27.12.2019 - 00:06 | Son Güncellenme:
ING Basketbol Süper Ligi’nde sezon başından bu yana yakaladıkları etkili grafikle tüm dikkatleri üzerine çeken ve FIBA Euro Cup’ta da ülkemizi en iyi şekilde temsil etmeyi sürdüren Pınar Karşıyaka’da Antrenör Ufuk Sarıca, Milliyet Ege’ye samimi açıklamalarda bulundu. A Milli Basketbol Takımı’nın da dümeninde yer alan tecrübeli koç, “3 senelik aranın ardından semtime, evime geri döndüm. Bu semt, bu taraftar sahadaki mücadeleyi görmeyi, tekrar şampiyonluğu telafuz etmeyi çok özlemiş” dedi.
Sezon başında 3 yıl aradan sonra Pınar Karşıyaka’ya dönen, daha önce 2014’te Türkiye Kupası ve Cumhurbaşkanlığı Kupası’nı kazanan, 2015’te ise 28 yıl sonra lig şampiyonluğu yaşayan Antrenör Ufuk Sarıca, Milliyet Ege Spor Servisi’nin sorularını yanıtladı. Spor Müdürümüz Mehmet Demirtaş’a samimi açıklamalarda bulunan Sarıca, “Karşıyaka benim yuvam. Yuvama geri dönüp ailem için çalışmak benim için tarifsiz bir duygu. Üst üste elde ettiğimiz başarılarla hiçbir maçta pes etmeyen bir ekip kurduk. Takımımın mücadele ruhundan dolayı çok mutluyum. Avrupa’da ve ligde üst sıralar en büyük hedefimiz” dedi.
- 3 yıl sonra Karşıyaka’ya geri döndünüz. Dönmenizde en büyük faktör ne oldu?
Ben buradan ayrıldıktan sonra taraftarla, kulüple bağımı hiçbir zaman koparmadım. Sezon başında tekrar kulübüm ve başkanımız hedefler doğrultusunda yeni bir plan ile bana teklif sundu. Ben de doğru zaman olduğunu, yeni hedeflerimin olduğunu hissettim ve buraya gelerek anlaşma imzaladım. Burada taraftarımız ile aramızda özel bir ilişkimiz var. Aramızdaki bağ salonda bize büyük bir sinerji olarak dönüyor. Yaşar Holding de bana desteğini her zaman hissettirdi. Onların desteğini görmek bu planlamanın hayata geçmesini kolaylaştırdı. Aradan geçen 3 sene Karşıyaka için zor bir süreçti. Dolayısıyla ortak hedefler belirledik. Çünkü hedefler benim için çok önemli. Hedefe doğru yürüyoruz.
- 13 maçta 11 galibiyetle lige iyi bir başlangıç yaptınız. Bu başlangıcı bekliyor muydunuz?
Sezon başında minimum kayıp yapmayı planlıyorduk. Sonrasının bizim için daha kolay olacağı kanaatindeydim. Fakat bu kadar iyi bir başlangıcı ben de beklemiyordum. Çünkü yeni oyunculardan kurulu bir ekibiz. Oyuncuların birbiri ile uyumu, birbirlerini anlaması ve benim dediklerimi doğru bir şekilde uygulamaları tabii ki zaman alan şeyler. Fakat bu süreçleri çabuk atlattığımızı düşünüyorum. Bizim gideceğimiz daha çok yol var. Öte yandan eksiklerimiz de bulunuyor. Bu noktada oyuncuların karakteri ve iyi niyeti de çok önemli. Biz elimizdeki imkanlar doğrultusunda çok iyi bir ekip kurduğumuza emindik. Ancak bu kimyanın bu kadar kısa süre içinde oturacağını beklemiyorduk.
- Taraftarın sizi çok sevdiğini biliyoruz. Karşıyaka’da bulunan bir parka isminiz de verildi. Bu sevgi yaptığınız işe nasıl katkı sağlıyor?
