04.03.2020 - 00:00 | Son Güncellenme:
Süper Lig’in ikinci yarısında çıktığı 5 maçta 3 galibiyet 2 beraberlik alan Göztepe, Hes Kablo Kayserispor’a 1-0 yenildi. Son iki maçında 5 puan bırakan sarı kırmızılıları değerlendiren yazarlarımız, “Göz Göz kötü oynadı ve mağlubiyeti hak etti. Taraftarına Avrupa hayalleri kurduran bir takımın daha dikkatli olması gerekir” dedi
Bülent Buda: Canı burnunda rakiplerle hem de onların alanlarında yarışmak kolay değil. Becerili olup birkaç gol üretirseniz direnci kırarsınız. Siz de ancak o zaman rahatlarsınız. Alpaslan’ın erken sakatlığı savunma direncini etkilemiş olabilir mi? Belki. Lakin orta alan ile ileri uçlardaki bozulmalar, gelgitler, top kayıpları kabul edilebilir sınırların çok üstünde. Final pasları ile final dokunuşları öylesine sıradan, etkisizdi ki. Bu denli pas, vuruş, pozisyon alma yanlışlarının elbette bir bedeli olacaktı. O bedel de ne yazık ki ödendi. Çok mu abarttım? 2 maç 5 puan kaybın duygusal dışa vurumu olmalı benimkisi.
Fatih Tanfer: Göztepe, Kayseri deplasmanında nedense galibiyet için gerekli olan oyun gücüne ulaşamadı. Yetenekli ve takımına pozitif katkıda bulunan oyuncuların yeterli performanslarının eksikliği vardı. Kayserispor, takım halinde büyük direnç gösterdi. Özellikle Mensah, etkili bir oyun oynadı. Takım halinde ilk yarı Kayseri oyunu yönlendirdi. Göztepe ikinci yarı daha iyiydi. Ne yazık ki Göztepe iyi oynarken Kayseri’nin golü geldi. Öne geçtikten sonra tamamen kendi sahasına çekilerek savunma bloğunu oluşturdular. Göztepe’de yaratıcılık problemi baş gösterdi. Bir de buna ilave final vuruşlarının kalitesi düşüktü. Maalesef Göztepe’de bu maçta silik ve başarısız performansı olan oyuncu sayısı fazlaydı. Orta alan çok rahat geçildi. Mücadele ve direnç yönünden olması gereken düzeyde değildiler. Alacağı galibiyetle Avrupa yarışı içerisinde büyük avantaj elde edilecekti. Ancak bu mağlubiyet, bu hedefleri azalttı.
Mehmet Demirtaş: 34 canımızı kaybettikten sonra ülke bazında futbol oynamak da bunu yorumlamak da zorlaştı. Futbol konuşmanın zor olduğu bu dönemde, takdir edersiniz ki güç olsa da işimizi yapmak zorundayız. Öncelikle; şehitlerimize Allah’tan rahmet, yakınlarına baş sağlığı, yaralı olan askerlerimize de acil şifalar diliyorum. Bir daha böyle kayıpların olmamasını diliyorum. Yerlisi, yabancısı, teknik adamı herkes tek yürek oldu. Maça bakacak olursak, Göztepe bu karşılaşmada yokları oynadı. Rakip kaleci Lung’u zorlayacak pozisyonlara giremedi. Göztepe’nin karşısında Kayserispor’dan daha etkili oynayan bir takım olsa ilk yarıda maçı koparabilirdi. Umarım bu kötü oyun yalnızca bu 90 dakikaya özgü bir oyundur. Taraftarın beklediği, mağlubiyet