09.11.2020 - 17:28 | Son Güncellenme:
İHA
Avcı ek ifadesinde, Akyaka'da Pınar Gültekin'in evinde iki erkek tarafından cinsel istismara uğradığını, o anların fotoğraflarının çekildiğini, Pınar Gültekin'in bu görüntüleri kullanarak kendisinden tehdit ve şantajla aylarca para istediğini iddia etti.
Avcı ek ifadesinde, "İlk olarak anlattığım her şey doğru. Fakat anlatamadığım, daha doğrusu anlatmaya utandığım birçok eksik var. Hala utanıyorum yazarken. Çünkü namusum, şerefim söz konusu. Ama bunları size anlatmak zorundayım" diyerek Pınar'ın Akyaka'daki eve taşınma sürecini anlattı.
Nakliyatçıya parayı kendisinin verdiğini söyleyen Avcı, "Beni sürekli Akyaka'daki eve çağırdı. Ben de en son tamam dedim ve gittim. Eve girdim. Amacım 30 dakika oturup gitmekti. Aldığım şarabı açmaya başladı. Bana 'evi gezsene' dedi. Dolaştım, üst kat balkon derken, 2 bardak şarabı koymuştu. 'Araba kullanacağım içemem' dedim.
'İç bir bardaktan bir şey olmaz' diye ısrar etti. İçmeye başladık. Hemen içip gideyim diye düşünürken, şarap bitmek üzereyken başım dönmeye başladı. Gözüm kararıyordu, hareketlerim ağırlaştı. Sanki nefes alamaz gibi oldum. Ne oluyor falan derken gitmişim, bayılmışım. Vücudumda eller hissediyordum" dedi.
Avcı ek ifadesinde şunları söyledi: "Ameliyat olduğumdaki gibi bir histi. Baygındım, gözlerim açılmıyor, kendimde değildim. Kendime geldiğimde koltukta çırılçıplak yatıyordum. Pınar beni elleriyle sarıyor 'hadi uyan, karın arayıp duruyor telefonu' diyordu. Ayıldım, ama tüm vücudum ağrıyor. Hızlı tepki veremiyor, anlayamıyordum. Hadi diyor. Karın sürekli arıyor, kalk kalk hadi diyordu. Ben 'ne oldu' dedim. 'Bu halim ne' dedim.
'Seviştik, uyuyakaldın' diyordu. 'Ben asla uyuyakalmam ne oldu' diyordum. Saat olmuş 23.30 civarı. Neredeyse 3,5 saattir kendimde değildim. 'Ne yaptın ne içirdin bana, uyuşturucu mu hap mı' diyorum. 'Yok bir şey' diyor. Ama tüm vücudum ağrıyor. Söylemesi zor ama kalçamın arka bölgesi de ağrıyordu. Hesap soracaktım ama karım sürekli arıyor diye yola çıktım. Yolda karımla konuştum işle alakalı. 'Depodaydım telefonu duymadım' falan dedim. İş yerime gelerek Pınar'ı aradım. 'Ne oldu ne yaptın, ne içirdin, ne yaptın sen bana' diye. Ben yarın geleceğim uzatma yarın konuşuruz, şu bu diye telefonu kapattı. Tartıştık telefonda, telefonu yüzüme kapattı. Ben çırılçıplak sevişir gibi fotoğraf çektiğini düşünüyorum daha ötesini düşünemiyordum."
"Ertesi gün iş yerime geldi. 'Üst kata oturalım' dedim. Aşağıya, cam kenarına en kalabalık yere oturdu. 'Çabuk anlat' dedim. 'Önce bira söyle' dedi. Bira geldi. 'Bunu sen istedin, benimle birlikte olup kurtulabileceğini mi sandın, sen bunu istedin. Oysa okulum bitene kadar ben burada oldukça metresin olabilirdim. Daha güzel olabilirdi. Bana bakacaktın, güzellikle değilse şimdi zorla bakacaksın.
