26.02.2021 - 07:00 | Son Güncellenme:
Ermeni güçlerinin, Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ bölgesindeki Hocalı kasabasında yaptığı katliamın üzerinden 29 yıl geçse de acısı dinmedi. Kadın, erkek, çocuk ayrımı yapılmaksızın yüzlerce Azerbaycanlının katledilmesi tarihe kara bir leke olarak geçti. 106’sı kadın, 83’ü çocuk olmak üzere 613 sivilin katledildiği vahşet, İnsan Hakları İzleme Örgütü tarafından Dağlık Karabağ’ın işgalinden sonra gerçekleşen en kapsamlı sivil katliam olarak nitelendirildi. Hocalı katliamında şehit düşenler bugün katliamın yıldönümünde Azerbaycan’da törenlerle anılacak. Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in de katılacağı anma töreni için hazırlıklar tamamlandı.
Hocalı Katliamı’ndan canlarını kurtaranlarsa yıllarca esaretin ve uğradıkları zulmün acısıyla yaşadı. Hocalı Katliamı’nda esir düşen Dürdane Agayeva ve erkek kardeşi Elşad Agayev, esaretten kurtulmak için verdikleri mücadeleyi, yaşadıkları acıları Milliyet ile paylaştı.
‘Saçımdan tutup sürüklediler’
Dürdane Agayeva, 29 yıl önce 25 Şubatı 26 Şubat’a bağlayan gece ve sekiz günlük esarette yaşadıkları dehşet anlarını şöyle anlattı: “Düşman bizleri gece uykusunda yakaladı ve Hocalı’ya saldırdı. Gece boyu ormanlıktan yürüyerek Ağdam’ı geçtik. Önümüze çıkan çayı geçemeyen çok sayıda yaşlı, çocuk, hamile kadın hayatını kaybetti. Ben 20 yaşında genç bir kızdım. Çatışma esnasında ailemin yerini kaybettim ve erkek kardeşim Elşad ile esir düştük. İnsanların aklına gelmeyecek işkenceleri yaşadım.
Ermeniler birçok kadını; ekmek, benzin, sigara ile takas etti. Kardeşimde erken yaşta yitirdiğim babamın kokusunu alırdım hep ve kendime ‘buradan Elşad’sız çıkmayacağıma dair’ söz vermiştim. Esir kaldığım sekiz gün boyunca işkenceye maruz kaldım. Bir keresinde öldüğümü sanıp beni çöpe attılar. Gözümü açtığımı fark ettiklerinde saçlarımdan tutup beni yerlerden sürüklediler, zindana koydular. Cam parçaları ve taşlar tüm vücuduma yapışmıştı. Giysilerim yoktu, ayağım da yaralıydı. Bazen sesim çıkmasın diye buzlu suda saatlerce bekletir, ardından zincirle vururlardı.”
Hocalı’nın solgun çiçekleri
Bir gece yarısı Hankendi’ye götürüldüğünü ifade eden Dürdane Agayeva, “İki katlı evimizin üst katı yanmış, alt katı talan edilmiş haldeydi, duvarları yıkık döküktü. O zamanlar daha aile kurmamıştım, bekârdım. Beyaz gelinliğimle çıkmak istediğim evimde sabaha kadar işkence gördüm. Hocalı’da esir düşen kadınları solgun çiçekler, açılmamış goncalar olarak adlandırırım. Onlar bize vurdukça, bizim her bir yaprağımız düştü, kökümüz kurudu. Şimdi bir kız çocuğum var. Kızımın örgülü saçı gibi örgülü saçlarım vardı o gün. Gencecik kız girdiğim o evden bir kadın olarak çıktım. Artık çocuklara şiddete, kadınların uğradığı saldırılara, tecavüzlere hayır diyor, bunun için mücadele ediyorum” diye konuştu.
‘Türkiye sağ olsun var olsun’
29 yıl sonra Karabağ’ın alınmasıyla ilk kez başları dik yürüyebildiklerini anlatan Agayeva, şöyle devam etti:
“Ben yapamadım ama kızımı doğduğum evden telli duvaklı beyaz gelinliğiyle çıkaracağım. Türkiye sağ olsun, var olsun. O bizi hiç bırakmadı. Biz zaferi beraber kazandık. Aliyev’in arkasında, güçlü bir lider olarak Erdoğan durmasa başaramazdık. Yazdığım, ‘Ermeni zindanında sekiz gün’ adlı kitabı ilk Türkiye’de bastırdım. Erdoğan’a kitabımı sundum, bizi ağırladı. Erdoğan’a 44 günlük zafer mücadelesinde bir mektup da gönderdim. Bu zafer mücadelesinin kahramanı, galibi Erdoğan’dır. Bunu Ermeniler bile söylüyor.”
‘Türkiye’nin gücünü yanımızda hissettik’
Esir düştüğünde 19 yaşında olan Elşad Agayeva ise, Ermeniler tarafından yaralandığını söyledi. Agayeva, “Önümde çocuk, kadın, hamile, yaşlı demeden bir sürü insana zulmettiler, öldürdüler. Beni zincire vurdular, bıçakladılar. Gözümüzün önünde çocukların başını kestiler ve kesik başlarla oynadılar, hendek kazıp içine attılar.
Kurtulacağımıza dair hiç umudumuz yoktu, öleceğimizi düşündük. Kurtuluşumuz mucize oldu. Dürdane’yi bir gün getirip bizi çıkardılar. O ben olmadan gitmeyeceğini söyledi, benim için işkenceyi, ölümü göze aldı” dedi. Arkalarında durduğu ve gücünü hep hissettirdiği için Türkiye’ye teşekkür eden Elşad Agayeva, “Genç bir çocuk olarak çıktığım yuvama, torunlarımla döneceğim” ifadelerini kullandı.