EkonomiTam da ‘gemi’ gibi Superb

Tam da ‘gemi’ gibi Superb

31.01.2016 - 02:30 | Son Güncellenme:

Superb, Skoda’nın en üst sınıf modeli olduğu için genelde “amiral gemisi” diye anılır. Evet, o gerçekten “gemi” gibi. Ancak savaş gemisi değil, “yolcu gemisi” kıvamında...

Tam da ‘gemi’ gibi Superb

Bugün gerçekten de formumdayım sanırım. Yani en azından bana öyle geliyor. Çünkü beynimden “gemi” lafı geçen bir dolu laf etmek geliyor şu an. Ama durun, bunu yapmayacağım! Çünkü sizi “bayıltmak” istemiyorum. Üstelik yazıyı okumaya henüz yeni başladınız sonuçta. “Dakika bir, gol bir!” durumu yaratmak istemiyorum. Bunun için içimden geçenlerin bir kısmını bu satırlara aktarmayacağım. Kesinlikle kendimi tutacağım, tutuyorum, tuttummm... Yine de birkaç kez “gemi” dememe kızmazsınız diye umuyorum! Diyebilirim, değil mi?

Haberin Devamı

Şu “gemi” muhabbetini de nereden çıkarttığıma gelince... Bir kere Skoda, en lüks ve üst sınıfta yer alan tek modeli olduğu için Superb’i “amiral gemisi” olarak niteliyor, anıyor. Ancak bana göre, “gemi” sıfatını hak edip etmediğini, onun “büyük”lüğünden anlamak mümkün. Çünkü o gerçekten büyük ve geniş. Üstelik yolda giderken her ne kadar eski Amerikan otomobilleri gibi olmasa da, tatlı tatlı “salınarak” bu sıfatının hakkını veriyor. Ama yetmezz.. Arka koltuklardaki diz mesafesi ve bagajın derinliğini görmelisiniz. Evet, gerçekten gemi gibi... Tabii ki savaş değil, lüks sayılabilecek bir “yolcu” gemisi...


Bu kez iyi olmuş!

Öncelikle söylemeliyim ki, bu otomobilin üçüncü nesli “olmuş”, hem de güzel olmuş... Zira Superb’in ilk nesli “irileştirilmiş” bir Passat görünümü taşırken, ikinci nesli, özellikle arka bagaj kapağında kullanılan “ikili” yapı nedeniyle bazılarına sıkıcı gelebiliyordu. Ancaaakkk, bu üçüncü nesil Superb, tamamen farklı. Hem şık tasarımlı bir sedan olmuş, hem de gayet sportif görünüyor. Hatta bana kalsa Skoda, bu otomobilin V6 motorlu, sportif “RS” versiyonunu düşünebilirdi. Bir Coupe de iyi durabilirdi. Yani anlayacağınız, gayet güzel olmuş.

Haberin Devamı

Otomobilin ön farları, belki üzerine methiyeler yazacak kadar “sanat şaheseri” olmayabilir, ancak gerek Skoda gerekse de rakipleri açısından tamamen farklı ve özgün. Hele de “kristalimsi” iç aynaları ve “ters üçgen” gibi duran uzantısı güzel geldi gözüme. Keza, sis lambaları da öyle. Sert bakışlı olan Superb’in, bu havasını yan ve arka tasarımında da sürdürüyor olması ise Skoda tasarımcılarının bir başka başarısı olsa gerek. İri jantlarıyla birlikte gerçekten sportif duruyor. Dikkat çekmeyi de fazlasıyla başarıyor.


Genişliğin aşkına...

Skoda, Superb için “Sınıfının standartlarını yeniden belirleyecek” diyordu... Mesela Superb, genişlikte bunu kesinlikle başarıyor. Zira benim gibi uzun bir adamın oturduğu koltuğun arkasında bile neredeyse “bacak bacak üstüne” atacak kadar diz mesafesi kalıyor. “Anlatılmaz yaşanır” türünden. Üstelik istenirse arka koltuklar ısıtmalı olarak alınabiliyor.

