Milliyet EnerjiTürkiye hidrojen trenini kaçırmamalı!

Türkiye hidrojen trenini kaçırmamalı!

30.05.2023 - 13:39 | Son Güncellenme:

Türkiye’de hidrojen stratejisinin hayata geçirilmesi, hidrojen başlığına özel bir otoritenin kurulmasıyla başlayacaktır. Yeşil hidrojen üretimi için “Özel Hidrojen Üretim Bölgeleri” de ilan edilmeli.

Türkiye hidrojen trenini kaçırmamalı

Yusuf Günay, Yeşil Hidrojen Üreticileri Derneği (H2DER) Başkanı---- EPDK’nın kurucu başkanı olan Yusuf Günay, Türkiye enerji piyasalarının bugünlere gelişinde önemli katkılar sağlamış bir isim. Dünyanın hidrojen çağına girdiğini vurgulayan Günay, Yeşil Hidrojen Üreticileri Derneği Başkanı olarak, AB’nin hidrojen enerjisi alanındaki en önemli yapılarından Avrupa Hidrojen Omurgası sistemi içine Türkiye’nin girmesi için çabalıyor. Milliyet Enerji’ye özel açıklamalarda bulunan Günay, hidrojen konusunun tüm dünya için yeni olduğunu belirterek, bu treni kaçırmamamız gerektiğini vurguladı ve Türkiye için de somut yol haritası önerilerinde bulundu.

Haberin Devamı

Türkiye Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın hazırladığı hidrojen stratejisinin hayata geçirilmesi için atılması gereken en önemli adım sizce nedir?

Türkiye’de hidrojen stratejisinin hayata geçirilmesi, hidrojen başlığına özel bir otoritenin kurulmasıyla başlayacaktır. Bu, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı altında, sadece hidrojenden sorumlu bir bakan yardımcılığı ihdas edilmesi olabilir. Bir başka yöntem de Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) gibi, HPDK (Hidrojen Piyasası Düzenleme Kurumu) oluşturulması olabilir. Bu iki yapının birlikte hareket etmesi de mümkündür. Özellikle bakan yardımcısı atanması, süreçlere ivme kazandıracaktır. Sanayi devrimindeki dönemsel gelişmeleri ne yazık ki ıskaladık. Zamanında oluşturamadığımız, dönüştüremediğimiz yapılar, hala farklı nedenlerle bizi ortak sonuca götürüyor: dünyadan gerideyiz. Gelişmeleri takip ederek uyguluyoruz. Geriden gelince de yarışta söz sahibi olamıyoruz. Oysa hidrojen konusu bütün dünya için yeni. Ne yapılıyorsa, bütün dünyada aynı anda yapılıyor. Bu kez treni kaçırmamalıyız. Dünya hidrojen çağına girmiştir. Gerek sürdürülebilirlik gerekse iklim eylemi çalışmaları, yenilenebilir enerjiyi, devamında da yeşil hidrojeni öne çıkarmaktadır. Bu kez dünyanın diğer ülkelerini beklemeden, kendi sektörümüz ile sisteme girebilir, ana oyunculardan olabiliriz. Bu otoritenin varlığı, ülke olarak kararlılığımızı gösterecektir. İlgili regülasyonlar hızla yapılıp yürürlüğe girmelidir, tecrübelerim bunu gösteriyor.

Haberin Devamı

Sizin aynı zamanda EPDK’nın kurucu başkanlığı görevinizle de önemli bir deneyiminiz var. Bu deneyimle, hidrojene özel bir düzenleyici kuruluş da önerdiniz. Dünyadaki enerji krizi, savaş gibi hayatımıza yeni giren olguları değerlendirdiğinizde, EPDK’dan nasıl bir farklı yaklaşımı ya da özellikleri olmalı bu hidrojene özel otoritenin?

