Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Prof. Dr. İsmail Balık, son zamanlarda testlerde yalancı negatiflik oranlarının arttığını gözlemlediklerini söyledi. PCR testlerinin virüsün değişime uğraması en zor kısımlarına yönelik olarak hazırlandığını anlatan Balık; “Eğer bir ülke veya bölgede virüs yayılımı katlanarak artıyorsa mutasyon açısından önemli bir risk oluşmuş demektir.
Virüs ne kadar kişiye atlama yaparsa, mutasyona uğrama yüzdesi de artmış olur. Ülke genelinde yaygın mutant analizi yapılırsa, Türkiye’ye özgü bir mutasyonla olup olmadığı da anlaşılır. İngiltere varyantı çıktıktan sonra dünyadaki vakaların yüzde 70’ine bulaştı. Varyant virüs, kısa süre içinde Wuhan’dan çıkan ilk suş dediğimiz virüs türünü silmiş olacak. Türkiye, varyant virüsün yayılmasının olumsuz etkisini yaşıyor. Aşı çalışmaları kadar mutasyonlu virüsleri de yakalayacak test kitlerinin geliştirilmesi çok önemli” diye konuştu.
Belirtilerinden Kovid-19 olduğu anlaşılan birçok kişinin testlerinin negatif gelmeye başladığına dikkat çeken özel bir hastanede Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji uzmanı Doç. Dr. Duran Tok, “Birinci, ikinci hatta üçüncü testi negatif olup dört dörtlük Kovid-19 bulgusu olan hastaların sayısı oldukça arttı. Bazen akciğer tomografisinde bile yakalayamadığımız hastalar oluyor. PCR testleri, varyantlardan sonra Kovid-19 semptomu görülen kişilerin birçoğunda negatif sonuç veriyor.
Türkiye’de virüsün genomik analizi detaylıca yapılmalı. Gen dizilimini anlarsak buna göre yeni test kitleri oluşturabiliriz” dedi. Varyant virüslerin gen dizilimlerinin Vuhan çıkışlı virüsten farklı olduğuna vurgu yapan Doç. Dr. Tok, şunları dedi:
“Mutasyona uğramış virüsü de tespit edecek tanı kriterleri için acil çalışmalar başlatılmalı. Sadece İngiltere, Brezilya, Güney Afrika varyantlarına odaklanmanın doğru olmadığını düşünüyorum. Şu aşamada yapılması gereken Türkiye’ye özgü varyant olup olmadığını tespit etmektir.
Bunu anlamanın tek yolu geniş bir genom dizilim araştırmasıdır. PCR’da çok fazla hasta kaçırmamız, Türkiye’ye özgü varyant mı var? sorusunu akıllara getiriyor. Bu durum ölüm tablosuna da yansıyor olabilir.”
İstanbul’da özel bir hastanede Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Bölümü’nden Uzm. Dr. Gökçe Demir de, varyant virüslerin gen diziliminin farklı olduğunu, PCR testlerinde yalancı negatiflik sonuçlarının arttığını belirterek, “Vuhan suşu dediğimiz virüsün tespitinde bile yüzde 40 oranında yalancı negatiflik olurken, varyantlarla bu oran yüzde 70’lere çıkmış durumda. Tespit edilen vakaların en az yüzde 50’sinde varyant türler olduğu anlaşılıyor. Bu rakam İstanbul için çok daha yüksek” bilgisini paylaştı.
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca İl sağlık yöneticileri ile salgın sürecini değerlendirdiği toplantının notlarını sosyal medya hesabından paylaştı ve çok kritik bilgiler verdi. Herkes çok yüksek riskli iller arasında yer alan İstanbul'da son durumu merak ediyordu. Koca paylaşımında vaka oranına dikkat çekti.
Bakan Koca "İstanbul’da Mart başına göre vaka sayıları yaklaşık 10 kat arttı. Ülkemizde vakaların yaklaşık %40’ı İstabul’da. İstanbul’un durumu ülkemizin durumunu belirliyor. İstanbul’u koruyabilirsek ülkemizi de koruyabileceğiz." ifadelerini kullandı.
Koca, "Tespit edilen vakaların %85’ini çeşitli varyantlar oluşturuyor. Bütün veriler bulaşmanın daha hızlı olduğunu gösteriyor. Bulaşma hızını azaltmak için tedbirler belli. Aşı ise en büyük silahımız. Sırası gelen vatandaşlarımız randevularını alarak aşılarını olmaktan çekinmemeli." uyarısında bulundu.
