03.02.2021 - 01:33 | Son Güncellenme:
milliyet.com.tr BBC Türkçe
Myanmar ordusunun yayın organından yapılan açıklamada, sabah saatlerinde gözaltıların ardından darbe yapıldığı duyuruldu. Bugün ise ABD basınından fiili liderle alakalı çok konuşulan bir iddia geldi.
Ülke idaresinin Genelkurmay Başkanı Min Aung Hlaing'in elinde olduğu, darbenin 8 Kasım 2020 seçimlerinde hile yapıldığı iddiaları üzerine gerçekleştirildiği belirtildi.
Darbenin ardından ülkede olağanüstü hal ilan edildiğini açıklayan ordu, Myanmar'ın bir seneliğine askeri yönetimle idare edileceğini bildirdi.
İktidar partisi, halka, ordunun yönetime el koymasına karşı çıkma ve askeri diktatörlüğe dönülmesine izin vermeme çağrısında bulundu.
Seçim Komisyonu, 29 Ocak'ta iktidardaki Aung San Suu Çii'nin partisinin zaferiyle sonuçlanan seçimde hile yapıldığı iddialarını reddetmişti. Myanmar ordusu, seçimlerde ana muhalefetteki Birlik İçin Dayanışma ve Kalkınma Partisini (USDP) desteklemişti.
Ülkedeki darbe dünyayı ayağa kaldırdı. ABD'den BM'ye, Türkiye'den İngiltere'ye tepki yağarken Çin'in sessiz kalması dikkat çekiciydi.
Suu Çii'nin durumu hakkında kendilerine endişelenilmemesi yönünde telkinlerde bulunulduğunu aktaran milletvekili, "Ancak endişeliyiz. Bir fotoğraf görürsek rahatlama olur." dedi.
Myanmar'da, 1988'de de askeri darbeyle yönetimi ele geçiren ordu, Suu Çii'yi 1989'da yine ev hapsine göndermişti.
Suu Çii, 6 yıl süren esaretin ardından Temmuz 1995'te özgürlüğüne kavuşurken cunta yönetimi, Eylül 2000'de başka bir kente gitmeye çalıştığı sırada Suu Çii'yi yakalayarak seyahat kısıtlamasını deldiği gerekçesiyle yeniden ev hapsine almıştı.
Financial Times gazetesinin haberine göre, Ulusal Demokrasi Birliği'nden (NLD) ismi açıklanmayan bir milletvekili, Suu Çii'nin gözaltına alınmasının ardından başkent Nepido'daki evinde tutulduğunu öne sürdü.
Mayıs 2002'de şartsız salıverilen Suu Çii, bir sonraki yıl destekçileriyle devletin desteklediği bir grup arasında çıkan çatışma nedeniyle cezaevine gönderilmişti.
Daha sonra cezasını evde sürdürmesine karar verilen Suu Çii, bu sürede NLD yetkilileri ve seçilmiş diplomatlarla bir araya gelebilse de oğulları ve eşiyle görüştürülmemişti.
Ev hapsi yıllarında Suu Çii'nin eşi Aris, kansere yakalanmış ve durumu giderek kötüleşmişti. Askeri yetkililer, Suu Çii'ye eşini görmek üzere İngiltere'ye gitmesi için izin vermiş ancak Suu Çii, döndüğünde Myanmar'a alınmama korkusuyla bunu reddetmişti.
Myanmar'ın bağımsızlık mücadelesine liderlik eden General Aung San'ın kızı olan Aung San Suu Kyi, henüz 2 yaşındayken babasını suikast sonucu kaybetti.
Suu Kyi on yıllar boyunca Myanmar'ı yöneten askeri güçlerin otoriter yönetimini eleştiren bir 'insan hakları aktivisti' olarak tanındı.
1991 yılında ev hapsinde bulunduğu sırada Nobel Barış Ödülü'ne layık görüldü. 1989 ile 2010 arasında yaklaşık 15 yıl boyunca tutuklu kaldı. 2015 yılının Kasım ayında, lideri olduğu NLD ile Myanmar'ın 25 yıl sonraki ilk serbest seçimini kazandı.
