01.11.2022 - 07:00 | Son Güncellenme:
MERT İNAN
MERT İNAN- Türkiye’de kadına yönelik şiddet ile istismar suçları kadar bir diğer büyük sorun da erken evlilik ve erken gebelik sorunu. Toplumsal utanç olarak nitelenen bu soruna yönelik yapılan bir araştırma durumun vehametine ışık tutarken, benzer tablonun Türkiye’de yaşayan Suriyeli kız çocukları arasında da yaşandığını ortaya koydu.
Adı saklı tutulan bir kamu hastanesinde 2015-2022 yılları arasında doğum yapan 19 yaş altındaki gebeliklerin araştırıldığı araştırma Acil Servis Tıp Uzmanları Doç. Dr. Banu Karakuş Yılmaz, Dr. Öğretim Üyesi Dilay Satılmış ile Tıp Hukuku Uzmanı Dr. Öğretim Üyesi Zeynep Reva tarafından gerçekleştirildi.
Oran azalıyor
Araştırma kapsamında 2015-2022 yılları arasında; 19 yaşından küçük 3 bin 174 kız çocuğunun doğum yaptığı, doğum yapan kız çocuklarının yüzde 54’ünün Türkiye, yüzde 45’inin Suriye, yüzde 1’lik dilimin ise farklı ülkelerden gelen çocuklar olduğu saptandı. 19 yaşından küçük kız çocuklarının ortalama olarak 36. haftada doğum yaptıkları belirtilirken, 88 ölü doğum olduğu, ölüm doğumların yüzde 57’sinin Suriye uyruklu hamile çocuklarda görüldüğü, Türkiye vatandaşı çocuklardaki oranın ise yüzde 42 olarak tespit edildiği vurgulandı.
Araştırma kapsamında doğumla sonuçlanan adölesan gebeliği sayısının 2015 yılında 601 olduğu bu sayının 2016’da 714’e yükseldiğine dikkat çekilirken, pandemi döneminde ise adölesan gebelik oranında düşüş olduğu ve 2021 yılındaki sayının 157’ye gerilediği aktarıldı.
‘Mülteciler arasında yaygın’
Yapılan araştırmada şu saptamalar yer verildi: “Dünya Sağlık Örgütü 10-19 yaş grubunu ‘adölesan’ olarak tanımlamaktadır. Adölesanlar fiziksel, bilişsel ve psikososyal gelişmelerini henüz tamamlamamış olup gelişimleri devam etmektedir. Bu yaş grubunda önde gelen sorunlar, erken evlilik, erken gebelik, istenmeyen gebelik ve cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlardır. Adölesan gebeliklerinde hamile kalmaya veya doğuma bağlı ölümler çok sık ortaya çıkmaktadır. Adölesan gebelikler, sağlık risklerinin yanı sıra okul ve meslek hayatlarını kesintiye uğratarak adölesanların yaşamaları gereken yaşamdan başkasını yaşamlarına neden olmaktadır. Adölesan gebelikleri Suriyeli mülteciler arasında da yaygındır. Hatta toplam nüfusa oranlandığında Türk uyruklulardan daha önemli bir risk boyutundadır. Genç yaşta ebeveyn olan kız çocukları, çocuk doğurmayı yirmili yaşlarına erteleyen kadınlara göre sosyal ve ekonomik açıdan daha dezavantaj durumdadır. Eğitimlerini tamamlamaları, istihdam edilmeleri, yüksek ücretler kazanmaları ve mutlu bir evlilik yapmaları daha az olası; daha geniş ailelere sahip olmaları ve yoksulluk içinde yaşamaları daha olasıdır. Adölesan gebeliklerinin düşürülmesi ve buna bağlı yoksulluk döngüsünün kırılması için ülke çapında yaygın eğitimler yapılması ve kararlı stratejilerinin benimsenmesi gerekmektedir. Bu çalışmalar adölesanların insan haklarını korumanın en temel anahtarıdır.”