EkonomiKendisini Alman sanan bir İngiliz

Kendisini Alman sanan bir İngiliz

08.11.2015 - 02:30 | Son Güncellenme:

Jaguar’ın kompakt Alman sedanlarına cevabı niteliğindeki XE, kendisini gerçekten de Alman sanıyor. Pek çok açıdan onlarla rekabet edecek silahları da yok değil. Hatta daha fazlası bile olabilir...

Kendisini Alman sanan bir İngiliz

Bir zamanlar insanlar, Jaguar’ın el yapımı olduğunu düşünürdü. İngiliz marka, tıpkı “sütlü çay” gibi farklı tatlara sahipti. Onun sunduklarını, İngilizler dışında herkesin anlaması pek mümkün değildi. “Çift benzin depolu” dev gibi kasalara sahip otomobilleri, “mütevazı” tek depoya sahip otomobillerin yanında sadece “ağzının tadını bilenlere” hitap ederdi.

Haberin Devamı

Başından “çok evlilik geçen” Jaguar, bu “aristokrat” tavrını, Ford ile ilişkisi zamanında biraz değişime uğrattı. Hatta öyle ki, Mondeo ile benzer DNA’lara sahip bir kompakt model bile çıkarttı. 2002-2008 arasında üretilen “X-Type”, adı gibi önceleri pek anlaşılamadı. Yani “X” bir model gibi görüldü. Ancak o, Jaguar’ı daha fazla kitlelere sunabilmek için geliştirilip üretilmişti. Ancak İngiliz marka, onu “Yandım Allah!” dercesine üretimden kaldırdı ve “Bir daha boyumdan daha küçük bir modele girmem!” gibilerinden sözler etti.

Taa ki, XF gelene kadar! Ve Jaguar, XE ile yeminini bozdu ve Alman rakipleri BMW, Audi ve Mercedes’in oyun alanına dahil oldu!..

Kendisini Alman sanan bir İngiliz
Farkını belli ediyor

Jaguar’ın bu son “miniği” (ki XE, en küçük modeli), kompakt lüks sedan pazarına girerken, bu kez tamamen özgün takılmış. Zira bu kez DNA’sını alacağı bir üretici yok. Bunu, tamamen kendi başarmış. Aracı kullanırken, ağzıma “sütlü çay” tadı geldiğini söyleyemem belki, ancak, Jaguar’ın XE ile bu sınıfa farklı bir şeyler kattığını itiraf etmem gerek.

Haberin Devamı

Öncelikle XE’nin tasarımı, onu olduğundan daha büyük gösteriyor diyebilirim. Nitekim bir miktar “aile kimliği” vermek amacıyla, ön tasarımda büyük ağabeyi XF’ten izler bulmak mümkün. Geniş ve Jaguar’ı özgü bir radyatör ızgarası, çekik ve tam da “vahşi kedi” gibi bakan farlarla şekillendirilmiş. Bu hava, nikelajlı çizgiyle bölünmüş tampondaki havalandırmalarla da güçlenmiş. Sert bakışlı olduğu kesin!

Dinamik ve ince yan profil, bana göre mükemmel bir arka tasarımla taçlandırılmış. Hele de ön çamurluktaki havalandırma delikleri “cuk” olmuş bu araç için. Yakışmış işte!

Kendisini Alman sanan bir İngiliz
İçi ayrı bir dünya!

Otomobilin iç mekanı ise, tamamen ayrı bir dünya. Bir kere koltukların yere yakınlığı, doğrudan doğruya Alman rakiplere gönderme niteliğinde. Yere yakın oturmak, sportifliği artırıyor diye... Ayrıca gösterge panelinin sade ama işlevsel oluşu da yine Alman rakiplerde rastlanan bir özellik.

Ancak hepsi bu! Nitekim araç çalıştırıldığında dışarı çıkan, kontak kapandığında da yerine gömülen yuvarlak vites kumandası, Land Rover’dan gelme.

