19.12.2019 - 07:50 | Son Güncellenme:
ANKARA Milliyet
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Kanal İstanbul projesiyle ilgili olarak, “Montrö’de bize tanınan bir hak yok, istedikleri gibi gelip geçiyorlar. Kanal İstanbul ise böyle değil, Süveyş Kanalı’nda ve diğerlerinde oraların nasıl kendilerine ait hakları varsa biz de bu yatırımı yaptığımız zaman bu tür bir hukukumuz doğacak” dedi.
Cenevre’de basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Erdoğan, “Kanal İstanbul, Türkiye’nin gündeminde fakat daha çok çevre noktasından eleştiriler geliyor. Denizin tuz dengesinin bozulacağı, deprem riskinin artacağı söyleniyor. Bu eleştirileri nasıl değerlendiriyorsunuz?” sorusu üzerine şunları söyledi:
Haliç benzetmesi...
“Bugüne kadar burayla ilgili değerlendirme yapanların ne gibi bir çalışması olmuş sormak lazım. Bu iş Nasreddin Hoca hikayesine benzer: Nasreddin Hoca damdan düştüğünde doktor çağırmışlar. O, ‘Bana damdan düşeni getirin’ demiş. Biz damdan düştük. Mesela bazı akademisyen arkadaşlar bana, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığım sırasında, ‘Haliç temizlenmez. Haliç’in doldurulması lazım’ demişlerdi.
Ama ben damdan düşenlerle konuştum. Bana ‘Haliç’i doldurmaya kalkarsak iki dağ adeta bir araya gelir. Bir taraftan Fatih, öbür taraftan Beyoğlu o da oraya iner’ dediler. Biz ne yaptık? Haliç’in içindeki çamuru, 9.5 kilometre uzağa, Alibeyköy’e, taşocağına aktardık. Adeta tülbent gibi sistemle çamur üzerinde kaldı, su ters pompajla Haliç’e geri gönderildi. 650 bin metrekare alan kazandık.
‘Bileşik kaplar gibi’
Kanal İstanbul’a bileşik kaplar usulüyle bakın. Tuzlu su, az tuzlu su... Bunlar bir araya geldiği zaman ne çıkar? Bunun ortalaması çıkar. Olaya buradan bakılması lazım.
Kaldı ki bizim derdimiz şu: Selimiye’nin önlerinde Independenta tankeri 7 - 8 ay yandı. O patlamada hamilelerin erken doğum yaptığı yazıldı. Bunun dışında gerek Karadeniz’den gelirken, gerek Marmara’dan giderken yalılara çarpan gemiler, tankerler oldu. Son zamanlarda da bu tür bir kaza yaşandı.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan şöyle devam etti:
Gelip geçiyorlar
“Kaldı ki Boğazlar’da, Montrö’de bize tanınan hak yok, istedikleri gibi gelip geçiyorlar. Düşünün, sizin Boğazınızı kullanıyorlar ama hiçbir şey elde edemiyorsunuz. Kanal İstanbul böyle değil, Süveyş Kanalı’nda ve diğerlerinde nasıl kendilerine ait hakları varsa biz de bu yatırımı yaptığımız zaman bu tür bir hukukumuz doğacak. Üstelik kaza endişesi taşımayacaksın. Bu proje, İstanbul’un güzelliğine güzellik katacak ve Boğaz’daki çevre tehdidini ortadan kaldıracak.”
‘Tasvip etmem mümkün değil’
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Kamuoyunda bir tartışma da Ziraat Bankası’nın Simit Sarayı’nı almak için Rekabet Kurumu’na başvurması. Buna yönelik eleştirilere yaklaşımınız nedir?” sorusuna şu yanıtı verdi: “Bunu duyduğum an genel müdürümüzü aradım. Genel müdürümüz, ‘Bir ara gündeme geldi ama böyle bir şeyi şu anda düşünmüyoruz’ dedi. Zaten Ziraat Bankası değil, Ziraat Bankası’nın girişim sermayesi şirketi... O tablo şu anda bu seyirde” dedi. Erdoğan, “Sizin tasvip etmediğiniz bir şey mi?” sorusu üzerine de şunları söyledi:
“Hayır. Benim bunu tasvip etmem mümkün değil. Geçmişte kamu bankalarının görev zararı olayları sebebiyle nasıl battığını hatırlayın. Bütün kamu bankaları görev zararı adı altında çökertilmişti. Biz geldik, önce tamamını görev zararlarından kurtardık. Şu anda Ziraat sadece ulusal değil uluslararası alanda önde gelen bankalardan. Halkbank da, Vakıfbank da öyle. Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün Vakıfbank’ta belli bir oranda hissesi var. Yeni atılan adımla Vakıflar Genel Müdürlüğü bundan sonra hizmet etmede büyük bir imkana sahip olacak. Yatırımlarını vakıf hizmetlerinde daha etkin gerçekleştirecek.”