31.10.2018 - 10:42 | Son Güncellenme:
AA
Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, Anadolu Ajansı (AA) Editör Masası'nda, gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu, soruları yanıtladı.
"Türkiye'nin turizm geliri, yılın üçüncü çeyreğinde geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 1 artarak 11,5 milyar dolar oldu. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz? 2019 erken rezervasyon rakamlarıyla ilgili size ulaşan veriler nasıl?" sorusuna Ersoy, "Önemli olması gereken Türkiye'de cirolar artık. Kişi sayılarında yüzde 23 artışla yaklaşık 32 milyon turiste geldik üçüncü çeyrek sonunda. Demek ki biz 40 milyon rakamını geçeceğiz ve Türkiye rekorunu kırmış olacağız." yanıtını verdi.
Gelecek yıl istatistiklerin okunuş şeklini değiştireceklerini, kişi başı gelire değil, kişi başı gecelik gelire bakacaklarını belirten Ersoy, Türkiye'ye klasik "deniz, kum, güneş" turistlerinin yanı sıra, kültürel turistlerin de gelmeye başladığını, şehir merkezlerine olan turist sayısında da ciddi artışın olduğunu söyledi.
Bunları da göz önüne alarak 2019'da TÜİK'ten kişi başı gecelik gelirleri de isteyeceklerini dile getiren Ersoy, şunları kaydetti:
"Kişi sayısındaki artış çok sevindirici, motive edici. Bundan sonra odaklanmamız gereken yer, kişi başı gecelik geliri nasıl artırırız? Rakip olarak görmemiz gereken Avrupa'nın sayılı ülkeleri var. İspanya, Fransa gibi... 'Onların seviyelerine nasıl yaklaştırırız' olmalı. Bizim 2019'daki ana hedefimiz nitelikli turist. Bundan sonra 5 yıl boyunca bütün konsantrasyonumuzu nitelikli turist üzerinde yapacağız. Yani konaklama dış harcaması yüksek, uzun konaklama yapan veya yüksek gelir grubuna sahip turisti hedeflememiz gerekiyor. O zaman yaptığımız iş çok daha kaliteli olacak. Hem hizmet standartlarımızı yükselteceğiz, hem yatırımlarımızı artıracağız, hem de geri dönüşü çok kısa olduğu için yabancı sermaye için çok cazip hale geleceğiz."
"Nitelikli turistin Türkiye'ye gelmesi için ne tür adımlar atılacak?" sorusu üzerine Ersoy, bununla ilgili dört aşamalı planlarının bulunduğunu, bunların ilkinin insan kaynakları olduğunu ifade etti.
"Okul saat ve günlerini değiştiriyoruz"
Gözardı edilmesine rağmen, bu işin olmaza olmazının insan kaynağı olduğunu vurgulayan Ersoy, şöyle konuştu:
"Bunla ilgili bir çalışma başlattık. Geçen ay Milli Eğitim Bakanlığımızla bir protokol yaptık. Turizm Meslek Liselerine kolej statüsü kazandırılması adı altında çalışma yapıyoruz. Hazırlıkta İngilizce, lise birden itibaren Rusça eğitiminin mecbur tutulduğu, lise ikiden itibaren de Almanca, Fransızca, Çince veya Arapçadan herhangi birisinin seçmeli olarak tercih edildiği, yani üç lisanın iyi şekilde öğretildiği, eğitiminde müfredatta ağırlıklı İngilizce yapılacağı kolej statülü meslek liseleri yaratıyoruz. İkinci nokta, müfredatta okul saatleri ve günlerini değiştiriyoruz. Sektörde önemli olan 20 Nisan-20 Ekim arasında eğitimlerine otelde devam ediyor bu öğrenciler. Bunu da sağlayabilmek için pilot okullar seçtik, bunları partner otellerle birleştirdik. İlk etapta 10 deneme okulunda buna başlıyoruz. 76 turizm meslek lisesi var, 5 yıl içinde tamamını bu statüye alacağız."
"Bu istihdam garantisi anlamına da geliyor mu?" sorusu üzerine Ersoy, sezonluk personel bulma sıkıntısının bu öğrencilerle çözüleceğini, otellerde eğitim görecek öğrencilerin yatacakları yerlere kadar Milli Eğitim Bakanlığı ile Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın denetiminde olacağını kaydetti.
"Lojman tahsis alanı oluşturuyoruz"
Bu öğrencilere, normal stajyer maaşının üstünde bir ödeme yapılacağını belirten Ersoy, dil eğitiminden dolayı partner otellerin öğrencilere ayrıca destek vereceğini bildirdi.
Ersoy, öğrencilerin kışın tatil yapacağını dile getirerek, "Kışın da okullarda partner otellerin üst düzey yöneticileri derslere girecek, destekleyici olarak." dedi.
Bakan Ersoy, otellerin 5 yıl boyunca Milli Eğitim Bakanlığının kontrollünde personelini yetiştireceğini, eğitim sonunda çok değerli bir personel sahibi olacaklarını, mezun olanların terfi ederek işlerine başlayacaklarını söyledi.
