EkonomiTarımda ‘ilaç’ tek çare değil

Tarımda ‘ilaç’ tek çare değil

28.06.2020 - 07:00 | Son Güncellenme:

’İlaçsız’ üretim de mümkün diyen çiftçiler kendi yöntemlerini geliştirerek, ya da eski yöntemlerle topraklarını ekiyor, biçiyor; biyolojik mücadele yapıyor; organik üretime çalışıyorDiğer taraftan ise artan nüfus ve uygun fiyat arayışında ‘endüstriyel tarım’ kendini gösteriyor. Burada ise tarım ilacı kullanmadan yeterlilik olmayacağı, bilinçli ilaç kullanımı öneriliyor

Tarımda ‘ilaç’ tek çare değil

Gündemimizde tarım ilaçları var; bir kısmı dünyada tartışılmaya ve yasaklar listesi genişlemeye devam ediyor. Bir kısmı için ise özellikle üreticiye doğru zamanda, doğru ürüne, doğru dozda kullanım öneriliyor. Ancak Türkiye’de de başta sivil toplum kuruluşları olmak üzere ‘ilaçsız’ üretim üzerine düşünen ve çalışan çiftçiler var. Tamamen ilaçtan arındırılmış ‘sofralar’ önerisinde bulunan üreticiler, aslında bu üretim yönteminin çiftçinin girdi maliyetlerini azaltıp, toprağı beslediği için daha ucuz ürüne kadar gideceğini söylüyor. Diğer taraftan ise artan nüfus ve uygun fiyatlı gıdaya ulaşmak için ‘endüstriyel tarım’ olmazsa olmaz diyenler var. Kimyasal yerine ‘organik’ yöntemleri kullananlar ise kendi hikayelerini anlatıyor.

Alman ilaç devi Bayer’in, ‘Roundup’ tarım ilacındaki ‘glifosat’ın kansere yol açtığı iddiasıyla açılan davalardan feragat edenlere 11 milyar dolar ödeyecek olması haftanın gündemini belirledi. Tarımda zirai ve biyolojik mücadele çalışmaları, kimyasal kullanımının artışı, kaçak tarım ilacı gibi pek çok tartışma var.

‘Organik payı düşük’


Tarım Yazarı Ali Ekber Yıldırım, ‘endüstriyel tarım’ ve ‘organik tarım’ taraflarından bakıldığında ‘verim, nüfusa göre yeterlilik, fiyat’ bazlı tartışmalar olduğunu söyledi. Bu tartışma konularını kanıtlayan ve reddeden araştırmaların da aynı şekilde ayrıldığını anlatan Yıldırım, “Endüstriyel tarım yapanlar, ‘biz de isteriz ama bununla dünyayı beslemek zor’ derken, organik yapanlar da ‘doğru yapılırsa tüm dünyaya yeter’ diyor. Ama çok önemli bir temel sorun var ki, o da; kimyasalların uzun vadede toprağı ve toplumu sağlıksızlaştırması. Organik üretimini payı Türkiye’de yüzde 2’ye ulaşmaz. Ancak artık bilinçlenen tüketici de ne yediğini daha çok sorguluyor ve sağlıklı ürüne ulaşmak istiyor” dedi.

İşgücü azaldı


Şehirde yaşayan ancak üretime katılmak için kırsala gidenlerin ‘yeni köylü’ olarak organik tarıma daha çok yatkın olduğunu kaydeden Yıldırım, ticari olarak ise organik tarımın çok düşük kaldığını belirtti. Tarım ilaçlarının ise 1960’lardan sonra yaygınlaştığını vurgulayan Yıldırım, “Düşünün ki, bu tarihlerden önce de yoğun olarak tarım yapılıyordu. Yani toprağı kimyasal olmadan koruma yöntemleri zaten vardı. Doğa da kendi dengesini buluyordu. Geleneksel yöntemlerdeki iki temel nokta ise, artan nüfus azalan iş gücü ile iklim krizi. Mesela ot çapayla yolunurdu. Ama şimdi ilaç kurutuyor. Genç iş gücü azaldı, maliyetler artıyor. Çiftçi daha kolay yöntemlere yöneliyor” diye konuştu.

‘İlaç’ yerine formül hazır

Türkiye’de çiftçilerin kullandığı alternatif yöntemlerde tarım ilacı yerine yararlı başka uygulamalar ve biyolojik mücadele de tercih ediliyor.

Domates için; elma sirkesi dolu kovalar bahçeye bırakılarak, tuta, böcek, sinek mücadelesi.

Sebzede meyvede tuta ve zarar veren uçucu böceklere karşı elma sirkesi ve ‘gülleci bulamacı’ yöntemi.

