Ekonomi‘Fırsat var, eser az’

‘Fırsat var, eser az’

30.09.2018 - 01:30 | Son Güncellenme:

Galeriler, sanatın gelişmesinde ve Türkiye ile dünya piyasasında yer edinmesinde önemli roller üstleniyor. Dövizin dalgalandığı şu süreçte ise bir kısmı kapılarını kapatırken, bir kısmı ise ‘büyük fırsat’a işaret ediyor. Sevil Dolmacı Art Gallery bu yıl da Contemporary İstanbul’un uğrak noktalarından oldu. Sanat piyasasında yaşananları Sevil Dolmacı’dan dinledik. Dolmacı, piyasada alım için önemli fırsatlar olduğuna işaret ederken, ancak diğer yandan iyi bir eser bulmanın zorluğuna dikkat çekti. Dolmacı, “İşlerimiz yoğun şekilde sürüyor. Fiyatlar TL bazında geride. İyi eser bulunduğu vakit alınması için en uygun dönem. Hatta sürprizler olabilir ve çok iyi eserler satışta görülebilir” dedi.

‘Fırsat var, eser az’

‘Karamsarlık yok, iyiyiz’

'Yaşayan en yüksek cirolu Türk ressamlar' sıralamasında her zaman yeri olan Ergin İnan, yeni eserleri üzerinde soluksuz çalışıyor. ‘İkili Yüzler’ temasıyla büyük bir kitleye ulaşan İnan, şu sıralar yeni bir tema üzerinde çalıştığını Beykoz’da atölyeye çevirdiği evinde Milliyet’e anlattı. Mevcut dönem için ‘karamsar’ olmadığını söyleyen Ergin İnan, sanat piyasasının devamlılığı için ‘satmaya devam etmesi’ gerektiğini vurguladı. ‘Hayal kırıklığım yok çünkü resimden başka haz duyduğum iş yok’ diyen İnan ile bir ‘renk denizi’ halini alan çalışma alanında konuştuk.

Haberin Devamı

- Yakın zamanda Ergin İnan’la buluşacak mıyız?

Evet aslında bunun üzerine çalışıyorum. Kasım ayında bir sergim olacak. Ona hazırlanıyorum. Bu aralar sanat fuarı vardı. Oraya birkaç çalışmamı verdim. Kısa aralar veriyorum ama üretmeye hep devam ediyorum

- Bu aralar sanat dolu günler yaşadık, Türkiye nasıl bir mesafe kat etti?

Şimdi bakınca pek çok etkinlik var, sanat buluşması var, çok iyi müzeler var. Şu aralar biraz dünyanın durumu, Türkiye’nin durumu para politikaları. Bunu konuşuyoruz. Ve bu nedenle hepsi birbirini etkiliyor. Evet şu anda sanat işlerinin istenildiği gibi gitmesi bizi zorluyor ama mesela gelenekselleşen bu fuardan örnek vermek gerekirse işler devam ediyor. Satışlar sürüyor. Zaten sanat satacak ki devam edebilsin. Karamsar olmamak lazım. Ben değilim. Sanat hiçbir zaman yerinde durmuyor. Bir sanatçı olarak çalışmaya devam ediyorum, ediyoruz. Önemli bir yol aldık ve uluslararası arenada da her zaman işlerimiz var.

- Türkiye’de bu piyasa oturdu mu?

Sanat piyasası Türkiye’de yeni sayılır. Bu piyasayı ayakta tutmak için önceleri dünyanın başka ülkelerindeki sanatçıları getirmek ve onların eserlerini sergilemek gibi kaygılar duyuluyordu. Onlar gelince Türk insanının bakışı da meyilli oluyor, ilgiyi artırıyordu. Ama şimdi bunlar değişti. Kendi ilgisini kendi oluşturan bir sanat dünyası var. Elbette dalgalanmaları oluyor ama geçmişten bugüne kadar bakınca, pek çok zorluğu aştık. Hala aşmaya çalışıyoruz. Fakat önemli bir noktadayız.

- Dünyadan nasıl görünüyor?