Türkiye'de yetişmiş kalifiye personelin lojman sorununun bulunduğuna değinen Ersoy, bunla ilgili de çalışma yaptıklarını, listelerin çıkarıldığını, ücretli olmak kaydıyla bölgelerde lojman tahsis arazi alanları oluşturduklarını bildirdi.
"Ulaşım konusunda çalışmalar yapıyoruz"
Böylelikle insan kaynaklarının bir unsuru olan eğitimi ve konaklamayı çözeceklerini belirten Ersoy, nitelikli turistin turizm bölgelerine ulaşmaları konusunda da çalışmalar yaptıklarını anlattı.
Ulaşımın nitelikli turist açısından sorun olduğuna dikkati çeken Ersoy, şunları ifade etti:
"Antalya, Bodrum, Dalaman, İzmir gibi ağırlıklı turist alan bölgeler 'charter' ile geliyor yolcular. Burada eğer nitelikli turist istiyorsanız, 'business class'lı tarifeli seferleri başlatmanız gerekiyor. Türk Hava Yolları ile bir protokol gerçekleştirdik ekim başında. Bu protokol kapsamında nisan ayı itibariyle yaklaşık 14 ülkede, 17 destinasyonda, 67 frekansta tarifeli seferlere başlıyoruz. Direk turizm hamlesi dediğimiz açılımın bir karşılığı bu. İngiltere'den, Almanya'dan, Rusya'dan, Ukrayna'dan, Suudi Arabistan'dan, İsrail'den, Cezayir'den, Kuveyt'ten, hem batı ülkelerinden, hem Azerbaycan'dan, Rusça konuşan ülkelerden, hem de Ortadoğu ülkelerinden Antalya, Bodrum, Dalaman, İzmir destinasyonlarına nisan itibariyle tarifeli seferleri başlatmış olacağız Türk Hava Yollarıyla birlikte."
Ersoy, Türk Hava Yolları ile 850 bin koltukla bu operasyona başlayacaklarını, hedeflerinin her yıl bunu yüzde 100'e yakın artırmak olduğunu, uçuş planlanan destinasyonlara çok ciddi tanıtım desteği vereceklerini vurguladı.
"Sezon 12 aya yayılmalı"
Turizmdeki kapasitenin arttığını, 2023 hedeflerinin 2019, en geç 2020'de yakalamayı öngördüklerini belirten Ersoy, tarifeli seferlerin korunabilmesi için sezonun uzatılması gerektiğine işaret etti.
Çok büyük zahmetle yetiştirilen personelin sektörde kalmasının sağlanması için mümkünse sezonunu 12 aya yayılması gerektiğine değinen Ersoy, yeni yatırım alanlarını planlarken ilk etapta 12 ay açık kalabilecek, içinde golf, spor alanları, kongre salonları, termal özellikleri olan, kış destinasyonu bulunan tesislere ağırlık vereceklerini, bunla ilgili çalışmaların da tamamlanmak üzere olduğunu dile getirdi.
Ersoy, yıl başından itibaren bunların ihalelerine çıkılacağını ifade ederek, "Bunlar 12 aylık tesisler olacağı için geri dönüşleri çok daha kısa. Kar garantili, talebin çok yoğun olacağı tesisler. Bunlarla hem personeli desteklemiş olacağız, hem uçuşu desteklemiş olacağız." diye konuştu.
Altyapının önemine işaret eden Ersoy, turizm tahsis alanlarının ihalelerinden elde ettikleri gelirlerle altyapıyı destekleyeceklerini söyledi.
"Altyapı kapasitelerini artıcağız"
Ersoy, yerel yatırımcılarla görüşmeler yaptıklarını, destek vermeyi kabul eden yatırımcılara öncelik verdiklerini belirterek, ilk etapta Belek ile ilgili bir protokol imzaladıklarını, gelecek hafta arıtmaların büyütülmesi ihalesini yapacaklarını dile getirdi.
Bunun ardından Kemer'deki yatırımcılarla bir araya geleceklerini kaydeden Ersoy, "Burada büyükşehir bir kısmını, bir kısmını yatırımcılar, büyük bir kısmını da Kültür ve Turizm Bakanlığı olarak üstelenerek, bu yatırımları hayata geçirmeye başladık. 2019 itibariyle Belek'in sorununu çözeceğiz. 2020 itibariyle de sırayla Belek, Kemer, Alanya ve Ege bölgesindeki altyapı kapasitelerini artıracağız." diye konuştu.
Ersoy, kapasite artırılırken, "Mavi Bayraklı" plajların kaybedilmemesi gerektiğinin altını çizdi.
Gaziantep'in Nizip ilçesindeki Zeugma Antik Kenti'nden yurt dışına kaçırılan ve ABD'de olduğu belirlenen Çingene kızı mozaiğinin eksik parçalarına ilişkin Ersoy, "Çingene Kızı ile ilgili mozaik parçaları son aşamaya geldi. Yanılmıyorsam 26 Kasım itibarıyla Chicago'dan THY uçağıyla Gaziantep'e getirilecek." ifadesini kullandı.