Salkım güvesine karşı bağda tuzaklar oluşturularak, salkım güvesi erkeğinin dişileri bulması engelleniyor.

Haberin Devamı

Akdeniz meyve sineği için meyve ağaçlarına feromon tuzakları asılıyor. Kirazlar korunuyor. Tuzaklar ziraat odalarından edinilebiliyor.

Meyve sineklerine karşı yine elma sirkesi dolu pet şişelerin ağaçlara asılmasıyla da mücadele ediliyor.

İstenmeyen böceklere karşı ısırgan otunu suda bekleterek doğrudan meyve ve sebzelere püskürtme çalışmaları da var. Nar ağacında etkisi yüksek görüldü.

Elma iç kurdu sezonunda, ağaçlara asılan ve içinde yararlı böceklerin olduğu kutular ile biyolojik mücadele sağlanıyor.

Yabani ot mücadelesinde ise otlar tohuma kaçmadan önce çapalayıp, biçerek doğal yöntem izleniyor.

‘Alternatifler kesinlikle var’

Dünyada yıllık 3 milyon tondan fazla pestisit kullanıldığı tahmin edilirken, Türkiye’de bu sayı ise 2018’e göre 60 bin ton idi. Türkiye’deki sorun, tarım ilaçlarının bilinçsiz ve ‘gereksiz çok’ kullanımı olarak gösteriliyor. Tarım ve Orman Bakanlığı bugüne kadar zararlı olduğu öngörülen 185 etkin maddeyi yasakladı. Haziranda ise 16 madde daha yasaklandı. Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği’nin öncülüğünde bir araya gelen Zehirsiz Sofralar Sivil Toplum Ağı’nın çalışmalarının bu yasaklamalarda etkisine dikkat çeken Zehirsiz Sofralar İletişim ve Kampanya Koordinatörü Turgay Özçelik, pestisit (tarım ilacı) kullanmayan alternatif yöntemlere vurgu yapıyor. Bunlar, “organik tarım, onarıcı tarım ve bütüncül yönetim, doğal tarım, biyodinamik tarım” olarak ele alınıyor.

‘Kaolin kili kullanıyorum’

Çanakkale’de katkısız zeytin üretimi için uzun yıllar önce İstanbul’dan yola çıkan Doğan Özyörük, 15 yıldır organik tarım yapıyor. ‘İlk başta birçok şeyde çaresiz kalıyorduk’ diyen Özyörük, şimdi ise ‘doğayı ve canlıyı zehirlemeden üretiyoruz’ diyor.

Özyörük, “Mesela organik haşere ilaçları da var. Doğrudan canlıyı zehirleyerek öldürmez, uzaklaştırır; hedefe yönelir. Büyük çaplı alanlar için organik üretim biraz zor. Bunun için odaklanmak ve tüm sistemi bu alanda kurmak lazım. Mesela bir de kaolin kili kullanıyorum. Ultraviyole ışıklardan korur, ağacın yüksek sıcaklıkta strese girmesini engeller, kapladığı ortam haşerelerin üremesi için elverişli değildir. Fiyat açısından ise; biri çıkmış kanola yağına zeytinyağı aroması koyup satıyor; en başından zaten ilaçlıyken. Bir de bunu yapıyor. Bu tarafta ise gerçek zeytinyağı var. Fiyatı tüketici buna göre anlamalı” diye konuştu.

Hollanda modeli: Kompost desteği

Biyomes Organik Tarım Kurucusu Tayfun Çitci, kendilerinin bir kar kaygısı olamadan, üreticiler için bilinçlendirme ağı kurduğunu belirtiyor. Çitci, “Organik tarım yapanlara alternatif ürünler sunmaya çalışıyorum. Araştırıyorum. Kimyasal dediğiniz ürünler, insan ve toprak için bağımlılıktır. Bundan kurtulmalıyız. Bitkinin topraktan alması gereken elementleri besin kaynaklarını organik sistemlerle onlara sunabiliriz. Mesela ‘kompost’ yani tamamen hayvansal bitkisel ürünlerin geri dönüşümüyle. Mevcut dönemde İsrail, ABD, BAE ülkelerden organikler topluyor. Bu konunun öneminin farkındalar ve harekete geçmişler. Hollanda üretiminin çok büyük bir kısmını kompostla yapar. Biz de bu sistem için destek olabiliriz” dedi.

Bakanlık organik tarımı destekliyor

Tarım ve Orman Bakanlığı ‘organik tarım desteği’ de sunuyor. Dekar başına 4 kategoriye ayrılan bu destek, 100 ila 10 lira arasında değişiyor. Organik tarım sertifikası başvuru süreçleri için de destek var. Bu yılın ödemelerinin ise belirtilen takvime göre, ağustos ayında hayata geçirileceği duyuruldu.