23.05.2021 - 00:05 | Son Güncellenme:
"Rüzgar uzak karan-lıklara sürmüş yıldızları
Mor kıvılcımlar geçiyor dağınık yalnızlığımdan
Onu çok arıyorum, onu çok arıyorum
Her yerimde vücudumun ağır yanık sızıları
Bir yerlere yıldırım düşüyorum
Ayrılığımızı hissettiğim an demirler eriyor hırsımdan
Ay ışığına bakmış karabiber ağaçları kömür tozu
Gecenin ırmağında yüzüyor
Yaseminler, zambaklar unutulmuş
Tedirgin gülümser
Çünkü ayrılık da sevdaya dahil
çünkü ayrılanlar hala sevgili"
Köşe yazılarına öyle biçimli, yakışan isimler bulmak zor iş. Birikim, yaratıcılık, sanatsal yetkinlik zorunluluk olur.
Sevgili Filiz Aygündüz’ün pazar günleri ana gazetenin ikinci sayfasındaki köşesinin ismi, ‘Bir Kahve İçimi’... Bir köşe yazısına bir tanımlama bu kadar mı yakışır? İlgi, birikim, donanım böyle bir şey. Yazdıklarınız bir başka yazıda kopyalanıyor. Çünkü değerli. ‘Ayrılık Sevdaya Dahil’ Attilâ İlhan’ın kült şiirlerinden bir tanesi. Ve de geçtiğimiz pazar sevgili Filiz Aygündüz’ün köşesinden kopyalandı, büyük hoşgörüsüne sığınarak.
Futbolcu eskisinin, ‘anı’ bavulu doludur ağzına kadar. Kaparsınız, kilitlersiniz. Bavulun kenarlarından anıların uçları sarkar, size gülümser “Ben buradayım, unutma” diyerek.
Toy, acemi günlerimizde sporcuların birbirine yakınlığı kardeşten ötedir derlerdi. Anlamazdık! Ne zaman ki idmanlar ya da maçlar sonrası birlikte duşa girmeye başladık, o zaman kavradık ‘kardeşten öte’ nitelemesinin anlamını. Yaşadığımız salgın vurucu, sarsıcı, yok edici. Anları ne olacağı sorusuyla bulamadığımız yanıtlarla birbirine eklemleyerek, “Acaba yaşayacak mıyım?” sorusuyla bir biçimde dağılarak sürdürüyoruz.
***
Günlerin koşuşturması, yaşam kaygısıyla geçen anlarda ıskaladıklarımız, şimdilerde körfez vapurunun can simidi gibi kurtarıcımız oldu. Hani o muhteşem şarkının fısıltıları gibi, “Unutulmuş birer birer, eski dostlar eski dostlar. Ne bir selam ne bir haber eski dostlar eski dostlar”... Salgın bize birbirimizi anımsattı. Ne de çok olduğumuzun ne de çok birbirimize gereksinim duyduğumuzun farkına vardık, anımsadık. Kötü bir olgu, iyi şeylerin nedeni oldu. Şimdilerde sorguluyoruz. Formalarımızı, ayakkabılarımızı güzel malzemecilerimize teslim ettikten sonra bizler nerelere savrulduk da uzaklaştık birbirimizden? Biz ki o antrenmanlarda, kamplarda, maçlarda yaşamı paylaşan, sevinç ile üzüntüyü dakikalar içerisinde dönüşümlü paylaşanlar maç, idman sonrası duşlarda “Adem’in çocukları”nı simgeleyenler. Sadece bir salgın öğretti bize, birbirimizi ne denli sevdiğimizi, özlediğimizi.
***
Yılmaz Urul, İstanbulspor’un 60’lı 70’li yıllardaki unutulmaz kalecisi. Bu muhteşem adam, futbol camiasında ‘Arap Yılmaz’ olarak bilinir, tanınır. O daha fazlasını isteseydi salt ülkemizde değil, Avrupa’nın elit takımlarında 3 direk önünde boy gösterebilirdi. Tanınan, bilinen adıyla Arap Yılmaz önce İstanbul’un, sonra da İstanbulspor’un tutkulu sevdalısıydı. Hâlâ da öyle. O nedenle Fenerbahçe’ye kiralık gittiği süreci İstanbulspor’a dönme düşleriyle tamamladı, bitirdi. Arap Yılmaz, kendi kuşağının öncesinin, sonrasının hiç vazgeçmeyen, tutkulu bir izleyicisi. Kendini dışında bırakmadı bu güzel âlemin. Hâlâ arıyor, konuşuyor ve de soruyor her defasında, “Bir şeye ihtiyacın var mı?”
Arap Yılmaz’la 1961 yılında Genç Milli Takım’da buluştuk. Fenerbahçe’de 1 sezon, İstanbulspor’da 5 futbol sezonu birlikte olduk. Kemiksiz tam 60 yıldır tanışıyoruz. “Bir şeye ihtiyacın var mı?” sorusu nasıl bir kişiliğin, karakterin dışa vurulmuş anlatımıdır. Bu duygu, bu anlayış o antrenman, maç sonraları duşlarda çekincesiz halimizin, birbirimize karşı hissettiklerimizin ete kemiğe bürünmüş, ‘arkadaşlık-dostluk’ hali midir? Olacak şey değil, ama keşke bir kez daha yaşama dönsem gene futbolcu, sporcu olsam. Anlamını, değerini yeterince doğru kavrayamadığımız zamanlar en iyi anlarımızdır. O anlar bize armağandı. Kimimiz farkında, kimimiz de farkında değildi. Ne olursa, nasıl olursa olsun. Onlar en güzel anlarımızdı.
Esen kalın, iyi pazarlar.
Hızlandır adımlarını. Karanlığa kalma... Gölgeler büyüdükçe insan küçülüyor
Tuğrul Keskin
Bir kenara yazılacaklar
Beden kasları sporcuyu başarılı yapar, ama sporcunun başarılı kalması daha çok beyin kaslarına bağlıdır. Başarı büyüdükçe beyne ihtiyaç artıyor. Madalyonun bir yüzü alın teri, diğer yüzü akıl terinden yapılıyor.
Mümin Sekman
Ağladığım senin içindir’
Güldüğüm senin için’
Öpüp başıma koyduğum’
Ekmek gibisin
Cahit Külebi
Spor psikolojisini anlayabilmem sayesinde duygusal ve de entelektüel olarak daha iyi bir golf oyuncusu oldum. Bunların hepsi bir sopayla bir topa daha iyi vurabilmek için.
Tiger Woods
Saatini umuda ayarla
Çürüyüp gitse de gençlik.
Refik Durbaş