05.08.2019 - 01:29 | Son Güncellenme:
NİHAN YARKENT İNCE
Konusu İzmir’de geçen ikinci kitabı ‘Bir Günah Bir Sevap’ta hayatın dengesine vurgu yapan Berna Kumaş Sipahi, “Hayatı değerli ve yaşanır kılan, heyecan yaratan bu dengedir” diyor.Yazar ve iş kadını Berna Kumaş Sipahi, ‘Gökten Üç Elma Düşmüyor’un ardından ikinci romanı ‘Bir Günah Bir Sevap’ı da Doğan Kitap’tan yayımladı. İzmir’de geçen ikinci kitap, sadakatin sınırlarını zorlayan erkeklerin, bir hayat oyunu üzerinden ibret verici şekilde cezalandırılma çabasını anlatıyor. Üstelik beyaz yalanlar gibi beyaz günahların da olabileceğini sorgulatarak... “İzmir’in erkekleri, bugüne kadar İzmir’in kadını karşısında haksızlığa uğradı” diyen Kumaş’la yeni kitabını konuştuk.
- İlki gibi ‘Bir Günah Bir Sevap’ adlı romanınız da mekân olarak İzmir’de geçiyor. Özel bir nedeni var mı?
İzmir, muhteşem bir hoşgörü bilincine sahip. Kendini İzmirli hisseden herkes, farklılıklara saygı duymayı ve bunun bir zenginlik olduğunu bilir. İzmirli olmak, Türkiye’de insana bir ayrıcalık katıyor. Bu şehri seviyorum. Sevdiğin bir şeyi herkese anlatmak, kıymetinin bilinmesini istemek, içimden gelen bir duygu. Bu yüzden romanlarıma mekân olarak İzmir’i seçiyorum.
- Bugüne kadar İzmir kadınları için çok şey yazıldı. Ya İzmir erkekleri?
İzmir’in erkekleri bence bugüne kadar İzmir’in kadınının karşısında haksızlığa uğradı. Ben de gerçek bir İzmir erkeğiyle evliyim. En azından bu haksızlığı eşime yapmak istemem. Kadın toplum içinde bu kadar özgürce kendini ifade edebiliyor ve bir çatışma çıkmıyorsa, İzmirli kadının bu bilinen ünü karşısında bir adım geri durup mutluluk ve saygıyla izliyorsa, o zaman İzmirli erkeklere de hakkını teslim etmek gerekir.
- Romanın kurgusundaki hayat oyunuyla anlatmak istediğiniz nedir?
Hayat oyunlardan ibaret. ‘Bir Günah Bir Sevap’ta hayat oyunu üzerinden anlatmak istediğim aslında hayatın dengesi. Hep iyi ya da hep kötü olmak, hep sevmek ya da hiç sevmemek diye bir şeyi kabul etmek mümkün değil. Hayatı değerli ve yaşanır kılan, heyecan yaratan bence bu dengedir.
- Bu dengenin kurulmasında aşkın önemi nedir?
Aşk, içimizden coşarak gelen, kontrol edilmesi zor bir duygu ve biraz da cesurların işi; yaşadığının arkasında durabilmeyi gerektirir. Karşı tarafa saygı gösterip ben birini seviyorum ve bunu seni aldatarak yaşamak istemiyorum, çünkü kendimi de aldatıyorum demek, en doğal ve dürüst yolu olmalı. Sevmek günah değil, günah olan karşımızdakinin duygularını incitmek ve kandırmak. Karşılıklı ve doğru kişiyle yaşanıyorsa işte aşk o zaman bir ödüldür. Aşk, bu dengenin tam merkezinde yer alıyor.
‘Önemli olan duygular’
- Aldatmayı nasıl ifade ediyorsunuz, hep erkekler mi aldatır?
İnsanların birbirlerine karşı işledikleri en büyük günah ihanet, yani aldatmaktır. Çağımızın acı gerçeği ve fütursuzca yaşanıyor. Kadınlar da aldatır. Ancak kitapta cinsiyet üzerinden gitmedim. Aldatma, tek taraflı bir iş değil. Erkekle birlikte aldatan bir kadın da oluyor. Ben kitabımda asıl bu aldatma yaşanırken eşe, çocuklara; kısaca yakın çevreye verilen duygusal hasara vurgu yapmak istedim. Dağılan hayatları, dürüstlükten uzak, sadakatsiz yaklaşımları göstermeye çalıştım.
- Romanın iki ana kadın karakterinden 80 yaşındaki Maria’yı nasıl tanımlarsınız?
Maria gerçek bir İzmir kadını. İzmir’in zenginliklerini sembolize ediyor. Tutkulu ve sevilmeye hazır bir genç kızken arka arkaya gelen ihanetler onu kendi küçücük dünyasına hapsediyor. Hayata karşı cesur durmayı beceremiyor; ta ki Naz ona komşu olana kadar.
- Naz ise 35 yaşında. İkisinin ortak noktası nedir?
Kaç yaşında olursa olsun kadının duyguları değişmiyor. Duygular üzerinden konuştuğumuz zaman da yaşın bir önemi kalmıyor. Aşk, aşk acısı, ihanet hangi dönemde yaşarsa yaşansın tüm kadınlarda aynı izleri bırakıyor. Yani istediği kadar eğitimli, varlıklı, şehirli olsun, duygusal tahribatların kadında yarattığı etki değişmiyor. Kadınız ve insanız. Yaralanmamız, üzülmemiz çok normal, ancak yaralarımıza sarılarak hayatı kaçırmak ve mutsuzluğa gömülmek normal değil. Bu nedenle Maria ve Naz üzerinden, yaralara sarılmak yerine yaralarımızı sararak yolumuza devam etmenin en doğru yol olduğunu anlatmaya çalıştm.
- Beyaz yalanlar gibi beyaz günahlar da kabul görür mü?
Beyaz yalan olunca yalanlar masumlaşabiliyorsa içinde gerçek sevgi olduğunda da günahlar beyazlaşabilir mi? Bu sorunun yanıtı romanda yer almıyor ama sorgulatıyorum. Hepimizin kendi içinde vicdanımızla bu soruya yanıt verebiliriz. Ancak şu kadarını söyleyeyim, romanımda başına beyazlık eklenemeyecek çok günah var.