02.10.2020 - 10:57 | Son Güncellenme:
milliyet.com.tr
27 Eylül Pazar günü patlak veren Dağlık Karabağ savaşında Ermenistan cephede bozguna uğrarken, destekçileri birçok ülkede sokağa inip bayrak yaktı. Erivan yönetimine açık destek veren Fransa ise, resmi fotoğrafta yer aldı.
Dünyanın kilitlendiği cephe hattında patlama sesleri kesilmiyor, şiddetli çatışmalar devam ediyor. Ağır kayıplar veren Ermeni ordusu birçok noktayı kaybetti, Başbakan Nikol Paşinyan Rusya'dan yardım isteyebileceğinin sinyalini verdi.
Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Moskova'nın, Ermenistan ile Azerbaycan dışişleri bakanları arasında görüşmelere evsahipliği yapabileceğini açıkladı.
Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ise, Türkiye'ye verdiği destekten dolayı teşekkür etti ve çatışmaların sona ermesi için Ermenistan'ın işgal ettiği topraklardan geri çekilmesinin şart olduğunu söyledi. Pakistan ve Afganistan'a da teşekkür eden Aliyev, Azerbaycan ordusunun dışardan yardıma ihtiyacı olmadığını belirtti.
Ermenistan ordusu, resmi açıklamasına göre, geride kalan dört günde onlarca askerini kaybetti. Azerbaycan, savaşta ölen Ermenistan askerlerinin sayısının 2 bin 300 olduğunu aktarıyor.
Savaşın beşinci gününde ise şiddetli çatışmalar Ağdere-Terter, Şuşakend ve Aşağı Ağcakend civarında yoğunlaşıyor.
Azerbaycan ordusunun savaştaki en büyük kozları, silahlı insansız hava araçları (SİHA) oldu. 30 Eylül'de Azerbaycan Savunma Bakanlığı'nın paylaştığı bir görüntüdeki detay ise, sosyal medyayı çalkaladı.
Dünya çapında konuşulan kayıtta Ermenistan'a ait bir top mevzisinin Azerbaycan'a ait bir dronela yok edildiği görülüyor.
Ancak asıl ayrıntı, vurulan mevziden yükselen dumanların arasından bir başka silahlı insansız hava aracının çıkması oldu.
Sosyal medyadaki yorumlarda, dumanlar arasından çıkıp görüntüye giren drone'un İsrail yapımı Orbiter 1K olduğu yazıldı. Söz konusu kamikaze drone, 100 kilometre menzile sahip.
Gittikçe köşeye sıkışan Ermenistan, Azerbaycan tarafından fırlatılan bir roketin İran sınırlarındaki Pervizhanlı'ya düştüğü yönünde asılsız bir açıklama yaptı. Asılsız iddiaya göre, altı yaşında bir kız çocuğu yaralandı.
Dakikalar önce paylaşılan bir başka fotoğraf ise, oldukça manidardı. Ermenistan Savunma Bakanı Davit Tonoyan ve diğer askeri yetkililerle aynı masada oturan isim, Fransa'nın Erivan Büyükelçisi Jonathan Lacôte.
Yunanistan, Güney Kıbrıs ve ABD Los Angeles'ta yüzlerce Ermeni ellerinde bayraklar ve pankartlarla gösteriler düzenledi.
Türkiye ve Azerbaycan karşıtlarının sokağa indiği ilk yer, Güney Kıbrıs'ın başkenti Lefkoşa'ydı.
Ermenistan bayrakları taşıyan göstericiler hem ABD hem de Rusya büyükelçiliklerinin önünde toplandı.
Protestocuların elinde 'Azeri saldırılarını durdurun' pankartlarının yanı sıra Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı hedef alan pankartlar da vardı.
Yununanistan'ın başkenti Atina'daki gösterilerin adresi ise, Sintagma Meydanı'ydı. Ermenistan bayraklarının yanı sıra Yunan bayrakları dikkat çekiciydi.
Meydandaki İngilizce pankartlarda 'Azerbaycan suçun yurdu', 'Ermenistan barış istiyor, Azerbaycan savaş' ifadeleri vardı.
Ermeni Ortodoks papazların da katıldığı Sintagma Meydanı'ndaki gösteride, Azerbaycan bayrağı yakıldı.
Ermeni diasporasının güçlü olduğu ABD'nin Los Angeles kentinde ise, göstericilerin toplandığı nokta Azerbaycan konsolosluğunun önü oldu.
ABD bayrakları taşıyan Ermenistan destekçileri, Yunanistan ve Güney Kıbrıs'takilerle neredeyse aynı pankartları tuttu.