Ersoy, 2003 ile 2018 arasında yurt dışında tespit edilen 4 bin 319 parça tarihi eserin Türkiye'ye getirildiğini bildirdi. İsviçre'den Herakles Lahdi'nin, İskoçya'dan Altın Taç'ın Türkiye'ye getirildiğini hatırlatan Ersoy, bu çalışmaların büyük işbirliği içerisinde yapıldığını belirtti.
Emeği geçenlere teşekkür eden Ersoy, yurt dışında tespit edilen, hukuki süreçleri tamamlanan eserleri Türkiye'ye getirmeye devam edeceklerini söyledi.
Ersoy, tarihi eserlerin yurt dışına çıkışının, kaçırılmasının engellenmesinin önemine işaret etti.
"Kazı yerleriyle ilgili bir çalışmamız var"
Kültürel mirasın korunması, tanıtılması, gelecek dönemdeki kültürel hamlelere yönelik çalışmalarla ilgili soru üzerine Ersoy, "Kazı yerleriyle ilgili bir çalışmamız var. Türkiye'de, şu anda 153 noktada kazı yapılıyor. Bunun 122'si yerel kazı ekipleri, 31'i yabancı kazı ekipleri tarafından yapılıyor. 2003'ten beri baktığımız zaman yabancı kazı ekiplerinin sayısı hemen hemen hiç artmamış, azalmış ama yerel kazı ekiplerinin sayısı çok ciddi şekilde artmış." bilgilerini paylaştı.
Bazı kazı alanlarında incelemeler yaptığını bildiren Ersoy, kazı sürelerinin kısa olmasının ana sıkıntılar arasında yer aldığını dile getirdi.
Kazı başkanlarını davet ettiklerini anlatan Ersoy, öğrencilerin eğitimlerinin gerekli yatırımlarla kazı yerlerinde yapılmasını düşündüklerini, böylelikle 3-5 ay süresince gerçekleştirilen kazı sürecinin 12 aya yayılmasını istediklerini aktardı. Ersoy, çalışmaların 12 aya yayılması durumunda maliyetlerin artacağını, bunun finansmanını da Bakanlık olarak kendilerinin sağlayacağını bildirdi.
"Hedefimiz, 20 noktadaki kazıların 12 aya yayılması"
Ersoy, koydukları hedefi açıklayarak, "İlk yapacağımız önemli hamle, turizm açısından da önemli olan 20 önemli noktada kazı çalışmalarının 12 aya yayılması." diye konuştu.
Yeni müzeler açılmaya devam edileceğini söyleyen Ersoy, bu yıl için konulan 15 müze hedefini tamamlayacaklarını kaydetti.
Kültür ve Turizm Bakanı Ersoy, 2018'in Troya Yılı ilan edildiğini anımsatarak, "Muhtemelen, kesin karar vermemekle birlikte 2019'u Göbeklitepe Yılı ilan etmek istiyoruz." ifadesini kullandı.
Troya Müzesinin de açılacağını belirten Ersoy, yeni müzelere yönelik çalışmalar yapıldığını aktardı.
Kültür ve Turizm Bakanlığına bağlı Vakıflar Genel Müdürlüğünün önemli çalışmalara imza attığını ifade eden Ersoy, Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığının (TİKA) yurt dışında kültürel yatırımlar gerçekleştirdiğini kaydetti.
Ersoy, Yunus Emre Enstitüsünün de eğitimler verdiğini, kültürel faaliyetler yaptığını belirtti.
"Sümela'daki çalışmalar 2019 sonu bitmiş olacak"
Trabzon'un Maçka ilçesindeki Sümela Manastırına ilişkin soru üzerine Ersoy, Sümela Manastırında incelemelerde bulunacağını bildirdi.
Manastırın bulunduğu bölgede kaya akıntısı olduğuna, bunun da ciddi tehlike oluşturduğuna dikkati çeken Ersoy, şunları kaydetti:
"Sümela Manastırı'nda giriş kapısından ilk bölgeye kadar girişleri kontrollü şekilde eylülde başlattık. Tamamının ziyarete açılabilmesi için bir yıla daha ihtiyacımız var. 2019 sonu bitmiş olacak, tamamını hizmete almış olacağız. Birebir takip ediyorum, hızlandırmaya da çalışıyorum."
Turizmde tanıtımın çok önemli olduğunu belirten Ersoy, değişen teknolojiyle birlikte insanların iletişim alışkanlıklarının da farklılaştığını söyledi.
Bakanlık olarak yeni çağa uygun yeni iletişim teknolojilerini devreye alacaklarını ifade eden Ersoy, "Klasikleşmiş fuar olsun, offline tanıtım mecraları olsun, bunların payını tanıtımda azaltacağız. Bırakamayız, onlar da talep görüyor, ilgi görüyor, bırakılması söz konusu değil ama buradan tasarruf ettiğimiz kısmı ağırlık olarak ilave bütçeler de yaratarak yeni teknolojileri ve yeni iletişim alanlarına kaydıracağız." diye konuştu.
