27.04.2020 - 13:53 | Son Güncellenme:
İnka ülkesinde bir bölge vardı ki, diğer her yerden farklıydı. Ne dört bölgeden birine aitti ne de başkent Cusco’ya. Burası güneşin oğlu sayılan ve Sapa İnka olarak adlandırılan kralların özel mülkü olarak kabul edilen Valle Sagrado, yani Kutsal Vadi idi. Bugün And Dağları'nın karlı zirveleri gölgesinde zengin doğası, otantik köyleri, alpakaları ve geleneksel yaşamını sürdüren yerli halkı ile ziyaretçilerin favori adreslerinden biri ve Machu Picchu' ya giden yolda en önemli geçit durumunda.
Vadiyi boydan boya geçen ve ülkenin kuzeyinde Amazon Nehri’ne katılan Urubamba Irmağı bölgenin yaşam kaynağı. Kutsal olduğuna inanılan nehrin çevresinde oluşmuş tarım alanları Peru’nun en verimli toprakları arasında yer alıyor. Eskiden İnkalar bu dağların eteklerindeki teraslarında özel geliştirdikleri yöntemler ile yılda beş kere hasat alabiliyormuş. Şu an ise yılda iki hasat yapılıyor. En çok mısır, bakla, quinoa, soğan ve patates yetiştiriliyor.
Kutsal Vadi' nin başlangıç ve sonu arasında mesafe yaklaşık 100km. civarında. Nehrin vadiye ulaştığı tarafta bulunan ve başkent Cusco’ya daha yakın olan Pisac’ın geçmişi İnkalar dönemine kadar uzanıyor. İspanyollar bölgeyi istila etmeden önce yerleşim yeri yamaçlarda kuruluymuş. Vadi girişini koruyan kale, tepenin en yüksek yerinde bulunan kutsal alan, tarım terasları ve büyükçe bir mezarlık neredeyse hiç hasar görmeden günümüze ulaşmış..
Yüksek irtifada az oksijen ile yaşamaya alışamayan İspanyollar dağdaki köyü ve kaleyi yağmaladıktan sonra terk etmiş ve ırmak kıyısında yeni bir köy kurmuşlar. Bizim ziyaret ettiğimiz Pisac köyü de işte burası. Urubamba nehri kıyısında küçük bir düzlük üzerinde kurulu, yaklaşık üç bin metre irtifada bulunuyor ve halkı çoğunlukla kızılderililerden oluşuyor.
Pisac’ın en güzel özelliklerinden biri meydanın ortasındaki dev Pisonay ağacıydı. Bizim yüzyıllık anıt çınarlarımız gibi bütün meydanı dalları altında korurdu. 2013 yılında üzerine yıldırım düşmesi sonucu yıkıldı. Şimdi kökünün yanına dikilen yeni minik ağaç büyümeye devam ediyor.
Köy meydanı inanılmaz keyifli, çok büyük olmamasına rağmen ferah bir havası var. Bir yanda kilise, diğer yanda koloniyal evler göze çarpıyor. Evlerin çoğu turistik eşya satan dükkan ve cafelere dönüştürülmüş. Özellike üst kat balkonlarında manzaranın keyfini çıkarabilirsiniz. Spiritüel deneyimlere hazırsanız yeni nesil mistik öğretilere ilgi duyan seyyahların buluştuğu Ulrike’s Cafe ve Blue Elephant Cafe en popüler buluşma noktaları.
Salı ve pazar günü meydanda pazar kuruluyor. Çevre köylerden gelen kadınlar sebze, meyve ve tahıl ve baharat çeşitleri getiriyor ve takas usulü ile birbirleri ile alışveriş yapıyorlar. Paranın kullanılmadığı İnka döneminden günümüze sanki hiç birşey değişmemiş, gelenekler devam ettiriliyor.
Alışverişten ve fotoğraf çekmekten fırsat bulursanız kiliseyi ziyaret etmenizi öneririm. Mütevazi ve sevimli bir yapı bu. Masallardaki pastadan yapılmış evler gibi. İbadet için gelen yerliler tütsü yakıp dua ediyorlar. Hangi dindensiniz soranlara Hristiyanım, katoliğim diyorlar fakat dualar kızılderililerin yerel dilinde ediliyor, ritüeller ise binlerce yıllık.
Pisac’tan vadinin diğer ucu olan Ollantaytambo’ya doğru yola çıktığımızda gözümüze ilk olarak uçsuz bucaksız tarlalar çarpıyor. Nehir yatağına yayılan düz alanlarda mısır ve bakla yetiştiriliyor. Dağların yamaçlarında ise inka döneminden kalma teraslama sistemi halen kullanılıyor. Bu teraslarda quinoa, kiwcha, chiya gibi tohum tahıllar üretiliyor. Yol üzerinde köylerden geçerken burada zamanın İspanyollar geldiğinde durmuş olduğunu sanmak işten bile değil.
Kutsal Vadi' nin en güzel köylerinden biri de Yucay. Machu Picchu başta olmak üzere birçok görkemli İnka eserini inşa ettiren ünlü kral Sapa Inca Pachacutec vadiye geldiği zaman bu köyde vakit geçirmeyi severmiş. Torunlarından Sapa Inca Huayna Capac burada çeşitli saraylar, tapınaklar ve çeşmeler yaptırmış.
