31.01.2011 - 01:00 | Son Güncellenme:
HAFTALIK / ERDAL İZGİ - EROL YARAŞ - HAMDİ TÜRKMEN
Erol Yaraş: Haftalık’ı İzmir Kalkınma Ajansı’nın İzmir Kentsel Stratejik Pazarlama Planı‘nı tartışmaya açarak başlatalım. Hem tanıtım için yapılan çalışmaları hem de “Projem İzmir” adıyla dağıtılan hibeleri gözden geçirelim.
Geçen hafta yapılan sunumu birlikte izledik. Gördük ki; yüzbinlerce Euroluk harcama boşa gitmiş. Son derece basit, bilinen ve gerçekten tatmin etmeyen bir tanıtıma büyük harcama yapılmış.
Hamdi Türkmen: Lafın nereye gidecek?
E.Y: Tanıtımı hazırlayan Art Grup, Kentsel Stratejik Planı’nda İzmir’in vizyonunu “En çok mükafatlandırılan Akdeniz şehri” olarak tanımlamış. Öncelikle, nasıl bir Türkçe bu?
Vizyon buymuş. Amaca gelince; hepsini ana mesajda toplamışlar.
Aynen şöyle: İzmir, gizli kalmış cevherleriyle size unutulmaz deneyimler yaşatır. Bu fikirleri bulmak, ortaya çıkarmak için bu paralar harcandıysa; buna karar veren yönetim kurulunun tümünü kınıyorum. Bir İzmirli, bir vergi mükellefi olarak, İzmir’in 30 yıldır tartıştığı, zaten bilinen şeyleri söylemek için bir ajansa yüzbinlerce Euro verilmez.
H.T:Bugüne kadar beyin fırtınası diye birçok arama konferansı yapıldı ve zaten bunlar hep söylendi.
İzmir mi Tarsus mu?
E.Y: İşte bir sürü belge, tanıtım yazıları. Bir yazı okuyacağım: Ünlü filozofları yetiştiren bir bilim ve felsefe merkezi haline gelmiş, Roma döneminde ise Anadolu’yu Kudüs’e bağlayan geçiş yolu konumuyla Doğu Akdeniz’in büyük liman kenti. Antik metinlerde ve semavi dinlerin kutsal metinlerinde anılır. Neresi bu kent?
H.T: İzmir.
E.Y: Değil, Tarsus’u okudum. Tarsus aynı çalışmayı yapmış. Vizyon, misyon, tarihi ile aynı İzmir benzeri çalışma.
Erdal İzgi: Yapan da aynı grup mu?
E.Y: Aynı değil, 2010 yılı başında Tarsus yapmış, bizimkine benzer cümlelerle tanıtmış.
E.İ: Eğer bu İzmir çalışması bir yerden alıntıysa, olay vahim... Çok vahim.
E.Y: Alıntı malıntı kimseyi suçlamıyorum. Tarsus, öz kaynaklarıyla çalışmayı yapmış. Bu ayrıca İZKA’nın bütçesini de amaç doğrultusunda iyi kullanamadığının bir işareti.
H.T: Burası tamam. Projelerin desteklenmesi konusunda verilen hibelerle ilgili sorun ne?
E.Y: Biliyorsunuz; “Projem İzmir” olarak başlatılan ve destekleme amaçlı bir çalışma var.
Konuyu çok derinlemesine inceledim. Yaklaşık 30 trilyon lira para dağıtılıyor. Bu para senin, benim, hepimizin. İZKA’yı yönetenler kendi ceplerinden verseler, dersin ki; istediği gibi harcar. Kimlere verilmiş? Bir diş protez laboratuvarı 856 bin lira para almış. Ne yapmak için almış? Kapasitesini artırmış. Bir laboratuvar büyüyecek diye para alıyor. Bu aynı zamanda haksız rekabettir. Haksızlıktır.