"Türkiye'nin üzerine yapıştırılmış bir algı sorunu var, önemli olan bu algı sorunundan da bizim sıyrılmamız gerekiyor. Bunun için de PR'a çok öncelik vereceğiz." diyen Ersoy, bu kapsamda "kendisini ülkesine ispatlamış kanaat önderleri veya bloggerler, sosyal medyada takipçileri yüksek kişilerle geniş kapsamlı PR çalışmasını 2019'da başlatacaklarını" bildirdi.
Bakan Ersoy, Türkiye'nin alışılagelmiş, klasikleşmiş bir reklam kampanyası olduğunu belirterek, bunda artık değişikliğe ihtiyaç duyulduğunu dile getirdi.
Bu konuda bir çalışma yaptıklarını anımsatan Ersoy, şöyle devam etti:
"Türkiye'nin önde gelmiş medya ajanslarıyla Antalya'da bir kamp yaptık, bir eylem planı hazırladık. Yılbaşına kadar, Türkiye'nin yeni sloganlarını, yeni başlıklarını, yeni tanıtım stratejisini tamamlamış olacağız. Bunun akabinde de mayıs ayına kadar bunun hem mecralarda hem medyada hem de dijital ortamlarda uygulayacağımız kreatif sonuçlarını üreteceğiz. Mayıs ayı itibariyle de yeni tanıtım sloganlarımızla, yeni görsellerimizle Türkiye tanıtımına başlayacağız."
"Bundan sonra hedefimiz gelir artırmak olsun"
Erken rezervasyonlara ilişkin de açıklamalarda bulunan Ersoy, "2019'da erken rezervasyon var, onu Mayıs'a kadar beklemeyeceğiz ve ocak-şubat-mart-nisan aylarında da mevcut materyallerimizle tanıtıma tekrar başlıyoruz." dedi.
Bir dönem bu konuya ara verildiğini ifade eden Ersoy, şimdi onu hızlandırarak ocak ayı itibariyle yoğun bir şekilde devam edeceklerini, mayısta yeni strateji ve yeni görsellerin hayata geçirileceğini anlattı.
Erken rezervasyonlarının çok iyi gittiğini vurgulayan Ersoy, ilk verilerin İngiltere'den geldiğini, çünkü onların çok erken başladıklarına değinerek, şunları kaydetti:
"Almanya da başladı. Veriler bu şekilde devam ederse, demek ki biz yüzde 22-23 büyümeyle kapatıyoruz, önümüzdeki sene yine ona yakın bir rakamla büyümeyi kapatırız. Daha fazla olması hedef olmasın bence de, 48 milyon rakamları ama bizim derdimiz bundan sonra sayıyı bu kısma değil de gelir kısmına, oradaki rakamlara sadece konsantre olalım. Benim otelci arkadaşlarımdan da ricam, yüzde yüz doluluk hedeflemesinler. 2019'da lütfen fiyatı düşürmemeyi hedeflesinler yurt dışına. Yurt dışında biz fiyatımızı korumalıyız.
Bu bize bir dahaki sene kontratlarda da fiyatı artırma imkanı sağlıyor. Eğer siz sezon içinde düşürürseniz o düşürdüğünüz fiyat ortalamasından bir dahaki sene zam oranı belirleniyor. Doluluk kısmını bırakalım artık, bir yere geldi zaten. Biz sadece gelire odaklanalım, bundan sonra hedefimiz gelir artırmak olsun."
"Fiyatı kırmak 5 dakika fiyatı çıkarmak 5 yıl"
Bakan Ersoy, daha fazla turist çekmek için bir dönem fiyatların düşürüldüğünün anımsatılarak artık normalleşmeye mi geçildiğinin sorulması üzerine, "Normalleşmeye geçtik, geçen sene başladı aslında bu sene de değil. Bu bizim aslında tercihler olarak yanlış bir yatırım politikası izlediğimizin göstergesi. Biz şu anda çok ucu ucuna marjlarlara... Çok hırslı Türk yatırımcı, elindeki ciroyu hemen yatırıma çevirmek istiyor. Halbuki öyle değil." diye konuştu.
Kriz döneminde de yönetilebilen yatak kapasitelerinin olduğuna dikkati çeken Ersoy, bunun 100 metre koşusu gibi düşünülmemesi gerektiği değerlendirmesinde bulundu.
Mehmet Nuri Ersoy, bunun bir maraton olduğunu ve maratonu koşarken de inişler ve çıkışların yaşanabileceğini anlatarak, şöyle devam etti:
"O günlere geldiğinizde hazır olmanız gerekiyor, kapasitenizi ona göre yapacaksınız. İlk krizde eğer hazır değilseniz tek yapacağınız bir şey oluyor, fiyatı aşağı çekmek. Maalesef, bizim sektörde şöyle sakıncalı bir durum var. Fiyatı kırmak 5 dakika fiyatı çıkarmak 5 yıl. Beş dakikada kırdığınız fiyatı 5 yıl sürüyor tekrar o eski düzeyine getirebilmek. O yüzden bence 2016 Türkiye turizm sektörüne o açıdan ciddi bir ders oldu, inşallah ders almasını bilen arkadaşlarımız için. Bundan sonra inşallah bir daha bu şekle girmeyeceğiz, bu kapana girmeyeceğiz, bununla ilgili hazırlıklarımızı yapacağız diye düşünüyorum."
