15.12.2024 - 00:30 | Son Güncellenme:
Aslı Öktener - Fatih Tanfer
■ Nerede doğdunuz, nasıl bir çocukluk geçirdiniz?
1967 yılında İzmir’de doğdum. Baba tarafım Selanik göçmeni anne tarafım Makedonya göçmeni. Üretmeyi seven, çalışkan, dürüst, ahlaklı, çağdaş bir ailede büyüdüm. Bir abim vardı ancak rahmetli oldu. O meslek lisesine gitmişti. Belki de babam bu yüzden benim normal eğitim eğitim almamı istedi. Bornova Anadolu Lisesi’nin Almanca Bölümü’nün ardından üniversite eğitimim için Amerika’ya gittim. İşletme mezunuyum. Biz bir aile şirketiyiz biliyorsunuz. Babam ve amcamlar Mithatpaşa Meslek Lisesi Mezunu.
■ Atik ailesi iş hayatına nasıl atıldı peki?
Selanik işgali sonrası babamın babası 14 yaşındayken abisi, ablası ve annesiyle İstanbul Kemer’e gelmiş. Büyük dedemin abisi o dönemlerde Selanik teknik lisesi mezunuymuş. Gelir gelmez de Kemer’de Hamidiye Su İletmesi diye, bugün hala mevcuttur, Fransızların şirketinde teknik müdür olmuş. Arkasından savaşlar sürüyor tabi… Dedem bir soğuk demircinin yanında çalışmaya başlamış. 1921-1923 yılları arasında İzmir’de Rumların boşalttığı yerlere muhacir hakkı verilince de ablası ve annesiyle İzmir Urla’ya yerleşmiş.
Orada evlenmiş ve en büyüğü babam olmak üzere 8 çocukları olmuş. Büyük dedem eğitimin ne kadar önemli olduğunu abisinde tanıklık ettiği için Urla’da okul olmayınca İzmir’e taşınmış. Tüm çocuklarını da okutmuş.
Babam ve iki amcam meslek lisesi mezunudur. Ardından yüksek okula da gitmişler. Dedem de o yılarda Kalearkası’nda el arabaları, at arabaları yapıyormuş. Dedemin en büyük özelliği İzmir’de ilk atlı tramvayı yapan kişi olmasıdır. Fransızlar o dönemde Karantina’dan Konak’a kadar rayları döşüyorlar. Bir tane de atlı tramvay veriyorlar. Sonra dönemin belediye başkanı tramvay sayısını artırmak isteyince dedeme ulaşıyorlar. Dedem atlı tramvayı modelleyip aynısından 3 tane daha yapıyor.
1954 yılında ise aile İzmir’in Çınarlı mevkinde kurulan küçük bir dökümhaneyle sanayiciliğe adım atıyor. Çünkü babam modelci, amcam makine-motorcu olarak bitiriyorlar okulu. Sonra 60’lı yıllarda Ford’la otomotiv sanayinin gelişmeye başlamasıyla parça üretmeye başlıyorlar. O güne kadar da elektrik hatlarının bu kablola taşıma fincanlarının bağlantı elemanlarını Türkiye’de ilk beyaz tenter dökümünü yapanlar oluyor. Hatta Koç ailesi o dönemlerde dökümhane kurmak istiyor ve “Bunu Atik’lerle yapalım” kararı veriyor. Ancak babamlar, “Koç’lar koca bir imparatorluk, bizi yerler” diye düşünüyor. Bir de fabrikayı İstanbul’da yapacaklar. Ailelerini asla bırakmaz ki bizimkiler… O yüzden kabul etmiyorlar. Koç da kendi firmasını kuruyor. Ancak kendileriyle hala çalışmaya devam ediyoruz.
■ Peki, siz iş yaşamına nasıl başladınız?
1991 yılında, askerliğin hemen ardından çalışmaya başladım. Ama bizim bir aile şirketi geleneğimiz vardır. İki yıl branşınla ilgili başka firmalarda tecrübe edinmen gerekiyor. Sonra aile şirketinde göreve başlayabilirsin. Ben de önce Pamukbank İzmir Bölge Müdürlüğü’nde kambiyo servisinde işe başladım. Daha sonra Ege Bank’ta görev aldım. Ardından Akdöküm’de muhasebe servisi başta olmak üzere hemen her birimde deneyim kazandım. 2010’dan itibaren de Atik Metal Yönetim Kurulu üyesi ve idareci olarak görev yapıyorum.