alınsa da ortaya mücadele konulması. Çünkü, Göztepe’nin diğer adı mücadeledir. Sarı kırmızılılar, topu kendi takımlarında tuttuğu zaman etkili olan bir ekip. Rakibe topu verdiği zaman ise bu etkisini yitiriyor. Kayseri maçında da rakiplerini oynattılar. Özellikle final paslarındaki tercih hataları Göztepe’nin etkili hücum opsiyonları geliştirmesine engel oldu. Sanki ilk defa birbiriyle oynayan bir ekip gibi davrandılar. Halbuki, uyum yakalandığında potansiyelinin çok üstüne çıkan bir takım oyunu oynamayı başarıyorlardı. Lig sıralamasında kendisinden altta olan takımlara, kendi sıralamasının üstündeki ekiplere nispeten daha çok puan kaybeden bir Göztepe var. Bunu da rakip seçmek olarak mı yoksa gerekli ciddiyetin yeşil sahaya yansıtılamaması olarak mı değerlendirmeliyiz? İlhan Palut’un da dediği gibi, ‘Bu maç için teknik, taktik açıdan konuşulacak çok fazla bir şey yok’. Sezonun en kötü Göztepe’sini izledik. Hedefiniz gerçekten üst sıralar veya Avrupa mı? Eğer öyleyse oyununuz da ona yönelik olmalı. Öncelikle hedefinizi kafanızda belirlemeniz ve ona göre hareket etmeniz gerekir. Zira, hedefi olmayan gemiye hiçbir rüzgar yardım edemez.
Altay’da geri sayım başladı
Bülent Buda: Yıllar sonra sevgili Yalçın Koşukavak yuvaya döndü. Hoş geldi, sefalar getirdi. Ufak bir uyarı; eğer zihinsel ya da fiziksel bir takıntısı yoksa Tatos kulübede beklemez. Yorulursa oyundan alırsınız, işlemi tamamlarsınız. Görünen o ki Kerim’le ikisi bir arada olmuyor. Ya biri ya öteki ya da hangisi iyiyse dönüşümlü. Bitmedi. Özgür geride, Doğa onun önünde. Bağışlayın beni o da olmadı. Çok daha yaşamsal olanı Marco’yu o kadar sağa sola koşturmayın. Elbette hareketli olacak. Ama hücumun merkezinden uzaklaştığında da işlevsel olmuyor. Marco, maçın yine de en üretkeni. Bir tane çizgiden çıkardı. İkincisinde de merkeze döndü plasesini yaptı 3 puanı aldı. Bitirirken iki şey daha. İlki Altınordu karşısında Putsila buram buram burnumda tüttü. İkincisi Bursa’da mis gibi iki erken gol. Ardından o ölümcül geriye yaslanma hastalığı. Fiziksel değil, zihinsel olarak ayakta kalabilselerdi Bursa’yı perişan ederlerdi. Sonuç olarak sevgilerimle hoş geldin hocam… Bu arada Marco, Altınordu’ya en çok atan futbolcu olarak tarihe geçti.
Fatih Tanfer: Altay’da Yalçın Hoca’nın, göreve geldikten sonra takımda en belirgin değişikliği, usta golcü Marco’yu topla ceza alanında buluşturma problemini çözmesiydi. Marco, sadece gol atmakla kalmıyor, inanılmaz bir röveşata ile kendi kalesinden topu çizgiden çıkarıyor. İkinci yarıda da Turgut Doğan getiriyor, golünü atıyor. Altay’ın güçlü bir oyun anlayışı var. Altay da hızlı gelişimini yükseltiyor ve umut veriyor.