Ancak Myanmar anayasası, çocukları başka ülkelerin vatandaşları olması nedeniyle Suu Çii'nin başkan olmasına engel oldu. Bugün 75 yaşında olan Suu Çii, ülkenin fiili lideri konumunda.
Myanmar'da Arakan eyaletinde yaşayan Müslümanlara yapılan 'soykırım' ise Suu Kyi ve yönetimini uluslararası alanda en çok zorlayan başlıklardan birisi haline geldi.
Her ne kadar Myanmar ordusu üzerinde herhangi bir gücü olmadığı bilinse de, Müslümanlara yönelik düzenlenen operasyonların 1991 yılında Nobel Barış Ödülü'ne layık görülen Suu Çii'nin de prestijini olumsuz etkiliyor. Birleşmiş Milletler (BM), Suu Kyi'yi 'suç ortağı' olarak tanımlıyor.
Myanmar'da 2017 yılında bir karakola düzenlenen saldırının ardından ordu ağırlıklı olarak Müslümanların yaşadığı bölgelerde operasyonlar düzenlemişti. 2018 yılında İnsan hakları kuruluşu Uluslararası Af Örgütü (Amnesty International) Aung San Suu Kyi'ye verdiği Vicdan Elçisi Ödülü'nü geri çektiklerini açıkladı.
Af Örgütü, Myanmar Ordusu'nun Arakanlı Müslümanlara 'açıkça zulmettiğini', Suu Kyi'nin ise ülkesinde yaşananlara sessiz kalarak önceden savunduğu değerlere 'ihanet ettiğini' karara gerekçe gösterdi."
Darbe beklendiği gibi dünyada ilk haber oldu, ABD'den Türkiye'ye, Yeni Zelanda'dan Japonya'ya, Birleşmiş Milletler'den Hindistan'a arka arkaya açıklamalar geldi.
Darbeye en sert tepkiyi gösteren ülkelerden biri olan ABD'de, Dışişleri Bakanı Anthony Blinken, Myanmar ordusundan gözaltına alınan siyasetçilerin serbest bırakılmasını istedi.
Blinken, "Tüm hükümet yetkililerinin serbest bırakılmasını ve Myanmar halkının 8 Kasım'daki demokratik seçimlerde ortaya çıkan iradesine saygı gösterilmesini istiyoruz. Ordu acilen söz konusu eylemlerini geri almalıdır" dedi.
Beyaz Saray Sözcüsü Jen Psaki yaptığı açıklamada, Myanmar'da ordunun yönetime el koymasıyla ilgili olarak ABD'nin durumu yakından izlediğini bildirdi. Sözcü Psaki, "ABD son yapılan seçimlerin sonuçlarını değiştirme ya da Myanmar'ın demokratik geçişine engel olma girişimlerine karşıdır ve bu yönde atılan adımlar geri döndürülmezse sorumlulara karşı harekete geçecektir" ifadelerini kullandı.
ABD Başkanı Joe Biden, Myanmar'daki askeri darbenin ardından, bu ülkeye demokratik geçiş sürecinde kaldırılan yaptırımların tekrar geri getirilebileceği sinyalini verdi.
Biden, "ABD, demokrasi sürecine dayanarak son yıllarda Myanmar'a uygulanan yaptırımları kaldırmıştı. Bu sürecin tersine dönmesi, bizim yaptırım kanunları ve yetkilerimizi tekrar gözden geçirmemizi ve ardından gerekli eylemi almamızı gerektirecektir." ifadelerine yer verdi.
Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres de Myanmar'daki askeri müdahaleyi ve siyasi liderlerin gözaltına alınmasını kınadı, yönetimin orduya geçmesinden derin endişe duyduğunu aktardı.
Reuters haber ajansı, Çin'in darbeyi sessizlikle karşıladığını bildiriyor. Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Wang Wenbin, günlük basın brifinginde darbeyi kınamadı ve "Myanmar'da olanları not ettik, süreci daha çok anlamaya çalışıyoruz" demekle yetindi.
