26.12.2018 - 08:15 | Son Güncellenme:
Ligin ilk yarısının bitimine 2 maç kala Göztepe’de dümeni devralan Kemal Özdeş, Bursaspor karşısında gösterdiği olumlu sinyalleri Ankaragücü sınavına taşımayı bildi. Deplasmanda 10 maç sonra gelen galibiyetle devre arasına giren sarı kırmızılı ekibi usta kalemlerimiz değerlendirdi: “Kemal Hoca, Göz Göz’e iyi geldi. Ligin ikinci yarısında fırtınalar koparan bir takım izleyeceğiz”
Bülent Buda: Tabela üçlendiğinde Bayram Bektaş’ın yüzü ekrana geldi. O anki duyguları neydi acaba? Tam 3 adet hızlı, karşı atak gösterisi. Ya da dersi mi demeliyiz? Castro ile Halil iki muhteşem ateşleyici. Onlara Jerome da katılınca goller artmaya başladı. Bir bütün halinde takım olduklarını göstermeye başladılar. Coşkulu, keyifli, sevinçli ilk yarının son oyunu. Bu sevinci derinden duyumsarken Beto’nun önüne kadar gelen Ankaragücü, atak, hamle sıklığını da ıskalamayalım. Artık skorlara kulübeden de katkı geldiğine sevinelim. Gouffran’ın golü de bu başlangıcın işaret fişeği olsun. Alparslan’ın oyun alanındaki değişen konumlarına karşın hiç yadırgamadan, özverili eylemlerine de saygı duyalım. Keyifli bir hafta sonu ve de ilk yarı dinlencesi. Ne güzel. Hoşgeldin Kemal Hocam. Şimdilik iyiyiz.
Fatih Tanfer: Göztepe takım halinde kararlı ve güçlüydü. Sahada doğru pozisyon aldı. Fizik olarak rakibinden daha iyiydi.
- Maçın başından itibaren doğru bir plan ve oyun anlayışıyla oynadı. Özellikle ikinci yarı büyük üstünlük kurdu.
- Takımda herkes görevini yaptı. Terinin son damlasına kadar mücadele etti. Ancak başta Castro ve Halil’in emeklerini de unutmak mümkün değil. Çabuk ve doğru oynadılar. Jerome de bu ikiliye eşlik edince 3 puanı 3 golle aldılar. Gouffran’ın da gol atması çok önemliydi. Ancak ondan daha önemlisi oyun anlayışına katkısı pozitifti. Göztepe, bildiğimiz ve görmek istediğimiz coşkusu ile maçı kazandı. Eğer doğru oyunculara ve doğru oyun planına sahipseniz süreç de böylesine olumlu bir biçimde gelişir. Kemal Hoca adına da moral oldu. İkinci yarıda herkesin hayal ettiği Avrupa yarışı içerisinde olması sürpriz değil. Sahaya mücadele ruhunu yansıtan Göztepe’yi, Ankaragücü karşısında seyircisi de bağrına bastı. Göztepe taraftarı gerçekten muhteşem. 4 maç sonra hak ettikleri bu güzel galibiyeti görünce onlar da rahatladı. Devre arasında yapılacak nokta transferler ve iyi bir kamp süreciyle hedefi de büyüyecektir.
Mehmet Demirtaş: Son beş maçında galibiyet yüzü görmeyen Göztepe Kayseri’de Ankaragücü’ne kelimenin tam anlamıyla patladı. İstatistiklere baktığımız zaman geçen sezon 14 yıl aradan sonra çıktığı Süper Lig’in ilk yarısında 30 puan toplamayı başarabilen bir Göztepe izlemiştik. Bu sezon ise sarı kırmızılı ekip sakatlıklar, şansızlıklar ve de hoca değişikliğine rağmen 22 puan toplayabildi. Bana göre Türk futbolunun içinde bulunduğu ekonomik çöküşe göre toplanan 22 puan bile başarıdır. Gerçekten bu sene Süper Lig çok farklı. VAR sistemi ile birlikte bambaşka maçlara şahitlik ediyoruz. Kısaca karamsarlığa gerek yok. Kemal Hoca’nın Göztepe’yi hem Kupa da hem de ligde üst sıralara taşıyacak bilgi ve birikimi mevcut. Önlerinde uzun bir ara var. Nokta takviyeler ile bu takım ligin ikinci yarısı fırtınalar koparmaya devam edecektir. Ankaragücü karşısında izlediğimiz baskılı, coşkulu ve takım ruhu da bunun sinyallerini verdi.