Türkiye Günlük Koronavirüs Tablosu, "covid19.saglik.gov.tr" adresinden paylaşıldı. Buna göre, Türkiye'de son 24 saatte 305 bin 103 Kovid-19 testi yapıldı, 55 bin 791 kişinin testi pozitif çıktı, 253 kişi yaşamını yitirdi, hasta sayısı 2 bin 408 oldu.
Son 24 saatte 35 bin 786 kişinin Kovid-19 tedavisi ya da karantinasının sona ermesiyle iyileşen sayısı 3 milyon 268 bin 678'e yükseldi.
Toplam test sayısı 40 milyon 994 bin 845'e ulaştı, vaka sayısı 3 milyon 745 bin 657, vefat sayısı 33 bin 454, ağır hasta sayısı 2 bin 658 oldu.
Haftalık verilere göre, bu hafta hastalarda zatürre oranı yüzde 3,1, yatak doluluk oranı yüzde 55,7, erişkin yoğun bakım doluluk oranı yüzde 66,5, ventilatör doluluk oranı yüzde 33, ortalama temaslı tespit süresi 9 saat, filyasyon oranı yüzde 99,9 olarak kayda geçti.
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Hürriyet gazetesinden Ahmet Hakan'ın sorularını yanıtladı. “Sağlık sisteminde tıkanma var mı? Sistem, son artışları karşılayabiliyor mu? sorusuna "Şu anda bir sorun yok. Ama üç dört hafta daha böyle giderse, sorun olmaya başlar. Şu andaki yük, bizim özellikle kasım aralık döneminde yaşadığımız sağlık yükünün oldukça altında.” cevabını verdi.
Koca artan vaka sayılarıyla ilgili olarak, “Çözüm, aşıyı olabildiğince hızlandırmak... Beraberinde de hareketliliği azaltmak... ‘Önce tedbir, sonra aşı’ ya da ‘önce aşı, sonra tedbir’ değil. İkisini bir arada yapmamız gerekiyor. Bundan başka çözüm yolu yok.” dedi.
Bakan Koca’nın net mesajlarından biri de şuydu: “Ramazanı fırsata çevirmemiz gerekiyor. Ramazanda hareketliliği azaltmamız lazım.”
Peki ne yapılacak? Yeni kararlar mı gelecek? Pazartesi günü Bilim Kurulu toplantısı var, salı günü ise Bakanlar Kurulu... Bakan Koca, bu iki toplantıyı hatırlatıp yeni kararlara yönelik bir şey söylemedi.
Yukarı doğru gidiş ne zaman bitecek? Ne zaman rakamlar aşağıya doğru gitmeye başlayacak? Bakan Koca’nın bu konuda öngörüsü şöyle:
“Bugüne kadar yaşadığımız piklerde bir noktadan sonra durduğunu biliyoruz. Bu da aynı şekilde olacak. Ama bu nereye kadar çıkabilir? Onun için bir şey demem zor. Fakat önümüzdeki ramazan ayıyla birlikte hareketlilik azalırsa pik noktasından aşağı doğru inişi bekliyoruz.”
Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi Doç. Dr. Afşin Kayıpmaz, aşılanan gruplarda vaka sayısı yükselişe geçmediğine dikkat çekti.
Türkiye’yi ramazan ayında kritik günler beklediğini belirten Kayıpmaz, “Günlük 54 bin vaka belli bir süre sonra hasta ağır hastaya, ağır hasta da yaşamını kaybeden vefat sayılarına yansıyor” dedi. Doç. Dr. Kayıpmaz, Ramazan’da ek tedbirlerin gündeme geleceğini belirterek, şunları dedi:
“Ramazan ayı içerisinde de belirli ek tedbirlerin gündeme gelebileceği görülüyor. Kamuda, özel sektörde uzaktan çalışma, bazı kapatma kararları düşünülebilir. Pandemi el birliğiyle mücadele etmemiz gereken bir süreç. Yumruk şeklinde selamlama şekli gelişti, burada da fiziki temas vardır ve bulaşma riski vardır.
"Nasıl el ele tokalaşmıyorsak yumruk şeklinde selam da verilmemeli. Bilim Kurulu toplantısında Ramazan ayı içerisinde vaka sayılarını düşürmeye, insan hareketliliğini azaltmaya yönelik tedbirler gündeme gelecek. Burada tartışıldıktan sonra Sayın Bakanımız tarafından Cumhurbaşkanlığı kabinemize sunulacak.”
