03.01.2020 - 11:49 | Son Güncellenme:
Mesajın sahibi Kasım Süleymani, gerçekte var olmayan bir yetkiyi kendisine atfediyor değildi. Kudüs Gücü, 1979’daki İran devriminden sonra devrimi İran dışına ihraç etmek amacıyla kurulan Devrim Muhafızları’nın bünyesindeki en seçkin birimdi.
ABD’nin Bağdat Büyükelçiliği’nin belgelerine göre ise Süleymani, İran’ın Irak’taki her türlü politikasını formüle eden ve hayata geçiren kişiydi. Kasım Süleymani arada hiçbir kişi ya da birim olmadan, doğrudan doğruya İran devlet örgütlenmesinin en tepesinde bulunan dini lider Hamaney’e bağlıydı.
Süleymani 11 Mart 1957’de İran’ın güneydoğu eyaleti Kirman’ın Afganistan sınırına yakın dağlık bir bölgesinde, aşiret yapılarının hâkim olduğu Rabord köyünde doğdu. Daha çocuk yaşta, çiftçi olan babasının devlete olan 9 bin Riyal borcunu ödeyebilmek için Kirman’da inşaatlarda çalışmaya başladı. İlkokulu bitirdiğinde 13 yaşındaydı; aynı yıl köyünü terk etti. Devrim Muhafızları’na katıldıktan sonra aldığı 45 günlük askeri eğitim sayılmazsa, bütün eğitimi bu 5 yıllık ilkokul tecrübesiyle sınırlı kaldı.
On sekiz yaşındayken, işçi olarak Kirman Su İşleri’ne girdi. Bir yıl sonra, şimdiki dini lider Hamaney’in öğrencilerinden biri tarafından verilen sohbetlere katılmaya başladı; Süleymani için “devrimci çalışmalar” dönemi açılmıştı, İran İslam Devrimi’ne daha üç yıl vardı.
Bu yıllarda Kirman eyaletinin Ciroft bölgesine sürgüne gönderilmiş bulunan Hamaney ile bağlantı kurdu. O andan itibaren de Hamaney’i içerde ve dışarıda giriştiği her türlü iktidar mücadelesinde destekledi. 1979’daki İran devriminin ardından Devrim Muhafızları adına yürütülen çalışmalara katıldı. Kendisi o günleri “Hepimiz gençtik ve devrime bir şekilde hizmet etmek istiyorduk" diye anlatıyor.
Devrimin gerçekleştiği 1979’da merkezi yönetimin zayıflamasından istifade etmek isteyen Mahabad Kürtleri ayaklandılar. Süleymani ve birçok yakın arkadaşı ayaklanmayı bastırmak için bölgeye gönderildi. Ayaklanma bastırıldığında henüz 22 yaşındaydı ama, gösterdiği performansla Tahran’ın gözüne girmiş, 'devrime sadakat'ini ispatlamıştı. Mahabad’dan döndükten sonra Kirman’daki Devrim Muhafızları Kudüs Garnizonu'nun başına getirildi. Ardından çok geçmeden patlak veren İran-Irak savaşında birçok büyük askeri operasyona katıldı, cephe hattında savaştı.
Süleymani’nin Irak savaşında kurduğu ilişkiler, bütün kariyeri boyunca onun en önemli dayanağı oldu. Çünkü savaşın ardından İran’daki güçlü siyasetçiler, istihbarat içindeki etkili kişiler, yargı ve devleti yöneten bütün hassas kurumların üst düzey yöneticileri İran-Irak savaşında sadakatlerini ispatlamış kişilerden oluşturulmaya başladı.
Gelenek günümüze kadar sürdü: Örneğin, 2014 yılında Devrim Muhafızları’nın bütün komutanları ve ordunun 12 generali İran-Irak savaşında cephe komutanlığı yapmış kişilerdi… Bu eski savaş arkadaşları birbirilerini sürekli kolladılar ve birlikte İran’ın iç ve dış siyasetinin belirlenmesinde etkin oldular.
