EkonomiHayaller ve acı gerçekler

Hayaller ve acı gerçekler

03.12.2024 - 07:01 | Son Güncellenme:

Aslında Bakü’de 11 Kasım’da başlamadan önce COP29’dan beklenti çok büyük değildi. Kimse mucize beklemiyordu. Ana konu paraydı ve konferans iklim dostu olmayan Trump’ın seçim zaferinin gölgesinde ve bir petrol üreticisi ülkede yapılıyordu.

Hayaller ve acı gerçekler

SERVET YILDIRIM - Nitekim toplantı sona erdiğinde de öyle oldu. İklim konusunda güçlü bir liderlik örneği sergilenemedi, güçlü bir irade ortaya konulamadı. Ana konu olan finansman hedefi konusunda bir ilerleme sağlandı ama sera gazı emisyonlarını azaltmak için gereken güçlü taahhütler sağlanamadı. Finansman konusundaki ilerleme de daha önceki COP’larda diğer konularda olduğu gibi normal süre bittikten sonra ancak “ite kaka” ancak sağlandı.

Haberin Devamı

Bir tarafta aralarında Çin’in de yer aldığı 77 ülkelik dev blok vardı, karşıda ise bunların atmosferi kirletme konusunda tarihi sorumluları olduğunu ve finansman yükünü taşımalarını istedikleri ABD ve AB ülkeleri bulunuyordu. Talep edilen finansman tutarı ise 2035 yılına kadar yılda 1,3 trilyon dolar sağlanmasıydı. Sonuçta 300 milyar dolarda karar kılındı. Bir açıdan bakarsak bardağın dolu tarafında 300 milyar dolar var. Bir önceki taahhüdün tam üç katından söz ediyoruz. Boş tarafta ise ihtiyaç duyulan rakamın bir trilyon dolar altında kalındığı gerçeği var. Üstelik taahhütlerin yerine getirilip getirilmeyeceği de oldukça muğlak.

Geçimini fosil yakıttan sağlayan bir ülkede yapılan COP29’da fosil yakıtlardan temiz enerjiye geçiş konusu da askıda kaldı. Oysa geçen yıl fosil yakıtlar konusunda güçlü olmasa da yön belirten bir ifade vardı.

Haberin Devamı

Hayal kırıklığı

Anlayacağınız birçok konu gelecek yıl Brezilya’da yapılacak COP30’a kaldı. Devreden en önemli madde ise ülkelerin taahhütlerinin daha da güçlendirilmesi. Bugünün gelişmiş ekonomileri, sanayi devrimi sonrası oluşan emisyonların ana sorumlusu. Ama son 10 yıldaki emisyon artışının dörtte üçü gelişmekte olan ekonomiler kategorisindeki ülkelerden geldi. Dolayısıyla her bir ülkenin güçlü bir planla ortaya çıkması lazım. Ama Bakü’de ortaya çıkan manzara bu beklentiyi desteklemiyor.

Son dönemde yapılan COP’lardan hayal kırıklığı çıkması COP’ların etkinliği konusunda kafalarda soru işaretleri yarattı. Oysa COP’lar, yani 1992 tarihli İklim Değişikliği Birleşmiş Milletler Çerçeve Anlaşması’nı imzalayan tarafların konferansları, ülkelerin iklim krizini konuşacakları, önlemleri belirleyecekleri ve önceliklendirecekleri, iş birliğini sağlayacakları en önemli, hatta tek platformdur. Bu nedenle çok kritiklerdir. Ama benim bu yıl Bakü’de gördüğüm kadarıyla, etkinliğini kaybedip birer panayır yerine dönmeye başlamışlar. Ülke stantları ticari fuarlardaki ya da panayırlardaki pavyonlara dönmeye başlamış; bazı ülkeler işi tamamen turizm ve tanıtıma dökmüşler.

Haberin Devamı

Türkiye ev sahibi olur mu?

Bu ortamda bundan sonrası zor olacak. Üstelik ABD’yi Paris İklim Anlaşması’ndan çekeceğini açıklayan Trump’ın ABD’nin gelecek dört yıl boyunca başkanı olacağı dikkate alındığında bu hayal kırıklığının süreceğini öngörmek zor değil. ABD iklim konusunda küresel liderliği bırakacak ve halen BM tarafından gelişmekte olan ülke kategorisinde değerlendirilen Çin muhtemelen öne çıkacak. Liderlik planı olan Çin statüsü gereği finansal katkı yapması zorunlu olan bir ülke değil ama gönüllü katkıda bulunacağını açıkladı ama o noktada birçok çelişki bulunuyor.

Bundan sonrası için bizim açımızdan önemli bir gündem maddesi ise 2026 yılında yapılacak COP31’e kimin ev sahipliği yapacağı? Bizim mi yoksa diğer aday Avustralya’nın mı? Türkiye’nin iklim krizi ile mücadelede kamu, özel sektör ve özellikle STK iş birliği ile kamuoyu oluşturup küresel gündemi izlemesi hayati önem taşıyor. Sürdürülen diplomatik çabalar sonuç verir ve 2026 yılında yapılacak olan COP31 Türkiye’de gerçekleştirilse çok iyi olur. Böyle bir ev sahipliği konuyu daha da sahiplenmemize yol açar, bizi küresel iklim lider yapmasa da önemli bir savunucu haline getirir.