"İki büyük cruise operatöründen talep geldi"
Bakan Ersoy, önceki gün İstanbul Havalimanı'nın hizmete açılmasının turizme katkısının nasıl olacağının sorulması üzerine, çok basit bir rakam verildiğinde bunun kendiliğinden ortaya çıkacağını anlattı.
Ersoy, sözlerini şöyle sürdürdü:
"350 destinasyon uçuş imkanı var başlangıç açısından söylüyorum, 200 milyon kapasitesi var, 6 tane pistiyle sınırsız slot imkanı var, iniş-çıkış izin hakkı var. Bütün bunlara baktığınız zaman dünyanın en büyük hub'ı olacak Türk Hava Yolları ile İstanbul Havalimanı... Turizmin ulaşım altyapısı için gerekli bütün ihtiyaçlarını uzun vadede karşılayacak, sınırsız büyüme imkanı sağlayan bir havayolu projesi.
Ben şuradan da biliyorum, yavaş düzelme eğilimi gösteren cruise destinasyonunu biliyorsunuz eskiden Türkiye'de. Oradaki rakamlar yavaş yavaş düzeliyor. Cruise yatırımları bile bu havalimanı ile bize gelip, 'Biz yeni bir cruise limanı için herhangi bir ücret ödemeden, yapı-işlet-devret şeklinde bize yer gösterin, İstanbul'da liman yapmak istiyoruz, port yapmak istiyoruz' diyorlar. Çünkü, onlar da kalkış hub'ı yapmak istiyorlar, hub noktalarından biri yapmak istiyorlar. Sizin böyle bir havalimanınız varsa, 350-400 belki 500 destinasyona çıkacak birkaç yol sonra noktadan bağlantı sağlayabiliyorsanız cruise için de çok değerli hub oluyorsunuz. Hem İstanbul kendisi bir değer başlangıç noktası için, ilk başlangıç konaklaması veya bitiş başlangıç noktası olarak düşündüğünüz zaman."
Bakan Ersoy, cruise limanına ilişkin, "İstanbul'da iki büyük cruise operatöründen, dünyanın sayılı operatörlerinden, isimlerini vermemeyim şu anda, direkt talep geldi. Sadece yer göstermemizi istiyorlar, o kadar. Bizde de dirayet oluştu, sadece yer kesinleştiği zaman ikisi arasında bir ihale olacak herhalde." şeklinde konuştu.
Burada önemli olan şeyin tur operatörünün talep etmesi olduğuna değinen Ersoy, "Herhangi bir yatarımcı değil. Gemisi, yolcusu içinde. Burayı hub olarak görüyor, gelecek olarak görüyor. Sevinmemiz gereken noktalar onlar, yoksa yatırımcı bulursunuz." dedi.
İstanbul Havalima'nın etkilerinin şimdiden gelen taleplerden anlaşılabildiğine işaret eden Ersoy, eski bir havacı ve uzun zamandır turizm sektöründe çalışan biri olarak söz konusu havalimanın ne anlama geldiğini çok iyi bildiğini kaydetti.
Bakan Ersoy, "Tartışmak çok gereksiz ve yersiz. İstanbul turizmi ve Türkiye turizmi açısından geleceği kurtaracak en önemli yatırımlardan biri oldu. Zahmetli ve maliyetli bir iş ama Türkiye bunu başardı, gurur duymamız lazım, sevinmemiz lazım. Boşuna ara boşluklar, eksik yönler araştırarak kafayı yormamıza gerek yok." ifadesini kullandı.
Birçok ülkenin şu anda gıpta ile baktığının altını çizen Ersoy, "İsim vermeyeceğim, yıllardır açılışını geciktiren çok büyük, dev dediğimiz ülkeler var. Burada artık bir başarıyı kabullenmek lazım." değerlendirmesinde bulundu.
Turizm teşvikleriyle ilgili yeni bir düzenlemeye gidilip gidilemeceğine ilişkin Bakan Ersoy, turizmin teşvik politikalarıyla ayakta tutulamayacağını söyledi. Ersoy, "Teşviğe dayalı bir politika öğretirseniz, ilk dalgalanmada çökmeye hazır olmanız lazım. Açıkçası süresi dolan teşvikleri yenilemeyi düşünmüyoruz Bakanlık olarak. 2019'da 'cruise'u desteklemeye devam edeceğiz." dedi.
Turizmde doğru program ve planlama yapılması gerektiğini, birkaç milyar liralık teşvikle turizmin ayakta durmayacağını belirten Ersoy, şöyle konuştu:
"Ben isterim ki, bu yıl 30 milyar dolar belki gelecek, belki gelmeyecek. Ama keşke biz bu yıl 40 milyar dolarlara gelsek, önümüzdeki yıl 50 milyar dolarlara gelsek. 2019'da belki 2020'de yakalarız ama ciro kısmını daha yakalayamıyoruz. Biz onu erkene nasıl yakalarıza konsantre olacağız bundan sonra. Bu da doğru programlama ve doğru planla. Siz hem nitelikli turist deyip hem de kişi başı geliri artırıcağız deyip hem de teşvikle turist getirmeye kalkarsanız, çok birbirine zıt oluyor. Bizim teşvik kelimesini ağzımıza almamamız gerekiyor. Doğru planlama, doğru politikalarla ve nitelikli turiste konsantre olmalıyız. Kesinlikle sonuç alacağız. Ne yaptığımızı biliyoruz, nasıl yapacağımızı da biliyoruz. Yatırımcımız da inanmaya başladı. Bu seneden, 2019'dan itibaren rakamlara yansımasını göreceksiniz."
