22.11.2023 - 06:47 | Son Güncellenme:
Mine Özdemir Güneli - Öğrencilerin büyük çoğunluğunun okul hayatı boyunca anlamakta zorlandığı ve akademik başarılarının düşük olduğu derslerin başında matematik geliyor. Bu durum öğrenci değerlendirme programlarına da yansıyor. Öyle ki Türkiye, Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı (PISA) 2018’de eğitimde başarı grafiğini geçmiş yıllara göre yükseltse de matematikte dünya ortalamalarının gerisinde. MEB, başlattığı ‘Matematik Seferberliği’ ile bu dersin öğrenimini kolaylaştırmayı ve öğrencilerin küçük yaşlardan itibaren matematiği sevmelerini hedefliyor. Çünkü hayatın her alanında olan matematik, sevilerek öğrenilebilecek bir ders.
‘OLUMSUZ DÜŞÜNÜLMEMELİ’
Peki, neden matematikte başarılı olunamıyor? Öğrencilerin bu derse “Ben yapamam, anlamıyorum” diyerek ön yargıyla yaklaştığını belirten Sakarya Üniversitesi Matematik Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Murat Tosun, “Bu olumsuz duyguları bir kenara itip günlük yaşantı rutinlerine kısa bir göz atsalar zannettikleri kadar güç ve çözümsüz bir problemle karşı karşıya kalmadıklarını fark edecekler” dedi.
Çocuklarda ön yargıları yıkmak ve matematik becerilerini geliştirmek için ihtiyaç durumlarını gerçekçi kılmanın önemine değinen Tosun, bu konuda şu noktalara dikkat çekti:
- Okullarda öğretilen matematik becerilerinde oyunlaştırma yoluyla yapılacak zenginleştirmeler korku ya da kaygının yıkılmasında işlevsel bir yük azaltıcı olacaktır.
- Öğretimde ve ölçme değerlendirmede zenginleştirilmiş öğrenme ortamlarının etkisi süreç odaklı değerlendirilmeli.
- Gerçek hayattan çocukların yaşadığı ya da yaşaması olası ihtiyaç durumları seçilmeli. Örneğin kendi için bir oyun evi kuracak olan çocuk, uzunluk birimlerini, uzunluk ölçme araçlarını, alan ve hacim ölçümlerini deneyimleyerek öğrenecek, problem kendi ihtiyacından doğduğu için süreçte etkin kalarak yöntemler geliştirecek böylece hem bilgiyi edinecek hem de analitik düşünme becerisi gelişecek.
- Günlük yaşam ortamında deneme yanılmalara izin verip belki de gizil olarak gerçekleştirdiğimiz öğrenmelerin okul ortamında ortaya çıkmasına izin verilmeli.
- Gizil öğrenme ortamlarında velilerin de katkısı büyük. Okuldaki gibi ev ve sosyal yaşamda da çocuklar dijitalde ya da gerçek oyun ortamlarında deneme yapabilmeli.
- Tüm derslerde problem çözme becerisinin gelişiminin temelinde çocukların okuduğunu anlaması gerekir. İnterdisipliner yaklaşımlarla matematik okur yazarlığı desteklenebilir.
DÜNYA SORUNLARINI ANLAMAYA YARIYOR
Matematikten uzak duran öğrencilerin dilinden “Hayatta ne işimize yarayacak?” sorusu hiç düşmüyor. Bu soruyu “Siz matematiğin ne işe yaramasını isterdiniz?” başlıklı makale ile cevaplayan Yeditepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi İlköğretim Matematik Öğretmenliği Bölümü Başkanı Doç. Dr. Hülya Kılıç ile Dr. öğretim üyesi Oğuzhan Doğan, matematiğin çözmek istenilen sorunlar için bir yol gösterici ve araç olduğunu belirterek kullanım alanlarıyla ilgili şu bilgileri verdi:
- Bir iletişim aracı olarak matematik dilini, yani sayıları, sembolleri bilmek ve anlamak hayatımızı kolaylaştırıyor.
- Harita uygulamalarında, fiyat karşılaştırma, müzik veya eğlence platformlarında, sonuca matematiksel modeller götürüyor.
- Deprem, pandemi, küresel ısınma, gelir adaletsizliği gibi toplumsal sorunları matematik aracılığıyla daha iyi anlayabiliyoruz.
- Pozitif bilimlerin yanı sıra sosyal ve beşeri bilimlerde de matematiği kullanıyoruz. Örneğin bir toplumun sosyolojik ve psikolojik eğilimlerini tespit etmek için matematiksel modellemelerden yararlanıyoruz.
SANATTA DA VAR
Matematik gibi geometrinin de hayattaki önemine değinen Kılıç ve Doğan, bu konuda da şu örnekleri verdi: “Dün dünyanın çevresini hesaplamada kullandığımız geometriyi bugün yaşamın başlangıcını anlamak adına bir kuyruklu yıldıza uzay aracı indirebilmek için kullanıyoruz. Mimar Sinan’ın camilerinin güzelliğinde, Mısır piramitlerinin gizeminde geometrinin payı var. ‘Güzel ve etkileyici’ diye isimlendirdiğimiz sanat eserlerinde ‘altın oran’ dediğimiz matematiksel bir oranı ve geometrik dönüşümleri görüyoruz.”