Savaşın bitmesinden sonra Kirman’a dönen Süleymani, emrindeki 41. Sarallah Bölüğü ile İran’ın doğu sınırında büyük bir kargaşaya neden olan “eşkıyalar” ile mücadeleye başladı. Süleymani yüzlerce adamını Şii bir devlette Sünni bir bölge olan Sistan-Belucistan bölgesini uyuşturucu kartellerinden arındırmaya çalışırken kaybetti.
Tahran’dan yayın yapan ve İran istihbaratı ile de sıkı ilişkileri olan Mashregh adlı haber sitesine göre, Kirman, Sistan ve Belucistan’da yaşayanlar, Kasım Süleymani’nin bölgede olduğu dönemi bugün dahi doğu ve güneydoğunun en disiplinli zamanları olarak görüyorlar.
Kudüs Gücü’nün başına getirildiği 1997’de İran kritik zamanlardan geçiyordu. Afganistan’da büyük oranda Sünni Peştunlardan oluşan Taliban hareketi, zaten güvenliği pamuk ipliğine bağlı doğu sınırlarında İran için ciddi bir tehdit olmaya başlamıştı. Tahran yönetimi Taliban’ın yükselişini doğu sınırlarında Suudi Arabistan ve Pakistan’ın pençelerinin İran’a doğru açılması olarak görüyordu.
İçte ise değişim isteyen reformcu hareket Muhammed Hatemi liderliğinde iktidara gelmişti. Hatemi, İran’da Devrim Muhafızları’nın etkisini kırmaya çalışırken, dini lider Hamaney, tam tersine onları güçlendirmeye gayret ediyordu.
Irak savaşının en önemli cephe komutanlarından Kasım Süleymani, İran için böyle kritik bir zamanda ülkenin en kritik gücünün başına bizzat Hamaney tarafından atandı. Bunda, Afganistan’ı çok iyi tanımasının da rolü vardı.
O tarihten itibaren Süleymani’ye desteğini hiç esirgemeyen Hamaney, kamuya açık alanlarda birçok kez onu "Cephede defalarca şehit olduğu halde hâlâ yaşayan bir devrim şehidi" diye övdü.
Hamaney’in, İran-Irak savaşı sürerken cepheyi ziyaretinde çekilen ender fotoğraflarının birinde sağ tarafında Süleymani, sol tarafında Devrim Muhafızları Genel Komutanı Muhsin Rızai oturuyordu.
Farsça yayın yapan Aparat adlı sitede Süleymani’nin konuşmalarının toplandığı koleksiyonun en tepesinde 'Khavermiyane roye engoşte in merd miçerkhed' ibaresi bulunuyor. Yani, 'Ortadoğu bu adamın parmağında dönüyor!'
Ortadoğu’nun bu önemli adamı rakiplerinin de tanımak, profilini çıkartmak için yoğun çaba harcadığı biri. Cevabı aranan sorulardan biri, dinle ilişkisine dair… 2007’den 2009’a kadar ABD’nin Bağdat Büyükelçisi olarak görev yapan Ryan Crocker, Süleymani ile görüşen Iraklı bazı yöneticilere onun 'münhasıran dindar' olup olmadığını sorduğunda şu cevabı almıştı: "Düzenli olarak camiye gider ama onu harekete geçiren asıl şey dindarlığı değil, İran milliyetçiliğidir."
Süleymani, 1997’de başına geçtikten sonra Kudüs Gücü’nü adım adım istihbarat, sabotaj, suikast ve özel operasyon gücüne dönüştürdü. Kudüs Gücü 1979’da İranlı öğrencilerce işgal edilip çalışanları tam 444 gün boyunca rehin tutulan ABD’nin Tahran Büyükelçiliği binasını merkez olarak kullanıyor.
Kudüs Gücü’nün tam olarak kaç kişiden oluştuğu bilinmiyor ancak üyelerin bir kısmı doğrudan saha savaşlarına katılmak, bir kısmı özel suikastlar yapmak, bir kısmı ise istihbarat sağlamak üzere Tahran ve Şiraz’da eğitiliyor. Buradaki eğitim tamamlandıktan sonra üyelerin büyük bir kısmı dini merkez olan Kum şehrinde ayrıca dini eğitimden geçiriliyor.
