20.12.2008 - 00:50 | Son Güncellenme:
EYLEM TÜRK - ŞAKİR AYDIN
Başbakan Tayyip Erdoğan, Kurban Bayramı’nda İstanbul’a ve Ankara’ya gelen kurbanlık hayvanların bir tanesinin bile geriye dönmediğini belirterek bunun, çok ciddi bir ölçü olduğunu, herkesin kurbanını rahatlıkla kestiği için kurbanların geriye götürülmediğini söyledi.
Ancak geçen yıl ve önceki yıl kurbanların bir kısmının geri götürüldüğünü ifade eden Erdoğan, “Bunların üzerinde ısrarla durmak, incelemekte fayda var” dedi.
Erdoğan, Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu’nun (DEİK) 2008 yılı olağan genel kurulunda yaptığı konuşmada, işadamlarının, sanayicilerin, girişimcilerin, hatta bizzat milletin bu yorumlara itibar etmediğini söyleyen Erdoğan, bu karamsar senaryolara prim verilmediğini kaydetti.
Türk ekonomisinin ne ölçekte olursa olsun tüm krizleri aşacak hatta fırsata dönüştürecek, sağlıklı bir yapıya ulaştığını anlatan Erdoğan şöyle devam etti:
“Hâlâ siyasetçiler bize kapalı ekonomiyi tavsiye ediyor. Hangi dünyada yaşıyoruz. Biz mağara hayatı yaşayamayız. Kusura bakmayın, şehir hayatı yaşayacağız. Mücadelemizi de orda vereceğiz. Yaprak kımıldayınca, Anayasa kitapçığı fırlatılınca kriz yaşayan ekonomi geride kalmıştır artık.”
‘Ekmek yok, pastaya hücum ’
Kriz nedeniyle elektrik enerji satış fiyatları üzerindeki TRT payını yeniden düzenleyeceklerini belirten Erdoğan, şöyle devam etti:
“Bu kriz Türkiye’nin krizi değildir. Türkiye kaynaklı bir kriz değildir. Gelişmiş ekonomiler kaynaklıdır. Etkisi de küreseldir. Hükümetin krize önlem almadığı yönündeki iddialar mesnetsiz ve gerçeklerle bağdaşmayan sözlerdir. Biz krize karşı duyarsız olmadık, seyirci kalmadık, krizin çıktığı andan itibaren morallerin yüksek tutulması gerektiğini, böyle ortamlarda moral atmosferinin önemli olduğunu vurguladık.
Ama buna rağmen bazı STK’lar, medya ve siyasi partilerin ısrarla ve inatla moral bozma gayreti içinde olduklarını gördük. Zorlama yorumların içine giriyorlar. Yani kriz çıktı millet ekmek bulamıyor, öyleyse pastaya hücum edin diyorlar. Pasta satışları arttı diyorlar, böyle garip garip yaklaşımlar. Bunlar zorlama yorumlardır, krizin etkilerini artıracak yorumlardır. Bunlar krizden rant sağlamaya, siyasi ya da maddi çıkar sağlama girişimleridir.”
‘Ülkenin doktoruyum, tedavi ediyorum’
Sağda solda, rasgele eleştirel, hakaretamiz, insanların psikolojisini bozacak açıklamalar yapmanın doğru olmadığını söyleyen Başbakan Tayyip Erdoğan, “Henüz ölüm sinyalleri vermeyen bir hastaya, siz kalkar da ölümü hatırlatan bir doktor veyahut da kefenini hazırlayan bir doktor, aile gördünüz mü, duydunuz mu? Bu tür şeyler yapılıyor. Ayıptır. Olmaz böyle şey” dedi.
Bir doktorun, hastanın durumu ne kadar kötü olursa olsun, gelip de ona orada “Durumun çok kötü, gidiyorsun, hazırlıklarını yap” demeyeceğini belirten Erdoğan şöyle konuştu:
“Böyle bir tedavi yok. Olmaz böyle bir şey. Ne yazık ki bunlar yapılıyor. Biz bunları istemiyoruz. O yine gelir, onu psikolojik olarak tedavi etmenin, doktorlukta önemli bir adım olduğunu bilir ve yakınlarına da ’Sakın ha, böyle şeyler söylemeyin’ der. Ben de bunu söylemek zorundayım çünkü ben de ülkemin doktoru ve sorumluluk üstlenen bir Başbakanıyım.”