Yine bir başka yer, 965 bin lira hibe almış. Alt yazısında diyor ki; daha önce hızlı büyüme ve iş yoğunluğundan zaman ve kaynak ayıramamış, bunun için almış. Tuvaletlere rezarvuar yapan bir firma 475 bin lira almış.
Daha durun... İzmir Büyükşehir Belediyesi “Cennetçeşme kent ile bütünleşiyor” demiş, hibe almış. 9 Eylül Üniversitesi “Sigarasız yaşam”la milyarları elde etmiş, İhracatçılar Birliği, Genç İşadamları, İzmir Ekonomi Üniversitesi ve hatta Rotary Kulüpleri bile hibe almışlar. Bu kurumların bütçesi, mali olanakları yok mu? Rotary Külübü’ndeki her üye kişisel zenginliğe sahip, ama Kalkınma Ajansı’ndan para alıyorlar. Demek ki ortada bir sorun var.
Hatır gönül meselesi gibi
E.İ: O zaman İZKA’nın verdiği hibeler sorgulanmalı. Bu tablo proje olayından çıkmış, sanki hatır-gönül meselesi haline gelmiş. Geçmiş dönemlerdeki dağıtılanları biliyordum ama İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin bile hibe aldığını bilmiyordum. Hele Ekonomi Üniversitesi. Üniversite Başkanı bir yandan İZKA’yı protesto ediyor, diğer yandan paraları alıyor. Buna da anlam vermek mümkün değil.
H.T: Olaya bu cepheden bakıldığında haklısınız. Ama, proje hazırlanarak alınacak hibeler ajansın var oluş amaçlarından biri. Ama bir diş laboratuvarına eski parayla 1 trilyona yakın para alamamalı. Kalkınma Ajansı toplumun çıkarı için yapılacak projelere kaynak aktarmalı. Yoksa insanları daha zengin edecek, dediğiniz gibi haksız rekabate neden olacak kişi ve özel kuruluşlara kaynak aktarırsa, bu İzmir’i değil, paranın verildiği kişiyi kalkındırmak olur.
E.Y: İzmir İl Özel İdaresi, dünya kadar bütçesi olan, kamuda sürdürülebilirlik diye bir proje yapmış. Bu projeye paralar verilmiş. Hakikatten iki kuruş bütçeye ihtiyacı olup da toplum yararına çalışmalar yapacak ama bütçesi olmayanlara verilsin. Fakat bu şekilde de olmaz. Yaklaşık 26 milyon TL para gitti. İZKA’nın bana göre çok iyi sorgulanması lazım. İzmir Kentsel Stratejik Pazarlama Planı’na verilen para haramdır. Bir İzmirli olarak bu kadar net ve ağır konuşuyorum. 30 yıldır tartıştığımız konu yeniymiş gibi önümüze konuyorsa, İzmirliye, bu şehirde gazetecilik yapan bize, işadamına hakarettir.
Para, topluma hizmete gitmeli
İZKA’nın kuruluş amacı topluma gerçekten yararı olacak projesi olup da bunun için bütçesi bulunmayana destek sağlamak. Görülen o ki, İZKA’nın bu kapsamda dağıttığı yaklaşık 26 milyonun büyük bölümü bu amaca uymuyor.
Aday adaylarına parasal dayatma
E.İ: Seçim dönemlerinin bana ters gelen bir uygulama var. Aday adaylarından milyarlarca lira para toplanması. Ben bir emekliyim ve eğer aday olacaksam; aday adaylığı için partiye en az 5 bin TL yatırmam gerekli. Param yoksa, aday olamayacak mıyım? Aday olmam için sponsor mu bulmam gerekli. Veya birilerine borçlanmam ve sonra da diyetini ödemem mi gerekli? Parası olmayan seçime girmesin demek gibi...
H.T: Bu her milletvekili seçimlerinde bir yaradır. Doğru söylüyorsun, paran yoksa milletvekili adayı olamıyorsun. Ya da işin yoksa bir sponsor bulacaksın. İyi de, ya seçilirsen, o sponsora o milletvekili gebe kalmayacak mı? Boyun eğmeyecek mi?
