27.03.2023 - 04:21 | Son Güncellenme:
Mimarlığa bakış açınızı nasıl ifade edersiniz?
Mimarlığın muhteşem yaratıcılığı dışında dünyaya bir bakış sunduğunu düşünüyorum. Önemli disiplinler barındıran bir meslek olduğu için beni dinamik tuttuğunu ve heyecan uyandırdığını biliyorum. Bu yüzden mimarım. Bulunduğu kültüre sahip çıkarak, gelişen çağın getirdiği yeniliklere uyum sağlayan bir tasarım anlayışını benimsiyoruz. Projelerimizde yenilikçi, sürdürülebilir fikirlere önem veriyoruz. M&M Mimarlık’ta tasarım en ince ayrıntısına kadar takip edilir, kapsamlı bir şekilde detaylandırılır, çözülür ve çizilir. Teknolojinin mimari üzerindeki etkilerini gelişmelerini yakından takip ederek yenilikçi, hizmetler vermekteyiz. Beğenilme arayışından çok, insanlara dokunabilecek faydalı tasarımlar geliştirmeyi önemsiyoruz.
Proje portföyünüz ağırlıklı olarak hangi tipolojideki yapılardan oluşuyor?
Kuruluşumuzdan bu yana kentsel imar planlarından konutlara, kültürel yapılardan ve ofis mekanlarına etkili bir yelpazede tasarım hizmeti sunuyoruz. Büyük ölçekli ulusal ve uluslararası projelerde deneyimli dünya çapındaki mühendislik ve müşavirlik firmaları ile iş birliğine öncelik veriyoruz.
Mimarlık üretiminizde sürdürülebilirliğe dair ne tür yaklaşımlar geliştiriyorsunuz?
Sürdürülebilirlik faaliyetleri kapsamında inşaat sektöründe, yeşil bina ve LEED sertifikasyon uygulaması verilerini inceleyerek tasarımlarımızı geliştiriyoruz. Bugüne kadar LEED sertifikası almış pek çok proje tasarladık ve her geçen gün gelişen teknolojiyle sürdürülebilir tasarım fikirleri sunmaya devam ediyoruz.
İstanbul gibi hızlı gelişen bir metropolde kentsel ve mimari açıdan gözlemlediğiniz sorunlar hangileri? Bu sorunlar nasıl giderilebilir?
İstanbul nüfusun hızlı şekilde artması nedeniyle zamanla çarpık kentleşmeyle büyümüş bir metropol. En önemli sorun, kentin etkili bir planlamadan uzak, kontrolsüzce büyümesi ve kamunun da ortak bilinçten yoksun olması diyebilirim. Kent planlamasının yalnızca fiziksel kurallara göre değil, çok yönlü olarak sosyal, ekonomik, hukuksal, bürokratik ve politik sorunların çözümü ve koordinasyonu ile başarılı olabileceği bir gerçektir. Kentlerin, içerisinde yaşam mücadelesi veren bireylerin psikososyal yönleri dikkate alınarak şekillenmesi gerekmektedir. Yaşam içerisinde fonksiyonellik kadar önemli bir yere sahip olan estetiksel yönün yerel yöneticiler, kent planlamacıları ve mimarlar tarafından dikkatlice ele alınması gerekmektedir. Örneğin, dönüşüm adı altında bir mahalleyi ortadan kaldırıp, yeni binalar yapınca tarihi çevreyi korumuş olmuyorsunuz. Burada sadece kentin eski parçasında spekülatif içerikli inşaat yapmış oluyorsunuz. Estetik kaygı gözetmeden ve kişilerin ihtiyaçları dikkate alınmadan gerçekleşen kentleşme doğanın da dokusunu bozmaktadır. Kentleri şekillendirilirken toplum-kültür değerlerini dikkate alıp koruyarak, gelişmeye ve yeniliğe açık tasarımları kent siluetine dahil edebiliriz.
Yaşadığımız deprem felaketinin ardından güvenli yapı stoğu oluşturmak konusunda mimarlara ne tür sorumluluklar düşüyor?
Deprem ve depreme dayanıklı yapıların tasarlanması konularında yapının tasarım aşamasından uygulama aşamasına kadar olan tüm süreçlerde mimar ve mühendislerin iş birliği içerisinde çalışmaları gerektiğinin önemi göz ardı edilmemeli. Depreme dayanıklı yapı tasarımı ilkeleri üzerine gereken eğitimi almış olan mimarların edindikleri teknik bilgileri mimari tasarımlarında uygulamaya geçirmeleri, yapıların depreme dayanıklı olarak tasarlanabilmeleri konusunda inşaat mühendisleri ile eşit sorumluluk üstlenmeleri gerektiğine inanıyorum. Mimarın sorumluluğu projenin yalnızca tasarım aşamasından ibaret değildir. Aslında bir nevi proje yönetimi görevi de üstlenen mimarlar, projeye dair her aşamada birlikte çalışılan diğer meslek grubu üyelerinin arasındaki koordinasyondan da sorumludur. Diğer bir deyişle, mimari tasarım eş zamanlı mühendislik anlayışıyla yürütülmelidir. Eksiksiz bir proje ancak uyumlu bir çalışma süreciyle tamamlanabilir.
Depremde yıkılan kentlerimizin yeniden yapılandırılması süreci sizce nasıl yürütülmeli?
Afet riski azaltımı ve yönetimi sürecinde; kentsel planlama, yapı projelerinin hazırlanması ve inşaat işlerinin kalitesi en önemli etkenlerdir. Türkiye'nin deprem kuşağında yer aldığı; sel, taşkın, heyelan, orman yangını ve diğer afetlerin sık yaşanan bir ülke olduğu gerçeği unutulmadan yerleşim yerlerinin doğru seçilmesi ve planlama yapılarak etkili kentleşme politikalarının geliştirilmesi gerekmekte Öncelikle yer bilimleri çalışmaları inceleme ve etütlerle bölgenin fay hatlarının gözden geçirilerek güncellenmesi tamamlandıktan sonra yerleşim alanlarının tespit edilmesi, bu tespitlere dayanarak mastır ve strateji planlarının yapılması gerekiyor. Sonrasında ise şehir plancıları ilgili bütün uzmanlarla birlikte sivil toplum örgütlerinin, kullanıcıların da görüşleri alınarak geniş katılımlı imar planlarını hazırlamalı. Bu sürecin aceleye getirilmeden yürütülmesi, kent planlamasının uzmanlığa, bilime, teknolojiye, kentin gerekliliklerine, kültürüne yönelik olarak iyi düşünülmüş ve tasarlanmış olması gerekiyor.