Burada, hidrojenin bize sağladıkları, yararlanma yöntemleri ve ekonomisini göz önünde bulundurmak gerekiyor. Kuruluş sürecinde yer aldığım EPDK, enerji sektörümüzün en değerli düzenleyici yapısıdır. Hidrojenin de özel olarak böyle bir düzenleyici yapıya neden ihtiyaç duyduğu da bu şekilde daha gerçekçi olarak görülecektir. Üretimi, depolanması, iletimi ve kullanımı, başlı başına büyük sektörlere dönüşecek bir üründen söz ediyoruz. Ayrıca yenilenebilir enerji kaynakları ile olan ilişkisi, düzenleme alanını genişletiyor. Ekipman tedariki, üretimi, istihdama yönelik özel eğitimleri ve sertifikasyon bu otoritenin sorumluluk alanları olmalıdır

Haberin Devamı

Özel hidrojen üretim bölgeleri ilan edilmeli

Fiziksel ve kimyasal özellikleri, hidrojeni özel kılıyor. Evrende en çok bulunan, saf halde rastlanmayan ve en küçük molekül hidrojen. Ancak 1 kg hidrojen; 2,1 kg doğalgaz veya 2,8 kg petrolün eşdeğer enerjisine sahip. Doğalgaz boru hattından iletilemiyor, çünkü moleküller borulardan sızacak kadar küçük kalıyor. Kokusuz, renksiz ve yanıcı özelliği, ayrı hassasiyetler oluşuyor. Fosil yakıtlardan çok farklı özel nitelikler gerektiriyor. Bu nedenle düzenleyici bir otorite şart. Türkiye, regülatör mekanizmayı bir an önce devreye sokarak doğru bir başlangıç yapabilir. Yeşil hidrojen talebi oluşturan pazara, tedarikçi arayan ülkelere mesaj verilmiş olur. Türkiye’de, bu işin niteliklerine uygun sektör oluşuyor fikri verilir. Ayrıca, yeşil hidrojen üretimi için “Özel Hidrojen Üretim Bölgeleri” ilan edilmeli. Türkiye’nin yerli kaynaklarının elektrik üretiminde verimli olduğu alanlarda, şebeke bağlantısı olmayan rüzgar ve güneş enerjisi santralleri kurulabilmeli. Şebeke bağlantısı olmadan elektrik tesisi kurulabilen alanlar, yeşil hidrojen üretimine ivme kazandıracaktır. Örneğin rüzgar açısından Balıkesir, Çanakkale bölgesi, güneş olarak bakılırsa Konya ve Karaman bölgesi. Buralar hidrojen üretim bölgesi ilan edilebilir.

Haberin Devamı

Almanya ile Türkiye arasında hidrojen konusunda önemli görüşmeler olduğunu görüyoruz. İki ülke arasında bir niyet mektubu da imzalandı. Türkiye’nin hidrojen sektörünün gelişimine yatırım yapma konusunda en hevesli ülke Almanya mı şu ana kadar? Buradaki fırsatları kısaca değerlendirir misiniz?

Haberin Devamı

İki ülke arasında ilişkiler bakanlıklar, hükümetler arasında atılan adımlar ile başladı. Bunu dernek olarak memnuniyetle takip ediyoruz. Çünkü H2DER üyeleri, aynı zamanda bu sektörün önemli isimleridir. Almanya, kamu ile bu konuyu görüşürken STK’lar, sanayiciler ve özel şirketlerin görüşlerine de değer veriyor. Türk Alman Ticaret ve Sanayi Odası AHK işbirliği ile değerli bir Alman yapısı olan GIZ (Alman Uluslararası İşbirliği Kurumu) temsilcileri ile buluştuk. Alman Federal Ekonomi ve İklim Koruma Bakanlığı Finansman Araçları ve Hidrojen Girişimleri Daire Başkanı Dr. Christian Storost, toplantının onur konuğuydu. Birkaç hafta sonra, Enerji Bakanlığımızın açıklamaları ile ilgili olarak, Alman bakanlık müsteşarının Danimarka’da açıklamaları oldu. Türkiye’deki potansiyele vurgu yapılıyor. AB’nin en değerli hidrojen yapılarından biri European Hydrogen Backbone (Avrupa Hidrojen Omurgası) sistemi içinde Türkiye’nin de eklenmesi gerektiğini savunduk. Aynı sözler, Alman yetkililer tarafından dile getirildi, önerimizin yerini bulduğunu gördük. Seçimlerin ardından siyasi iradenin bu konuyu öncelikli başlıklar arasına alması gerektiğini savunuyoruz.