Bir anımı anlatayım o halde. Geçen sene Belçika’ya gittiğimde sevdiğim bir sanatçının sergisi vardı ve galeriye uğradım. Dünyaca ünlü bir galeri. Orada galericiler konuşurken, internetten ne yaptığımı, işlerimi biliyorlar. İnternetten hangi işlerimin nasıl satıldığına bakıp araştırıyor. En çok hangi dönemde, hangi fiyata sattığıma bakıyor. Onun üzerine galeride eserlerimi sergileme teklifinde bulundu. Yani dünyada sanatçının satış ortamı yükselirse oradaki insan da ilgi duyuyor. Bu bir örnekti. Bu değer devam ederse Türk sanatı dünyada bir yere geliyor. En çok kitleye böyle ulaşıyorsunuz.

‘Fırsat var, eser az’

- Eserlerinizin satış fiyatından memnun musunuz?

Dolar bazında satış yapılamayınca TL olarak fiyatlar, eski fiyatta kaldı. Mesela ben kendi resmim için baktığımda fiyatların düştüğünü görüyorum.

Resimlerim satılıyor, yaptığım zaman mutlaka satılıyor, hatta bekleniyor. Bir resme başlamak ayrı bir arzu, o bir bağ. Bunu sağlayabildiğim sürece yapıyorum.

- Kullandığınız malzeme fiyatı arttı mı?

Olmaz mı! Adeta bir boya denizi kullanıyorum. Geçenlerde bir boya kümesine 65 bin lira verdim. Aldığım ürün Amerika’dan geliyor. Yüzde 60’a varan fiyat artışı var. Resim fiyatları artmıyor ama boya fiyatları yükseliyor.

- Rengarenk burası, ne kadar güzel!

Bu son dönemde hep renkle uğraşıyorum. Size karışık görünmüş olabilir ama hepsinin bir yeri var. Bir dönem de ‘ikili yüzler’ üzerine çalıştım. Şu dönemde onlara biraz daha az zaman ayırıyorum. Yakın zamanda yeni bir tema oluşturacağım. Kasım ayında da bir sergim olacak.

- ’İkili yüzler’ çok sevildi...

İkili yüzler, insan ikileminin, karşıtların temsili. Üstlerine yazılar da yazdım. Hayatta hep ikili durumlarla, karşıt düşüncelerle karşılaşıyorsunuz.

Hayatımın başlangıcında resim yapma duygusu var. Başka bir şey de yapamıyorum, bana o hazzı vermiyorum, o ilgiyi duymuyorum. Bu nedenle yaşadığım herhangi bir şeyi hayal kırıklığı olarak görmüyorum, resim yapamaz duruma gelmek hayal kırıklığı olurdu.

- Kendinize ayırdığınız eserler var mı?

İlk yaptığım resimler, figürler ve desenler elimde. Küçük ikonalarım var. Onlar bir odada arşivlenmiş olarak duruyor. Kimseye verimiyorum, hatta piyasadan tekrar satın aldıklarım oldu. Artık bir yere vermem. Alan satıyor, alan satıyor, bir yerde kalıcı olacaksa, görünecekse verebilirim. Mesela müzelere verebilirim.

- Yazılarınız eserlerinizin üzerinde...

O resim hakkında konsantre olup düşünüyorum. Bu sayede o resim için bir şey yazıyorum. Son zamanlarda yazdıklarım benim ama öncesinde Mesnevi’den çok yazdım.

‘Fırsat var, eser az’

‘Mutluluk kurundan satıyorum’

Sanat piyasasının kuşkusuz son zamanlarda en çok konuşulan, en çok satan isimlerinden oldu Ahmet Güneştekin. Son olarak devasa ‘Ölümsüzlük Odası’ eserini bitirdi ve Contemporary İstanbul’da halkla buluşturdu. ‘İnsanoğlu hep ölümsüzlüğü aramış, bu yolda karşısına sanat çıkmış’ diyen Güneştekin, eserinin dünyayı gezmesini istiyor. Dünya mirası ‘Göbekli Tepe’den’ ilham alan eser, büyük bütçesiyle de dikkat çekiyor.

Sanat piyasasının Türkiye’de ‘tahterevalli’ üzerinde gidip geldiğini söyleyen Güneştekin, eserini Contemporary İstanbul’a göndermeden önceki son gün Milliyet’i Tersane İstanbul’daki çalışma alanında ağırladı. Yağmur altındaki sohbetimizde, ‘Sanat piyasası kuyumcu terazisi hassasiyetinde olmalı’ dedi.

‘Fırsat var, eser az’

- Ölümsüzlük Odası’na ne kadar sürede hayat verdiniz?

