16.03.2020 - 00:04 | Son Güncellenme:
Tenis camiasının en sevdiğim özelliklerinin başında, kortlara iz bırakan isimlerin yıllarca unutulmayışı geliyor. O isimlerden biri de Maria Sharapova.
28 yıllık kariyerini noktalama kararı alan yıldız tenisçinin, “Tenis, sana elveda diyorum” sözü hafızalarda henüz daha çok tazeyken, aynı mesajda “Lütfen beni affedin” ifadesi de duygusaldı.
Peki neydi Sharapova’yı bu kadar sevdiren ve en önemlisi saydıran? Hiç şüphesiz hırsı ve başarısı... Hatırlayacaksınız, Türkiye’de Sharapova’nın tanınmaya başlandığı dönemde, ismi çok daha fazla gündemde olan başka bir Rus kadın tenisçi vardı: Anna Kournikova...
Kournikova, genel olarak işin şov boyutundayken, Sharapova başarının peşinde koşarak çoğumuza aslında büyük bir ders verdi.
Neydi o ders? Azim... Henüz daha 32 yaşında olan sporcu, 5 Grand Slam kazanarak kendini ispatladı. Düşünün ki 2004 yılında Wimbledon, 2006’da ABD Açık ve 2008’de Avustralya Açık ile birlikte 2012 ve 2014’te de Fransa Açık şampiyonluklarıyla taçlandırılmış bir kariyer var ortada. Hatta 2004 yılındaki Wimbledon şampiyonluğunda finalde yendiği ismin de Serena Williams olduğunu unutmayalım.
Ardı ardına kazandığı başarılar, Sharapova’yı hatırı sayılır bir servetin de sahibi yaptı. 32 milyon doların üzerinde ödül kazanan Sharapova’nın sponsorlardan olan gelirini de eklediğinizde rakamı az çok tahmin edersiniz.
Tüm bu para ve başarı elbette genç beden için biraz ağır da gelmedi değil. 2016’da isminin doping skandalıyla anılması ve ceza alması, parlak kariyerini bir anda aşağıya çekmeye başladı. Cezalı olduğu süre bitince katıldığı turnuvalarda ise, kortlarda bu kez eski Sharapova yoktu.
Yine de Maria Sharapova doping ve sonrasında yaşananlarla değil, başarılarıyla anılacak ve Williams kardeşler gibi kadın tenisinin altın karmasından bir yıldız olarak tenisseverlerin hafızasına kazınacaktır diye düşünüyorum.