Haberin Devamı

Alışkanlık yaratması biraz sürse de, gayet keyif verici ve Jaguar’a özel. Bununla birlikte kapı içlerinde “çift kat” uygulaması yapılmış. Yani cam kumandaları üst katta, merkezi kilit ve koltuk kumandaları ise bir alt katta “oturuyor.” Açık söyleyeyim, her defasında elime bunların yerlerini öğretmek zorunda kaldım.

Bununla birlikte, ortadaki dokunmatik renkli ekran, buradaki grafikler gayet başarılı. Kapı içi cepleri bir miktar dar gibi görünüyor.

En azından, su şişesi koyamayacaksınız. Ayrıca torpido gözü, sadece kocaman “yangın söndürücü”ye ev sahipliği yapabiliyor.

Yani onu unutun! Kol dayama yerinde bir göz olması ise, bunu bir miktar telafi ediyor. Müzik sistemi ise hiç fena değil.

180 HP’lik 2.0 lt dizel motoru, 8 ileri otomatik şanzımanı, sportif süspansiyonu, “R-Sport” donanımıyla pek bir sevdim kendisini. Alman rakipleriyle rahatça rekabet edebilecek, hatta ciddi bir alternatif olabilecek bir “çocuk” ortaya çıkmış. Bilin diye dedim...

Tek fark kırmızı mı?

Haberin Devamı

-Neyin nesi?

Jaguar’ın BMW 3-Serisi, Mercedes C-Sınıfı ve Audi A4 gibi güçlü Alman modellerine bir yanıtı. Adı da tamamen yeni. Yani “ikinci nesil” filan değil! “Çiçeği burnunda” bir otomobil. Ancak Jaguar’ın, bu sınıftaki ikinci denemesi. Yeterli mi?

-Neleri var?

Aslında kullandığım otomobil, XE’nin “R-Sport” denilen, bol aksesuarlı ve sportif görünümlü versiyonu. Pek çok şeni var bu yüzden. Mesela, sürüş karakterini değiştiren bir düğme gibi. Burada “Eco”, “Normal” “Kış” ve “Dinamik” seçenekleri var. Üstelik bunları, araç giderken de değiştirebiliyorsunuz. Eco ile Normal arasındaki farkı farkedemesem de, Dinamik modu, “kendisini farkettirmeyi” biliyor. Zira gösterge aydınlatmaları birden “kırmızı” oluyor. Peki tek fark kırmızı mı? Tabii ki değil. Aracın özellikle gaz tepkileri daha da farklılaşıyor. Vitesler daha üst devirlerde geçiyor. 2.0 lt 180 HP’lik motorun, 8 ileri vites kutusuyla ilişkisi değişiyor! Sonuç, hiç de yabana atılır bir şey değil! Ayrıca ortalamada 100 km’de 5.8 lt gibi bir tüketim de cabası. Sürekli Sport’ta değil tabii...

Kendisini Alman sanan bir İngiliz


-Ekleyeceğin var mı?

Haberin Devamı

Olmaz mı? Bir kere Şerit Takip Sistemi, Kör Nokta Kontrolü gibi güncel tüm güvenlik donanımları mevcut. Yol bilgisayarının menülerini, hem direksiyon hem de sinyal kolu üzerinden kontrol etmek, biraz garip geldi. Bir de, camlar, daha fazla ses yalıtımlı olabilirmiş. Sanırım, “Bu kadarı kadı kızında da...” şeklinde bir laf etmeli burada. Çünkü XE, bu sınıfa estetik açıdan da farklılık getiren, sportif görünümlü bir otomobil. Ayrıca R-Sport’un mavi dikişli deri direksiyonu da beni benden aldı.

EDİTÖRÜN SON SÖZÜ
Her ne kadar en küçük model de olsa, o bir Jaguar. “Jaguar kullanıyorum!” demek de havalı olsa gerek. Kısa bir süre de olsa “hava”lanıldı da zaten!