01.10.2020 - 08:21 | Son Güncellenme:
Aslında bu kararla sadece işimden değil toplumdan da istifa etmek istedim.
Çünkü; hiç bir zaman kendimi topluma ait hissedemedim, aile içinde, yakın çevremde, işimde , her yerde ötekileştirildiğimi düşünüyordum, hayallerim ve isteklerim çevreme çok aykırı geliyordu.
Kariyerim malım mülküm her şeyim olmasına rağmen mutlu değildim. Daha sade ve doğal hayatlar beni çok daha fazla cezbediyordu. Toplumda burjuva bir hayat yaşıyor, fakat mutluluğu yollarda arıyordum.
Tek başıma haftalık 1 günlük iznimle, Türkiye’yi karış karış gezdim. Çalışırken gezmek çok zor, sadece 1 gününüz var ve koştur koştur gezebilirsiniz.
Üstelik bütün maaşında uçak biletlerine otellere gitmesi cabası. Halbuki vaktim olsa, otostopla gezip çadırda kalıp günlük işlerle karnımı doyurabilirdim, ya da severek yapacağım işler yapabilirdim.
Hayalini kurduğum dünya kesinlikle daha sade daha özgün bir hayattı ya da en azından bu hayatı denemeliydim.
Son kez toplantıya giderken nefret ettiğim topuklu ayakkabıları bu kez giymedim, ilk önce bütün topukluları attım. Sonra parmak arası terliklerimle toplantıya katıldım. 1 günlük izin dünyayı gezmeye yetmez dedim ve istifamı verdim.
Elbette çok tepki aldım. Bir insan kariyerini nasıl bırakır, neden tek başına gezmek ister? Delirdin mi ? Aklını mı kaçırdın? Neden normal hayallerin yok? Senin yaşıtların evleniyor neden evlenmiyorsun?
Her şeyin var otostopla gezilir mi? Boşuna mı okudun? Daha neler neler... Elimde değil diyordum ruhum beni yönlendiriyor.
İstifa öncesi Türkiye turum zaten çoğunlukla bitmişti. İstifa sonrası hemen Avrupa turuna çıktım, 1 ayda 9-10 ülke gezdim. Bence İnsanın sıfatlarından kurtulup herhangi biri gibi gezmesi inanılmaz bir lüks. Kimse sizi tanımıyor, resmiyet yok, Nurtaç Hanım yok, müthiş bir özgürlük bu benim için.
Çoğunlukla tüm gezilerim spontane gelişiyor, şimdiye kadar plan yaparak çıktığım hiç bir rotamı tamamlayamadım, yolda plan işe yaramıyor, ya da ben beceremiyorum.
Çünkü beni planlar değil tamamen enerjim yönlendiriyor, çok beğendiğim bir yerde haftalarca da kalabilirim, beğenmediysem de hemen çekip gidebilmeliyim.
İlk yolculuğumu inanın hatırlamıyorum. Fakat ilk gezgin ruhunu nasıl keşfettin desek bu soru bana sanki daha çok uyar.
Çünkü çocukluğumdan beri zaten geziyordum. Ailecek 3 ay da bir şehirlerarası evlerimizde yaşardık, yazın başka ev kışın başka, bahar zamanı başka ev. Yani hiç bir zaman sabit yaşadığım tek ev olmadı.
İnsanın aynı anda 4 5 yerde ikameti olur mu? Benim vardı. Bu yüzden kendimi bildim bileli zaten göçebeyim.
Yani meğer ben Orijinal gezginmişim ama ben bilmiyordum. Taa ki bir arkadaşımla ilk otostop çektiğimiz güne kadar.
O gün hayatımın dönüm noktası oldu diyebilirim. Ailesiyle lüks içinde yaşayan ve gezen bu kız, ilk defa parasız mutluluğu ve özgürlüğü hissetmişti. Hikayem aslında orada başlıyor benim.
