21.04.2021 - 13:26 | Son Güncellenme:
AA
Otomotiv yan sanayi ve inşaat üzerine faaliyet gösteren bir firmanın yetkilileri, 2014 yılında ülkedeki küçükbaş hayvancılığı geliştirmek için sosyal sorumluluk projesi kapsamında çiftlik kurmaya karar verdi.
Karacabey'de 40 dönüm alanda IPARD fonu desteğiyle aynı sene projelendirilen damızlık merinos çiftliği, 2015'te 500 koyunla faaliyete geçti.
Akademik destek de alan ve kapasitesini 6 yılda 5 kat artıran çiftlik, Türkiye'nin dört bir yanından gelen damızlık merinos koyunu taleplerine yetişmeye çalışıyor. Her yıl yüzlerce dişi koyun ve koç yetiştirilen çiftlikten damızlık almak isteyenler aylar öncesinden sıraya giriyor.
Yaklaşık 7 bin 500 metrekare kapalı alana sahip, hayvancılık alanında son teknolojinin kullanıldığı ve otomasyona önem verilen işletme, Türkiye'nin en modern damızlık koyun çiftlikleri arasında yer alıyor.
Pega Damızlık Merinos Koyunu Çiftliğinin danışmanlığını yapan Bursa Uludağ Üniversitesi Veteriner Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Oğan, AA muhabirine, tesiste şu anda 1200'ü anaç olmak üzere 2 bin 500 baş hayvan bulunduğunu söyledi.
Oğan, "Alman et merinosu"nun ilk kez 1934 yılında Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü (TİGEM) Karacabey İşletmesine getirildiğini, burada yerli ırk olan "kıvırcık" ile melezlenip "Karacabey merinosu"nun geliştirildiğini anlattı.
Karacabey merinosunun artık yerli ırk olarak adlandırıldığını dile getiren Oğan, bu hayvanların et veriminin yüksek olduğunu, yününden de yararlanıldığını aktardı.
Karacabey merinosunun ülkede yetiştirilen koyunlar içinde en iyi besi performansına sahip tür olduğunu, kuzuların 4-5 aylıkken 50 kilogram canlı ağırlığa ulaşabildiğini bildiren Oğan, şunları kaydetti:
"Bu ırk Türkiye'nin her yerine adapte olmuştur. Anadolu kültüründe koyunculuk her zaman için ön plana çıktı ancak özellikle kırsaldan kente göç, hayvan yetiştiriciliğini etkiledi. Son yıllarda ise tekrar koyunculuğa önem verilmeye başlandı. En önemli şey damızlık temini. Biz burada tamamen damızlık üretiyoruz; damızlık dişi toklu ve damızlık koç olarak. Bunu yaparken de tamamen kayıtlı sistemle bu işi gerçekleştiriyoruz. Hayvanların tüm verileri elimizde oluyor."
"Burası koyunculukta bir akademi oldu"
Prof. Dr. Oğan, bu tür çiftlikler arttıkça ülke ekonomisine et ve süt anlamında ciddi katkılar sağlanacağını vurguladı. Yetiştirdikleri hayvanlardan koyun besicilerine vererek onların sürülerinin kalitesini artırmaya çalıştıklarını belirten Oğan, "Sürünün düzelmesi için iyi bir koça ihtiyaç vardır. Bunun öncülüğünü yapmaya çalışıyoruz." ifadelerini kullandı.
Ayrıca yetiştiricilere tesiste eğitim verdiklerini anlatan Oğan, "Veteriner Fakültesi öğrencileri burada yatılı olarak kalıp tüm aşamaları izleme imkanı buluyor. Laborant veteriner teknikerler için de bu olanağı sağlıyoruz. Sadece çiftlik olarak görmüyoruz, burası koyunculukta bir akademi oldu." bilgisini paylaştı.
Çiftliğin kapalı alan, altlıklı sistemle yapıldığını söyleyen Oğan, bunun hayvanların daha temiz ortamda kalmasını sağladığına dikkati çekti. Pencerelerin bile kumanda sistemiyle açıldığını, otomatik bant sistemi yemliklerin ve 25 dönüm açık padokların bulunduğunu dile getiren Oğan, hayvanların genelde dışarıda tutulduğuna değindi.
Bir koyundan 2 yılda 3 kuzu aldıklarını kaydeden Oğan, sözlerini şöyle tamamladı: "Sürüyü 4'e böldük. Her 2 ayda bir sürünün biri tohumlanıyor. Böylece kuzuların bakımları daha kolay oluyor ve onlarla daha çok ilgilenmiş oluyoruz. Kuzu ölümünü en aza indirmeye çalışıyoruz. Çiftliğin 6'ncı yılındayız. Binlerce dişi damızlık, yüzlerce de koç satışı gerçekleştirdik. Bir çiftlikten alınabilecek en yüksek verimi alıyoruz. Türkiye'nin her yerine damızlık gönderdik. Salgın dolayısıyla son dönemde internetten satış da yapıyoruz."