Akigo, 3 puanı kaçırdı
Fatih Tanfer: Akhisarspor, Konyaspor karşısında iki puan kaybetti. Yazık oldu. Konyaspor maça hızlı başladı. Aykut birinci dakikada boş kaleden topu çıkardı. (Aykut 75. dakikada da ters kademeye girip çok önemli müdahalede bulunarak takımı adına pozitif katkıda bulundu.) 15. dakikadan sonra Akhisar agresif ve canlı oyun oynadı. Savunmadan hücuma geçişte etkiliydiler. Maçın ikinci yarısında oyunun mutlak hakimiydi. Orta alanda Serginho, Josué, Sissoko doğru oynadılar. Çok iyi pas yapıp çabuk ve direkt kaleye gittiler. Onur’un kaçırdığı ve Serginho’nun ortasında Bokila’nın vuramaması ile çok önemli pozisyonları değerlendiremedi. Defansında da kaleci Fatih, Lopes ve solda Güray etkiliydi. Defans ve orta saha arasındaki dayanışma üst düzeydeydi. İyi mücadele etti, maçı ciddiye aldı. Fizik olarak rakibinden çok iyiydi. ‘Konya iyi oynamadı’ deniyor. Doğru tespit yapalım. Akhisar’ın dinamik tarzı ve disiplinli oyun anlayışı Konyaspor’u oynatmadı. Akhisar hak ettiği 3 puanı kazanamadı. Düşme hattının üstünde kaldı. Devre arasında yapılacak nokta transferlerle umarım bu sıkıntılar da yaşanmaz. Ege’nin göz bebeği Akhisar’a yazık olmasın.
Bülent Buda: İlk dakikalarda Konya’nın net gol fırsatını Aykut çizgiden çıkardı. Ardından maçın bitimine değin konuk Konya’nın pozisyonu yok. Bu maç sonrası söylenecek net tek bir söz var, Akhisar 2 puan kaybetti. Oyunun büyük bölümünde etkili, atak üstünlüğü net gol pozisyonu üretiminde Akhisar öndeydi. Maçın en net gol pozisyonunda Onur’un topu yönlendirdiği tercihi yanlıştı. Serginho’nun tek kişilik müthiş girişimi ile oluşan pozisyonda final dokunuşuna Bokila katkı verebilseydi, Akhisar’ın öne geçmesi işten bile değildi. Bütün bunların yanı sıra elverişli mesafelerden çerçeveyi bulmayan duran top vuruşları. Bu arada atlamayalım, 75. dakikada Aykut’un savunmada olası bir Konya gol pozisyonunda akıl dolu ters bir kademesi vardı. Aykut, Vrajevic’in yokluğunda oynadığı sağ bek pozisyonunda diri, iştahlı, akıl dolu eylemleri ile maçın öne çıkan ismiydi. Akhisar 3 puanı hak eden bir futbol kalitesi sergiledi. Ama ne yazık ki o üç puanın 2 puanını sahada bıraktı.
1 puan değerliydi
Bülent Buda: Haftalardır kötü giden sürece nokta koyma fırsatıydı. Maç Sivas’ta. Seyirci baskısı yok. Zemin harika. Elazığ kayyuma bırakılmış. Koşullar elverişli. Onu değerlendirip, oyundan 3 puanla çıkıp derin soluklanarak ilk yarıyı bitirmek olanaklıydı. Maçı koparacak, rakibi sallayacak bir futbol kalitesi izleyemedik. Aylardır para alamayan Elazığ’lı futbolcular sanki daha etkileyeciydiler. Seyrek de olsa üretilen pozisyonlarda, pas tercihlerinde, bireysellik egemendi. Paylaşım, siyah beyazlıların eksik yanı. Bu görünümün üstüne bir de savunmadaki yanılgıyla geriye düştüler. İyi ki Murat ataklara katılmayı akıl etti de penaltıyla eşitlik golü geldi. Bir puan değerli. Devre arasında Altay’ın lige tutunabilmek için radikal değişime gereksinimi var. İkinci yarıya daha güçlü başlamak zorundalar.
Fatih Tanfer: Sezon başında büyük umutlar beslediğimiz, yaptığı transferlerle üçüncü kez şampiyonluğu yakalayıp Süper Lig’de buluşabiliriz diye düşündüğümüz Altay’ın bu hafta Elazığ karşısında 1 puan alarak düşme hattının üstünde kalmasından sevenleri mutlu oluyor. Gerçekten olacak bir şey değil. Bu kadar yetenekli ve özellikleri olan bir takımın puan cetvelindeki yeri burası olmamalıdır. Elazığ karşısında beraberlik golünden sonra bilhassa Kapell’in hareketli, takımın etkili oyunuyla 3 puanı da alabilirdi. Altay ikinci yarıda ‘Nerede yanlış yaptım?’ değerlendirmesini doğru bir biçimde yapıp büyük Altay’a yakışır irade gücü, mücadele ruhunu takımın yapısına yansıtarak artık hak ettiği yerlere gelmesinin gerekliliğine inanıyorum.