İspanyollar Cusco' yu fethettikten sonraki yaklaşık kırk yıl süren gerilla savaşı şeklindeki direniş buradan yönetilmiş fakat yerliler daha fazla dayanamamış ve ülkelerini teslim etmek zorunda kalmışlar. İspanyolların bu dönemde kurdukları manastırlardan bir tanesi günümüzde bölgeye turizmin gelmesi ile otele dönüştürülmüş. Minik kilisesi aynen duruyor, Sonesta Posadas isimli bu otelde kaldığımız zaman kiliseyi ziyaret edebiliyoruz.
Kutsal Vadi'nin sahibi olan kızılderililer Quechualar olarak biliniyorlar. 10. yüzyıl ve sonrasında Titicaca Gölü' nden bu tarafa göç edip yerleşmişler. Vadinin denizden yüksekliği üç bin metre civarında olduğu için İspanyollar burada yerleşmemiş ve halk beyaz ırk ile karışmadan varlığını sürdürmüş. Quechualar tarımın yanında hayvancılık ile de uğraşıyorlar.
Devegiller ailesinin And Dağları' na özgü türleri olan alpaka, lama ve vikunyaların yünü çok kıymetli. Özellikle vikunya tüyleri ve bebek alpakaların gıdı tüyleri en kıymetli yünlü eşyaların yapımında kullanılıyor. Quechualar tarımda verimliliği artırırken yün işleme konusunda da tekniklerini geliştirmiş, yünlü tekstili Peru için önemli bir gelir kaynağı haline getirmişler.
Kutsal Vadi, Peru ve Bolivya' nın yüksek irtifalı kurak platoları ile nemli iklime sahip Amazon havzası arasında geçiş bölgesinde bulunuyor ve bu nedenle bölgede bitki çeşitliliği çok fazla. Yerel halk bu avantajı değerlendirerek boyar madde elde etmeyi çok eski çağlarda öğrenmiş. Bitkilerin yapraklarından, çiçeklerinden ve köklerinden her renk ve tonları elde edilebiliyor. Bu sayede çok renkli yünlü dokuma ürünleri elde etmek te kolaylıkla mümkün.
Quechualar İspanyollar'ın gelişi ile Hristiyanlığı kabul etmiş fakat eski çok tanrılı dinlerinin günlük ritüellerinden vazgeçmemişler. Evlerinin üzerine koydukları bu totemlerin onları kötü ruhlardan koruduğuna inanıyorlar. Eskiden lama ve akbaba figürü kullanırlarmış, sonradan akbaba kalmış ta Avrupa' dan gelen boğa ve haç figürleri lamaların yerini almış. Küçük ve renkli kopyaları da ziyaretçiler için hatıra eşyası olarak çarşılarda bol bol bulunuyor.
Güney Amerika dünyanın en büyük kuşları olan ve And Dağları'nda yaşayan Condor'ların vatanı. İnkalar bu akbaba türünü kutsal kabul ediyor. Yüksekten uçan bu dev kuşlar yukarı dünyaların hakimiler ve uzakları görebiliyorlar. Bölgede yaşayan pumalar ise kedigiller ailesinin en iri ve kuvvetli bireyleri olarak maddi varlığın, iktidarın ve gücün sembolü ve onlar da condorlar gibi kutsal kabul ediliyorlar.
Kutsal Vadi' nin uzak ucunda bulunan Ollantaytambo köyü Machu Picchu' ya giden dik kanyon ve kayıp Inca kenti Wilcabamba' ya giden diğer bir kanyonun girişinde bulunuyor. Buradaki tahıl silolarını, dev taşlardan oluşan Güneş Tapınağı'nı ve sulama kanallarını İnka döneminde Sapa Inca Pachacutec yaptırmış.
Hayallerinizi gerçekleştirmeye hazır mısınız? Okyanus, dağ, dere, göl ve kanyonları geçtikten sonra dünyanın en çok görülmek istenen noktasına ulaşabilirsiniz. Ama önce bu trene binmeniz lazım. Kutsal Vadi' nin uzak ucu Ollantaytambo sadece otantik ve doğa güzellikleri ile dolu bir köy değil, seyahat tutkunu olan bizlerin baştacımız Machu Picchu' ya ulaşan yolun da başlangıç noktası. Ve bu trene binmemiz gerek..
Ödül büyük.. Okyanus aşıyoruz kolay mı? Istanbul' dan kalkan ve Güney Amerika' ya uçan bir uçak en az 14 saat havada kalıyor. Biz de alıştık bu uzun uçuşlara uçak pijamalarımızı kuşanıp yatıya gitmeye.. Sonra dağlar, o kocaman vadi, nehir ve sarp kayalıklar.. Hepsini aşmak var.. Ödülümüz Machu Picchu.. Bir sonraki Peru yazımızın şeref konuğu.. Buraya ilk geldiğimde ve bu manzarayı karşımda gördüğümde çok net hatırlıyorum; demiştim ki DEĞERMİŞ.. Kimimiz ücretini ödeyerek geliyor, kimimiz de benim gibi yirmi yıl çalışıp dünya rehberi olduktan sonra buraya gönderiliyor. Her türlüsüne değer. Hayata bir kere geliyorsak ve bir kere yaşayacaksak en güzeli olsun.. Bir sonraki Peru yazımız MACHU PİCCHU.. Sevgiyle kalın..