Mehmet Demirtaş: Hani hep deriz ya, ‘Atanın ve tutanın iyi olacak’ diye. Peki, bir futbolcu hem tutuyor hem atıyorsa nasıl olur? Ben cevaplayayım hemen. Harika olur, ismi de Marco olur. Harika bir oyuncu, müthiş profesyonel ve iyi bir golcü. Oyunun her anında, her alanında onu izlemek mümkün. ‘Marco bugün yok’ dediğinizde bile o aslında birtakım işleri halletmiş oluyor. Genel olarak Altay, maçın ilk düdüğünden son saniyesine kadar sahada dominant olan taraftı. Coşkulu seyircisini arkasına, kenarda 90 dakika heyacanını bir an olsun yitirmeyen Yalçın Koşukavak’ı da yanına almış tam gaz ilerliyor. Bitirici vuruşlar daha net olsa farka koşabilirlerdi. Özellikle orta alandaki dinamik oyunuyla Yılmaz Özeren gizli kahraman oldu. Turgut Doğan Şahin’in servisinde iyi bir tek vuruş yaparak derbi tarihine geçen Marco ise grafiğini her geçen gün artırıyor. Altay’ı artık 9 final haftası bekliyor. Yolun sonu Süper Lig olsun.
Yukatel Denizlispor’a Hayat öpücüğü
Bülent Buda: Konuk Malatyaspor, 45. dakikada 10 kişi kaldı. 46. dakikada tüm oyundaki tek net pozisyonunu gole dönüştüremedi. Maçın büyük bir bölümü Denizli atakları, gol arayışlarıyla biçimlendi. Oğuz ile Mustafa Yumlu yani iki savunmacının duygudaşlığı ile Denizli gole ulaştı. Oyun alanı dizilişi Bülent Uygun’un seçimleriyle Rodallega’dan arındırılmış görünümdeydi. Yine de kaptan 68. dakikada oyuna katıldı. 70. dakikada da ikinci golün servisini yaptı. Goldeki Barrow’un sol vuruşunun estetik yanı güçlüydü. Hücumcu Olcay, bu gidişle savunmacı kalacağa benziyor. Buna karşın savunmacı sol bek Özgür Çek, 45. dakikada oyuna katıldı. Sağ kanatta hücumcu olarak görevlendirildi. Galibiyet güzel şey.
Fatih Tanfer: Denizlispor, coşkulu biçimde başladığı Malatya karşısında 8 haftalık galibiyet hasretine son verdi. 22. dakikada Yumlu’nun kendi alanından attığı şutu Farnolle çıkardı (Bilgi: Hakem atışları sonrası, topla oynayan oyuncuların dışında bir başka oyuncu da topla oynamak zorundadır. Mustafa’nın şutu direkt gol olsa geçerli olmayacak. Kalecinin elinden kornere değil ağlara gitse gol olacaktı). Takımın hırsı, temposu ve yardımlaşması üst düzeydeydi. Ve nihayet Mustafa Yumlu’nun golü geldi. İkinci yarıda sonradan oyuna giren Rodallega’nın kafayla yaptığı asisti Barrow, şahane vuruşla gole çevirdi ve durumu 2-0 yaptı. Denizlispor, galibiyeti hak etti.
Mehmet Demirtaş: Denizlispor, kötü gidişata nihayet dur demeyi başardı. Bu galibiyet aynı zamanda 2020 yılının ilk galibiyetiydi. Haftalar sonra nefes alan Horoz, bir bakıma moral mücadelesine çıktı diyebiliriz. Recep Niyaz’ın ilk 11’de başlaması orta alanı daha diri tuttu. Bu da Denizli’nin ataklarını daha olgun kıldı. Recep-Barrow-Estupinan üçgeniyle gol girişiminde bulundular. Attıklarının daha çoğunu kaçırdılar. Maç içerisinde Estupinan’ın yerine görevi devralan Rodallega da onun bıraktığı yerden devam etti. 24 şut ve sayısız gol girişimi ile sezonun en verimli futbolunu oynadılar. Bu sezon kazandığı maçlar dahil ilk kez Denizlispor’u bu denli iyi gördüm. Maçın içinden hiç kopmadılar. 90 dakika konsantrasyonlarından ödün vermeden mücadele ettiler. Kazanmanın haklı gururunu yaşadılar. Kutluyorum.