"Turiste bakış açımızı değiştirmemiz gerekiyor"
Doğu ve Güneydoğu bölgelerinin turizm potansiyelini artırmak için yapılacak çalışmalar ve turizm konsantrasyon bölgelerine ve turizme sağlayacağı katkıya ilişkin bilgi veren Ersoy, 2015'ten sonra bu bölgelerde terörden dolayı ciddi bir güvenlik zafiyeti oluştuğunu, güvenlik kuvvetlerinin operasyonları sonucu bölgeye huzur ve güven ortamının geri geldiğini belirtti. Ersoy, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Çok zoru başardık. Huzur ve güven ortamı çok da şehit vererek sağlandı. Bunun devamını sağlamak... Bizim orada artık ticareti geri getirmemiz lazım. Oradaki insanların para kazanmaya başlaması lazım, orada yerleşik hale gelmesi lazım ki, terör orada filizlenmesin. O yüzden bize orada çok büyük görevler düşüyor. Biz orayı, turizmde pozitif ayrımcılık yapacak bölge olarak görüyoruz."
Bölgeyi turizmde gruplandırmayı düşündüklerini dile getiren Ersoy, sözlerini şöyle sürdürdü:
Diyarbakır, Mardin, Şanlıurfa, Adıyaman, Gaziantep'i bir bölge halinde, 5'li paket halinde düşündüğünüz zaman Diyarbakır'a havalimanında inen, oraları dolaşıp Gaziantep havalimanından dönebilir. Hem beş noktanın kültürel zenginliğini harmanladığınızı düşünün, oranın yeme-içmesi de ödüllü şehirlerimiz. Bütün bunları birleştirip, turizm ihtiyaçlarını da içine katarsanız... Bizim turiste bakış açımızı da değiştirmemiz gerekiyor. Biz de bugüne kadar şöyle bir politika oluşmuş. Biz de bu var, buna göre turist. Bu da bir politikadır. Ama bu talebi tetiklemez. Biz turistin istekleri şunlardır, biz ne kadarını fazla şekilde karşılamayı başarırsak, o kadar talebi, talep-arz dengesini lehine çevirdiğimizde de fiyatları kaldırmaya başaracağız. Fiyatlar kaldırınca, yatırımlarımız artacak. İnsana yatırım, otele yatırım, bölgeye yatırım artacak. Hepsi birbirini tetikledikçe daha yüksek yerlere gidecek."
Türkiye'nin bölgeye bakış açısını da değiştirmesi gerektiğini vurgulayan Ersoy, bölgesel tanıtıma ağırlık vereceklerini, özellikle bölgedeki kazı, arkeolojik çalışmaları ekstra bütçe ile destekleyeceklerini bildirdi.
İç turizme ağırlık
Tanıtımda öncelikle iç turizme ağırlık vereceklerini aktaran Ersoy, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinin tekrar turizmle tanışması gerektiğine işaret etti.
Bakan Ersoy, yakın zamanda yaptığı Güneydoğu seyahatinden sonra bölgenin hiç beklemediği bir artış yakaladığını dile getirerek, "Bir eylem planıyla orayı tekrar kalkındıracağız. 7. Bölge kapsamında orada da bir yatırım planlaması yapacağız. Oraya uygun, yatırımcının tek başına cesaret edemeyeceği ama bizim de destekleyeceğimiz örnek yatırımları da koyarak oranın kalıcı bir turizm bölgesi haline gelmesini sağlayacağız." ifadesini kullandı.
Türkiye'de çekim yapan yabancı filmlere destek
Bakan Ersoy, Bakanlığın turizmle birlikte sinema filmlerinin de teşvik edilmesi durumunun olup olmayacağının sorulması üzerine, tanıtımın olmazsa olmaz parçası ve en büyük silahı olduğuna işaret ederek, sinema yasasında değişikliğe gittiklerini söyledi.
Ersoy, yeni sinema yasasının yakında Meclis'te görüşülmeye başlanacağını belirterek, "Türkiye'de çekim yapan yabancı filmlerin Türkiye'deki harcamalarının yüzde 30'a varan kısmının karşılanması ile ilgili yasal değişikliklere gittik. Burada biz senaryosuna, içeriğine, çektiği bölgeye, tanıtım şekli gibi kriterleri karşılarsa o kadar katkı alacak bizden." dedi.
Konuyla ilgili Antalya ve İstanbul Belediyelerinin plato çalışmaları olduğuna işaret eden Ersoy, Antalya Belediyesi'nin çok güzel bir proje hazırladığını, bu ve benzeri projeleri destekleyeceklerini bildirdi.