Yolda ne kadar özgür gezmek istesem de, asla kontrolü elden bırakmamak lazım, hava karardığında bulunduğunuz yerin güvenli olması gerekiyor ve bunu önceden ayarlamalısınız.
Çünkü araçlar hemen durmayabiliyor. En korktuğum şey karanlıkta otobanda kalmak, ve ben 1 kere kaldım.
Sabaha kadar araçların beni görmeyeceği şekilde saklanmıştım, bariyerlerden çıkıp yeşillik bir alanda ağacın dibinde öylece bekledim, otostopun ilk zamanlarıydı, deneyimim ve cesaretim pek yoktu.
Sadece tırlar geçiyordu çok ürkütücüydü, evde odasında bile yalnız kalamayan bu kız otoban kenarında havanın aydınlanmasını beklemiştim, ama yaşadığım adrenalin inanılmazdı. O gün sabaha kadar ağladım fakat o korku bana bir kat daha özgüven ve cesaret vermişti.
Evet, bir tır şoförü amcamız Vardı, Ben ondan korkuyorum o benden korkuyor. Acaba hırsız mıyım onu kesecek miyim, bir şebeke miyim diye beni soru yağmuruna tuttu. Bende sadece gezginim dedim. Sonra da beni kimsesiz sandı, üzüldü bana.
Bir kaç saat yol gittik, ben anlattım tabi, eğitimciydim istifa ettim geziyorum dedim. Bu seferde kızdı bana, insanlar iş bulamıyor ne güzel kariyerin varken bırakılır mı diye.
Gezmekte neymiş günah günah derken muhabbet baya uzadı. Eşini aradı haber verdi. Çoluk çocuk sanki uzaydan bir misafir gelmiş gibi bir kaç gün beni ağırladılar, çok keyifliydi, manevi ailem gibi oldular.
Ben yolculuklarımı gerçekten deli gibi eğlenerek geçiriyorum. Zaten eğitimci kimliğim insanlara güven verdiği için hep saygı gördüm, o yüzden çok rahat eğleniyorum.
Başıma çok şükür hiç kötü bir şey gelmedi, yeri geldi 80 yaşında dedemle köy kahvesinde tavla oynadım, yeri geldi şoförle yolda aracı durdurup halay çektik, sanırım yaşça büyük insanlarla daha çok eğleniyorum. Çünkü onları mutlu görmek kendimi daha iyi hissettiriyor.
Karantina döneminde, ilk defa bir evde bu kadar uzun süre yaşadım. Ailemle köy evimizdeydik. Boya, bahçe, toprak işleri sayesinde 1 saniye bile sıkılmaya fırsatım olmadı. Fakat bu sürede bir kez daha sabit yaşayamayacağımı anladım.
3 ay aynı yatakta yatıp aynı manzarayı seyretmek biraz işkence gibi geldi. Rutin bir hayat kesinlikle bana göre değil onu çok net anladım bu süreçte.
Manzaram değiştikçe enerjim de değişmeli. Şu an için belki pek yol yapamayacağım ama yine çocukluğumdaki gibi en azından şehirlerarası evlerime gidip gelerek enerjimi dağıtabilirim.
Gelecek adına kesin kararlarım yok aslında. İş ve para her an her yerde kazanılabilir bunu da ben yollarda öğrendim.
Mesela gezerken, kamyonun arkasında karpuz bile sattım. Sanırım ciddi sorumluluk alacağım işlere başlamaya henüz hazır değilim. Bir müddet daha bu şekilde özgür olmak istiyorum. Sonrasında büyük planlarım var elbette.
Maddi durumu iyi olmayan insanların da çok düşük bütçeyle rahatça gezebilmeleri adına rol model olmak isterdim, belki bir program çekip sunabilirim.
En son rotam birleşik Arap Emirlikleriydi. Mesela Oralar aşırı pahalı yerler. İlk ülkem Omman oldu. Omman’da yaşayan Türk misafirleri grubu var, konaklamamı orada yaptım.