Tırmanırken düştüler
Bülent Buda: Osmanlı karşısında kötü, pasif oyun anlayışı sonucu kayıp. Puan umudu en yüksek 3 maçlık seriden ilki. 2.’si Menemen’de. İlk 6’nın güçlü adaylarından Adana Demirspor, 2 ile 17. dakikalarda mis gibi 2 erken gol. Hele Tayfun’un 2. goldeki o vuruşu. Ağlarla birbirini özlemiş iki eski dost gibi buluşması. Bu güzelliklerin ardından ölümcül, geriye yaslanma hastalığı. Bıraktılar topu Adana Demirspor’a, yediler 3 gol. Bu travmaların üstüne Erzurum, öyle bir iklim ki oyuna güneşle başlarsın lapa lapa karla bitirirsin. Aslında Menemen, zihinsel ve de fiziksel o zor koşullarda kötü de oynamıyor. Biraz daha güçlü, inançlı gidebilse Erzurum’un üstüne birkaç silkelemeyle düşürecekler. Ama olmadı. Sonuçta sıralamada hızla yükseldiler. Şimdi de inişe geçtiler.
Mehmet Demirtaş: Menemen, ilk yarıdaki performansını mumla aratır oldu. Play Off için mücadele ederken şimdi orta sıralara esir olmuş durumda. Bu gidişe tepki gösterilmezse işler daha da zor hale gelecek. Sebep her neyse bulunup çözümü aranmalı. Cenk Hoca ve ekibine güvenimiz her zaman tam. Zor zaman yaşıyorlar deyip geçmek de doğru bir tutum olmayacaktır. Problemin kaynağı her neyse gün yüzüne çıkarılıp toparlanmak adına adımlar atılmalıdır.
Akhisarspor’dan maç başına iki puan
Bülent Buda: 3 maçlık maraton tamamlandı. Hasılat 6 puan. Maç sayısına göre üç çarpı iki altı puan normal görünüyor. Eskişehir’de final pasları, final dokunuşlarıyla iki temiz güzel gol. Oyuna iki hamle çıkanlarla girenler münakaşa konusu. Son maçta Eray, oynamaya susamış. Sorunsuz oynuyor. Temiz bir gol asisti yapmış. Bırak çocuğu Yılmaz Hocam, 90 dakika oynasın. Eş zamanlı oyundan alınan Cikalleshi de bozuluyor. Bertuğ oyuna katılıyor. Net pozisyonlarla buluşuyor. Final dokunuşlarında hünerli değil. Akhisar, iç sahada puan kaybetme limitini bence doldurdu. Bu bağlamda Onur Ayık, şık gollerle oyununu süslüyor. Takımın da önünü açıyor.
Fatih Tanfer: Akhisar, Eskişehir deplasmanında 3 puanı alarak çok önemli bir sonuç elde etti. Tüm oyuncuların doğru bir biçimde oynadığını, takım disiplini olduğunu ve beraber oynamanın getirdiği pozitif bir avantajı bu maçta gördük. Başta Onur, çok etkili oynadı. 1 gol ve 1 asistle maça damgasını vurdu. Atılan 2 gol ve Bertuğ’un kaçırdığı mutlak gol fırsatı vardı. Eskişehir defansının merkezindeki eksikliklerin Yılmaz Hoca tarafından iyi analiz edilip zayıf yönlerinin tespitinin bir sonucuydu. Akhisar’ın fizik üstünlüğü sahada belirgindi. Artık ligin boyu kısaldı. Her puanın, hatta her golün önemli olduğu bir gerçek. Alınan bu galibiyet, Akhisarspor’un hedefine ulaşmasında çok önemliydi.
Şeytan’ın gençleri daha fazlasını hak ediyor
Bülent Buda: Önce 3 maç oynadıkları takımlara bakalım. Adana Demir, Erzurum, Altay. 3’ü de ilk 6’ya oynuyor. Bir galibiyet 2 yenilgi. 3 maç 3 puan. Bence iyidir. Ama daha yüksek oranda puan toplama olasılığı da vardı. Sergiledikleri futbolun seyir keyfi yüksek. Ancak, attıkları gol sayısı, sergiledikleri futbolun karşılığı değil. Takımda 3 merkez hücumcu var. 3’ü de süre alıyor. Bu denli pas oyunu, karşı kaleye yoğun atak, fazlaca pozisyon üretimi tamam da nihayetinde sıralamadaki yeri de sıkıntılı. Yedikleri, attığından fazla. Daha sert olmalısınız.