Süleymani, Kudüs Gücü’nün başına geçtikten sonra Hizbullah üzerinden Lübnan siyasetinde de belirleyici bir rol oynamaya başladı. Lübnan’daki Dürzilerin lideri Velid Cumbulat’a göre Lübnan’da asıl karar verici merkez Hizbullah değil, doğrudan doğruya Ali Hamaney ve Kasım Süleymani.
Bazı olgular, Süleymani’nin Lübnan’daki etkisine dair Cumbulat’ın yaptığı tespiti doğrular nitelikte… Mesela, Hizbullah’ın kurucularından, adı Lübnan’da 2005 yılında öldürülen Refik Hariri suikastına karışan Muğniye ile ilgili sözleri… Muğniye 2008’de bugün bile arkasında kimin bulunduğu bilinmeyen bir suikast sonucu Şam’da öldürüldü. Süleymani, Muğniye’nin taziyesinde ev sahipliği yaptı ve onu 'şehit dostum' diye andı.
Süleymani Kudüs Gücü’nün başına geçtikten üç yıl sonra İsrail, 16 yıldan beri işgal altında tuttuğu güney Lübnan’dan çekildi. 2006’daki Hizbullah-İsrail savaşında da Hizbullah’ın operasyonlarının belirlendiği karargâhın kilit ismi Süleymani'ydi. 44 gün süren savaş boyunca, Irak’ta Şii milislerinin Amerikan hedeflerine yönelik saldırılarını büyük oranda azaltmış olması Amerikalıları şaşırtmıştı.
Newyorker Dergisi’nden Dexter Filkins, Iraklı bir yetkilinin kendisine, savaş bittiğinde Kasım Süleymani’nin Bağdat’taki Amerikalı komutanlara bir mesaj gönderdiğini aktarmıştı. Mesajda şöyle deniyordu: "Umarım Bağdat’taki huzurun ve sakinliğin keyfini çıkarmışsınızdır. Ben Beyrut’ta biraz meşguldüm de!"
ABD, 2001’in 11 Eylül’ünde Dünya Ticaret Merkezi’ne yapılan saldırıların sorumlusunun El Kaide olduğunu açıklayıp Afganistan’a saldıracağını ilan edince Afganistan’da güç kaybetmiş olan İran’a gün doğdu. Çünkü İranlılar’a göre Taliban, bölgedeki en büyük rakipleri Suudi Arabistan’ın uzantısıydı. Böylece ABD ile İran arasında üstü örtülü bir ittifak oluştu.
Cenevre’de, İranlı ve Amerikalı yetkililer arasında Afganistan konulu bir dizi görüşme yapıldı. İran heyeti Amerikalıların önüne bir harita koydu. Haritada Afganistan’da Taliban’a ve diğer Sünni silahlı gruplara ait bütün üs ve kampların ayrıntılı lokasyonları ve bilgileri mevcuttu. İran heyeti, Amerikan heyetine "İşte bizim öncelikli olarak vurulması gerektiğini düşündüğümüz hedefler" dediğinde ABD’li diplomat Ryan Crocker, İranlılara not alıp alamayacağını sordu. İranlılar "Harita sizin olsun" dedi. Crocker, bütün bu görüşmeler sürerken İran heyetinin doğrudan Kasım Süleymani’den direktif aldığını söylemişti.
ABD Afganistan’ı işgal ettikten sonra da iki ülke arasındaki işbirliği devam etti. Ta ki 2002’de ABD Başkanı George Bush’un İran’ı 'şer ekseni'ndeki ülkelerden biri olarak tanımladığı konuşmasına kadar. Bu tarihten sonra İran, bir sonraki işgalin Irak’a yönelik olacağını tahmin ettiğinden Irak’ta Amerikan işgalini karşılamak için hazırlıklara başladı. Koordinatör, tabii ki yine Kasım Süleymani’ydi.
