte, Başbakanlık’taki toplantıya katılındı. Durum anlatıldı. Eğer aramaya müsaade edilmesi istenilirse, bizim bu aramadan hiçbir şekilde endişe duymadığımız da belirtildi.

‘Gizleyecek bir şey yoktu’
Aramanın yasalar gereği yapılmasının uygun olacağı bize bildirildi. Durumu tekrar kendi aramızda değerlendirdik. İddia çok çirkindi ve vahimdi. Bir suikastın planlandığı iddia ediliyordu.
Bu konuda bizim gizleyeceğimiz ve endişe edeceğimiz hiçbir noktanın bulunmaması ve ileride TSK üzerinde vahim derecede şaibe kalmaması için aramanın yapılmasına müsaade edilmesinin, daha uygun olduğu kararına varıldı. Bugün bazıları, hissi duygular içinde bu kararı tenkit edebilir. Ancak, şu noktaları hatırlamakta yarar vardır: Eğer, aramaya müsaade edilmeseydi, bugün Türk Silahlı Kuvvetleri iddia edilen suikast ve belki de esas istenilen, bazı faili meçhul cinayetlerin delillerini karartmak veya ortadan kaldırmakla suçlanabilirdi.
Ayrıca, sorumluluk taşımayanların, her konuda rahat ve farklı şekilde konuşabildikleri çok görülmüştür. Ancak, herkesin ne olup olmadığı sorumluluğu sırtına yüklendiği an, bütün çıplaklığı ile ve hem de şaşırtıcı olarak ortaya çıktığına da birçok kez şahit olunmuştur.”