Bir pankartta 'Erdoğan-Aliyev=Dünya Savaşı' yazıyordu, bir diğerinde 'Azerbaycan ABD'nin müttefiki değildir.'
'Ermenistan'ı savun' yazılı siyah bir tişört giyen göstericinin kıyafetindeki silah göze çarptı.
Bir başkası Dağlık Karabağ savaşında ölen Ermenistan askerlerinin fotoğraflarını taşıdı.
Dağlık Karabağ'daki çatışmalar Pazar günü sabah saatlerinde Ermenistan'ın ateşkes ihlaliyle başladı. Ermenistan, bölgeyi yarım asırı aşkın bir süredir işgal altında tutuyor.
Güney Kafkasya’da 4 bin 400 kilometrekarelik bir alanı kapsayan Dağlık Karabağ (Yukarı Karabağ), Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki en büyük sorun olarak yıllardır çözüm bekliyor.
Peki, ikisi de eski Sovyetler Birliği ülkesi olan Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki Dağlık Karabağ sorununun tarihçesi ne? 'Dağlık Karabağ' bölgesinin kelime kökeni birkaç farklı dilin karışımından oluşuyor. İsminin içinde bulunan birkaç dil bile, bölgenin tarih boyunca farklı kültürler arasındaki geçişkenliğe nasıl maruz kaldığını başlıbaşına gösterir nitelikte.
İngilizcesi Nagorny (ya da Nagorno) Karabakh. 'Nagorny' kelimesi Rusçada 'dağlık' (нагорный), anlamına geliyor. Azerbaycancada da, tıpkı Türkçe'deki gibi 'dağlık' anlamına gelen 'dağlıq' ya da 'yukarı' anlamına gelen 'yuxarı' kelimeleri ile anılıyor. Karabağ ise, Türkçe ve Farsçada ortak bir kelime olup, 'siyah bahçe' demek.
Azerbaycan ve Ermenistan’ın 1922’de Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’ne katılmasıyla Dağlık Karabağ, kabullenilmiş görünen, ancak Ermeniler tarafından benimsenmeyen bir yapıya evrildi. 1923’te Azerbaycan Cumhuriyeti’ne bağlı otonom bölge statüsü verilen Dağlık Karabağ'da, bölgede yaşayan etnik Ermenilerin, Azerbaycan yönetiminden duydukları rahatsızlığı zaman zaman gündeme getirmelerine rağmen, Sovyet sisteminin durma noktasına geldiği 1980’lerin sonuna kadar statüko korundu.
Sovyetler Birliği’nin son lideri Mihail Gorbaçov’un tıkanan sistemin önünü açmak için 1985’te başlattığı açıklık (glasnost) ve yeniden yapılanma (perestroika) süreciyle beraber, Kafkasya’nın bütün sorunlu alanları gibi Dağlık Karabağ da gün ışığına çıktı. Sovyet yönetiminin her geçen gün zayıflayan otoritesini değerlendiren Dağlık Karabağ Otonom Yönetimi, 1988’de Ermenistan Cumhuriyeti’ne bağlanmayı talep etti. Bu talep karşılık bulmazken Azerbaycan ile Ermenistan’ın 1991’de bağımsızlıklarını ilan etmelerinin akabinde Dağlık Karabağ Ermenilerinin ayrılma girişimleri de yoğunlaştı.
Bu dönemde Karabağ'daki Azeri nüfusu zorunlu göçler nedeniyle yüzde 20'ye kadar düşmüştü. 10 Aralık 1991’de yapılan ve bölgede kalan Azerilerin boykot ettiği referandumda Ermeniler, Azerbaycan’dan ayrılmak için oy kullandı. Referandumun ardından Dağlık Karabağ’ın bağımsızlığı ilan edildi, ancak bu girişim uluslararası toplumda karşılık bulmadı. Ermenistan ordusunun desteklediği Dağlık Karabağ Ermenileri ile bölgede yaşayan Azeriler arasındaki gerilim, bağımsızlık ilanıyla gittikçe yükseldi. Çıkan çatışmalar, 1992’de Ermenistan ordusu ve Dağlık Karabağlı Ermeniler ile Azerbaycan ordusu arasında sıcak savaşa dönüştü.
Dağlık Karabağlı Ermeniler, savaş sonunda bölgenin tümünün kontrolünü ele geçirdikleri gibi komşu yedi bölgeyi (rayon) de işgal ettiler. Böylelikle Dağlık Karabağ ile Azerbaycan'ın doğrudan temas noktaları oldukça sınırlandı. Dağlık Karabağ sorunu akademik çevrelerde yıllardır 'donmuş çatışma' olarak nitelendiriliyor. Aralıklarla devam eden çözüm müzakerelerine rağmen hem Dağlık Karabağ-Azerbaycan temas hattında hem de Azerbaycan-Ermenistan sınırında, karşılıklı ateşkes ihlalleri sık sık tekrarlanıyor. 2014'ün Ağustos ayında 20 yılın en kanlı çatışmaları yaşandı. Dağlık Karabağ sınırında iki gün süren çatışmalarda 13 Azerbaycan askeri öldü. Ermenistan Savunma Bakanlığı da 20 askerinin öldüğünü açıkladı.