Pandemi dönemindeki vefatlara dair veri taraması yapan, Türk Tabipleri Birliği Halk Sağlığı Kolu Başkanı ve Kovid-19 İzleme Kurulu Üyesi Uzman Doktor Nasır Nesanır da Milliyet’e yaptığı değerlendirmede, 11 Mart-31 Aralık 2020 arasında Kovid-19’dan 20 bin 881 kişinin öldüğünün resmi olarak açıklandığını hatırlatarak, şunları dedi:
"e-devlet verilerini inceleyerek yaptığımız araştırma ve modellemede söz konusu tarihler arasında geçmiş 3 yıllık döneme göre 36 bin 500 fazladan ölüm tespit ettik."
"Dünya genelinde pandemi dönemindeki fazladan ölümler tartışılıyor. Bu ölümlerin tamamı Kovid-19 gibi algılanıyor ancak meselenin bir diğer boyutu ise sağlık hizmetinde yaşanan aksamalar ve vatandaşların rutin kontrollerine gitmemesinden kaynaklanıyor. "
"Küresel ölçekli verilere göre fazladan ölümlerin yüzde 66-70’i Kovid-19’a bağlı, yüzde 30’u ise sağlık hizmeti almaktan kaçınılmasından ya da başka aksaklıklardan kaynaklanıyor”
En fazla ölümün görüldüğü kentin İstanbul olduğunu belirten Nesanır, “İstanbul’da geçen yıl fazladan 20 bin ölüm olduğunu tespit ettik. Geçen kasım ve aralık aylarında ölümlerde önemli artış yaşandı. Bazı kentlerde geçmiş 43 yıllık döneme kıyasla ocakta yüzde 8 fazladan ölüm gerçekleşti.
Nüfus artış hızımız 2019’a göre gerilemiş durumda” dedi. Halk Sağlığı Uzmanı Doç. Dr. Cavit Işık Yavuz da resmi rakamlara yansıyan ölüm verilerinin testi pozitif olanları kapsadığını savunarak, “Testi negatif olan tomografi ve tetkiklerde koronavirüs tanısı alanların ölüm oranları bilinmiyor" dedi.
Öte yandan İstanbul'da pazartesi günü saat 05.00'e kadar sürecek sokak kısıtlaması başladı.
İçişleri Bakanlığı kısıtlama öncesi bir hatırlama açıklaması yaparak detayları duyurdu. Buna göre;
Sokağa çıkma kısıtlamasının uygulanma biçimine göre cumartesi ve pazar günleri market, bakkal, manav, kasap ve kuruyemişçiler, 10.00-17.00 saatlerinde açık olacak.
Yine belirtilen süre içinde marketler, bakkallar, manavlar, kasaplar ve kuru yemişçiler, telefonla ya da online olarak aldıkları siparişleri teslim edebilecek.
Cumartesi ve pazar günleri ekmek üretiminin yapıldığı fırın ve/veya unlu mamul ruhsatlı iş yerleri ile bu iş yerlerinin sadece ekmek satan bayileri açık olacak.
Lokanta, restoran, pastane ve tatlıcı tarzı iş yerleri, cumartesi ve/veya pazar günleri 10.00-24.00 saatlerinde paket servise devam edebilecek.
Online sipariş firmaları da cumartesi ve/veya pazar günleri 10.00-24.00 saatlerinde siparişleri teslim edebilecek.
Açıklamada, kısıtlamanın uygulandığı günlerde vatandaşların temel ihtiyaç malzemelerine ulaşmaları noktasında herhangi bir zorlukla karşı karşıya kalmamaları için tüm tedbirlerin alındığı vurgulandı.
İstanbul'da koronavirüs vakaları hızla artarken yoğun bakımlarda son durum DHA kamerasına yansıdı. Sultangazi Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekimi Doç. Dr. Mehmet Mesut Sönmez, 20 gündür vaka sayılarında artış olduğunu kaydederken belirtilerin bile eskisi kadar ciddiye almadığını vurguladı. Sönmez, "Doktora başvurular çoğu zaman hastalık ilerlediği dönemde oluyor. Bu da evde tedavi edilebilecek hastaların, hastaneye yatırılmasını gerektiriyor" dedi.
Yoğun Bakım Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Güniz Köksal ise "Öyle hastalar var ki, imza veriyor, yoğun bakıma alınmak istemiyor. Serviste ölmeyi göze alıyorlar. Bunlar doğru yaklaşımlar değil. Toplum içinde de yoğun bakıma giren hastaya ölecek gözüyle bakılması doğru değil" diye konuştu.