2004’te Göbekli Tepe’de kazılar yapılmaya başlanmış ve ilk buluntulara ulaşılmıştı. Bu buluntular üzerinden o zaman düşüncelerim şekillenmeye başladı. O ilhamla bir yıl önce kurgu aşamasına başladım, aralıksız bir çalışmayla da enstalasyonun üretimini gerçekleştirdik.

- ’Ölümsüzlüğün’ kendisi de çok devasa bir kavram...

Evet öyle. İnsanoğlu hep ölümsüzlüğü ararken bunun inanılmaz öyküleri, anlatıları oluşmuş. Biz ne yaparsak bizi ölümsüzleştirir diye düşünürken, karşılarına sadece sanat ve bilim çıkmış.

- Zorlu bir süreç miydi, eserin maliyetini de merak ediyoruz...

Dünyada bu tip eserler hangar tipi yerlerde yapılıyor. Mesela buradan vinçler yardımıyla yüklenip tırlarla taşındı.

Bütçesini hesapladığımda ortaya çok yüksek bir rakam çıktı. Bunun için destek lazımdı. Aslına bakarsanız zaten sanat eserinin desteğe ihtiyacı varsa, büyük sermaye grupları tarafından desteklenmeleri çok normal, hatta bence gerekli. Bu durumda ilgi, kültür sanatın üzerine çekiliyor. Fettah Tamince’ye anlattım, hiç tereddüt bile etmeden hemen Tersane İstanbul’un kapılarını bize açtı. Maliyeti 1 milyon doların üzerinde.

- Başka ülkede yapabilirdiniz...

Ölümsüzlük Odası gibi eserler dünyada Almanya, İngiltere, İtalya’da yapılıyor. Büyük hangar gibi alanlarda böyle devasa eserler için yerler var. Ama ben dedim ki, ‘neden kendi ülkemizde, kendi imkanlarımızla bunu yapmayalım.’ Her parçasını kendi ülkemde yaptım, kendi ülkeme değer kazandırdım. Hem de bunun bir yolunu da açmış oldum.

- Alüminyum döküm bir eser...

Yaklaşık 35 ton. Parçalanabilir bir yapısı var ama sökülmesi sadece 2 gün sürdü.

‘Fırsat var, eser az’

- Nerelerde görülebilecek?

Aslında gönül ister ki, ülkenin her önemli noktasında, mesela Ani Harabelerinin girişinde görülsün. Halkla her yerde buluşsun. Sanat eseri insan için ortak mirastır. Dünyada pek çok yere gidecek. Abu Dabi, New York, Londra... Dünyayı gezmek, anlatmak gerek.

- Satar mısınız?

Elbette satılması gerekiyor bir eserin. Öncelik tabii ki Fettah Tamince’de. Eğer o bir eserinde kalıcı hale getirmek isterse öncelik onun.

- Sanat piyasasında mevcut durumu nasıl buluyorsunuz?

Türkiye sanat piyasası kendini yeni yeni kuruyor. Bir sanat piyasası var Türkiye’de ama tahterevallinin üzerinde bir o yana bir bu yana sallanıyor. Oysa ki düzgün bir piyasanın kuyumcu terazisi hassasiyetinde olması gerekiyor. Türk sanat piyasasında oraya gelmesi lazım.

- Oraya gelmesi zor mu?

Türkiye dikkat çeken bir ülke. 3-5 yılda çok önemli bir yere geleceğine hiç kuşkum yok. Hatta ekonomide şu son zamanlarda oluşturulmaya çalışılan sıkıntılar yaşanmasaydı zaten sanat piyasası çok daha farklı bir noktada olacaktı bugün. Mesela şu anda tam alım dönemi.

- Siz nasıl tepki verdiniz?

Mevcut döviz kurunda satışları alıcıyı da mutlu edecek bir kura yakın yapıyorum. Benim için böyle zamanlar insanların mutlu olması için, sanatın değerini koruması için çok kıymetli.

‘Fırsat var, eser az’

Haberin Devamı

- Hayat hikayeniz de ilginç. Sadece şans olamaz...

Haberin Devamı

Batman’da, kalabalık bir ailede... İbn-İ Haldun ‘Coğrafya kaderdir’ der ya hani, ben uzun süre aslında buna inanarak yaşadım. Ama baktım ki, buna inanınca kaderine razı oluyorsun. Evet çok zor bir coğrafyada doğdum, yaşadım. Çok sabırlıyımdır, çok çalışkanım, blginin peşinde koşarım. Doğduğum yerin tüm şansını değerlendirdim. Kültürünü, anlatılarını, ninnilerini...