17.01.2024 - 10:15 | Son Güncellenme:
İHA
Altın çocuk sendromu hakkında bilgi veren Uzman Psikolog Çağla Yılmaz, ailelere uyarılarda bulundu. Yılmaz, “Altın çocuk sendromu, toplum tarafından takdir edilen, örnek gösterilen, övgüyle bahsedilen çocuklardır. Sendrom, var olan veya olabilecek hataların tümünü içerir. Altın çocuk diye tabir edilen çocuklar, özelikle narsist ebeveynlerin yetiştirdiği çocuklardır. Bu ebeveynler, çocuklarına seçme hakkı tanımayan, var olan kapasitelerini görmezden gelen, kendi beklentileri doğrultusunda yetiştirirler. Benim çocuğum diye başlayan ve övgüyle devam eden cümleler kurabilmek için çocuklarının çocuk olmasını engelleyen ebeveynlerin yetiştirdiği çocuklardır. Altın çocuk dediğimiz çocuklar, her alanda başarı göstermek zorunda hisseder. Sporda, eğitimde, sosyal ve aile ilişkilerinde olmak üzere akla gelebilecek her alanda başarı göstermeye çalışır. Çünkü ebeveyninin beklentisi budur. Sen benim çocuğumsun ve en iyisi olmalısın düşüncesi sinsice çocuğa işlenir. Çocuk var olan kapasitesini görmezden gelerek, çocuk olduğunu unutarak, ihmal edilmiş bir çocuk olarak büyür. Narsist olmayan ama zorluklarla büyümüş ebeveynlerde de bu sendromlu çocukları görebiliyoruz. Çünkü benim sahip olamadıklarıma sen sahip olmalısın, benim yaşayamadıklarımı sen yaşamalısın, benim gösteremediğim başarıyı sen göstermelisin, sen benim çocuğumsun gibi çarpıtılmış düşünceler ile çocuklar özgürlüğünden ve çocukluğundan mahrum bırakılır” diye konuştu.
'MÜKEMMELİ YAPMADAN SEVİLEBİLECEKLERİNE İNANMAZLAR'
Altın çocukların stresle baş etme becerilerinin çok düşük olduğunu aktaran Yılmaz, “Stres faktörünü yönetemezler. Mükemmeliyetçi bir kişilik oluştururlar, çünkü mükemmeli yapmadan sevilebileceklerine inanmazlar. Onlar için eğer mükemmelsen, her şeyi doğru yaptıysan o zaman bir birey olarak varım ve sevilebilirim düşüncesi hakimdir. Bu düşünceden dolayı öz güvenleri çoğunlukla düşüktür ve öz saygıları yoktur. Toplum içerisinde sosyal ilişkilerden geri çekilme sıklıkla görülür. Çünkü eğlenmek onların hakkı değildir, onlar çalışmalı ve başarılı olmalıdır. Bu sendromda ileri yaşlarda görebileceğimiz en büyük sorunlardan biri ebeveynlerine bağlı olarak devam etmesi, bir kimlik ve kişilik oluşturamaması, kendi kararlarını alamamasıdır. Sadece anne babaya değil, ilerleyen yaşlarda otorite figürü olan herkese kendisini kabul ettirmek için yapması gereken her davranışı yapmasıdır” ifadelerini kullandı.
Altın çocuk sendromunda terapinin çok etkili olduğunu vurgulayan Yılmaz, “Terapiyle birlikte aile danışmalığı verilmelidir. Ebeveynlerin yanlış tutumları ve çarpıtılmış olumsuz düşünceleri düzenlenmelidir. Çocuğa sınır koyma öğretilmeli, kendi karakteri tanıtılmalıdır. Özgüven ve öz saygıyla ilgili sorunları var ise bunlar iyileştirilmelidir. Mükemmeliyetçi yapısı üzerindeki olumsuz düşüncesi sağıtılmalıdır. Eğer psikiyatrisi gerek görüyorsa ilaç tedavisiyle birlikte psikoterapinin aileye de uygulanması doğru olacaktır. Çocuğa gerçek şefkati ve sevgiyi vermek gerekiyor. Sen varsın, bir bireysin ve ben seni her durum, şart ve koşulda seviyor, koruyorum, sen benim için önemli ve özelsin duygusunu vermek lazım. Altın çocukların yaşadığı en büyük problem, asla akranları gibi davranamamasıdır. Onlar çocuk olamaz, eğlenemez, hata yapamaz, şımaramaz, arkadaşlarıyla birlikte saatlerce koşamaz. Çocukluk hakları elinden alınmış, çocuk yaşta yetişkin olmuş çocuklardır” dedi.