:::::::::::KUTU:::::::::::::::::::

Yeşil hidrojen eklendiğinde fayda katlanır

SHURA’nın değerli çıkarımlarına yeşil hidrojeni eklemek demek, yenilenebilir enerjide ülke potansiyelini faydaya çevirmek demektir. Bu fayda çok yönlüdür. Öncelikle cari açık için etkisi aşikar. En çok harcama yapılan ithalat başlığı enerji, doğal olarak azalır. İkincisi, enerjide dışa bağımlılık azalıyor. Üçüncüsü ve bir o kadar önemlisi de SKDM (Sınırda Karbon Düzenlemesi Mekanizması) 2026’da yürürlüğe giriyor. Yani üretimden tedarik zincirindeki süreçlere dek tüm aşamalarda neden olduğunuz karbon salımı vergilendirilecek. En önemli çözüm, enerjide karbondan uzaklaşmaktır. Bunun en güçlü yöntemi yeşil hidrojendir. SKDM, ihraç ürünlerinin rekabet gücünü yok edebilir. Dördüncü fayda istihdam, ki yeşil hidrojenin değerli artılarındandır. Üretim, iletim, depolama ve kullanım alanlarının özel ve yeni istihdam alanlarına da dönüşeceği görülmüştür. Beşincisi ise, GSMH ve milli gelir için olumlu katkısı olacaktır. Türkiye’nin yerli kaynakları RES (Rüzgar Enerjisi Santralleri) ve GES’leri (Güneş Enerjisi Santralleri) ile kurulu güç artışı, hem yeşil hidrojen sektörüne hem enerji sektörüne katkı sağlayacaktır.

Sınırda Karbon Mekanizmasına geç kalıyoruz

Türkiye’de mevcut RES ve GES kurulu gücün, enerji piyasasına kattığı değerin, hem cari açık hem karbon salımındaki olumlu etkisi net şekilde görülüyor. Özellikle şuna bakılmalı, fosil yakıtlar ithali ile elektrik üretiminde kamu sübvansiyon yükleniyor. Bu da devlete maliyet getiriyor. Üretici, ticari fiyattan daha uygun fiyatla satıp farkını hazineden karşılar. Bu, bir yandan karbon salımı nedenidir bir yandan da hazineye ek mali yük getirmektedir. SKDM, 2026’dan uygulanacak, AB bunu ertelemeyeceğini ısrarla tekrarlıyor. Buna yönelik düzenlemelerde ise geç kalıyoruz. Yoğun enerji kullanarak üretim yapan öncelikli alanlar olan çimento, demir/çelik, alüminyum, gübre, elektrik gibi sektörler, ivedilikle enerjilerini yenilenebilir kaynaklara dönüştürmelidir. AB, 2030’a dek elektrik tüketiminin yarıdan fazlasını, yüzde 55’ini yenilenebilir kaynaklardan sağlayacağını açıkladı. 60 milyona yakın ısı pompası, 30 milyona yakın elektrikli aracın kullanıma geçeceği öngörülüyor. Mobilite, sanayi kadar yeşil dönüşümün içinde yer alıyor. Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP), bir yandan yeşil dönüşüm bir yandan döngüsel ekonomi çalışmaları ile, 2040’a dek 1.3 trilyon dolar tasarruf sağlanacak diyor. Dünyadaki gelişmeleri yakından takip ederek, gerekli adımları atalım, oyalanmayalım, diyoruz.