Bu para işi kaldırılmalı. Siyasi partilerin hakikaten bağış olarak yardıma gereksinmeleri varsa, bir kural koysunlar, seçilen millitvekili, alacağı ilk maaşını partisine bağışlasın. Bence böylesi daha etik olur.
E.Y: Bu son derece yanlış ve olmaması gereken bir olay. Seçme hakkını rahatlıkla kullanıyorsun, seçilmek istersen bedel ödüyorsun.
Niye ödüyorsun? Vatana, millete hizmet edeceksin bir de para ödeyeceksin. Partilere hazine yardımı, aldıkları oy oranına göre belirleniyor. Ama yeterli olmuyor; dolayısıyla bir takım ek kaynaklara ihtiyaç var. Bunun için de üyelerden aidat alıyor ve katkı bekliyorlar. Üye aidatları kabul edilebilir ama asgari ücretli, emekli veya toprağı olmayan bir köylü bu parasal emrivakiyle seçime giremez.
Bu yıl henüz açıklanmadı ama kim adaylığa soyunacaksa en azından 5-6 bin TL’yi şimdiden hazırlaması zorunlu.
Büyükerşen’e yapılan hiç şık değil
E.Y: Ve son konumuzu siyasetteki bir davranış biçimiyle noktalayalım. Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Prof. Dr Yılmaz Büyükerşen, geçtiğimiz hafta CHP lideri ile kentte bir etkinlikte beraberdi ve bunun ardından DSP Genel Merkezi kendisini istifaya davet etti. Partisinin genel başkanını bir heykelin açılışına davet etmediği, hakkında çıkan başka partiye geçeceğine ilişkin iddiaları reddetmediği için kendisine karşı cephe alındı. Oysa, bu suçlamalar yapıldıktan sonra Başkan Büyükerşen geldi ve gerçekleri anlattı, hiç de partisinin bilmediği şekildeymiş. Politikada bu tür davranışlar, vefanın olmadığını sergiliyor. Ne dersiniz?
E.İ: Büyükerşen Başkan, siyaset üstü bir isimdir. Duruşu bellidir ve politikada görülmeyecek niteliklere sahiptir. Düz konuşur, net davranır ve hiçbir zaman popülist davranmaz, kimseye yaranmak için de hareket etmez. Neye inanmış ve güvenmişse onu söyler. DSP Genel Merkezi, konuyu araştırmadan Büyükerşen Başkan’ı suçlamıştır. O da gerekeni yapmış ve istifasını vermiştir. Maalesef bu olay tükenişin noktasıdır. Artık ilerisi yoktur. Ben de birçok arkadaşım bu haksızlığa tepki için DSP’den ayrılmak zorunda kaldık. Siyasette vefa varsa, DSP’nin bu şekilde davranmaması gerekirdi.
H.T: Ben de sizin gibi düşünüyorum. DSP’nin Ecevit’in aramızdan ayrılmasından sonra misyonunu tamamladığına inananlardanım. Beni yanlış anlamasınlar ama, bundan sonra DSP’den bir şeylerin olması çok zor.
E.Y: Önümüzdeki Haftalık’ta buluşmak üzere, sağlık, huzurlu ve başarılı günler dileğiyle....
Haftalık yazarlarından Erdal İzgi, CHP İl Başkanı Tacettin Bayır’ın, 2009 yerel seçimlerinde Karabağlar’dan il genel meclisi 5. sıra adaylığından niçin çekildiğini sordu ve ekledi: Sırasını beğenmediği için mi çekildi, yoksa istenilen bir evrağı teslim edemediği için mi adaylığı düştü?
E.İ: AK Parti ve CHP il örgütlerinin borçları geçen haftaya damgasını vurdu. Yarım milyar lirayı aşan borçlar konusunda AK Parti seçim öncesinde çözümleneceğini duyurdu, CHP’nin yeni il başkanı ise bunun “imece” usülüyle halledeceğini söyledi.