Her şeyden önce bu sevginin karşılıklı olduğunu söylemek istiyorum. Ben de hem taraftarlarımızı, hem şehri, hem de semti çok seviyorum. Ben burada olmaktan oldukça mutluluk duyuyorum. Daha önce çok güzel günler yaşadık ve çok büyük başarılara imza attık. Büyük bütçeye sahip takımları yenebileceğimizi gösterdik. Sahada oyuncularım ve ben, tribünde taraftarlarımız birlikte savaşarak, galibiyetler elde ettik. Parka ismimin verilmesi benim için büyük bir mutluluk ve aynı zamanda büyük bir onur. Birçok zaferler, kupalar, galibiyetler, madalyalar elde etsek de parka ismimin verilmesi maddi manevi hiçbir şey ile açıklanamaz ve bu duygu tarif edilemez. Hiçbir başarının bu onurdan daha büyük olduğunu düşünmüyorum. Sporculuk ve koçluk hayatımda belki de hayatım boyunca kazandığım en büyük ödüllerden bir tanesi. Çok büyük bir değer. Taraftarımızdan bu şekilde destek görmek işime daha fazla bağlanmamı sağlıyor ve bunun sonucunda heyecanım her zaman üst seviyelerde oluyor. Sanki araya ayrılık girmemiş, ben hep bu takımın başında kalmışım gibi hissediyorum.
- Kadronuzda birçok kaliteli yabancı oyuncu var. Türk oyuncuları nasıl buluyorsunuz?
Türk oyuncularımızın da en az yabancılar kadar yetenekli olduğu düşüncesindeyim. Bir önceki gelişimde de hem yabancı oyuncularla hem de Türk oyuncularla başarılar elde etmiştim. Hiçbir zaman oyuncularımı Türk, yabancı, yaşlı, genç olarak ayırmadım. Sahada kim işini iyi yapıyorsa, bizim oyun disiplinimize sahip çıkıyorsa, kim daha fazla kazanma arzusu ile oynuyorsa hep onlara forma şansı verdim. Dolayısıyla Türk ve yabancı diye bir ayrım yapmayı tercih etmiyorum. Türk oyuncularıma güvenerek onları bu takıma transfer ettim. Bence onlar da üstüne koyarak her geçen gün aşama kaydediyorlar. Şampiyon olduğumuz sene de Türkiye Kupası’nı aldığımız sene de diğer takımlarda ‘Oynayamaz’ denilen birçok oyuncuyla çalışarak zaferlere koştuk.
- Şampiyonluk şansınız nedir?
Henüz yolun başındayız. Şampiyonluk hepimizin istediği bir şey. Gerçekten bizden daha iyi, daha ileride olan takımlar bulunuyor. Bizim istikrarlı bir takım oluşturmak gibi bir isteğimiz var. Önemli olan sürdürülebilir başarılar kazanmak. Biz ekip olarak bu sürdürülebilir başarıların peşindeyiz. Bu sezon lige iyi bir başlangıç yaptığımız için haliyle herkeste beklentiler yüksek oldu. Takımıma ‘Bir gün bizden bir beklenti kalmazsa işte o gün kendimizi değersiz hissederiz’ diye söylüyorum. Onlar da bu beklentileri karşılamak için emek harcıyorlar. Bence önemli olan her zaman şampiyonluğa aday gösterilmek. Bu havayı yakalayabiliyorsak bir şeyleri başarmışız demektir. Bu sene takımı yeni kurmamıza rağmen insanlar bizlerden şampiyonluk bekliyor. Şampiyonluğu konuşmak daha çok erken ancak taraftarımıza, Karşıyaka halkına, İzmir’e yeniden bir şampiyonluk yaşatmayı çok istiyorum.
- İzmir’in diğer kulüpleriyle bir basketbol maçında karşı karşıya gelmek ister misiniz?