Türkiye’den de Arap kadınları için 50 tane dantelli çorap götürdüm. 1 Oman riyali 15 TL idi. Çorapların tanesini 3 4 riyale sattım.
70 TL sermayeyle aldığım çoraplar bana 8000 TL ye yakın para kazandırdı. Hemen Dubai bileti aldım fakat korona virüs salgını yüzünden rotam yarıda kaldı. Yani demem o ki yeter ki gezmek isteyin aç kalmazsınız.
Gençlere Önerim şudur; kimsenin ne dediğini yapın ne de yaptığını. İlk önce kendinizi geliştirin.
Hiç bir şey üretmeden hayatı bilmeden, gelişiminizi tamamlamadan kendinizi yollara atmayın. Ben bu hayatı seçmeden önce 3 üniversite bitirdim, çalıştım, ürettim, çocuklar yetiştirdim, kendime ve aklıma güvenim tam.
Öyle hiç bir şey yapmadan bedava yiyip içeyim otostopla gezeyim kafasında kendinizi yola atarsanız kısa sürede bundan pişmanlık duyarsınız.
Yollardaki tek sıkıntım, tek olduğum için fotoğraf ve video çeken biri yok. Ben de kendimi yolun enerjisine kaptırıp o anı kaçırmamak için ekipmanlarla pek ilgilenemiyorum.
Çünkü gerçekten yolları yaşayarak geziyorum. Keşke ben gezerken sihirli bir güç olsa ve beni hep kayıt altına alsa diyorum bazen. Bu anlamda evet bir yol arkadaşına ihtiyacım var sanırım.
Evet mümkün oldukça kaçıyorum, çünkü ne zaman toplum içinde olsam, mutlaka bana ters anlayış ve olgularla karşılaşıyorum, insanları samimi bulmuyorum. Kapitalist düzenler, ön yargılar, eğitimsizlik, başka insanlar yüzünden kabuğundan çıkamamış fakat perde arkasında yaşanan kalitesiz davranışlar, özentilik... her şey gözüme batıyor.
Bu da bana negatif enerji yükletiyor, bu yüzden de kendi doğrularımla yalnız kalmayı, kalabalıktaki yanlış sisteme kesinlikle tercih ettiğim için kaçıyorum.
Aradığım şey kesinlikle kendimin kopyası. Belki de kendimi arıyorumdur. Dünyaya benim gözümle bakan biri inanıyorum ki dünyada bir yerlerde var, ve ben onu bulana kadar da pes etmeyeceğim.
Bir gün eğer durursam bilin ki; ikinci Nurtaç gelmiştir, ve plan yapmak için durmuşlardır. Yani yine yola devam edeceklerdir. Tek fark bu kez çift kişilik biletlerle.
Hani derler ya ben bu dünyada en çok anne ya da baba olmayı sevdim, ben de diyorum ki ben bu dünya da en çok çocukları mutlu etmeyi sevdim.
Gelecekte iyi bir düzen ve toplum istiyorsak şimdiki dünyada çocuklardan başlamak gerek diye düşünüyorum ve mutlaka gittiğim şehirlerde köy okullarını gezip elimden gelen maddi manevi desteği sunmaya çalışıyorum.
Hatta bir tane manevi oğlum bile var. Vanlı bir ailenin çocuğu ve tesadüfen elime doğdu, bende bir daha da bırakamadım. Şu an 3 yaşında ve benimle yaşıyor. Ailesini de evimin alt katına yerleştirdim, bu sayede ben yollardayken gözüm arkada kalmıyor. Eğer ikinci Nurtaçı bulamazsam büyüdüğünde kesinlikle dünya turunu birlikte yapacağız.
Şu sıralar muhtemelen Arap yarımadası turum bitmiş olacaktı, ve Afrika’da bir yetimhanede 3-6 ay gönüllü olarak çalışacaktım.
Sonrasında İdlib’de savaş mağduru çocukların yanına geçecektim, kısmet olmadı, ama elbet bir gün olacak.