27.06.2010 - 13:01 | Son Güncellenme:
İSTANBUL'un “Ölüdeniz”i olarak bilinen Sarıyer'deki Büyük Liman Koyu, 2'inci Derece Kara Askeri Yasak Saha sınırları içinde kaldığı için sivillere kapalı. Ancak motorcular, karadan girişi askerlerin kontrolündeki koya, denizden her gün binlerce tatilci taşıyor. Bundan rahatsız olan koyun 150 yıllık sahibi Hamamcıoğlu Ailesi işgalin bitirilmesi için 7 yıldır mücadale veriyor. Kuzey Deniz Saha Komutanlığı'na aile adına başvuran Selim Hamamcıoğlu ya kimsenin koya sokulmamasını ya da gelirinin Mehmetçik Vakfı'na bağışlanması kaydıyla kumsala plaj ruhsat verilmesini istiyor.
Tapulu arazisi üzerinden birilerinin sezonda en az 2,5 milyon lira kazandığını söyleyen Selim Hamamcıoğlu, “Bana plaj için ruhsat vermiyorlar ama insanların her türlü hijyenden ve güvenlikten yoksun olarak burayı plaj olarak kullanmasına göz yumuyorlar. Benim buradan gelecek paraya ihtiyacım yok. Tek derdim benim kullanamadığım malım üzerinden başkalarının çok büyük rant elde etmesi. Bu beni çok rahatsız ediyor. Tek isteğim tüm geliri Mehmetçik Vakfı'na bağışlanmak kaydıyla buraya ruhsat verilmesi ya da hiç kimsenin buraya sokulmaması” dedi.
KENDİ KOYUNA SOKMADILAR
Selim Hamamcıoğlu, bir gün teknesiyle koya çıkmak istemiş. Motorcular, para isteyince çok sinirlenmiş ve bu işgali bitirmek için mücadeleye başlamış. Selim Hamamcıoğlu, 10 yıldır insanların yasaları ve yasakları hiçe sayarak plaj olarak kullandığı tapulu kumsal için 7 yıldır ruhsat almaya çaltığını ama her defasında ‘2. Derece Kara Askeri Yasak Saha’ olduğu gerekçesiyle buna izin verilmediğini söyledi. Selim Hamamcıoğlu, “200 yıllık Sarıyerli'yiz. Büyük Liman Koyu ile yanındaki Garipçe Koyu, 150 senedir tapulu malımız. Oralarda eskiden tuzlu balık ihraç edermişiz. Rüzgar almadığı ve sığ olduğu için Dalyanlar kurmak için burası tercih edilmiş. Koyun üst tarafına askeri birlik kurulunca, 2'inci Derece Askeri Bölge ilan edilmiş. Karadan giriş çitlerle çevrilerek kapatılmış. Ben gidip orada piknik yapabiliyorum, ekiyorum, biçiyorum ama başka bir şekilde kullanmak için bize ruhsat vermiyorlar” dedi.
ANAHTAR ASKERLERDE
150 yıldır vergisini verdikleri kendi arazilerine karadan girmek için her seferinde Sarıyer Deniz Er Eğitim Taburu'ndan anahtar almak zorunda olduklarını belirten Selim Hamamcıoğlu, “Büyük Liman adı ile pafta 2, parseller 52 ve 52 maaruf pilaj ve mücavir taşınmazımız organize bir şekilde Büyük Liman Taşımacıları Kooperatifi tarafından senelerdir işgale uğratılıyor ve tapulu arazimizden haksız kazanç sağlanıyor. Noter tespiti yaptırdık, bir hafta sonu 10 bini kişi vardı. Burada sezonda en az 2.5 milyon liralık bir para dönüyor. Askeri ve idari makamlara yapmış olduğumuz tüm talepler sonuçsuz kaldı” dedi.
10 YILDIR İŞGAL ALTINDA
Sarıyer'de 40 motorcunun Büyük Liman Motorcular Kooperatifi diye bir yer kurduğunu belirten Selim Hamamcıoğlu şunları söyledi: “Bunların tek işi Sarıyer'e gelen insanları alıp buraya taşımak, oradan da geri getirmek. Bunlar organize bir şekilde aynı taksi durağındaki gibi sırayla gidiyorlar, geri geliyorlar. İnsanlara bir kart veriyorlar istedikleri tekneyle her saat başı geri dönebilsinler, diye. Burası 10 senedir resmen işgale uğratılıyor. Anormal büyük bir rant dönüyor orada. En son adam başı 7.5 lira alıyorlardı. 4 yıl önce Noter tespiti yaptırdık. Bir Pazar günü 10 bin kişi vardı. Şimdi bu sayı 15-20 bini buluyor. Bir günde en az 100 bin lira para topluyorlar. Bunun Cumartesisi var, hafta içi var. İskele yaptırmışlar, onu yıktırdım. Her sene onlar yapıyor ben yıkıyorum. Adamları resmen iskele olmadığı için denize bırakıyorlar. Bir adam derme çatma bir kafe yapmış. 'Ben buraya ayda 15 bin lira kira veriyorum, beni buradan kimse atamaz' diyor. Kime veriyor bilmiyorum. Benim tapulu arazimi hem de askerin kontrolündeki bu yeri birileri başka birilerine kiralayabiliyor. Su satıyor, ekmek arası balık ya da köfte satıyor. Jeneratörle elektrik koyuyor. 10 bin kişiye bir su satsan 1 liradan 10 bin lira yapıyor.
