08.02.2021 - 04:57 | Son Güncellenme:
GONCA KOCABAŞ - MİLLİYET TATİL
Herkese merhaba. Oralarnereler İdil ve Burak’ın yaşam şeklidir. Gezgin iki aşık olarak gezin gezin dönün mottosuyla sizin de dediğiniz gibi hem Türkiye’yi hem de dünyayı gezmeye çalışıyoruz.
Ben İdil, klinik sağlık psikoloğuyum. Eşim Burak da marangoz, iç tasarımcı ve cafe restoranlara danışmanlık veriyor. Sevgiyi, paylaşmayı, takım çalışmasını ve insanlarla sohbetin ne kadar güzel olduğunu anlatmaya çalışıyoruz. Yüreklere dokunurken kültürü anlatmayı çabalıyoruz.
Biz pandemiden önce de hemen hemen ona uygun yaşıyorduk. Türkiye’deki uzun yürüyüş rotalarını (Likya yolu, Kaçkar yolu, Troya yolu) yürüyorduk. Likya yolunun 310 km sini bitirdik.
Troya yolunun en başında ise Troya adını verdiğimiz köpeğimiz ile karşılaştık. Bizi 60 km takip etti 5 gece çadır kurduk, 2 gece otelde kaldık. Bizi sahiplendiğini anladık ve İstanbul’a bizimle geldi kedimize arkadaş olarak. Karavan hayalimiz de böylece erkene çekilmiş oldu. Troya ve kedimiz Pars bu şekilde daha özgür olacaklardı.
Alışkanlıklar ve tutku insanı anlatan önemli noktalardır. Biz 302 yani Göçebe ismini verdiğimiz otobüsümüzden sonra insanların anılarına ne kadar bağlı olduğunu bir kez daha gördük.
Bir dönemin efsanesi kabul edilen bu otobüs bir çok hikayeyi içinde barındırıyor. Yeri gelmiş tabut taşımız yeri gelmiş gelinlik. İnsanları kavuşturmuş. Siz de onları dinleyince kendinizi o otobüsün bir koltuğuna koyuyorsunuz. Anılarınıza bir çerçeve oluyor. Hele ki ruhu olan bir aracın bizim ilk yuvamız olacak olması bizi daha da heyecanlandırıyor. İnsanlar da bunu duyunca kendilerini bizim hayalimizin içine koyuyor ve bu da mutluluğun paylaştıkça çoğaldığını gösteriyor.
Aslında 10 dakikada görüp, aşık olup karar verdik ve aldık. Sempatikliği ve yuvamız olacak olması bizi duygulandırdı. Hiç paramız yokken bir abimizden borç alarak 3 gün içinde Konya’ya gidip Göçebe’yi aldık.
Planımız ilk önce ülkemizi şehir şehir hatta ilçe ilçe gezip sonra da dünya turuna çıkmak. Çok sevdiğimiz yerlerde 10 gün bile kalabiliriz. Spontan yaşayıp göreceğiz.
Şu anda daha 40 gün oldu. Tahmin ettiğimizden de güzel ilerliyor. Karşılaştığımız ustalar, sponsorluklarla bütçemizin de altında işler başarabileceğimizi gördük. Bütçemiz, var olan iki kişilik aracımızı satıp bu otobüs evimizi yapmaktı. Ama bunu da tahmin ettiğimizden daha kolay hallediyoruz şu anda.
Evet, biraz büyük görünüyor. Bizim için bu pek bir sorun değil. Yaşam tarzımızı ona göre değiştireceğiz. Başkalarından tabi ki bilgi ediniyoruz. Ancak karavan kişiye özel olduğundan, herkesin kendi deneyimine göre değişkenlik gösterebilir. Park sorununu merak edenler oldukça fazla. Elektrikli motor ve bisiklet ile ulaşımı kolaylaştırmayı düşünüyoruz.
Karavan kamp alanları için Türkiye’de kısıtlı yer ve olanak var maalesef. Bunu geliştirmek ve çok iyi yerlere getirmek tüm karavancıların elinde.
Şu an Göçebe’yi karavanımızı yaparken belediyelerle de istişare yapıyoruz. Ve bu konuyu geliştirerek çok güzel yerlere getireceğiz.
Biz zaten ayın 15-20 günü evimizde değiliz. Yollarda, dağlardayız. Kamp yapıyoruz ya da keşifteyiz. Çok farklı bir yaşama geçmeyeceğimizden sadece kıyafet dolabımız biraz daha küçülecek. O konuda da sıkıntı yok çünkü fark ettik ki son yıllarda aynı kıyafetleri giyiyoruz.
Dolabı küçültmek sorun olmayacak. Ayrıca yeniliklere açık, çok konforlu ve minimal bir karavan yapacağımızdan evdeki huzurumuz ve güvenimizden uzak olmayacağız. Ve hatta inanıyoruz ki bir çok kişiye de fikir verip hayallerini hızlandıracağız.
Kısmetse nisan mayıs ayı gibi her şey bitmiş olacak. Gelinlik ve damatlığımızı giyerek bir dağın başında sevdiklerimiz de yanımıza gelirse yeniden evleneceğiz. Daha önce metro ile gittiğimiz nikahımıza, bu sefer Göçebe ile gideceğiz.
Tam zamanlı karavana geçmek isteyenlere daha bir şey diyemeyiz çünkü daha deneyimlemedik. Evet daha önce bir çok karavan tarzı ile karavancılık yaptık. Kendilerini kişilerin iyi tanıması ve ihtiyaçlarını anlaması gerekiyor.
Kimine küçük bir karavan yeterken diğerine işkence olabilir. Hayallerimizi gerçekleştirmek için çok uzun bir ömrümüz yok. Biz 36 yaşındayız. Bir bu kadar daha yaşayabileceksek, hayallerimizi geciktirmememiz gerektiğini öğrendik. Nefes aldıkça umut hep var olsa da bizlerin de harekete geçmesi gerekiyor.