Fatih Tanfer: Altınordu’da, yalnızca topu kazandığında değil, kazandırdıktan sonra da etkili bir biçimde Altay kalesine gitmeyi hedefleyen bir oyun anlayışı vardı. Okan’ın direkten dönen şutu, Altay’ı golcüsü Marco’nun mucizevi bir şekilde çizgiden çıkardığı topun gol olmaması, onlar adına büyük bir şanssızlıktı. Altay’ın 10 kişi kalmasından sonra konsantrasyon eksikliği ve anlık bir hata sonrası mağlup duruma düştü. En büyük özellikleri olan takım halinde hareket etme özellikleri yoktu.
Mehmet Demirtaş: Derbinin diğer yakasındaki ekip Altınordu ise Altay’a nazaran daha etkisiz bir oyun oynadı. Baskılı başlayan rakipleri karşısında zorlandılar. Bir önce ki hafta Erzurum karşısında sergiledikleri oyun yoktu. Duran toplarda rakiplerini zorlamaya gitseler de golü bulamadılar. Ben, Hüseyin Hoca’nın taktiksel olarak iyi hazırlandığını ama derbi heyecanını arka plana ittiğini düşünüyorum. Sahadaki isimler fiziki olarak iyi hazırlansalar da kafa olarak derbiyi kaldıramadılar. Futbol, aynı zamanda psikolojik bir savaştır. Henüz tehlikeden tam anlamıyla uzaklaşılmadılar. Dikkatli olmak gerek.
İyi ki varsın Anıl Taşdemir
Bülent Buda: İkisi deplasman Giresun’da güzel net bir galibiyet. Bolu’da öne geçmesine karşın tek puan. Devamlılığı evdeki kayıplar bozuyor. Keçiören ilk yarının açık ara önde olan tarafı. Bu yarının golsüz bitmesi Balıkesir için şanstı. İkinci yarı ilk yarının tersine geride çakılı kalmayıp öne çıkınca pozisyonlarda, goller de geldi. Yusuf Hoca, Anıl Taşdemir’i izlerken kendini anımsıyor olmalı. 32’lik Anıl, yine araya savunma arkasına topu bırakıverdi. Aly Malle’nin de koşusuyla final dokunuşu da gerçekten birinci sınıftı. Bu arada bir şeyi de ıskalamayalım. 89. dakikada Otoo’nun savunmadaki müthiş kademesi olası üçüncü golü önledi. Dikkat çekici bir durum, daha oyuna ilk hamle dakika 73’te ve Anıl Başaran. Yani şöyle söylendim kendimce, ‘Böylesine güçlü bir futbolcu 17 dakika için mi kulübede bekletildi?’ Biraz rötarlı olmadı mı Yusuf Hocam?
Mehmet Demirtaş: Balıkesirspor, güçlü rakibi Keçiören karşısında iyi bir oyun oynadı. Son haftalarda attığı gollerle yıldızı parlayan Sezer Özmen, yine sahada iyi işlere imza attı. Takımının ikinci golünü atan Özmen, savunmada da dikkatliydi. Bal Kes, iyi savaşıyor, pes etmiyor. Akıllı paslarıyla takımını rakip savunmada etkili kılan Anıl Taşdemir ise Aly Malle’ye yaptığı asistle gol paslarına bir yenisini daha ekledi. İleride Anıl, Otoo; arkalarında Mrsic, Serdar ve Malle ile hücum opsiyonlarını iyi oynadılar. Bu oyun ile kazanılacak daha nice puan ya da puanlar var.