Bakan Ersoy, şunları kaydetti:
"Yabancı prodüksiyonlara, Türkiye'de kurların yükselmesi, dalgalanması avantaj teşkil etti. Çok daha ucuz maliyetlerle, rekabetçi bir şekilde Türkiye'de çekim yapabiliyorlar. Bu da ilerde bize çok talebin geleceğini gösteriyor. İkincisi bunu biz sinemayla sınırlı bırakmak istemedik. Yeni yasayla birlikte Türk dizi filmlerini de bu kapsam içine aldık. Amerika'dan sonra dünyada en çok film ihraç eden ikinci ülke Türkiye. 350 milyon dolar civarında 2018'de bir ciro yapması bekleniyor. Bunun 2019'da daha da artmasını istiyoruz biz. Burada da daha önce verilmiyordu. Yurt dışındaki oynattıkları ülkeler, sinema, seyirci, vesaire gibi kriterlerle, onlara da yine aynı şekilde yüzde 30'a varan maliyetlerinin karşılanmasıyla ilgili bir tasarıyı Meclis'teki tartışılan yasanın içine yerleştirdik."
Sanat filmlerine destek
Sanat filmlerinin salonlarda kendilerine yer bulabilmeleri amacıyla "Yerli Film Gösterim Desteği" vereceklerini aktaran Ersoy, sanat filmlerinin birçok sinemada gösterilme fırsatı bulamadığını belirtti.
Bakanlık olarak sanat filmlerini gösteren sinema salonlarına belirli bir bedel ödeyerek seyirci ile buluşmasını sağlayacaklarını vurgulayan Bakan Ersoy, şunları söyledi:
"Film çekimlerini kolaylaştırmak için valiliklerde Çekim Koordinasyon Kurulu kuruyoruz. İlk etapta 7 şehirde öngörüyoruz. Vali yardımcısı, Bakanlıktan bir üst düzey yetkili, turizm il müdürünün ve sinema meslek kuruluşlarının içinde olduğu bir kurul. Çekim bölgelerinin fiyatlarının belediyeler tarafından belirlenmesi, çekim alanının güvenliğinin sağlanması gibi teknik sorunlar bu kurul tarafından çözülecek. Film çekilmesini daha kolay hale getireceğiz. En büyük taleplerden biri buydu."
Booking'in Türklerin, Türkiye'deki seyahati ile ilgili kısmının mahkeme tarafından yasaklı olduğunu belirten Ersoy, "Ülkeler kurtuluş savaşı niye verir? Bir kuvvet ülkenizi niye işgal eder? İşgal ordularını bir süre sonra çeker, oraya bir sömürge valisi, bir garnizon komutanını atar, birliklerini geri çeker. Amaç sizin ticaretinizi kontrol altına almaktır, ticari olarak sömürmektir. Siz de ticari sömürgeden bağımsızlığını kurtarabilmek için savaşınızı verirsiniz, kazanırsınız, kendi ekonominizi kendiniz yönetirsiniz. Ticari olarak bağımsızlığınızı elde edersiniz." diye konuştu.
Değişen dijital teknolojilerle Booking, Uber ve benzerlerinin, tek bir kurşun atmadan ülkeleri ele geçirmeye başladığını dile getiren Bakan Ersoy, şöyle devam etti:
"Bu sadece Türkiye'nin sorunu değil. Booking Türkiye'de bütün ticari yapılanmasını yaptı, ofislerini açtı, kontrat menagerlerini yerleştirdi ama kartvizitlere destek elemanı yazdı. Kanunda, 'kanundan kaçınma' diye bir madde var. Şartlarını, her şeyi yapıyorsunuz, birkaç şeyde de kaçındığını zannediyorsunuz. Turizm acentesi olmanız için gerekli bütün her şeyi, yatırımı yapıyorsunuz, faaliyetleri de gerçekleştiriyorsunuz, bir tek bakanlıktan işletme vergisi almıyorsunuz. Niye almıyorsunuz, vergi ödememek için. Amsterdam'da 'vergi cennetinde' kurulu bir şirketiniz var, hem yüzde 8 KDV'den kurtuluyorsunuz, yüzde 22 kurumlar vergisinden kurtuluyorsunuz, bu işin daha birinci aşaması.
Daha sonra 'haksız' rekabette elde ettiğiniz geliri de 'haksız reklam' avantajı olarak kullanıyorsunuz, pazarda dominant hale geliyorsunuz. Dominant hale geldikten sonra üçüncü aşamaya geçiyorsunuz, otelcilere diyorsunuz ki 'Ya bu komisyonlar yeterli olmuyor.' Yüzde 50'ye varan komisyon oranlarını telaffuz etmeye başlıyorsunuz. Özellikle krizde bunun Türkiye acısını çok yaşadı. Dördüncü aşamada tüketiciye olumsuz yansıması oluyor. Yüzde 50'ye varan komisyon ödeyen aciz kalmış otelci de mecburen fiyatlarına yansıtmak zorunda kalıyor."
"Gelsin o da vergisini ödesin"
Hassasiyetin vergi ve haksız rekabeti kaldırmak olduğunu vurgulayan Ersoy, "Başka hiçbir şey yok. Gelsin o da vergisini ödesin, belgesini, taksi plakasını alsın, eşit şartlarda rekabet etsin." dedi.