Tabii ki çok isterim. İzmir’e, potada bir derbi heyecanı yaşatmak ne güzel olurdu. Bence İzmir’e de bu heyecan gerekiyor. İzmir gibi bir kentin sporda daha fazla oyuncu ve daha fazla takımla temsil edilmesi gerekiyor. İzmir, futboldan basketbola, voleyboldan, tenise sporun her branşında başarılar yaşamayı hak eden bir şehir.
- Karşıyaka’da oynayan Türk oyuncuların daha iyi yerlere geleceğini düşünüyor musunuz?
Türk oyuncularımız bu seneyi iyi değerlendiriyorlar. Yunus, Metecan gibi isimler bu takıma hizmet ettikten sonra daha iyi yerlere transfer olabilecek güce sahipler. Metecan geçen sene süre alamazken, bu sezon büyük bir çıkış yakaladı. Semih büyük bir hırsla çalışıyor ve tekrar basketbolun içinde. Nusret ve Yunus aldıkları şansları çok olumlu değerlendiriyor. Onuralp’i sistemimizin içine sokmaya çalışıyoruz. Öte yandan Adem ise henüz çok küçük. 16 yaşındaki oyuncumuz çok atletik bir fiziğe sahip. Ona önce oyunu ve yapması gerekenleri öğretip deneyimlerimizi aktarmaya çalışıyoruz. Bu saydığım isimlerin ileride çok iyi yerlere geleceğini düşü şampiyonluk yaşadıktan sonra yabancı oyuncularımız da değerlerini artırarak güçlü ekiplerin dikkatini çektiler ve üst seviyelerde mücadele etmeye başladılar. Ben Beşiktaş’tayken yabancı sayısı altıydı. O zaman Sertaç Şanlı’ya güvendim ve ciddi süreler verdim. O da bu güvenimi boşa çıkarmayıp çok iyi sezon geçirdi ve onunla birlikte final oynadık. Genç oyuncularımıza ülkece sahip çıkıp onlara gereken eğitimi vermeliyiz.
- Hem milli takımımız hem de Karşıyaka ile mücadele etmek sizi ne kadar zorluyor?
Hem milli takımı hem de Karşıyaka’yı çalıştırmak benim için gurur verici bir durum. İki takıma da hizmet ettiğim için çok mutluyum. Milli takım formasını giydikten sonra milli takımda koçluk yaptığım için kendimi şanslı hissediyorum. Basketbolun içinde olup basketbolu çok seven Karşıyaka semtinde koçluk yapmak beni gururlandırıyor. Düşük bütçelerle mücadele verip başarılar kazanmak beni sevindiriyor. Gerçekten yoğun tempo ile çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Hem yaz aylarında hem kış aylarında durmadan çalışıyorum. Fakat şu an bu tempoyu kaldırabilecek heyecanımın ve gücümün olduğunu hissediyorum. Kendi kendime ‘Şimdi yapmazsam ne zaman yapacağım?’ diye soruyorum. Milli takımda bulunmak benim açımdan bir görev niteliği taşıyor. Enerjimin ve heyecanımın yettiği sürece bu 2 görevi de sonuna kadar yapmayı çok istiyorum.
- Oğlunuz Efe Sarıca ile bir lig maçında karşı karşıya geldiniz. O an neler hissettiniz?
O an benim için çok değerliydi. Çok yoğun duygular yaşadım. Sevinç, gurur, heyecan şaşkınlık hepsini aynı anda yaşadım. Doğduğu andan bu yaşına kadar her anına şahitlik ettiğim oğlumun, sahada karşımda olması müthiş bir duyguydu. Onu hiçbir zaman basketbolcu olması için zorlamadım. Henüz yolun çok başında ve çok çalışmalı. Açıkçası onu karşımda görünce gözlerim doldu. Büyük oğlum da basketbol oynuyordu. Ancak bir gün bana basketbol oynamak istemediğini ve bırakmayı düşündüğünü söyledi. Ben de kararı ona bıraktım. Küçük oğlum Efe ise çok istekli ve çok çalışıyorum. Umarım hayallerine ulaşır.