04.05.2012 - 13:38 | Son Güncellenme:
Altın fiyatlarında, özellikle Fed'in parasal genişlemeden giderek uzaklaştığı yönündeki algı üzerine düşüş devam ediyor. Altın fiyatı, haftanın son işlem gününde 1.630 dolar seviyelerine yakın seyrediyor. Ancak altın fiyatının bu seviyesinin dahi "balon" olup olmadığı konusunda tartışmalar devam ediyor.
JAPONYA VE .COM ÖRNEĞİ
Altın konusunda en önemli yatırımcılardan biri olarak bilinen Dr. Kıyamet lakaplı Marc Faber, altın fiyatlarında hiçbir şekilde balon olmadığını savundu. Altının 1999 yılında başladığı 252 dolardaki yükselişinin çok üzerinde bir performans gösterdiğini savunan Faber, "1989 yılında herkesin elinde Japon hisse senetleri vardı. 2000'lerin başında herkesin elinde teknoloji hisseleri vardı. Balon dediğiniz böyle olur. Bugün muhtemelen elinde Apple hissesi bulunduranların sayısı, altın yatırımcılarından fazladır" dedi.
İRRASYONEL GEREKÇELER YOK
Altın fiyatındaki yükselişin irrasyonel gerekçelere değil, borç oranlarının yarattığı riskler gibi daha ayağı yere basan noktalara dayandığını savunan Faber, "Sadece kamu değil, aynı zamanda şirket borçlarında da patlama yaşandığını görüyoruz. Fonlanamayan yükümlülükler birçok oyuncuyu zor durumda bırakıyor. Bu ortamda normal şartlar altında atın fiyatının daha da yüksek olması gerekirdi. Çünkü bugünkü durumda dünyanın her yerinde kamunun borçlulukların ödenmesi için para basmak dışında başka çıkar yolu yok" ifadelerini kullandı.
DOLAR PARA KAYBETTİRİYOR
Faber ayrıca, Merkez Bankaları açısından değerlendirildiğinde, rezerv miktarı en yüksek bankaların Asya ve gelişen ülke bankaları olduğunu, bu Merkez Bankalarındaki yöneticilerin de altına yönelmek zorunda kalacağını şu cümleler ile aktardı: "Ortalamanın altında zekaya sahip bir Merkez Bankası yöneticisi bile elinde tuttuğu doların ve dolar cinsi tahvillerin para etmediğini anlayacak. Elinizde tuttuğunuz dolar, size reel olarak para kaybettiriyor. Çünkü negatif reel faiz veriyor. Bunun önüne geçebilmenizin yolu ise altına dönmek. Bunu çok önce yapmaları gerekiyordu, ancak Merkez Bankası yöneticilerinden bu kadar öngörülü olmasını beklemek biraz fazla olabilir."