Sultangazi Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekimi Doç. Dr. Mehmet Mesut Sönmez, geçtiğimiz yıldan beri devam eden Kovid mücadelesinin en ön saflarında yer alan hastanelerden biri olarak ilk vakaların da kendi merkezlerinde tedavi edildiğine işaret etti. Sönmez, yaklaşık 20 gündür yine salgının ilk günlerindeki gibi tüm kliniklerin teyakkuza geçtiğini belirterek "İlk önce büyüklerimizden korkuyorduk, gidip annemizin babamızın dedemizin elini öpmekten korkuyorduk. Büyüklerimizi korumaya çalışıyorduk. Ama şimdi yaş ortalamasında belirgin bir değişiklik görüyoruz. Bu bizi çok üzüyor. Daha önce büyüklerimizi koruyalım diyorduk ama artık kendimizi korumamız gerekiyor" dedi.
Hastalığın hızla yayılmasındaki en önemli etkenin henüz aşılanmayan genç nüfusun hareketliliği olduğunu belirten Doç. Dr. Sönmez, başvurularda da geç kalındığına işaret etti. Sönmez, "Bulaşıcılık potansiyelinde çok ciddi bir artış var bu dönemde. Bir de şunu gözlemliyoruz, insanlar belirtiler belli bir noktaya gelmeden artık doktora başvurmuyor. Çevremden de duyuyorum, buradaki hastalarda da gözlemliyoruz, insanlar artık belirtileri dahi hafife alıyorlar. Burun akıntısını, baş ağrısını hafife alıyorlar ve doktora erken başvurmadıkları, test vermedikleri için de hastalık daha da ağırlaşıyor. Asıl tehlike bu bence. Tedavinin gecikmesine neden oluyor. Hasta, orta ve ileri aşamada başvurduğunda da tedavisi evde sürdürebilecekken maalesef hastaneye yatış oranları daha büyük boyutlara geliyor" diye konuştu.
Artık pek çok servisin vaka artışları nedeniyle yine Kovid servislerine dönüştürülmesinin, diğer sağlık hizmetlerini de aksattığına işaret eden Doç. Dr. Sönmez, "Biz potansiyelimizin büyük kısmını özellikle Kovid hastalarına ayırdığımız zaman, toplum içinde diğer sağlık hizmetlerine ihtiyaç duyan, özellikle kanser, diyabet hastaları, kronik hastalıkları olan insanların sağlık hizmeti aksıyor. Kovid'de sorumluluk sadece kendimizi korumamızla ilgili değil. Gençlerimiz, özellikle bu konuda dikkat etmeyen vatandaşlarımız sadece kendi sağlıklarını riske atmıyor. Diğer vatandaşların sağlık hizmeti alımına da engel oluyorlar" şeklinde konuştu.
Türkiye ve Avrupa bölgesinde en çok Kovid hastası tedavi eden merkezlerden biri olan Sultangazi Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi Yoğun Bakım Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Güniz Köksal ise, "Bu hafta başından itibaren hastalara artık yetişemiyor konumuna geldik diyebilirim. Daha genç hastalar artık yoğun bakıma geliyor. Çoğu aşılanmamış 50-60 yaş grubu, oldukça da ağır geliyorlar. Geçen sene Mart ayında o ilk karşılaştığımız antikor geliştirmemiş toplumdaki ağır seyreden hastalık, şu anda da mutasyonlar nedeniyle bu ağırlığa yol açıyor gibi. Ciddi ölüm riski olan hastalarla uğraşıyoruz. Aşı olmamız demek, maskeden kurtulacağımız anlamına gelmiyor. Aşılı olanlar bağışıklık sistemleri yüksek dahi olsa, taşıyıcı konumda olabilirler" dedi.
Salgının ilk ortaya çıktığı Mart ayında, insanların hastalığın nasıl bulaştığına dair şimdiki kadar bilgi sahibi olmadığı için daha kolay yayıldığına işaret eden Prof. Dr. Köksal, "Bir şekilde mesafe ve korunmamak nedeniyle bulaşlar oldu o zaman. Hadi cahildik bilmiyorduk diyelim. Ama şimdi, bulaşma yöntemini biliyoruz, buna rağmen hala toplu yaşamaya, sarılmaya, mesafeye dikkat etmemeye devam ediyoruz." ifadelerini kullandı.