Türkiye de darbeye sert şekilde tepki gösterdi. Myanmar'da yönetime el konulmasını derin endişe ile karşıladığını belirten Dışişleri Bakanlığı, "Şiddetle kınıyoruz. Türkiye her türlü darbeye ve askeri müdahaleye karşıdır" açıklamasını yapıp ekledi:
"Gözaltına alındığı bildirilen tüm seçilmiş liderlerin, siyasi şahsiyetlerin ve sivillerin derhal serbest bırakılmalarını bekliyoruz... Bu vahim gelişmenin Myanmar’da ağır şartlar altında yaşayan Rohinga Müslümanlarının durumunu daha da kötüleştirmemesini temenni ediyoruz."
Avrupa Birliği (AB) de darbeyi kınayıp gözaltındaki siyasetçilerin serbet bırakılmasını talep etti. AB Konseyi Başkanı Charles Michel, "Seçimlerin sonucuna saygı gösterme ve demokratik süreç, yeniden tesis edilmelidir" dedi.
AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell de darbeyi şiddetle kınadı: "Seçim sonuçlarına ve anayasaya saygı gösterilmeli. Myanmar halkı demokrasi istiyor. AB, onların yanındadır."
İngiltere Başbakanı Boris Johnson, Twitter hesabından sivil liderlerin serbest bırakılması çağrısında bulundu, "Myanmar'daki darbeyi ve Aung San Suu Çii'nin de yer aldığı sivillere yönelik hukuksuz gözaltıları kınıyorum" mesajını paylaştı.
İngiltere Dışişleri Bakanlığı, Myanmar'da yapılan darbenin ardından Myanmar büyükelçisini çağırdı. Bakanlıktan yapılan açıklamada, "Bugün Myanmar Büyükelçisi Kyaw Zwar Minn, Dışişleri, Milletler Topluluğu ve Kalkınma Ofisi'ne çağrıldı.
Asya Bakanı Nigel Adams, askeri darbeyi ve Aung San Suu Kyi de dahil olmak üzere sivillerin hukuka aykırı olarak gözaltına alınmasını kınadı". denildi. Bakan Adams, tüm gözaltına alınanların güvenliğine dair güvence istedi ve derhal serbest bırakılmalarını talep etti.
Hindistan Dışişleri Bakanlığı Myanmar'daki gelişmeleri büyük kaygıyla izlediklerini belirterek, demokratik bir yetki geçişini desteklediklerini kaydetti.
Avustralya Dışişleri Bakanlığı da Myanmar ordusuna 'yasalara saygı duyma' çağrısı yaptı ve ihtilafların yasal zeminde çözülmesi gerektiğini belirtti.
Japonya'dan yapılan resmi açıklamada darbeye tepki gösterildi, "Japonya, sorunun demokrasi çerçevesinde ve diyalog yoluyla barışçıl şekilde ilgili taraflarca çözülmesinin önemli olduğuna inanıyor" denildi.
Japonya'nın başkenti Tokyo'da gösteri düzenleyen Myanmarlılar ise, ellerindeki pankartlarla darbe yapan orduyu protesto etti.
Göstericiler Genelkurmay Başkanı Min Aung Hlaing'in fotoğraflarını çiğnerken, söz konusu karelerin üzerinde 'Diktatör, seni asla affetmeyeceğiz' gibi ifadeler vardı.
Yeni Zelanda Dışişleri Bakanı Nanaia Mahuta ise, ülkesinin derin endişe duyduğunu dile getiren yazılı açıklamasında "Bir seçim yapıldı ve halkın demokratik iradesine saygı duyulmalı. Myanmar'ın demokratik kurumlarına ve hukukun üstünlüğüne desteğimizi teyit ediyoruz" dedi.
Endonezya Dışişleri Bakanlığı, Twitter hesabından "Endonezya, tüm tarafları söz konusu durumu daha da kötüleştirmemek ve mevcut zorluklara çözüm bulmak adına kendilerini kontrol etme ve diyalog kurmaya çağırıyor" mesajını paylaştı.
Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Yves Le Drian, Myanmar'da ordunun yönetime el koymasının ardından gözaltına alınan Devlet Başkanı Win Myint, Devlet Konseyi Başkanı ve Dışişleri Bakanı Aung San Suu Çii ve sivillerin derhal serbest bırakılması çağrısı yaptı.