28.03.2021 - 00:05 | Son Güncellenme:
Kaybetmeyi kazanmanın kardeşi bilmek demokrasinin erdemidir.
Dr. Erdal Atabek
Yanlış anımsamıyorsam, 1963-1964 futbol sezonu olmalı. Alsancak Stadı’nda Galatasaray ile oynuyoruz. (İzmirspor) Dengeli bir ilk yarı bizim için. Üstüne bir de gol atıp öne geçiyoruz. Ve o golle ilk yarıyı önde bitiriyoruz. İkinci yarının ilk dakikalarıydı. Galatasaray bir korner atışı kazanıyor. Köşe vuruşunu kim kullandı, hatırlamıyorum. Ama gelen yüksek topa kafayı yapıştıran Kadri Aytaç’tı. Eşitlik golü. Ardından bir köşe vuruşu daha kazandı Galatasaray. Üstelik aynı köşeden. Bu kez de kale önüne yükseltilen topa Metin Abi (Oktay) yükseldi. Goller oldu iki. Ve arkası da yağmur gibi geldi. Tabelayı kısa sürede beşlemişti Galatasaray. Doğal olarak ne olup bittiğinin ayırdına varamadan dağılıp bitmiştik.
Maçın bitimine 5 ya da 10 dakika olmalıydı. Metin Abi, bizim kaleye doğru taç çizgisi üzerinde topa basıyor. Karşısında da bendeniz. Metin Abi topa vuracakmış gibi yapıyor, vurmuyor. Topa basıyor. Yani anlayacağınız bir miktar kafa yapıyor. Aynı hareketi üçüncü kez tekrarladığında yönümü döndüm, bizim kaleye doğru yürümeye başladım. Yani demek istiyorum ki, “Abi, tabela beş olmuş. Bu yeterince aşağılayıcı. Bir de üstüne sen dalganı geçme.” Mesajı aldı Metin Abi. Bir kolunu kenar yönetimine (Gündüz Kılıç’a) kaldırdı, “Bana izin” der gibi. Topa da gelişigüzel vurdu. Gönderdi bir yerlere. Ve oyundan çıktı. O anki duygularımı, Metin Abi’ye popomu dönerek onun kocaman yüreğine bir mesaj göndermiştim. O da mesajı aldı. Ve gereğini yaptı. Çok ilginçtir, ertesi günkü gazetelerin hiçbiri bu olayı yazmadı. Bir de maçları dikkatle izlediklerini söyler futbol yazarları.
***
İstanbulspor’dayım. 1967-1968 futbol sezonu olabilir. Hiçbir belgeye bakmadan ezberleme yazıyorum. İnönü’de ya da Dolmabahçe diyebiliriz. Gene Galatasaray ile oynuyoruz. Mevsim kış. Sahanın zemini ağır. Haliyle yine Galatasaray basıyor. Biz direniyoruz. Dakikalar ilerliyor. Oyun eşitlikle sürüyor. Elbette daha çok basan, zorlayan, gol arayan taraf Galatasaray. Bu tür direnişler sinirlerini bozar bizdeki büyük takımların. Golü atamadıkça sinir tellerinde bozulmalar olur büyük takım futbolcularının. Bizim takımın 4 numarası Türker. Galatasaray genç takımından İstanbulspor’a geldi. İnatçı, sert, yarışmacı bir karakter. Kaybetmeyi sevmiyor. Antrenörümüz de vermiş görevi Türker’e. Metin Oktay’a adım attırma. Türker disiplinli çocuk. Söz dinliyor. Tatlı sert girişimlerle kralı da bayağı sinirlendiriyor. İşte bu evrelerin birinde orta alanda top Metin Abi’nin ayağında. Türker, Metin Abi’nin üzerine yine sert gidiyor. Bileğine de basıyor tabanı. Kral önce yere düştü. Sonra ayağa fırladı. “Ulan Türker senin...” deyip üzerine doğru yürüyünce baktım durum vahim. Olayın yakınlarındayım. Attım kendimi Metin Abi’nin önüne. “Kaptan, ne olursun yapma. Gençtir. İşte oluyor bazen” deyince kral frene bastı, sorun çözüldü. Önce Türker bileğine bastı, ardından ben de yüreğine. Önce sinirlendi, sonra sakinleşti, yumuşadı Taçsız Kral.
Metin Abi’yi Damlacıkspor forması altında ilk izlediğimde 9 yaşımdaydım. O da 15. 10 yıl sonra İzmirspor formasıyla karşısında oynadım. Futbolu bıraktıktan yıllar sonra bir gün arkadaşlarla söyleşirken anlattım bu anıyı. Bunun üzerine bir arkadaşım sordu, “O zaman karşısında oynadığında ne yaptın?” Yanıt: “Yine izledim!”
Sevgili, değerli sanatçı Ebru Cündübeyoğlu’nun şu sözlerini çok severim: “Hayat, kumdan kaleler yapmaksa deniz kenarında... dalga hesabı yapmamaktır yaşamak.”
Esen kalın. İyi pazarlar...
Ne demişler?
Bilgisizliğin verdiği güveni bilgi hiçbir zaman vermemiştir.
Darwin
Bir kere keşfettin mi, kolayca bulursun beni; bundan sonraki zorluk beni kaybetmek olacaktır.
Nietzsche
Kendini yönetmek için kafanı, başkalarını yönetmek için aklını kullan.
Roosevelt
Tarihle yüzleşmek, uygar bir toplum için kaçınılmaz bir onur sorunudur. Bir zorunluluktur.
Cahit Kayra
Şiir
Ben; zaten sarı olan
Sigaradan sararmış
Sarı bıyıklarımla ve henüz
Elli yaşımdayken
Dünyaya veda edip
Bunca savaş kazanıp da
Bu savaşı kaybeden mavi gözlerimde
Çoğu zaman hüznü gizleyen
Merhaba diyecekken elveda diyen.
Mustafa Kemal’im.
(Müjdat Gezen-10 Kasım 2019)