Tahminler gerçeğe dönüp de ABD Irak’ı 2003’te işgal ettiğinde İran, Irak’ta kendisi adına 'vekâlet savaşı' yürütecek hatırı sayılır bir gücü örgütlemişti bile: Mehdi Ordusu, Hizbullah Tugayı, Bedir Tugayları ve Asaib Ehlel Hak adlı Şii silahlı gruplar, işgalin başında İran’ın bölgedeki en büyük düşmanlarından Saddam Hüseyin’i devirmek için Amerikalılarla işbirliği yaptı. Saddam Hüseyin’in devrilmesi sonrasında ise İran’ın denetimindeki bu örgütler silahlarını Amerikan güçlerine doğrulttular. ABD, 2004-2006 boyunca Vietnam savaşından sonraki en büyük kaybını Irak’ta verdi.
Bu faaliyetlerin en tepesindeki isim yine Kasım Süleymani idi. Bir süre Irak’taki tüm birliklere komuta eden Amerikalı komutan David Petraeus 2010’daki bir konuşmasında Süleymani’nin konumu hakkında şunları söylüyordu: "Herhangi bir ülkeyle ilişkileri diplomasinin geleneksel muhatabı olan Dışişleri Bakanlığı ile yürütmüyorsanız, işiniz zor demektir. Bizim Irak’ta yaşadığımız sorun, muhatabımızın geleneksel bir muhatap olmamasıydı. Muhatabımız bir güvenlik aparatıydı."
ABD eski Başkanı Bill Clinton döneminde 'terörizme karşı mücadele'nin önemli isimlerinden olan Richard Clarke, Wall Street Journal'a yaptığı açıklamada Süleymani'yi şöyle tanımladı: "O şeytani bir deha ve İran'ın nüfuzunu artıran adımlar atıyor."
Irak'ta hükümet kurulması için taraflar Suriye'nin başkenti Şam'da bir araya geldi. Şam’daki bu görüşmeler serisine Kasım Süleymani’nin de bizzat katıldığını ve Türkiye, İran ve Hizbullah’tan gelen önemli yetkililerin bulunduğu bir toplantıda Süleymani’nin bütün katılımcıları Maliki’nin başbakan olarak atanması için zorladığı, uluslararası ajanslar tarafından haberleştirildi. Maliki’nin bütün kilit roldeki danışmanları da ayrıca İran’da Süleymani ile görüşmüş kişilerden seçilmişti.
Irak'ın önceki Cumhurbaşkanı Celal Talabani de Süleymani ile sık görüşen Iraklı liderlerden; bazen sınırda bazen doğrudan İran’da… Amerikalılar 2010’da İran’ın da desteklediği Nuri Maliki’yi 9 aylık zorlu müzakereler sonrasında başbakanlık koltuğuna oturttuklarında, Maliki’nin kendilerine “Irak’ta kalın” demesini umuyorlardı. Bu belki gerçekleşebilirdi, meğerki Süleymani devrede olmasın…
Dexter Filkins’e göre Süleymani görüşmeler boyunca Iraklı yetkililere iki şart dayattı. İlki, İran ile uzun süredir iyi ilişkilere sahip Celal Talabani’nin cumhurbaşkanı olması, ikincisi ise Maliki ve koalisyon ortaklarının Amerika’nın Irak’tan tamamen çekilmesinde ısrarcı olmaları. Sonuçta Süleymani’nin dediği oldu.
En etkili olduğu gerilimlerde bile Süleymani’nin varlığını açıktan gözlemlemek zor. The Guardian’a konuşan kıdemli bir Amerikalı yetkili, Süleymani’yi tanımlarken "Acımasızlığı ve etkisi herkesi dehşete düşürür. O hem her yerdedir hem hiçbir yerde değildir" ifadelerini kullanıyor.
2004’ten 2009’a kadar Irak Ulusal Güvenlik Danışmanı olarak görev yapan Muvaffak Ruba, "O koşulsuz bir biçimde Irak’taki en güçlü adam. Ondan habersiz Irak’ta hiçbir şey olmaz" diye konuşuyor.
