Farklı kültürler, insanlar, diller ve dinler… Aslında hepsi değişmemiz ve gelişmemiz için bize yol gösteren unsurlar. Zamanla her olaya ve her yere sağladığımız uyum paha biçilemez bir deneyim. Siz Tayland’da yaşadığınız bu zaman diliminde en çok neyin farkına vardınız?
Ben Hristiyan bir ailede doğdum ve büyüdüm. Şanslıydım ailemde dine karşı kimsenin fanatik bir bakış açısı yoktu. Hristiyanlığa bağlıydılar. Tüm dinlere saygıları büyüktü. Aynı zamanda hümanist bir bakış açısına sahiptiler. Ben ise mistik deneyimler yaşayan bir çocuktum. Benim yönelimim felsefesi olan ve felsefesinin merkezinde hoşgörü ve insana saygı olan inanç sistemlerine doğruydu. Tıpkı Mevlana’nın yaklaşımı gibi. Biliyorsunuz Tayland halkının çoğunluğu Budist.Buda çok kıymetli bir öğretmen. Şöyle diyor: Hayat acı ve ıstırap doludur. Doğum, zorluklar, hastalıklar ve ölüm ıstıraptır. Acı zevkin sonucudur; yoksulluk, hırs, arzu, öfke, nefret, çatışma insan ıstırabının sebepleridir. Istırabın ortadan kaldırılması mümkündür. Doğru görüş, niyet, söz, davranış, geçim, çaba, düşünce, konsantrasyon vb. ile. Yani korku yerine, topluma acıdan arınabilmeleri için bir yol haritası sunuyor.Bence bu çok kıymetli.