■ Atik Metal’in bugün geldiği nokta nedir?
Bugün Atik Metal iki kısımdan oluşuyor. Birinci kısım ALOSBİ’deki dökümhanemiz. Burada sadece döküm işlemi yapılıyor ve 470 çalışanımız bulunuyor. İkinci kısım ise İzmir Atatürk OSB’deki işleme atölyemiz. Burada da 330 çalışanımız mevcut. Ayrıca stajyerlerle birlikte Çıraklık Okulumuzda 60 öğrencimiz yer alıyor. Fabrika merkezimiz de burada bulunuyor.
Ağırlıklı olarak otomotiv sanayine döküm parça üretmeye devam ediyoruz. Otomotiv dışında muhtelif pompa, vana ve makine parçaları da üretiyoruz. Bugün Almanya, Hollanda, İtalya’nın da aralarında bulunduğu 11 ülkeye ihracat yapıyoruz. Bizim en büyük başarımız kendi alanımızda iş yapmamız. “Turizm iyi, tekstil para getirir” diyerek asla farklı sektörlere yönelmeyiz.
■ Peki, Çıraklık Okulunuz ne zaman açıldı?
1987 yılında devlet projesi olarak kuruldu. Ara eleman ihtiyacınız gidermek için o dönemlerde İzmir’de 20 iş yerine daha açılmıştı. Bugüne kadar on binlerce genç mezun ettik. Çocuklar ortaokuldan sonra bize geliyorlar ve 4 yıl temel dersler ve mesleki de dahil olmak üzere eğitim alıyorlar. Ustalık belgesi alan mezun olanlar sektörde istihdam ediliyorlar.
■ Siz Anadolu lisesi sonrası ABD’de işletme eğitimi aldınız. Meslek okulunda okumadığınız için eksiklik hissettiğiniz oldu mu hiç?
Hiç olmadı. Çünkü benim haricimde ailede herkes meslek lisesini bitirdi. Biz babamlardan sonra kuzenlerimle beraber 4 yöneticiyiz. 3’ü de Mithatpaşa Meslek Lisesi mezunu. Babam da sağ olsun o zamanlar meslek lisesine göndermeyi düşünmemiş. İşletme mezunu olmam şirkete avantaj sağladı.
■ Ama yazları babanızın yanında çalışıyorsunuzdur değil mi?
Yazları değil ki tüm hafta sonu çalışırdım. Bizde yaz tatili yoktu. Mutlaka işe gelirdik. Ama o dönemlerde mahalledeki tüm erkek çocukları terziye, berbere, bakkala verilirdi. Bir meslek sahibi olsun, hayatı tanısın diye. Ben de ilkokul 1’den bu yana çalıştım. Ayrıca bizim dönemimizde biz değil babalar ne istiyorsa onu yapardık.
■ Sizin hayalinizdeki meslek bu muydu?
Evet aile mesleğimi çok seviyorum. Ki ben işletmeciyim diye büroda vakit geçirmiyorum her gün 3-4 kez üretimdeyim. Mesela ihracatta aksama geliyor ya da ekstra parça üretimi hemen koşuyorum. Bu bize ne kazandırıyor? Müşteri memnun oluyor. Bu da bizim için çok önemli.
Denizciliğe tutkunuz
■ Peki, iş dışında hobileriniz var mı?
Babamların aksine bizim kuşağın bir avantajı da hobilerimiz oldu. Ben ve amca çocuklarında denizcilik tutkusu vardır. Ama öyle ben tekneme bineyim, kaptan açılsın ben arkada keyif yapayım değil. Gerçek denizciyizdir. Mesela kuzenlerim ciddi yelkencidir. Bu arada tekne aldığımda babam benle 1 ay konuşmadı. Çünkü hobimi yapmak için “Artık cumartesileri öğleden sonra çalışmayacağım” demiştim.
‘Aynı kalitede eğitim şart’
■ Siz bugün 600 firmasıyla 50 bin kişiye istihdam sağlayan İzmir Atatürk OSB’de de yönetim kurulunda görevlisiniz. Yıllık cirosu 7.8 milyar, ihracatı 2.5 milyar, ithalatı ise 1 milyar dolar olan bölgenin öncelikli sorunları nelerdir?