Haberin Devamı

Bagaja gelince... O ayrı bir “tez konusu.” Nitekim çekecek ikinci bir kişi bulamadığım için, “bagajın içinde” fotoğraf çektirme işini gerçekleştiremedim. Ama oluru vardı, sığabilirdim çünkü. Zira bagaj kapağı, arka camla birlikte açıldığından (hem de elektrikli), bunu gerçekleştirmek hiç de zor değil.

Aracın şoför mahalli, gayet sade çizgilerle, karmaşa yaratmayacak şekilde tasarlanmış.

Konforlu sürüşü, genişliği, sessiz sayılabilecek iç mekanı, isteğe bağlı olduğunu hatırladığım muhteşem “Canton” müzik sistemi, yeterli performans sunan 1.6 lt dizel motoru, otomatik vitesiyle Superb, sadece “makam aracı” olmayı hak etmeyip, “prestij otomobili” olarak kullanılabilecek bir seçenek. 1.6 lt dizel ve otomatiğinin başlangıç fiyatı 109 bin TL civarında. Daha makul benzinlisi de var...

‘Şemsiyeni aç, aç!’

- Neyin nesi?
Bu soruya en kapsamlı yanıt vereceğim otomobillerden biri Superb herhalde. Çünkü bu isim, her ne kadar 2001’de üretilmeye başlanmış görünse de, aslında Skoda tarihinin “derinliklerinden” geliyor. (Ne edebiyat yaptım ama! Sanırsın ansiklopediye yazıyorum!) Nitekim Superb, Skoda’nın 1934-1949 arasında ürettiği lüks modelinin adıymış. Tabii bunu da, modern Superb’in ilk nesli tanıtıldığında öğrenmiştim. Şimdi tekrarlamak nasip oldu. Karşınızdaki arkadaş da, “modern” Superb’in üçüncü nesli. Zaten yukarıda söylemiştim, tekrar oldu!
- Neleri var?
Aslında pek çok şeyi var. Ancak belki de ilk söylemem gereken şeylerden biri “şemsiye”si. Hatta aklımdan “Yağmur yağdı kaç, kaç/Şemsiyeni aç, aç!” kantosu bile geçti. Nurhan Damcıoğlu pek güzel söylerdi. “Ne alaka?” demeyin, çünkü ön kapının içinde gizli bir şemsiye bölmesi var ve bence çooook akıllıca... Bunun dışında otomobilde geri görüş kamerasından Şerit Takip Sistemi, Sürücü Yorgunluk Tespit Sistemi, Çoklu Çarpışma Freni, dokunmatik multimedya ekranı ve donanım paketlerine göre sayısız unsur var. Hepsini sayamayacağım, kataloğu sığdıramam buraya! Bir de kapılar ve ön konsolda yeşil renkli LED aydınlatma, geceleri tahminimden daha güzel duruyor. Söylemeden edemedim.
- Motoru yeterli mi?
1.6 lt dizel motorun gücü artmış ve bu araçta 120 HP olarak yer alıyor. Yanına istenirse (ki kullandığım öyleydi) 7 ileri DSG otomatik vites kutusu da ekleyebilirsiniz. DSG’yle ikisi gayet uyumlu ve 100 km’de ortalama 6.3 lt tüketiyor. Ağırlık, lastik ebatlarının genişliği filan da bu hesaba dahil. Ayrıca araçta farklı sürüc modları da var. Eco, Normal, Sport gibi... Bu da kesinlikle işe yarıyor. Özellikle de Eco...
EDİTÖRÜN SON SÖZÜ
Arkadaş, Nurhan Damcıoğlu ve “kanto” dinlemiş nesilden olduğumu niye açık ettim ki şimdi? Ahhh be Superb...