28.12.2020 - 03:47 | Son Güncellenme:
milliyet.com.tr
44 günde Azerbaycan'ın zaferiyle biten Dağlık Karabağ savaşı Kafkasya ve Orta Asya'daki fay hatlarını yerinden oynattı, Türkiye'nin rolü Rus medyasında manşetlerde.
Rus medyası, 10 Kasım anlaşmasıyla Azerbaycan'da kurulan gözlem noktasında resmen yer alacak Türkiye'nin yeni bir hedefi uygulamaya koyduğunu yazıyor.
Moskovsky Komsomolets gazetesinde yer alan haber, "Karabağ'da zaferin gelmesiyle Türkiye yeni bir askeri blok yaratacağını duyurdu" başlığını taşıyor.
Artemy Sharapov imzalı habere göre, Dağlık Karabağ'daki savaşın kazanılmasıyla 'Büyük Turan' ideali her zamankinden daha çok popüler oldu ve Ankara Orta Asya'daki Türk cumhuriyetleriyle yeni bir askeri-politik blok oluşturmayı planlıyor.
Haberde, Türk üretimi silahlı insansız hava araçları (SİHA) Bayraktar TB2'lerin damgasını vurduğu Karabağ savaşının bitmesiyle Türkiye'nin ilk hedefi artık Orta Asya.
Türkiye ve Azerbaycan arasındaki 'Tek Millet, İki Devlet' sloganının yerini şimdi 'Tek Millet, Beş Devlet'in almaya başladığını aktaran Rus gazetesi, yeni bloğa katılacak ilk adayın ise Türkmenistan olduğunu yazdı.
Kazakistan'ın Türkiye'den Bayraktar TB-3 SİHA'ları almayı planladığını yazan Moskovsky Komsomolets, Özbekistan'la Ekim 2020'de yapılan askeri anlaşmayı da hatırlatıyor.
Kasım 2020'de ise Türkiye'nin bir diğer Orta Asya ülkesi Kırgızistan'a askeri ekipman gönderdiğini belirten gazete, Ankara'nın bölgedeki rakiplerinin ise Rusya, Çin ve İran olduğunu savundu.
Gazeteye konuşan askeri uzman Alexander Mikhailovsky, 'Büyük Turan' ideolojisinin Osmanlı İmparatorluğu'nun son dönemindeki Genç Türkler'e kadar uzandığını hatırlatıyor.
Sovyetler Birliği'nin dağılmaya başlamasıyla patlak veren Birinci Dağlık Karabağ Savaşı'nda, Ermenistan Azerbaycan topraklarının yaklaşık yüzde 20'sini işgal etti.
30 bini aşkın Azerbaycan vatandaşının hayatını kaybettiği savaşta on binlercesi ise evlerini terk edip ülkenin iç kesimindeki şehirlere göç etmek zorunda kaldı.
Sorunun çözümü için Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) bünyesinde Minsk Grubu oluşturuldu, eş başkanları ABD, Rusya ve Fransa'ydı.
Minsk Grubu, Birleşmiş Milletler'e göre açık şekilde Azerbaycan toprağı olan Dağlık Karabağ'daki işgalcilerin bölgeden ayrılması için hiçbir somut adım atmadı.
ABD, Rusya ve Fransa'nın önderliğinde çözümsüzlüğün bir siyaset haline geldiği bölgedeki cephe hattında zaman zaman çatışmalar yaşandı.
Bunların en şiddetlisi Nisan 2016'da gerçekleşti, dört gün süren çatışmalarda onlarca asker hayatını kaybetti ve 5 Nisan tarihinde yeniden silahlar sustu.
27 Eylül 2020 tarihine gelindiğinde ise, sınır hattındaki ateşkes ihlaliyle başlayan çatışmalar kısa sürede İkinci Dağlık Karabağ Savaşı'na dönüştü.
Azerbaycan ordusu Türkiye'den aldığı Bayrakta TB2'ler ve diğer teknolojik silahlarla Ermenistan birliklerini cepheden sildi, adım adım zafere yürüdü.
Kasım ayının başında kritik kent Şuşa'nın el değiştirmesiyle, Ermenistan'ın bile tanımadığı kağıt üstündeki Dağlık Karabağ yönetiminin başkenti Hankendi'ye yalnızca kilometreler kalmış oldu.
Şuşa çevresinde bir günde yüzlerce askerini kaybeden Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan, Azerbaycan Devlet Başkanı İlham Aliyev ve Rusya lideri Vladimir Putin'le yenilgi anlaşmasını imzaladı.
Paşinyan'ın 'acı verici' olarak tarif ettiği anlaşma 10 Kasım'da yürürlüğe girdi ancak haber duyulur duyulmaz Ermenistan'da isyan başladı, parlamento işgal edildi.
10 Kasım'dan bu yana Ermenistan'da muhalifler Paşinyan'ın istifası için gösteriler düzenliyor, Erivan yönetiminin savaşın ilk günlerinde servis ettiği 'zafer' haberlerinin sahte olduğu yetkililer tarafından itiraf edildi.
Paşinyan sadece savaşı kaybetmekle değil, aynı zamanda ihanetle de suçlandı.
İşgal altındaki topraklarını kurtaran Azerbaycan, aynı zamanda Nahçıvan'la doğrudan bağlantıyı sağlayacak bir koridor da kazanmış oldu. Böylece, Türkiye ve Azerbaycan karadan bağlandı.
Mediazona ise Türkiye'nin Orta Asya'daki rolüyle ilgili şu ifadelere yer verdi: "Türkiye, Dağlık Karabağ savaşında kazananlar arasında yer aldı. Barış anlaşması uyarınca, Ermenistan üzerinden bir koridora, Azerbaycan'a ve Hazar Denizi'ne ve oradan da Orta Asya'ya doğrudan bir rotaya erişebilir.
Bu ulaşım projesi ona bölgede siyasi ve ekonomik avantajlar sağlayacak, Astana ve Taşkent, Aşkabat ve Bişkek'teki varlığını güçlendirecek. "Mediazona", Hazar'ın doğusunda Türk etkisinin güçlenmesinin ne kadar gerçekçi olduğunu anladı."
Tiflis'teki Avrupa Üniversitesi'nde profesör olan tarihçi Emil Avdaliani, böyle bir koridorun Türk makamlarının uzun süredir devam eden planlarının, yani "Orta Asya'daki nüfuzlarını artırmanın bir yolu" olarak uygulanması olduğunu söylüyor.
Aynı zamanda, Türkiye'nin bir lojistik merkez olarak statüsünü güçlendirmeye ve bölgesel enerji pazarlarına erişimini genişletmeye yönelik bir gidişatı yansıtıyor.
Doğu Araştırmaları Enstitüsü müdürü Ruben Safrastyan, Türkiye'nin hedeflerine şu ana kadar tam olarak ulaşmadığını ve Ermenistan'ın üzerindeki baskının artmasının beklenmesi gerektiğini belirtti.