Telefonu çıkardı bana 3 tane fotoğraf gösterdi. Ben çıplak yüzüstü yatıyorum. Arkamda bir erkek, yüzü fotoda gözükmüyor. Cinsel organı arka tarafımda. Diğeri ben yan şekilde ayaklarım ayrı arkamda yine erkek üzerime doğru. Diğer fotoğrafta ise hem o şahıs, hem erkek önümde, arkamda erkeğin yüzü gözükmeyecek şekilde. Şahıs esmerimsi gibiydi. Az tüylü göbek yok denecek kadar az. Tüm hatırladığım bu."
Avcı, "Görür görmez elindeki telefona yapıştım, elini kıracaktım neredeyse sinirden. 'Bırak bağırırım' dedi. 'Fotoğraflar başkasında da var' dedi. Tartışıyoruz ama dükkan kalabalık olduğu için hiçbir şey yapamıyorum. Başımdan aşağıya kaynar sular inmişti.
Şahıs bana bakacaksın okulum bitene kadar, yoksa bu fotoğrafları sosyal medyada yayınlarım, hem senin, hem babanın iş yerine, eşinin iş yerine bastırıp bastırıp dağıtırım. Tüm Muğla sokaklarının direklerine asarım' dedi" diyerek Pınar Gültekin'e bu süreçte 300 bin liradan fazla para verdiğini, bazı mafyatik grupların kendisini tehdit ettiğini iddia etti.
"Borç batağına girdim. Hala bir sürü borcum var. O yüzden son zamanlar iyi geçinmeye çalışıp fotoğrafları almak istiyordum. Benden telefon almamı istedi. 'Ben zaten Muğla'ya geleceğim, geldiğimde sana haber vereceğim' dedi. Bana telefonu ve her ihtimale karşı parayı hazırlamamı söyledi. Karım görmesin diye telefonu yayladaki eve bıraktım.
Beni AVM'den al dedi. Yanıma 19-20 bin lira para aldım. Parayı verip fotoları alayım diye. Yayla evinde telefonu ve parayı vererek fotoları istedim. 'Çık hayatımdan' dedim. Bana ömür boyu bakacaksın diyerek bağırıp çağırdı. Çantasından bıçak çıkarıp boğazıma doğru salladı. Hiç beklemiyordum. Kurtulmak için dirseğimi siper etmeye çalışırken kolumu bıçak kesti" diyen Avcı, Pınar'ı öldürdüğü anları yeniden anlattı ve telefonu fotoğrafların görülmesini istemediği için kırdığını ekledi.
Avcı, "Ayrıca 19 Temmuz Pazar günü Pınar'ın kardeşi S. Gültekin beni aradığında WhatSapp'tan bir sürü cevapsız çağrı vardı. Sonra ben normalden aradım. İyi ki de normal aramışım. Kaydı çıkar. S. Gültekin, 'kardeşim seni sürekli tehdit edip para alıyordu.
Tamam kardeşimin yaptığı doğru değil biliyoruz ama kardeşime ulaşamıyoruz. Sen biliyor musun' dedi. Yani benden tehdit ve şantaj ile para aldığını tüm ailesi de biliyordu. Bu anlattıklarımı en başından anlatamadığım için çok özür dilerim. Her şeyi doğru ama eksik anlatmıştım. Çok utanıyorum anlatamadım. Hala utanıyorum. Bir erkek için çok zor" dedi.
"Burada benim kızıma iftira atılıyor. Çünkü bir ölü kalkıp konuşamaz. Madem ki öldürdün, bari iftira atma. Ben kızımı okutmak için çok bedel ödedim. Benim kızım çok kötü biri olsa bile böyle bir ölümü asla hak etmedi. Ben 5 çocuğumu okutmadım, kızımı okuttum. Burada hikaye okuyan sanık kızımı öldürdükten sonra eşi ve kızıyla tatil yapıyor, sonra 'Pişmanım' diyor. Jandarma ve polis olmasaydı ben kızımın cesedini bile bulamazdım. Cinayette sanığın anne ve babasının da işin içinde olduğunu düşünüyorum. Çünkü bunlar çok soğukkanlı."