İşçiden 1, esnaftan 10, sanayiciden 100 TL toplanarak borcun kapatılması gibi tamamen hayalci ve gerçeklerden uzak bir çözüm sundu. İl Başkanı Tacettin Bayır, ilginç çıkışlarıyla dikkat çekiyor. Ve hakkında da ilginç iddialar ortaya atılıyor.
Örneğin, 2009 seçiminde Karabağlar ilçesinden 5. sıradan İl Genel Meclisine aday gösterilmiş. Bir iddiaya göre, eğitim belgesini sunamadığı için İlçe Seçim Kurulu adaylığını düşürmüş. Bir diğer iddiaya göre yerini beğenmediği için kendisi çekilmiş.
Birinci iddia birçok yerden doğrulandı. Sonuçta ne olursa olsun her yönüyle bu iddialar bu hafta tartışılacaktır.
H.T: Bazı söylemleri hakikaten ciddiye mi alıyorsunuz? Bir gazeteci borçları nasıl ödeyeceksiniz diye sormuş, CHP?İl Başkanı Sayın Bayır da şaka yollu, senin sıraladığın imece usulünü söylemiş. Ciddiyeti yok. Bir şaka haber yapılmamalı.
Borçlara gelince, CHP acil olarak kaynak bulmak ve borçlarını kapatmak zorunda. Yoksa rezil olurlar vallahi.
Ak Parti’de de durum farklı değil. Ömer Cihat Akay, yönetimi çok borçlu devraldı. O da uğraşıyor ve borcu kapatmak için kaynak yaratmaya çalışıyor.
CHP İl Başkanı’nın niçin il genel meclisi adaylığından çekildiğine gelince. Bir bilgim yok. Ama Tacettin Bey’in spekülasyonlara yol açmaması için bunu açıklaması lazım. Gizleyerek, saklayarak bir yere varılmaz.
E.Y: Bayır hakkındaki iddia bence ilginç. Eğer aday gösterilmiş ve yerini beğenmediği için çekilmiş ise o zaman eylemi ile söylemi tutmuyor demektir. Hem “Parti bana ne görev verirse hazırım” diyeceksiniz, hem de sıralamayı beğenmeyeceksiniz. Düz bir parti üyesi belki bunu yapabilir ama CHP İl Başkanlığı’na getirilmiş biri ise, bu başlı başına bir olaydır. Belki de eğitimi yetersizdi. Bu konuda kamuoyuna açıklama yapmak zorunluluğu da doğuyor. Eğer, net ve şeffaflıktan yana olduğunu iddia ediyorsa....
Tuvalet tarifesi bile yüzde 50 zamlandı
E.İ: Kağıt üzerinde farklı, çarşıda farklı enflasyonu bir yana; bir de günlük fiyat bindirmeleri var. Örneğin İzmir’de Aralık ayında 50 kuruş olan tuvalet ücreti, yılbaşından sonra 75 kuruşa çıkarıldı. Ne oldu da zam gördü?
Kim yaptı? Tamamen “Ben yaptım, oldu” tarifesi.
Büyükşehir Belediyesi, bozuk parayı gerekçe yaptı, otopark ücreti 4,5 TL’den 5 TL’ye çıkarıldı. Banka ödemesi olduğu halde 2 kuruş yüzünden elektrikler kesiliyor. Örneğin benimkini kestiler. Hem de özel bir ekip gelerek elektriğinizi kesiyor. Sonra ne kadar ücret alıyor biliyor musunuz?
Yandınız, yandınız...
Bu gibi çaktırmadan bindirmeler, zaten geçim sıkıntısı olan vatandaşın belini büküyor.