Mehmet Demirtaş: Altay haftalardır süren düşüşe ‘Dur’ diyemese de en azından devre öncesi kötü de olmayan beraberliği zorlu bir deplasmandan aldı. Neden zorlu diyorum çünkü Elazığ da, Altay da ateş hattına yakın iki isim. Yapılacak en küçük hata ligin devre arasına düşme hattına davetiye çıkaracaktı. Ama bu maçta avantajlı taraf Altay oldu. Altay’ın deplasmandan aldığı 1 puan ligi Elazığ’ın bir sıra üstünde tamamlamasını sağladı. Yine de işlerin doğru gittiği söylenemez. Eğer ki ligin ikinci yarısında toparlanmazlarsa durum daha da kötüye gidecektir. Ben kritik süreç için düğmeye basılacağından eminim. Altay’a devre arası iyi gelecek ve toparlanacaktır.
Koca bir şehir inandı ‘o sene bu sene’
Bülent Buda: Denizlispor’un maçın ilk 45 dakikasında 12 hızlı ve etkili atağı var. Ancak bu da kaçmaz diyebileceğimiz net bir gol pozisyonu yok. Buna karşın konuk İstanbulspor’un 3 atağı var. Bu aşamada bir takımın yaratıcılara gereksinimi var. Denizlispor’da yaratıcı futbolcu sayısı fazla. Buna bir de bitiriciliği eklersek ortaya izleyeni coşkuya taşıyan, sonuca giden bir takım ortaya çıkıyor. Ziya ile başlayıp, Recep ile biten atağın ürünü olan gol bu anlayışın dışa vurumudur. Gol sonrası İstanbulspor çıktı, bastı, zorladı. Net pozisyonu yok ama Denizli epey terledi. Lakin Denizli’nin futbol karakteri üstüne gelen takımları sever. Nedeni, yeşil siyahlılar hızlı, tempolu karşı atak futbolunu en iyi uygulayandır bu ligde. Bence yaklaşık 30 dakika İstanbulspor karşısında pasif konuma bürünmesinin nedeni kas yorgunluğu değil, zihinsel olarak skoru koruma kaygısıydı. Sonuçta muhteşem bir ilk yarıyı tamamladılar.
Fatih Tanfer: Denizli, İstanbulspor karşısında aldığı 3 puanla ilk yarıyı ikinci sırada tamamladı. Bu gelinen nokta başkalarına sürpriz gelebilir. Ama bizim 90+3 ekibimize ve Denizlispor yönetimine sürpriz değildi. Bizler Denizlispor’un oyuncu kalitesini ve karakteri ile neleri başarabileceklerini hep yazdık. Hem de kaybettiği günlerde bile. İstanbulspor karşısında oyun karakterinin en büyük özelliği rakibe baskı ve pres üzerine kuruluydu. Mehmet Akyüz, Burak ve Ziya yine etkiliydiler. Çok beğendiğim Aissati’de son haftalarda bir düşüş gözlüyorum. Bu oyuncuların özelliği gereği kazandığı topları hızlı ve dikine rakip üstüne giderek pozisyonlar yarattılar. Devre arasında sert ve sahada mücadeleci karakterini sergileyen, Süper Lig’e çıkmak adına gerekli oyun anlayışının oluşturulacağına da eminiz. Artık Süper Lig için elde edilen bu avantaj kaçmamalıdır.
Mehmet Demirtaş:Sezon başından itibaren tempoyu yakalamış ve son 9 haftada yenilgi ile tanışmamış olan Denizlispor, İstanbul engelini de geçti. Devre arasına 36 puanla 2. sırada girdi. En yakın takipçilerine 5 puan fark attı. Gel gelelim liderle de aralarında 5 puan fark var. Bu durum Denizlispor’a ve Denizli şehrine çok yakıştı. Bizler dahil herkes o eski güçlü Denizlispor’u özlemiştik. Umuyorum ki ligin ikinci yarısı da Süper Lig’e giden bu yolda en doğru adımları atarlar.