Anne Şefika Gültekin ise sanığı Allah'a havale ettiğini belirterek, "Bu bir cani. Benim evde 5 çocuğum var onlar da her gün ölüyor. Türkiye'de şimdiye kadar böyle bir cinayet duyulmadı. Allah kimsenin başına böyle bir şey getirmesin. Bu adamdan davacıyım. Biz yaşayan bir ölüyüz. Bu cani kızımı katletti, bizi de öldürdü." ifadesini kullandı. Mahkeme heyeti daha sonra tanıkların ifadesini dinledi.
Tanıkların ardından savunma yapan Gültekin ailesinin avukatı Rezan Epözdemir, Cemal Metin Avcı'nın Pınar Gültekin'i vahşice katlettiğini, Adli Tıp Kurumunun bile ölüm sebebi ile saatini teşhis edemediğini söyledi.Sanığın cinayeti planlayarak ve canavarca işlediğinin çok açık olduğunu belirten Epözdemir, "Bu önceden planlanmış bir cinayet. Sanığın savunması hayatın olağan akışına aykırı. Sanık anlattığı hikayeye herkesin inanmasını istiyor ve bizim aklımızla dalga geçiyor. Bu tamamen, planlı, programlı ve senkronize bir cinayet. Kurgulanmış bir cinayette haksız tahrik savunması var. Dinlenmeyen 2 tanık da bundan sonra yargılamaya hiçbir şey katmayacak. Sanık kurgulanmış haksız tahrik indirimi istiyor." dedi.
Sanık avukatı Memiş Hüner Yağcıoğlu ise müvekkilinin olay mahalline hazırlık yaparak, planlayarak gitmediğini, ölüm olayının ise anlık geliştiğini ve planlı olmadığını iddia etti. Müvekkilin haksız tahrike maruz kaldığını savunan Yağcıoğlu, "Maktül müvekkilimden şantajla sıkça para istemiştir. Sürekli olarak yüklü miktarda karşılıksız para istemesi bir şantajdır." diye konuştu.
Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı avukatı ise sanıkların beyanlarının samimiyetten uzak, hayatın olağan akışına aykırı olduğunu ifade ederek, delilleri yok etmek için de birlikte bir eylemde hareket etme konusunda fikir birlikleri olduğunu kaydetti. Duruşma savcısı mütalaasında, her iki sanığın tutukluluk hallerinin devamına, duruşmaya katılmayan 2 tanığın ise önümüzdeki celse getirilerek ifadelerinin alınmasını talep etti.
Mahkeme heyeti, ara kararında, sanıklarının tutukluluk hallerinin devamına, sanık Cemal Metin Avcı'nın bir sonraki duruşmaya SEGBİS aracılığıyla katılmasına, Mertcan Avcı'nın mahkeme huzuruna getirilmesine, tanıkların önümüzdeki celse zorla hazır edilmesine hükmetti. Sanık Cemal Metin Avcı'nın panik atak teşhisi için herhangi bir Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesinde incelenerek rapor istenmesine, Pınar Gültekin'in kesin ölüm nedenin saptanması için İstanbul Adli Tıp Kurumu ilgili 1. Adli Tıp İhtisas Kuruluna yazı yazılarak yeniden rapor istenmesine karar veren mahkeme, duruşmayı 4 Ocak 2021 tarihine erteledi.