Süleymani’nin komutanı olduğu Kudüs Gücü’nün sadece İran’da değil, Ortadoğu’nun tamamında herhangi bir muadili yok. Ortadoğu’da neredeyse bütün Şii grupları kendi etrafında toplamış olan Kudüs Gücü ve onun başındaki Kasım Süleymani, terör örgütü IŞİD'in Irak'ın yarıdan çoğunda kontrolü ele geçirmesi üzerine bir kez daha bölgeye döndü. Başbakan Nuri el Maliki'yi Haydar el İbadi ile değiştiren Süleymani, bu tarihten sonra medyada daha çok görünür oldu.
Kudüs Gücü’nün başına geçtiği tarihten beri ismi ve yaptıkları özenle medyadan saklanmaya çalışılan Süleymani, artık İran’ın Irak’taki gövde gösterisinin sembol ismi haline geldi. İran kaynaklı resmi ve yarı resmi haber kanalları ve siteleri neredeyse her gün Süleymani’nin Irak’ın farklı noktalarından, kimi zaman Irak ordusuyla, kimi zaman Şii milislerle, kimi zaman ise peşmerge ile cephede çekilmiş fotoğraflarını yayımlamaya başladı.
Bir başka çarpıcı nokta, Kasım Süleymani IŞİD'in devrilmesi için kurulan Şii milis gücü Haşdi Şabi'yi perde arkasından komuta ederken, aynı anda ABD'lilerle terör örgütüne karşı savaştı. Musul'da Haziran 2014'te halifelik ilan eden IŞİD, yaklaşık üç yıl sonra Irak topraklarından kazındı.
Irak'ta egemenliğini giderek artıran Süleymani, son olarak Ekim ayında patlayan protestolar sırasında yeniden gündemdeydi. Tahran-Bağdat hattındaki 700 sayfalık gizli belgeyi sayfalarına taşıyan The New York Times gazetesi, hükümet karşıtı gösterilerde İran'a karşı tepkilerin artması üzerine Kasım Süleymani'nin Bağdat'a geldiğini duyurdu.
Son olarak, Washington tarafından , ABD'nin Hizbullah Tugayları'nı bombardımana tutmasına gerekçe gösterdiği Kerkük'teki üs saldırısının arkasında olmakla suçlandı.
Suriye’de gösterilerin başladığı 2011 yılından 2013’ün Nisan ayına kadar muhalifler üstünlüğü ellerinde tuttular. Ancak 2013’ün 21 Nisan günü rejim için bir dönüm noktası oldu. O gün, rejim güçleri Lübnan sınırındaki stratejik Kusayr kasabasını kuşatma altına aldı. Kusayr çatışması, Lübnan Hizbullahı’nın Suriye’de alenen katıldığı ilk geniş çaplı operasyondu aynı zamanda. Hizbullah’ın Suriye’ye müdahalesinin arkasındaki isim ise yine Kasım Süleymani’ydi.
Kusayr’ın alınması için Süleymani, daha önce de uzun yıllar Lübnan’da İran adına beraber operasyonlar yürüttüğü Hasan Nasrallah’tan, Suriye’ye iki binden fazla asker göndermesini istedi. Hizbullah, Süleymani’nin emri ile Kusayr’ı kuşattı. Kusayr, uzun ve yoğun çatışmalardan sonra 5 Haziran günü muhaliflerden geri alındı ve o tarihten sonra muhalifler Suriye’de sahada gerilemeye devam etti.
İran’ın Arap dünyasındaki en büyük müttefiki Suriye'de patlak veren iç savaş, Tahran yönetiminin karşı karşıya kaldığı en ciddi tehlikeydi. Terör örgütü IŞİD’in de ortaya çıkmasıyla sahada zor durumda kalan İran, cepheye Kasım Süleymani ve diğer askeri danışmanlarını sürdü. Suriye'de binlerce Hizbullah ve Şii milis gücü rejim cephesinde savaşa katıldı.
Aradan geçen beş yılın ardından Rusya'nın da iç savaşa dahil olmasıyla Şam rejimi Suriye'nin çoğunluğunda kontrolü sağladı. Dokuzuncu yılını tamamlamasına yalnızca birkaç ay kalan iç savaşın kaderini değiştiren en önemli isim, kuşkusuz Kasım Süleymani oldu.
