13.08.2021 - 10:12 | Son Güncellenme:
AA
İSTİB açıklamasında görüşlerine yer verilen Kopuz, giderek artan sel ve yangın felaketlerinin iklim krizinin bir sonucu olduğu konusunda uzmanların görüş birliğinde olduğunu belirterek, iklim değişikliğinin ilk etkisinin insan, hayvan ve bitki yaşam alanlarının azalması ve değişmesi anlamına geldiğini ifade etti.
Dünyanın alarm verdiğini aktaran Kopuz, "2050'ye kadar artması beklenen dünya nüfusunun gıda ihtiyacı da en az yüzde 50 yükselecek. Öte yandan iklim krizi, toprak kalitesinin azalması ve verimsiz üretim yöntemleri dolayısıyla gıda üretimi azalabilir. Tüm dünyada hızla, etkin ve radikal önlemler alınmazsa gıda krizi kaçınılmaz." değerlendirmesinde bulundu.
Kopuz, İSTİB olarak Türkiye'deki yangınlarda tahrip olan ormanların tekrar yeşertilmesi için 1 milyon TL bağış yaptıklarını belirterek, şunları kaydetti:
"Son zamanlarda birçok şehrimizde sel felaketleri yaşanıyor. Son iki haftadır da, cennet vatanımızın yüzlerce noktasında yaşanan orman yangınları yüreklerimizi dağladı. Devletimiz ve milletimiz ilk andan itibaren el ele vererek, yaşadığımız bu felaketlerle tüm güçleriyle mücadele ettiler ve etmeye devam ediyorlar. Bu vesileyle yangınlarda ve sel felaketlerinde mücadele eden görevli personel ve gönüllü kardeşlerimize teşekkür ediyorum. Alevlerle mücadele ederken hayatını kaybeden kahramanlarımıza Allah’tan rahmet diliyor, yangınlardan etkilenen vatandaşlarımıza geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.
Şimdi el birliğiyle yaralarımızı sarma zamanı. Biz İstanbul Ticaret Borsası olarak vakit kaybetmeden, orman yangınlarında zarar gören vatandaşlarımız için TOBB'un başlattığı yardım kampanyasına 1 milyon TL katkıda bulunduk. Bu noktada, gerekli girişimlerde bulunarak, bu kampanyanın hayata geçmesine öncülük eden TOBB Başkanımız Sayın Rifat Hisarcıklıoğlu'na teşekkür ediyorum."
"Karbon oranını artıran en önemli faktörler enerji ve gıda üretimi"
Türk milletinin kenetlenerek yaralarını en kısa zamanda saracağına emin olduğunu belirten Kopuz, "Ancak böyle hassas bir dönemde bile, maalesef bazı fırsatçıların verilen mücadeleye darbe vurmaya çalıştığını görüyoruz. Sahada canlarını ortaya koyan görevliler ve gönüllülerin arkasında olmak yerine, manipülatif haberlerle suyu bulandırmaya çalışanlara şahit olduk. Türkçemizde 'yangına körükle gitmek' diye güzel bir deyim vardır. Söndürme çalışmaları sürerken ve bu çalışmalara destek vermek gerekirken tam tersini yapanları, milletimizin sağduyusuna bırakıyorum." ifadelerini kullandı.
Kopuz, son zamanlarda görülen yangınların, görülmemiş büyüklükte, yoğunlukta ve sıklıkta çıktığını aktararak, şu değerlendirmede bulundu:
"Bu nedenle de sabotaj ihtimali dahil birçok neden tartışılıyor. Nitekim bazı yangınlarla ilgili gözaltılar da var. Ancak, son dönemde gerçekleşen ve söndürülmesi giderek zorlaşan küresel boyuttaki yangınların en büyük nedeni, maalesef iklim değişikliği. Bu nedenle, borsamızın yayın organlarında ve basın açıklamalarımızda iklim krizinin tehlikelerine, gıda üretiminin ve suyun önemine sürekli vurgu yapıyoruz.