Bu kervanın hep birlikte hedefe ulaştırılacağını ve bu gemide hep beraber seyahat edildiğini ifade eden Erdoğan, “Eğer bu gemi su alır, Allah göstermesin bir batarsa, hep beraber batarız. Ama böyle ne bir sinyal var ne bir durum var” dedi.
Erdoğan, Türkiye’nin herkese göre daha iyi konumda olduğunu ve bunun en son G20 zirvesinde de görüldüğünü kaydederek, bu özgüven içerisinde çalışmalarını sürdüreceklerini ve ihracatla ilgili piyasa arayışlarını kararlı bir şekilde devam ettirerek mevcut ihracat potansiyelini artırmayı sürdüreceklerini sözlerine ekledi.
‘Afrika, Latin Amerika pazarlarında mevcudiyetimizi artırmalıyız’
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) ve Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) Yönetim Kurulu Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, genel kurulda yaptığı konuşmada “Bizim coğrafyamız için yeni yeni keşfedilen Afrika, Latin Amerika gibi pazarlarda da mevcudiyetimizi artırmalıyız” dedi.
ABD ve Avrupa gibi büyük ve ‘herkesin gittiği’ pazarlarda katma değer arayışları yoluyla dikey derinleşmeyi hayata geçirmek gerektiğine işaret eden Hisarcıklıoğlu, Körfez bölgesinin 2009 yılında DEİK için stratejik bölge olacağını ve bölgede Türkiye’yi tanıtan etkinlikler düzenleyeceklerini anlattı.
Orta vadedeki hedeflerinin Türkiye’nin büyükelçilik seviyesinde temsil edildiği her ülkede iş konseyi kurmak olduğunu söyleyen Hisarcıklıoğlu, Türkiye’nin küresel düzlemde genişleyen politik ağırlığını iş dünyası olarak özel sektör kanadında iş konseyleriyle pekiştireceklerini söyledi.
Yurtdışı müteahhitlik sektörüne verdikleri destekleri sürdüreceklerini belirten Hisarcıklıoğlu, “Umuyorum, Fas’tan Sibirya’ya, Sudan’dan İrlanda’ya üstlendikleri projelerde hem artı 45, hem de eksi 45 derecede çalışabilen ve iftihar kaynağımız olan müteahhitlerimizin teminat mektubu sorunları çözülecek ve Eximbank’ın destekleri arzu edilen seviyeye çıkarılacaktır” dedi.
Türkiye ekonomisine de değinen Hisarcıklıoğlu, “Ancak nasıl ki dün, artan küresel entegrasyonun olumlu sonuçlarını yaşadıysak, bugün de küresel sistemdeki dalgalanmalardan etkilenmeye başladık. Bu dönemde üretim kapasitesini en iyi koruyan, günün sonunda en kârlı olacaktır” diye konuştu.
Kapasitesini koruyan karlı olacak
Türkiye’de ihracat yapmayan şehir kalmadığını, 12 şehrin 1 milyar doların üzerinde ihracat yapar hale geldiğini, 32 ayrı ülkeye bir milyar doların üzerinde mal satıldığını, 27 kalemde 1 milyar doların üzerinde mal ihraç ettiğini kaydeden Hisarcıklıoğlu şöyle konuştu:
“Son 5 yılda yaptığımız reformlarla yabancı sermaye çekme konusunda olumlu gelişmeler yaşadık. Türk şirketleri uluslararası piyasalarda marka toplamaya başladılar ve Türkiye uluslararası şirket birleşme ve satın almalarının yükselen yıldızı haline geldi.”
Hisarcıklıoğlu, zengin ülkelerin dünya üretimindeki payının 150 yıldan bu yana ilk kez 2005 yılında yüzde 50’nin altına düştüğünü dile getirerek, dünya ekonomisinin lokomotifi rolünü ise Türkiye’nin de içinde bulunduğu yükselen piyasa ekonomilerinin üstlenmeye başladığını söyledi.