Ersoy, yerel tedarikçilerin de bu uygulamalara benzer teknolojileri geliştirmesi gerektiğini aktararak, "Otelcilerimizin de kendini suçlaması gerekiyor. Alternatifsiz bir pazarlama sistemi kolayına geldi. Alternatiflerini yaratmadı, uğraşmadı. Rahata kaçtı. Şu anda herkes rahatının bedelini ödüyor. Tüketici de rahatı bulunca farklılıkları ve detayları düşünemediği için o da en rahatını seçmek istiyor." diye konuştu.
"Taksici dernekleriyle önümüzdeki hafta da görüşeceğim"
Uber'in de vergi ödememek için aynı şeyi yaptığını, Ubercilerin, "Taksi plakası ve vergi ödemeyeyim, aradaki farkla konforlu bir araç yapayım." dediğini belirten Bakan Ersoy, "Bu haksız rekabetin önde geleni." ifadesini kullandı.
Taksicilerin de araçlarını yenilemeleri, hizmet kalitesini geliştirmeleri gerektiğine dikkati çeken Ersoy, taksicilerle sürekli görüştüğünü anlattı.
Ersoy, "Taksici dernekleriyle önümüzdeki hafta çok detaylı şekilde görüşeceğim. Çünkü taksici arkadaşlarımız, turizm açısından önemli paydaşlardan biri. Onlar da farkındalar kendilerini geliştiriyorlar. Aslında bu yaşanan olaylar bazen üzse de herkes dersini çıkarıyor, sonuca da gidiyor. En azından Türkiye, eksik yönlerini hızlı şekilde toparlıyor, o açıdan da faydası var diye düşünüyorum." değerlendirmesinde bulundu.
"Birçok büyük otel zinciri Booking'in şartlarından çıktı"
AB ülkelerinde de bu uygulamalarla ilgili farkındalık yaşandığına, birçok büyük otel zincirinin Booking'in şartlarından çıktığına ya da şartları yeniden düzenlediğine işaret eden Ersoy, "Ticari bir kapitülasyon olduğunu herkes farkına vardı. Yasal düzenlemelerde yavaş yavaş yapılıyor. Sadece Türkiye'nin yaptığı bir uygulama değil. Türkiye aslında örnek oldu." dedi.
Devlet olarak da yatırımcı olarak da Booking'e kimsenin karşı olmadığını vurgulayan Ersoy, "Booking eşit şartlarda rekabetini yapsın. Bunu kullanıp da sanki mağdurmuş gibi hareket ediyor. Hiçbir mağduriyeti yok. O zaman Türk yatırımcıya da diyeceksiniz 'Git Amsterdam'a bir tane server koy. Siz de sisteminizi Amsterdam'dan çalıştırın.' Biz vergi almazsak okulları, yolları, altyapıları nasıl yapacağız." ifadelerini kullandı.
Ersoy, Türkiye'de kazanılan paraların vergisinin, Türkiye'de ödenmesi gerektiğini, burada yasakçı bir zihniyetin olmadığını anlattı.
"Türkiye'yi 7 bölgeye ayırmaya karar verdik"
Turistleri Türkiye'ye çekmek için yaptıkları alternatif çalışmalara da değinen Bakan Ersoy, şunları söyledi:
"Turizm Geliştirme Fonu bir Üst Kurul hazırlıklarımız var. Bunlar son aşamaya gelmek üzere. Kasım gibi netleşecek, kanunlaşacak inşallah. Özel sektörün daha çok katılımcısı olmasını sağlayacağız. Bu sadece tanıtımda değil yatırımda da öncü bir kuruluş olacak. Türkiye'yi 7 bölgeye ayırmaya karar verdik. İstanbul, Dalaman, Antalya, Nevşehir, Trabzon, Van ve Diyarbakır çevresindeki bölgeler olarak planlıyoruz.
Buralarda belli noktalarda büyük yatırım alanları da geliştireceğiz. 12 ay turizme açık, turizm çeşitliğini gerektiren hem Batılı, hem Rus hem de Asya turistine hitap edecek içerikleri bulunan turizm kompleksleri geliştireceğiz."
Ersoy, söz konusu alanlara yabancı yatırımcıları da davet edeceklerini belirterek, "Yabancı yatırımcı ürkmesin diye fonumuzu belli bir oranda ortak olacağı bir şekle getireceğiz." dedi.
Öncü olmayı ve cesaret vermeyi amaçladıklarını vurgulayan Ersoy, "Doğu bölgelerinde onlara pozitif ayrımcılık yapacağız. Amacımız, oralarda ortaklık oranımızı artırıp, daha fazla cesaretlendirip, o bölgelerde turizm yatırımları hızlandırmak." diye konuştu.
Kültür ve Turizm Bakanı Ersoy, "Türkiye'nin önündeki en büyük engelin, turizm açısından, planlı ve programlı gelişmeme olduğunu düşünüyorum. Planlama ve programlamayı uzun vadeli ve doğru yapabilirsek çok daha iyi yerlere gelebiliriz." ifadesini kullandı.