02.12.2024 - 07:01 | Son Güncellenme:
GÜLÇİN KAZAN DÖGER / AA
Literatürde “cam tavan sendromu” olarak tanımlanan durum, kadının gerekli yeterliliğe sahip olmasına rağmen terfi konusunda karşılaştığı adil olmayan sınırlamaları ifade ediyor ve çalışma hayatında cinsiyet ayrımcılığının bir türü olarak kabul ediliyor. Eagly, ilk kez 1970’lerin sonlarında kullanılmaya başlanan “cam tavan” metaforunun artık geçerliliğini yitirdiğini belirterek, “Bu benim favori metaforum değil. Artık modası geçti çünkü cam gibi şeffaf olduğu için kadınların göremediği bir bariyeri tarif ediyor. Bu durum bizi aptal gibi gösteriyor. Sonra kafamızı ona çarpıyoruz, kızıyoruz ama anlamıyoruz çünkü şeffaf. Bu metafor birkaç on yıl önce daha uygunken, bugün artık geçerli değil” dedi.
Hedefe ulaşmak mümkün
Akademisyen ve yazar Linda Carli ile kaleme aldıkları “Labirentin içinden” adlı kitapta, kadınların liderliğe giden yolda neden hala zorluk yaşadığını “cam tavan” yerine “labirent” metaforuyla açıkladıklarını aktaran Eagly, “Labirent, liderliğe ulaşmaya çalışan kadınların bir labirentten geçmek zorunda olduğunu, erkeklerin ise daha düz bir yola sahip olduğunu ifade ediyor. Labirentin girintisi çıkıntısı vardır ve bunları aşmak belki zordur ancak labirentten geçip hedefe ulaşmak mümkündür. Önerdiğimiz alternatif metafor buydu” dedi. Prof. Dr. Alice Eagly, labirent metaforuyla, kadınların üst düzey pozisyonlara ulaşmasının erkeklere kıyasla daha dolambaçlı, engellerle dolu ve karmaşık bir süreç olduğunu vurguladıklarını kaydederek, buna rağmen kadınlar için lider olmanın imkansız olmadığını savunduklarını ifade etti. Bu metaforun kadınlar için daha pozitif algı oluşturduğunun altını çizen Eagly, “Eğer bunun ‘cam tavan’ olduğunu söylersek, durumun umutsuz olduğunu düşünebiliriz ama bunun bir labirent olduğunu düşünürsek evet, çok zorlayıcı olduğunu kabul ederiz ancak hedef liderlik pozisyonuysa oraya ulaşmanın mümkün olduğunu görürüz. Yani labirent daha umut verici bir metafor” diye konuştu.
Algıda olumlu değişimler
Eagly, iş hayatında “erkeklerin daha atılgan, kadınlarınsa daha uyumlu çalıştığı” şeklindeki klişelerin hala kullanıldığına işaret ederek, “Kadınların daha güçlü sosyal becerilere sahip olduğu düşüncesi nedeniyle, yüksek sosyal beceri gerektiren veya insan ilişkileri konusunda derin bilgi isteyen işler genellikle kadınların daha fazla yer aldığı alanlar haline geliyor. Büyük şirketlerde bile insan kaynakları veya personel departmanlarında genellikle çok sayıda kadın bulunur çünkü bu alanlar insanlarla, onları anlamakla ve sosyal ilişkilerle ilgilidir” dedi.
Prof. Dr. Eagly, toplumsal cinsiyet kalıplarının zamanla da değiştiğine değinerek, “Bu tür stereotipler her zaman olacaktır ancak zamanla değişiyor ve içerikleri de bir ölçüde farklılaşıyor. ABD’de kamuoyu verileri üzerinden zamanla değişen cinsiyet stereotiplerini incelediğim bir çalışma yaptık ve önemli değişimler tespit ettik. Örneğin, erkeklerin daha atılgan, baskın ve liderlik rolünü üstlenen kişiler olduğu algısı hala varlığını sürdürse de eskisi kadar güçlü değil” diye konuştu.
Kadınların özellikle yetkinlikleriyle ilgili algıda olumlu değişimler olduğuna işaret eden Eagly, sözlerini şöyle tamamladı:
“İletişim ve sosyal duyarlılık, yani sosyal beceriler açısından kadınların daha uyumlu olduğuna dair algı zamanla daha da güçlendi ancak kadınlar için daha teşvik edici olarak görülebilecek durum, yetkinlik konusundaki stereotiplerde neredeyse hiç farklılık olmaması. Çoğu kişi, zeka ve yaratıcılık gibi yetkinliklerde kadın ve erkek arasında fark olmadığını söylüyor. Yani erkeklerin daha şeffaf, yetkin ve zeki olabileceği klişesi en azından ABD’de ortadan kalktı.”
Eşitlik ödülleri sahiplerini buldu
Sabancı Vakfı tarafından desteklenen ve Sabancı Üniversitesi Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Mükemmeliyet Merkezi (SU Gender) bünyesinde yürütülen Mor Sertifika Programı kapsamında “Eğitimde Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Ödülü Töreni” düzenlendi.
Mor Sertifika Programı kapsamında; öğretmenlerin ve öğretmen adaylarının toplumsal cinsiyet eşitliği alanında geliştirdikleri ve uyguladıkları çalışmaları paylaşmak, desteklemek ve yaygınlaştırmak üzere kurgulanan Eğitimde Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Ödülleri’nde 3 kategoride 4 proje ödül aldı.
Jüri tarafından yapılan değerlendirme sonucunda Hatay’dan Selda Özgür Aslan’ın “Umudu Yeşerten Kadına Mektup” projesi “İpek Gürkaynak Yaratıcı Pedagoji Ödülü”ne, Denizli’den Meriç Dönmez ve Burçin Özkan’ın “Cinsiyetsiz Sözlük” projeleri ve İstanbul’dan Emre Şeker’in “Toplumsal Cinsiyet Perspektifinden Köy Gerçeği: Katuna’da Dokuz Ay Romanının Analizi” projesi “Eşitlikçi Uygulamalar Ödülü”ne layık görüldü. İstanbul’dan Merve Sarılı Kaya’nın “EduGender” projesi ise “Mor Tohum- Eşitlikçi Fikirler Ödülü”nün sahibi oldu.