Gültekin ailesinin avukatı Rezan Epözdemir, adliye önünde gazetecilere, 'Beni bıçakladı' teriminin Türkiye'de kadın cinayeti dosyalarında çok popüler olduğunu söyledi. Böylesine vahşice cinayet işleyenlerin temel savunmasının haksız tahrik olduğunu belirten Epözdemir, şunları söyledi:
"Kurgulanmış, ezberletilmiş cezayı minimize etmek amacıyla. Kıskandım öldürdüm. Mini etek giyiyordu öldürdüm. Erkekliğime laf söyledi öldürdüm. Cem Garipoğlu söylemişti. Özgecan Aslan'ın katili de 'İlk hareket ondan geldi' demişti. Bugün de 'Bana bıçak çekti çantasından ben kolumu kaldırırken kolumu sıyırdı. Kendime hakim olamadım' diyor. 'İki tane yumruk attım kan geldi. Sonra 20 saniye boğdum' diyor. 'Yaktım ve beton döktüm' diyor. Evde, üzerinde kan izi yok. Yapılan incelemelerde olay yeri tespitinde hiçbir şekilde kan izi yok. Bıçak diyor, ortada bir bıçak yok. Türkiye'de artık yeni bir müessese oluştu. Kadın cinayetlerinde profesyonel katiller. Otalama son 5 yıldır bütün katillerin savunma kurgusu aynı. Bütün katiller haksız tahrikten faydalanmaya çalışıyor. Ortalama ileri sürdüğü şeyler aynı. Hepsi iyi hal indiriminden faydalanmaya çalışıyor. Bu Türkiye'nin kanayan yarasıdır. Bununla hep birlikte mücadele etmemiz gerekiyor."Epözdemir, mahkemenin sanıkların tutukluluk hallerinin devamına karar verdiğini hatırlatarak, şöyle konuştu:
"Tabi sürpriz ara kararlar oldu. Bu duruşmada açıkçası bizim de tahmin etmediğimiz. İkincisi sanık bir panik atak probleminin olduğunu söylüyordu. Mahkeme, Yargıtay kararlarına da atıf yaparak sanığın (Cemal Metin Avcı) işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayıp algılayamama, davranışlarını yönlendirme yeteneğinin olup olmadığının tespiti için akıl hastalığının bulunup bulunmadığının belirlenmesi için yani sanık akıl hastası mıdır? değil midir? diye bir rapor tanzim edilmesini istedi. Mahkeme bunun için de Yargıtay’ın bazı kararlarına atıf yaptı. Anne, babasının ve kardeşinin panik atak rahatsızlığıyla ilgili beyanlarını gözeterek bunu yaptı. Bu da bize göre sürpriz bir ara karar. Çünkü sanığın kendisinin bile akıl hastası olduğuna ilişkin bir iddiası yok. İyiyi kötüyü ayırt ediyor. Aklı uygun hareket ediyor. İstinat yeteneği var. Fiil ehliyeti tam. Aşamalarda hiçbir savunmasında ‘Ben işlediğim fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayamıyorum. Davranışlarımı yönlendirme yeteneğim yok’ demiyor. Yani bir maktuleyi alıyor. Planlı bir şekilde bağ evine götürüyor."
Kendilerinin de daha önce soruşturma aşamasında defalarca keşif ve tatbikat talebinde bulunduklarını anlatan Epözdemir, "Bu talebimiz kısmen kabul edilmiş, Olay yeri inceleme ve tatbikat çalışması yapılmıştı. Mahkeme bu sefer ilginç bir şekilde 22 Aralık'ta Olay yeri inceleme uzamanı bilirkişi marifetiyle keşif yapılmasına karar verdi. Keşif mahallinde olayda kullanılan varil ile benzer ölçülerde bir varil sanığın kullandığını belirttiği özellikte bir palet bulunması için emniyet müdürlüğüne müzekkere yazılmasına karar verdi ve tarafların, sanıkların keşif mahallinde hazır bulundurulmasına karar verdi. Burada müdafaa uygulamasına benzer bir keşif icrası ve tatbikat söz konusu olacak." diye konuştu.