E.Y: Maalesef çok duyarsız bir millet haline geldik. Dünyanın en pahalı benzinini kullanıyoruz ve hergün yeni zamlar bindiriliyor. Bir sessizliktir gidiyor. Burada şöyle hareket başlasın, olay çıkarılsın demiyorum. Böyle şeyleri hiçbir zaman kabullenemeyiz ama hiç olmazsa demokratik ve yasalar çerçevesinde bir takım tepkileri de koymamız gerekli. Belki benzin zammını protesto etmek için arabaları birkaç gün kullanmamalı ve bunu da anlamlı bir şekilde hükümete hissettirmeli.
H.T: Hep konuşuyoruz, yazıyoruz ama kimse bir açıklama getirmiyor. Beyler emekli ne kadar zam aldı? Memurun maaşındaki artış ne kadar oldu? Bir de çıkın pazara bakın. Soğan kaç lira, sarımsak kaça satılıyor, kış sebzelerinin fiyatları ne kadar?
Toplu ulaşıma zam yapıldı. Elektrik zamlandı, su fiyatı arttı. Benzin fiyatları ortada. Ev kiraları yükseldi. Peki ne ucuzladı? Hiç bir şey...
İşsizlik bunaltıyor, fiyatlar dar gelirli ve fakir-fukarayı hatta orta gelirliyi açlığa doğru itiyor. Emekli geçinemiyor. Memur sıkıntıda. Esnaf zaten bitik. İşçi, sigortasız üç kuruşa yaşamaya çalışıyor. Köylünün, çifçinin durumu ortada.
Bir de siyasilerin uğraştıklarına bakın. Bizlerin gündemi farklı, onlarınki daha farklı. Sanki uzayda yaşıyorlar.
MİNİ YORUM
Koş kaçırma...
SLOGANI güzel.
“Üreten, gelişen, koruyan İzmir için...”
İşlevi geniş.
Avrupa Birliği Bölgeler Komitesi’ne ev sahipliği yapıyor.
Hedefleri büyük.
Kenti marka haline getirmek.
İsmi karizmatik.
İzmir Kalkınma Ajansı.
Kısacası İZKA.
* * *
Dünya bağlantılı ajansımız İzmir’de...
Tahta çerçeveye raptiyeli kâğıt duyurularını elektrik direğine bağladı.
Telle...
İlanın amacı; yatırımcıya çağrı.
Turizm, çevre, kırsal kalkınma, tarım yatırımı.
Projenizi getirin, desteğinizi alın.
Hibe niteliğinde...
Geri ödemesi yok.
Yılın son günü DPT sürpriz yaptı.
İzmir’e 31 milyon TL gönderdi.
Nisan-Mayıs’ta dağıtılacak.
* * *
Ajansımızın geçen yıl 29,4 milyon TL’si vardı.
Önce yine çağrı yaptı, başvuruları topladı.
Kurumsal birimleri inceledi.
Yönetim Kurulu (İzmir) karar, Devlet Planlama (Ankara) onay verdi.
Sosyal kalkınmada 71, KOBİ’lerde 98 proje mali destek gördü.
* * *
Yokluk, kriz döneminde büyük rahmet.
Projeni ver, yeter ki ikna et.
Kasanı da rahatlat, kafanı da...
Ayrıca “Devlet destek verdi” havasını da at.
* * *
Çekinmeyin, korkmayın.
Her fikir bir umuttur.
Her proje de iyi para yapabilir.
Birkaç örnek...
Geçen yıl hangi proje, ne almış?
* *
Küçük yuvarlak, bayatlamayan ekmek
894 bin 540 TL.
Pet şişeden şeffaf levha
496 bin 350 TL.
Kuruyemiş altyapısını geliştirme
800 bin TL.
Sızma yağa yeni şişe
541 bin TL.
Marula ambalaj
168 bin TL
Bebek odasına su bazlı boya
965 bin TL.
* * *
Koşun, kaçırmayın...
İZKA’mız iyidir, berekettir.
Yeter ki...
Kendinizi iyi tanıtın.
ERDAL İZGİ