Zira iklim krizi giderek derinleşiyor. Avustralya’da Haziran 2019'da başlayıp 240 gün süren yangınlar hala hafızalarda. Kaliforniya eyaleti şu anda tarihindeki en büyük yangınlardan birini söndürmeye çalışıyor. Sadece Sibirya’da devam eden yangında, Yunanistan'ın yüzölçümünden büyük bir ormanlık alan yanmış durumda. İklim krizinin atmosferdeki karbon oranının artışına bağlı olduğu konusunda, uzmanlar hemfikir. Karbon oranını artıran en önemli faktörler ise enerji ve gıda üretimi."
"Enerji üretimi konusunda tüm dünya radikal önlemler almak zorundadır"
Türkiye’nin enerji konusunda üzerine düşeni yaptığını belirten Kopuz, "Örneğin Türkiye'nin elektrik üretiminde yenilenebilir enerji kaynaklarının payı yüzde 52,3. Bu alanda Avrupa'da 6., dünyada ise 13. sıradayız. Ancak bu sorunun en büyük müsebbibi olan Çin ve ABD gibi ülkelerin, uluslararası anlaşmalara katılmamaları, konuyu çıkmaza sokmaktadır. Bu nedenle, enerji üretimi konusunda tüm dünya radikal önlemler almak zorundadır." ifadelerini kullandı.
Dünyanın geleceği için gıda israfının engellenmesi ve üretim verimliliğinin yükseltilmesinin kaçınılmaz olduğunu belirten Kopuz, "Biz gıda işi yapan tüccarlarız. İklim krizi, en çok tarımı ve dolayısıyla da gıdayı etkilemektedir. İklim krizi gıda krizinin habercisi. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü, 2050 yılına kadar gıda ihtiyacının yüzde 50 oranında artacağını açıkladı. Bunun bir nedeni nüfus artışı, diğer nedeni ise refah artışı. Yani daha fazla kişi, daha fazla tüketmek isteyecek. Tüm dünyadaki meslektaşlarımız gibi bizler de, gıda arzını artırmanın ne kadar zor olduğunun farkındayız." değerlendirmesinde bulundu.
Kopuz, öncelikle tarımsal üretimin artması gerektiğini aktararak, şunları kaydetti:
"Toprak kalitesinin sürekli azaldığı ve iklimin değiştiği bir ortamda, tarımsal üretimin artması nasıl mümkün olabilir? Daha önce de defalarca vurguladığımız gibi, hem iklim değişikliğini önleyecek tedbirlerin hızla alınması, hem de verimliliği artıracak yüksek teknoloji kullanımının yaygınlaşması gerekiyor. İkinci olarak da gıda israfını engellememiz gerekiyor. Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de, üretilen gıdanın üçte biri çöpe gidiyor. İsraf yalnızca çöpe atılan gıdalarla da olmuyor. Yüzlerce milyon kişinin açlık çektiği dünyamızda, obezite de büyük bir sorundur. Yani gereğinden fazla tüketim de, bir nevi israftır. Bu nedenle İstanbul Ticaret Borsası olarak başlattığımız Gıda İsrafını Engelleme Projesi'ne çok önem veriyoruz. Bu konuda birçok çalışma yaptık, yapmaya da devam edeceğiz.
Bizim inancımızda, örfümüzde, kültürümüzde gıda israfının ne kadar kınandığı, ayıplandığı ve günah olduğu hepimizin malumu. Kutsal kitabımızdaki 'Yiyin için fakat israf etmeyin. Çünkü Allah israf edenleri sevmez' ayet-i kerimesi hepimizin dilindedir. Buna rağmen gıda israfımızın dünya ortalamasında olması hepimizin utancı, israfın azaltılması da hepimizin amacı olmalı. Bizlerin bireysel ve kurumsal olarak bu mücadeleye yapacağımız katkı, hem ülkemizin hem de dünyamızın geleceğinde belirleyici olacaktır. Gelecek nesillerin, nasıl bir dünyada yaşayacağını, bizim neslimizin alacağı kararlar ve yapacaklarımız belirleyecek. İnşallah bu sorumluluğun bilinciyle davranırız."