DENİZ HERKESİN MALI DİYORLAR
Motorculara, ‘Burası benim tapulu malım. Siz benim tapulu malıma nasıl insan çıkarırsınız?’ dedim. Bana, ‘Deniz herkesin malıdır’ dediler. Kendilerine, 'Ben bir şey istemiyorum, kazandığınız paradan bir bölümünü Mehmetçik Vakfı'na benim adıma bağışlayın. Öbür türlü siz resmen benim arazimden haraç alıyorsunuz' dedim. Kabul etmediler. Ordu'ya gittim, 'Buraya adamlar koyun. Çıkan insanlardan Mehmetçik Vakfı'na makbuz karşılığı para kesin, ben bir şey istemiyorum' dedim. 'Biz böyle bir şey yapamayız' dediler.
RİSK TAŞIYACAK BİR DURUMU YOK
2'inci Derece askeri bölgedir, ben ona bir şey demiyorum. Kullanma izni de vermiyorlar. Bakıldığında askeri anlamda risk taşıyacak bir durum yok. Koy zaten sarp bir alanın alt tarafında yer alıyor. Buranın plaj olarak işletilmesi için her sene dilekçe yazıyorum. Kuzey Deniz Saha Komutanlığı'na, belediyeye, jandarmaya, kaymakamlığa. Herkes kilitleniyor. Herkes topu birbirine atıyor. Fiili olarak benim tapulu arazim plaj olarak kullanılıyor. Ben oranın 150 senedir vergisini veriyorum. Eğer sen devletsen ve benim mülkümü korumakla yükümlüysen orayı işgale uğratmayacaksın. Adam teknesiyle koya gelmiş, denize girmiş benim bunlara bir şey dediğim yok. Ama burada organize bir iş var ve benim arazimden bu kadar büyük rant sağlıyorsan bu da haksızlık. Resmen sistemin boşluğunu sömürüyorlar. Jandarma kumsala bu insanları çıkarmaması lazım. Sahil Güvenlik'te iskelesi dahi olmayan, 2'inci derece askeri bölgeye insanları balık istifi taşıyan bu motorları bağlaması gerek. Allah korusun, bir tekne batsa ne kadar insan ölür. Sorumlusu kim olacak? HİJYEN SIFIR Plaj için ruhsat vermiyorlar ama orası bir günde 10 bin kişinin kullandığı fiili bir plaj. Böyle olunca daha kötü. Şu anda hijyen sıfır. Tuvalet yok, su yok, yemek yok, iskele yok. Ne cankurtaran var, ne mesul müdür var, ne hesap sorulacak bir insan var. Tekneler getirip 10 bin kişiyi atıyorlar oraya. Adam boğulup ölüyor, yangın çıkıyor, binalar tahrip ediliyor. İstanbul'un en güzel koyu fuhuş ve esrar yuvası olmuş. Her türlü ihtiyacını doğal ortamda gideriyor. Pislik yuvası bir yer haline geldi. Ölüdeniz gibi bir yer burası. Tekneyle gel kendini Datça'da filan sanırsın. Kuzeye kapalı olduğu için rüzgar almıyor ve suyu da çok sıcak.
NE YAPACAĞIMI ŞAŞIRDIM
Kuzey Deniz Saha Komutanlığı'na gittim, Dedim ki 'ben hiç bir şey istemiyorum. Siz gelin buraya işletme belgesi verin. Bütün gelirini Mehmetçik Vakfı'na bağışlayacağım. Ama bu adamlara burada rant yedirtmeyin' dedim. Olumlu bir sonuç alamadım. Eğer halk plajı olacaksa, ben bir şey istemiyorum. Devlet vergisini alsın, geliri Hamamcıoğlu Ailesi adına Mehmetçik Vakfı'na bağışlansın. İnsanlar da tuvalet, yeme, içme, güneşlenme gibi ihtiyaçlarını insani şartlarda yapsın. Düşünebiliyor musunuz, sizin eviniz var, bahçeniz var. Birileri insanları getirip oraya dolduruyor ve bundan para kazanıyor. Sen de uzaktan bakıyorsun, hukuki olarak bir şey yapamıyorsun. Çit çektik çiti yıktılar. Ne yapayım yani, adam alıp onlarla kavga mı edeyim, yoksa vatandaşı denize mi dökeyim. Ben bunlarla uğraşmak istemiyorum.