İlki artık şehrin iyice içinde kalan ve genişleme alanları çok az olan bir bölge olmamız. Sanayi kuruluşlarımız büyüdükçe mekan sıkıntısı da artıyor. Yönetimimiz yeni sanayi parselleri yaratma hususunda çeşitli çalışmalar yapıyor. Diğer bir majör problemimiz ise yetişmiş, mesleki ve teknik eğitimi tamamlamış, uygulama becerisi edinmiş insan kaynağı bulma konusunda.
Lise eğitimi alan gençlerimiz gözlerini üniversitede okumaya çevirmiş, üniversite bitiren gençlerimiz ise çalışma konforu ve şartları üst düzeyde iş hayalleri içinde. Ayrıca kendilerini geliştirmek yönünde çok az bir çaba gösteriyorlar. Sanayide katma değer yaratacak hem kendini hem de çalıştığı kuruluşu tatmin edecek düzeyde iş yapma kabiliyetine sahip olma hususunda ciddi eksiklerimiz var. Bu sorunun çözümü için özellikle OSB’ler tarafından ciddi adımlar atılıyor. Ancak, mesleki ve teknik eğitim veren kurumların verdiği eğitim düzeyi ve kalitesi açısından ciddi farklıklar görülüyor. Oysa, aynı piyasa içinde çalışacak olan gençlerimize aynı düzeyde, aynı kalitede eğitim imkanı sağlamalıyız.
Önce dürüst olacaksınız
■ Baba ve amcalarınızdan öğrendiğiniz en önemi şey ne oldu?
Önce dürüst olmayı ve çok çalışmayı öğrendik. Bizim yazılmış bir aile hukukumuz yok ama size bir anımı anlatayım. Bir gün rahmetli dedem 17 erkek torunu da dahil babamlarla beraber 19 kişiyi evine yemeğe çağırdı. Yemek bitti sohbet sırasında bizlere dört nasihatte bulundu.
“Birincisi dürüst olacak asla kantarla oynamayacaksınız” dedi ardından sıraladı; “Devletle iş yapmayacaksınız. Siyasete karışmayacaksınız. Ve cebinizdeki para ile iş yapacaksınız. Borca, harca girmeyeceksiniz.”
Ben dönemim iş koşulları gereği kredi ile iş yapmak dışında tüm maddelere uydum. Dedemin bir başka özelliği de çocuklarının tümünün eşlerini kendisi gibi muhacir ailelerden seçmesi olmuş.
Haftada bir gün bana ait
■ Haftanın kaç günü çalışıyorsunuz?
Beş günü çalışıyorum. Cumartesi günlerini kendime ayırıyorum. Pazar ise eşim ve çocuklarımlayım. Sağ olsunlar gerekmedikçe beni aramazlar cumartesi günü.
■ Eşiniz çalışıyor mu?
Hayır, ev hanımı.
■ Kaç çocuğunuz var?
Üç. İki kız bir erkek.
■ Aile işine devam edecek olan var mı peki?
Kızlarım düşünmüyor. Oğlum da henüz küçük bilemiyorum.
‘YENİ YIL ZOR GEÇECEK’
■ Gençlere tavsiyeleriniz ne olur?
Gençlerimiz vizyon ve beklentilerini kendi yetenekleri doğrultusunda belirleyerek, çok çalışmaya hazır olarak iş hayatına girmeli. Evet hayal kurmadan olmaz ama hayaller de çalışmadan gerçekleşmez. Ayrıca belli bir eğitim almış, diploma sahibi olmuş gençlerimizin de şunu bilmesi gerekir. Diploma aldığın gün, öğrenme bitmiş demek değildir. Günümüz dünyasında kendini sürekli geliştirmeyen, yenilemeyen kişiler bir süre sonra iş dünyası düzleminde alta düşmeye mahkumdur.
■ 2024 yılı sanayici için de zor bir yıl oldu. Sizce 2025 nasıl geçecek?
Yeni yıl da zor geçecek. Bu sene yüzde 25 küçülmek zorunda kaldık. Global kriz ve savaşlar dünya ekonomisini daha da etkileyecek gibi görünüyor.