Altınordu seriyi bozmadı
Bülent Buda: Ortalamanın çok üstünde pas hatası, onun uzantısı bıktırıcı düzeyde top kaybı, Erce’nin ayağındaki topları ille de arkadaşlarına kazandırma saplantısı, o yanlışlardan üreyen Giresun’un gol pozisyonları, sıkıcı düzeyde düşük tempo. Kaptırılan topların ardından önü açık bırakılan Giresun’un, hiçbir direnişle karşılaşmadan buldukları şut olanakları... Alican’ın çizgiden dönen şutu, Kadir’in direği önlediği kafası dışında büyük oranda yaşanılan pozisyon eksikliği. Evet sevgili Hüseyin Hocam. Elbette Altınordu’nun yerleşik, ezberlenmiş ya da ezberletilmiş oyun sistemi ile felsefesi var. Lakin o kavramları Giresun karşısında sergileyecek olan futbolcular, oyun alanında yoktular. Yani bu oyunda kim oynarsa oynasın, sistem ve felsefe değişmez diyemezsiniz. Elbette ki 18-19 yaşındaki genç adamlardan daha ilk maçlarında yüksek beklenti içinde olmak haksızlık olur. 11 maç yenilmezlik az şey değil. Kutlamalıyız. Bir de unutmadan bence Giresun’un golü ofsayt değildi.
Fatih Tanfer: Futbolda bazı istatikler doğru çıkıyor. Altınordu bugüne kadar Giresun’la 11 maç oynamış hiç galibiyeti yok. 12. maçta da kazanamadı. Hüseyin Hoca iki genç Kadir ve Berkay’a ilk 11’de şans verdi. Kadir’in direkten dönen kafa şutu gol olsa, genç oyuncu adına çok güzel bir anı olacaktı. Altınordu maçın genelinde topa daha fazla sahip olmasına rağmen hücumda etkisizdi. (Bazı oyuncular erken tatile girmişler. Hüseyin Hoca kenarda bu oyunculardan daha fazla çaba gösterdi.) Futbolda gençlerin böyle iniş ve çıkışları olur diyelim. Bizim Altınordu’dan beklentimiz doğru sistem ve doğru oyundur. Bundan da asla taviz vermemelidir. Bir gerçeği kabul edelim; ilk yarıda geçen seneki kadro gücünden çok şey kaybetmiş Altınordu alkışlanacak bir performans gösterdi. Ligin ikinci yarısında çalışmalarının sonucunu görerek hak ettiği yerlere gelmesini umut ediyorum.
Zeminden sağlam çıkmak!
Bülent Buda: Hatay’da sahanın zemini berbat. Giray Hoca’nın maç öncesi yorumuna, yakınmalarına katılmamak haksızlık olur. O zeminden sağlıklı bir biçimde sakatlanmadan çıkmak büyük şans. O olumsuzlukta 40 saniyede gelen ilk gol, ardından ikincisi Vukovic’in talihsiz bir gününü yaşamamasının göstergesiydi. Artık iki farktan sonra o zeminde geriye dönüşü gerçekleştirmek ancak bir mucizeye bağlıydı. Hele 3. gol de gelince Balırkesir’li futbolcuların ‘Bitse de gitsek’ hali çok belirgindi. Türkiye liglerinde hala bu denli kötü zeminlerde maç oynatmak hem futbola, hem de futbolculara karşı büyük ayıptır...
Fatih Tanfer: Giray Hoca’nın maç öncesi yayıncı kuruluşa yaptığı sahanın zeminiyle ilgili eleştiriler asla gelebilecek mağlubiyete mazeret aramak değildi. Böylesi ağır ve tarlaya dönmüş bir zeminde oynamak futbolcu adına da büyük bir handikaptı. 11 dakikada yenilen iki gol elbette oyun düzenini ve takımın moralini de bozdu. Oyun içinde bu mağlubiyete tepki mi versinler? Yoksa ekmek paraları için sağlıklarını mı korusunlar? Ona bile futbolcular karar veremedi. Siz olsanız ne yapardınız? Elbette ayakta kalabilmek düşüncesi coşkuyu da yok etti. Bu sahada ve bu şartlarda oynanan oyunun teknik analizini yapıp ‘3 gol de yenilir miydi?’ demek futbol adına büyük haksızlık olurdu. Elbette kazansa Play Off yarışının içinde olacaktı. Sevinilecek nokta sakatlıklar olmadan Balıkesir’e dönmek oldu. İyi çalışarak bu yetenekli oyuncuların Balıkesirspor’u hak ettiği yere getireceklerine inanıyorum.
Mehmet Demirtaş: Balıkesirspor Hatay’da çok kötü ve zorlu bir zeminde mücadele etti. Bu zor şartlarda da sonuç olarak çamurdan çıkamadı. Bal Kes’in sezon başından itibaren inişli çıkışlı bir grafiği mevcut. Bütün olumsuzluklara rağmen devreyi 23 puan ile 10. sırada tamamladı. Play Off ile arasında sadece 6 puan fark var. Devre arası onlara iyi gelecektir.