Yarım milyon mülteci Azerbaycan ve Ermenistan'a sığındı, yaklaşık bir milyon insan zorla yer değiştirmek zorunda kaldı. Dağlık Karabağ çatışmaları başlamadan önce varolan bazı kasaba ve köyler tamamen terk edildi ve harabeye döndü. Azerbaycan topraklarının yüzde 14’ünden fazlası halen işgal altında. Azeriler bölgenin tarihsel olarak kendi kontrolünde olduğunu ve dolayısıyla kendilerine ait olduğunu iddia ediyor; Ermeniler ise bölgede hep Ermenilerin yaşadığını ve Azeri yönetiminin gayrimeşru olduğunu savunuyor.
İç mesele olarak görüldüğünden dış müdahale konusunda diğer devletler gönülsüz davrandı. İhtilaf, Azerbaycan ve Ermenistan arasında yaşanması dolayısıyla 1992’den itibaren devletlerarası bir hale büründü. Azerbaycan’da savunma harcamaları 2003’ten bu yana her yıl yaklaşık yüzde 50 oranında arttı. 2012’de savunma harcamaları, Azerbaycan’ın toplam kamu harcamalarının beşte birini oluşturur hale geldi. Ermenistan da Rusya’nın yardımıyla cephaneliğini genişletti.
Tam sayılar net olarak bilinmemekle beraber, küçük yerleşimler ile Laçin ve Kelbecer’in nüfusunun toplamda yaklaşık 14 bin kişi olduğu sanılıyor. AGİT Minsk Grubu eş başkanlarına göre 2005 yılından bu yana nüfusta belirgin bir artış yok. Bölgeye yerleşen etnik Ermeniler altyapıya, ekonomik faaliyetlere ve kamu hizmetlerine kısıtlı bir erişime sahip. Birçoğunun kimlik belgeleri de eksik.
Sorunun en zayıf yeri 175 kilometre uzunluğundaki temas hattı. Mayın tarlalarıyla dolu bu hat, Birinci Dünya Savaşı siperlerini andırıyor. Temas hattına Ermeni tarafından 30 bin, Azerbaycan tarafından ise bu sayıdan biraz daha fazla asker konuşlandırılmış durumda. AGİT Minsk Grubu aracılığıyla yürütülen müzakereler zorlu geçiyor; zira liderler uzlaşıya yaklaşsa da ülkelerinde kamuoyunun isteklerini karşılayamama endişesiyle geri adım atıyor.
Dağlık Karabağ Azerileri ve Ermenileri sürece etki edemiyor. Ermenistan ve Azerbaycan kamuoyunun süreç üzerinde, bölgenin yerlilerinden daha çok etkisi var. Minsk Grubu eş başkanlarının sözcüsü ya da medya sekreteri yok. Bu nedenle de görüşmeler medyada az yer alıyor.
Rusya, önceden Ermenistan’a yakın bir pozisyon almışken, artık Azerbaycan’a ve Ermenistan’a eşit uzaklıkta durmayı tercih ediyor. Bu strateji Ağustos 2008’de Gürcistan’la yaşanan savaşın ardından güçlendi. Stratejik öncelik Gürcistan’ın tecrit edilmesi haline dönüştü. Dağlık Karabağ Sorunu ABD için, Orta Doğu’daki çatışmalardan daha az öneme sahip. Kongre’deki Ermeni lobisi, Hazar Denizi Havzası enerji güvenliği, ‘terörle mücadele’ ve Afganistan’a uçuşlarda Azerbaycan hava sahasını kullanabilmesi ABD için öncelikli konular.
Azerbaycan’ın olası anlaşmadan beklentisi, işgal altındaki toprakların geri verilmesi. Ermenistan’ın olası anlaşmadan beklentisi Karabağ Ermenilerine güvenlik garantisi verilmesi ve bağımsızlık oylaması yapılması. Anlaşmanın Azerbaycan için kaygı verici tarafı, 'bağımsızlık' seçeneğinin referanduma götürülmesi. Anlaşmanın Ermenistan için kaygı verici tarafı, Ermenistan ile Dağlık Karabağ topraklarını birbirine bağlayan Laçin Koridoru'nun korunamaması ve uluslararası güvenlik garantilerinin bölgede kendi etkisini azaltması.