Süleymani'nin yardımcısı Hayrullah Samadi, 2017'nin sonlarında Suriye'de öldürüldü. Samadi, terör örgütü IŞİD'in Suriye'deki son kalesi Ebu Kemal ilçesindeki çatışmalarda havan topu patlaması sonucu ağır yaralandı ve sahra hastanesine taşınırken öldü. Resmi olmayan rakamlara göre İran Suriye'deki çatışmalarda 2 bin 500'den fazla askerini kaybetti.
ABD Başkanı Donald Trump, Nisan 2019'da İran Devrim Muhafızları Ordusu'nu terör örgütü olarak tanıdığını duyurdu. Washington böylece ilk kez bir ülkenin askeri gücünü terör örgütü olarak nitelemiş oldu. Misillemeye girişen Tahran yönetimi ise, ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı'nı (CENTCOM) terör örgütleri listesine aldı.
Temmuz ayında İran'a ait kanalda konuşan Kasım Süleymani, ABD lideri Donald Trump'a rest çekti: "Bir asker olarak Trump'ın tehditlerine yanıt vermek benim görevim. Eğer o tehdit dilini kullanmak istiyorsa benimle konuşmalı, Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ile değil. Trump'ın muhatabı benim."
Son olarak geçen yıl Temmuz ayında Suriye'yi ziyaret etti, İran destekli gruplarla bir araya gelerek "ABD'ye karşı savaşa hazır olun" talimatını verdi.
Ortadoğu'daki etkisini gösteren en önemli olaylardan biri, yine 2019 yılında yaşandı. Suriye'deki Şam rejiminin lideri Beşar Esed, Şubat ayında İran'ın başkenti Tahran'ı ziyaret etti.
Tahmin edilebileceği gibi, ziyareti organize eden isim, Kasım Süleymani'ydi. Esed'i karşılayan heyette Zarif yerine Devrim Muhafızları Ordusu Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani vardı. Kendisine haber verilmeden gerçekleşen ziyarete tepki gösteren İran Dışişleri Bakanı Cevad Zarif istifa etti ancak Tahran yönetimi istifayı kabul etmedi.
Yemen'de merkezi hükümet ve Suudi Arabistan'ın başını çektiği koalisyona karşı savaşan isyancı grup Husileri de organize eden Kasım Süleymani, vizyonunu ortaya koyacak konuşmayı 2011 yılında yapmıştı. Mayıs 2011’de Kum’daki en güçlü dini birim olan Hakkani Medresesi’nde öğrencilere seminer veren Süleymani, bu ilkokul mezunu istihbaratçının vizyonunun genişliğini ortaya koyacak özellikler sunuyordu.
Süleymani konuşmasında Ortadoğu ve Kuzey Afrika’daki toplumsal hareketlerin 'devrime en büyük imkânları sunduğu'nu söylüyor, öğrencilere sorumluluklarının farkında olmalarını öğütlüyordu. Bununla, aslında İran’ın Suriye’ye müdahalesini ve daha da özelde başında bulunduğu Kudüs Gücü’nün Arap Baharı’nı Tahran’ın lehine kullanma niyetini ortaya koyuyordu: "Bugün, İran’ın zafer ya da yenilgisi artık Mihran veya Hürremşehr’de belirlenmiyor. Sınırlarımız genişledi. Mısır, Irak, Lübnan ve Suriye’de zafere şahitlik etmek zorundayız. Bütün bu gelişmeler İslam Devrimi’nin meyveleridir."
3 Ocak 2020'nin ilk saatlerinde Irak'ın başkenti Bağdat'a inen Kasım Süleymani, havalimanında kendisini bekleyen araca binerken aynı anda bir füzenin gökyüzünde süzüldüğünden habersizdi. ABD'nin fırlattığı füze, Süleymani ve beraberindeki yedi kişiyi öldürdü. (Resul Serdar Ataş, Hüseyin Narin)